Beştaş: Türkiye Demirtaş’ı özlüyor
HDP'li Beştaş: Demirtaş etkili konuşmalar yapardı. Doğrusu özlüyoruz. Türkiye de özlüyor.
DUVAR - HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın duruşma gününün 6 Eylül 2017 olarak belirlenmesine değindi. Tarihin netleşmesiyle birlikte Demirtaş'ın tutuklandıktan 306 gün sonra hakim karşısında olacağının belli olduğunu ifade eden Beştaş, "Bunun adı rövanştır, öç almadır" dedi. Beştaş'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
ADALET BAKANLIĞI UYANDI VE DEDİ Kİ... Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın duruşma günü belli oldu: 6 Eylül. Bir düşünün, kaç gün sonra oluyor? 4 Kasım 2016'da rehin alınmıştı; 6 Eylül'e gün verildi. Demirtaş hakkındaki dava önce Diyarbakır'da açıldı. 28 Nisan'a duruşma günü verildi. Sonra her ne hikmetse Adalet Bakanlığı bir an uyandı ve dedi ki; "Selahattin Demirtaş'ın duruşması Diyarbakır'da yapılamaz, güvenlik yok". Ankara'ya nakil için yazışmalar yapıldı ve Yargıtay, 29 Mart'ta Demirtaş'ın dosyasının Ankara'da yapılmasına karar verdi. Sonra bu dosya uzun süreden sonra, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesine tensiple birlikte düştü. Yani eşbaşkanımız 306 gün sonra hakim karşısına, SEGBİS talebi kabul edilirse, nihayet lütfettiler çıkacak. Bu, kabul edilebilir değil; bu, hukuk değil; bu, yargı kararı değil!
KESİNLEŞMİŞ KARAR YOKKEN... Hakkında hiçbir kesinleşmiş hüküm yokken sadece siyasi saiklerle verilen bir tutuklama kararıyla 10 ay sonra bir milletvekilinin, bir liderin, bir Cumhurbaşkanı adayının, halk tarafından bu kadar sevilen, sayılan bir şahsiyetin bu şekilde cezaevinde rehin tutulmasının adı öç almadır. Siyaseten bunun adı rövanşını yapmaktır ve hesap sormaktır. Buna yargı kararı dememizi hiç kimse beklemesin, çünkü iktidar partisinin en çok korktuğu siyasi lider Selahattin Demirtaş'tır. Sayın Cumhurbaşkanı hakkında bizce de haksız ve adil olmayan bir kararla hapis cezası verildi. Ben davayı da izleyenlerden biriyim ayrıca, çok iyi hatırlıyorum. Şiiri 1997'de okudu, 1998'de ceza aldı, kesinleştikten sonra 1999 yılında cezaevine girdi yani bir yargılama süreci devam etti ve bitti. Peki, Sayın Demirtaş neden yedi aydır cezaevinde? Hakkında kesinleşmiş bir hüküm var mı? Yok. Siyasi bir kararla cezaevinde. O gün yargıyı 28 Şubat darbecileri yönlendiriyordu bugün ise saray darbecileri yönlendiriyor, bir farkı yok. Sadece darbecilerin kimlikleri değişti. O günün zalimleri Erdoğan'ı cezaevine atıyordu fakat bugünün zalimleri Demirtaş'ı, Yüksekdağ'ı, milletvekillerimizi ve belediye başkanlarımızı cezaevine atıyor. Fakat bir fark var, ne acıdır ki 28 Şubat'ın mazlumları bugünün zalimleri.
HERKES DEMİRTAŞ'I SORUYOR: Gittiğim her yerde ne soruyor vatandaş biliyor musunuz? Gazetecisi, ayakkabı boyacısı, taksicisi, kuaförü, garsonu, tahmin edebileceğiniz herkes diyor ki; "Ne zaman çıkacak Demirtaş?", "İçeridekiler bırakılacak mı?", "Bu haksızlık yeter." Bunlar HDP'li değil. Artık halk her şeyin farkında, siyaseten cezalandırma amacıyla yargının sopa olarak kullanıldığını çok iyi görüyor. Demirtaş sık sık etkili konuşmalar yapardı. Doğrusu özlüyoruz. Bizce Türkiye de özlüyor. Konuşmalarından biri -bugünleri görerek söylüyor- 30 Temmuz 2014'te: "Parasıyla, gücüyle, elini masaya vurduğunda karşısındaki insanlar korksun istiyor. Korkmayan birilerini gördüğünde çıldırıyor. En tahammül edemediği şey karşısında cesur birilerini görmek. İşte biz oyuz; ona boyun bükmeyen, Allah'tan başka kimseye diz çökmeyen." Bir başka konuşmasında şöyle diyor: "Şimdi, HDP'lilerin dokunulmazlığı kalkarsa HDP'de birileri sarayın etrafını sarıp diz çökerek 'Bizi affedin.' diyecek zannediyorlar. Kusura bakmasınlar. Siz bizi kendiniz gibi saray soytarısı mı zannettiniz?" Demirtaş'ın başka bir konuşmasından: "Biz bugüne kadar yeryüzünde hangi güce diz çöktük ki size de diz çökeceğiz? Bizim endişemiz insanlığımıza ve ülkemize dairdir. Biz ülkenin daha kötü bir duruma gitmesinden korkuyoruz." Evet, bizim endişemiz gerçekten ülkemize yöneliktir, yurttaşlara yöneliktir. Biz bu sözlerimizin arkasındayız. Dün diz çökmedik, bugün de çökmüyoruz, yarın da çökmeyeceğiz ve son sözü biz söyleyeceğiz.