Veli Saçılık: Annem direnme konusunda net
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanmasının ardından Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde eylemi sürdürmeye çalışan sosyolog Veli Saçılık eyleme geçme süreçlerini anlattı. Saçılık, bazı AK Partili bakanların 'Ağaç kökü yesinler' gibi söylemlerinin açlık grevinin başlamasına neden olduğunu söyledi.
DUVAR - OHAL'le birlikte çıkarılan KHK'larla ihraç edilen Veli Saçılık, açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın tutuklanmasının ardından Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde eylemini sürdürmeye çalışıyor. Yıllar önce cezaevi operasyonunda koparılan kolu çöplükte çıkan ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda sosyolog iken ihraç edilen Veli Saçılık Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'a konuştu.
Yüksel Caddesi’ndeki direniş nasıl başladı?
Önce Nuriye başladı. 10 gün sonra Semih başlamış. Ben Semih’ten 2 gün sonra, ihraç edilince gidip yanlarına oturdum. Çok kötü dayaklar yedik, çok gözaltına alındık. Ardından Acun Karadağ kendi okulunda yaptığı eylemi bizim yanımıza taşıdı. Sonra eylem sonuç verdi, çok direndik, Semih’in eşi Esra’yı da ihraç ettiler. (Gülüyor) O da geldi. Ahmet Atakan’ın kuzeni Mehmet Ersulu da gelince 6 kişi olduk. Aslında sadece sopa yiyorduk. Doğru düzgünhaber bile olamıyorduk. Fotoğraf çekmek için bile sokaktan geçenlerden rica ediyorduk.
O günlerde topluma yönelik bir kızgınlığınız var mıydı?
KESK Başkanı Lami Özgen yanımızda bir kere dursaydı sesimiz daha çok çıkacaktı. Kimsenin postu benim postumdan daha değerli değil. 40 yaşındayım, bir kız babasıyım, geçindirmek zorunda olduğum bir ailem var. Tutuklanmayı, dayağı göze alıyorsam bu kurumların başındakiler de bunu göze almalıydılar. Alamadılar. Bürokratik görüşmelerle çözebileceklerini sandılar. Yüz binlerce insanın ihraç edilerek kamunun bir partiye teslim edilmesi stratejisini anlamadılar. Ben solcu olduğum için değil, AKP’li olmadığım için atıldım. AKP dedi ki ‘Veli’yi, Semih’i, Nuriye’yi atıp bir toplumsal korku yaratırız, herkes bunu kabullenir, sonra bütün memurlar AKP’nin milisi olur.’ Biz bir partinin ya da cemaatin memuru olmayı reddettik. Biz halkın memuruyuz. Ben engellilere sosyal yardımları dağıtıyordum. ‘Allah AKP’den razı olsun’ dediklerinde ‘Bunu AKP vermiyor, devlet sizehak ettiğiniz için bunu veriyor’ dediğimiz için atıldık.
Nuriye ve Semih’in tutuklanması ile ne amaçlanıyor?
Eylemin etkisini kırmak istiyorlar. Dosyada örgütle alakalı tek bir evrak yok. Sürekli olasılıklardan bahsediliyor. Hükümetin adamları, bakanları ‘terör örgütü’ filan diyorlar. Bu safsataları ve inatlaşmayı bıraksınlar. Biz işimizi geri istiyoruz. Bizi yargılamak istiyorsanız, hukuku uygulayın diyoruz. Nuriye ve Semih’in tutuklanma kararında Gezi eylemleri ile Tekel direnişi gibi bir olasılıktan bahsediliyor. Korkularının nedeni çok haksızlık yaptıklarını bilmeleri. Biz diyoruz ki bunlardan bu kadar korkmak istemiyorlarsa, bu haksızlıkları ortadan kaldırsınlar.
İçişleri Bakanı’nın Nuriye ve Semih için “yiyorlar” demecine ne diyorsunuz?
Semih 19 kilo verdi, Nuriye 9 kilo verdi. Hatırlayın, Hayata Dönüş operasyonunda 28 mahkûm, sonrasındaki ölüm oruçlarında 100’e yakın insan öldü. O zaman bir gazete ‘Sahte oruç kanlı iftar’ manşeti atmıştı. Kaynağı da dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’dı. Yiyorlar dedikleri ölüm orucunda 122 insan öldü.
Cezaevlerindeki açlık grevleri bile tartışılırken dışarıdaki insanların açlık greviyle hak araması sorunlu bir durum değil mi?
Aslında açlık grevinden önce de yaptığımız eylem kendi vücudumuza zarar veren bir eylemdi. Polisin kemiklerimizi kırarcasına saldıracağını bilerek sokağa çıkıyorduk. Aslında açlık grevi eyleminin emrini hükümet verdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ‘Ağaç kökü yesinler’ dedi. Başka bir bakan da ‘Biz onları sosyal ölüler haline getirdik’ dedi. Sosyal ölü de şu demek: Başka bir işte çalışamazsın, ailece pasaportunuz iptal edilir, yurtdışına da gidemezsin. Akrabaların, eşin, dostun tecrit olur. Seni intiharla ya da yok oluşla karşı karşıya bırakırlar. Ağaç kökü yesinler ve sosyal ölü haline getirdik dedikleri anda aslında açlık grevi emrini kendileri vermiş oldu.
Gerçekte FETÖ’cü olanların kamudan tasfiyesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Biz atılan solcuların mücadelesini vermiyoruz. Adalet uygulanmayan herkesin mücadelesini veriyoruz. Herkes hukuk çerçevesinde cezalandırabilir. Bu bir gece KHK’si ile olmaz. Ancak açığa alınır, deliller ortaya konulur, savunması alınır, yargılaması yapılır, gerekirse görevine son verilir. Bu aşamadan geçmeyen her türlü ihraca biz karşıyız. Bir partinin, bir kişinin keyfiyetiyle devlet yönetimi olamaz. Benim kolumu koparanlar arasında Fethullahçı askerler var. Tazminatın geri alınması konusunda karar veren 2 hâkim tutuklu. Bu hâkimlerin de doğru düzgün yargılanması gerekiyor. Toplayıp delillendireceksin, sonra yapacaksın. Fethullahçılarla AKP’liler anlaşabilirler ve bu hukuksuzluğu bizim üzerimizden sürdürürler. Nuriye ve Semih ‘Bizim yaşadığımız açlık, adalet açlığıdır. Biz onu talep ediyoruz’ dedi. Ben, FETÖ’cülerden nefret ederim. Ama nefret ettiğim insanların da anayasal haklarını savunuyorum. Buenos Aires konsolosluğunda görevli kişi, tutuklanmış, mal varlığına el konulmuş, son maaşı bile elinden alınmış, evde yiyecek ekmek bile yok. Bize sosyal yardım için başvurdular. Evde engelli çocuk var, maaş bağlanması için imzayı ben attım. Küçücük çocukların okuldan alınmasına, engelli çocuğun ekmek bulamayacak hale getirilmesine nasıl sebep olabilirsiniz? Bir solcu olarak vicdanım bunu almıyor. Fethullahçılar aileme, çoluğuma, çocuğuma çok eziyet ederlerdi, biliyorum ama ben çocukların, eşlerin cezalandırılmasını asla doğru bulmam.
Annenizin polis tarafından yerde sürüklenmesinin görüntüleri kamu vicdanını yaraladı. Şimdi nasıl?
Şu anda köyde. En son aradığımda ağlıyordu, babamın mezarına gitmiş. İyi ama... Annem ben cezaevindeyken de şimdi de her zaman yanımda. Haksız hukuksuz biçimde işten atıldığımı biliyor. Polis anneme ‘Al oğlunu götür buradan’ dediğinde, ‘Nereye götüreyim, evde çoluğu, çocuğu aç. Onun maaşını siz mi vereceksiniz? Hem kolunu, hem işini aldınız’ demişti. Annem direnme konusunda net ama tabii dayak yemek, gözaltına alınmak konusunda çok net değil. (Gülüyor) Vurmuşlar, yere düşürmüşler. Epey sürüklemişler. Tekme atıldığını söyleyenler de var. Ben göremedim çünkü o sırada beni döverek gözaltına alıyorlardı.