Türkiye'deki Guantanamo raporu
Gazete Duvar'da yayımlanan ‘’İnsanlık pencereden yardım istiyor’’ başlıklı haber ve ‘’Burası Guantanamo sahnesi, yemek, açız’’ çığlıklarıyla yardım isteyen insanların görüntüleri üzerine İHD harekete geçti. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, konuyla ilgili bir rapor hazırlayarak BM’ye sundu.
DUVAR - Kamuoyuna yansıyan bilgilerden, İzmir-Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde önemli hak ihlalleri olduğu bilgisine erişilmesinin ardından İnsan Hakları Derneği adına Av. Eren Keskin, 5 Mayıs 2017 günü İzmir Harmandalı Geri Gönderme merkezine gitti.
İnsan hakları savunucuları olarak uzun yıllardır sığınmacılarla ilgilendiklerini ifade eden İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada, "bazen bir haber tekrardan bu sorunun ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Duvar gazetesindeki yazıda bir Guantanamo benzetmesi vardı ve insanların nasıl çaresiz olduklarını iyi anlatan bir yazıydı. Uzun yıllardır sığınmacılarla ilgilenen biri olarak bu yazı beni de çok etkiledi. Bu yüzden İzmir’de Harmandalı Geri Gönderme Merkezi ile ilgili bir araştırma yapmamız gerektiğini düşündüm ve İnsan Hakları Derneği adına burada ki durumu anlatan bir rapor hazırladım’’ dedi.
Aynı yönetmeliğin 6.’ıncı maddesi, açıkça geri gönderme yasağını tarif etmektedir. 6’ıncı madde şöyle demektedir: “Bu yönetmelik kapsamındaki hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabii tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolaysıyla hayatının ve ya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.”
Kaldı ki, özellikle Suriye’den gelen sığınmacıların geri gönderilemeyeceklerine dair Anayasa Mahkemesi kararı da bulunmaktadır. Bu durumda, Suriyeli sığınmacıların, her koşulda geri gönderme merkezinde tutulmaları yasadışıdır. Ancak şartlar oluşursa, yine yönetmelik gereğince geçici barınma merkezlerinde tutulabilirler.
Geri gönderilemeyecekleri halde, geri gönderme merkezlerinde tutulan Suriyeli sığınmacılar açısından fiili durumun yasadışı olduğu ortadadır.
Merkezdeki en büyük sorunlardan biri, burada kalan sığınmacıların tamamen tecrit altında tutuluyor olmalarıdır. Merkeze sadece vekaleti olan avukat girebilmektedir. Bu nedenle, çok sınırlı sayıda avukat merkeze girebilmekte, sığınmacılara ulaşabilmektedir.
İzmir Barosu’na bağlı ve merkeze girebilen birkaç avukattan biriyle yapılan görüşmede, tarafımıza şunlar anlatılmıştır: “Merkezde yoğun bir çıplak arama işkencesi uygulanmaktadır. Kadınlara, kadın polisler tarafından çıplak arama yapılsa da kapılar sürekli açık olduğundan, kadınlar kendilerini son derece kötü hissettiklerini anlatmaktadırlar. Merkezde tutulan insanlara, hakaret ve baskı ile geri gönderme formu imzalatılmaya çalışılmaktadır. Kurumdaki yaşama koşulları son derece sınırlıdır. Burada tutulan insanlar, çocuklar da dahil olmak üzere, günde 3 defa ve 5’er dakikayla sınırlı olmak üzere, temiz havaya çıkartılmaktadır. Sıcak suya erişim hemen hemen yok gibidir. Bu nedenle birçok sığınmacı banyo yapamamaktan şikayetçidir. Çok sayıda Hepatit B hastalığı olduğu söylenmektedir.”
Geçici Koruma Yönetmeliği’nin 20’inci maddesine göre sığınmacılara sağlık hizmetinin öncelikli olarak sağlanacağı teminat altına alınmış olmasına rağmen, sağlık hizmetinden yararlanma son derece sınırlıdır.
Merkeze, sığınmacıların yakınları veya tanıdıkları tarafından getirilen yiyecek maddeleri kesinlikle kabul edilmemektedir. Çocuklara getirilen oyuncaklar dahi içeri alınmamaktadır. Sığınmacılar, merkezdeki kantinden alışveriş etmeye zorlanmaktadırlar. Oysa kantindeki fiyatlar, dışarıdaki fiyatların iki katı olduğundan, çoğunluk sığınmacı yeteri derecede beslenememektedir.
Avukatla görüşme, özgür bir ortamda yapılamamaktadır. Avukat odalarında kamera bulunmaktadır. Bu da avukat ile müvekkil arasındaki gizliliğe dayalı görüşme prensibini ortadan kaldırmaktadır.
Avukatla görüşmelerde ancak yeminli tercüman olursa tercümeye izin verilmektedir. Oysa yeminli tercümanlık hizmeti ulaşımı zor ve pahalı bir sistemdir.
Geçici koruma yönetmenliğinin 31’inci maddesinde sığınmacıların, tercümanlık hizmetlerinin ücretsiz olarak sağlanacağı yazılı olmasına rağmen, bu duruma aykırı davranılmaktadır.
Merkez, geri gönderilmesini istediği sığınmacılara, ‘YTS ( yüksek terör şüphesi)’ tanımı koymakta, evli, çok çocuklu kadınlar bile, örneğin Kobane’den geldiyseler, ‘YTS’ damgalı olarak kabul edilmekte, çocuklarıyla birlikte tecritte tutulmakta ve geri dönmeye zorlanmaktadırlar.
Merkez, sivil topluma tamamen kapalıdır. Burada kalan sığınmacılar sürekli camlara çıkarak yardım talep etmektedirler. Geçici Koruma Yönetmeliği’nin 39’uncu maddesi; mülkü amirlikten veya bakanlıktan izin şartıyla sivil topluma bu merkezleri ziyaret etme hakkı vermesine rağmen, her türlü izin başvurusu resmi yetkililer tarafından reddedilmektedir.
SONUÇ OLARAK: İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi, Türkiye’nin iç hukukunun oluşturduğu geçici koruma yönetmenliğine dahi aykırı düzenlemeler içermekte, insan hak ve özgürlüklerine aykırı olarak fiiliyata yer alan bir kuruluştur.