Diyarbakır inanmak istiyor
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Adalet yürüyüşü" Diyarbakır'da nasıl yankı buldu? Ya da yankı buldu mu?
DİYARBAKIR - CHP Genel Başkanı, İstanbul’a yürüyeceğini açıkladığında, Diyarbakır’da kimse ciddiye almadı. “Yürümez” dediler. Kılıçdaroğlu, yanında milletvekilleri ve partililerle birlikte yürümeye başladığında, “şaşkınlık” olarak tarif edebileceğimiz bir kıpırdanma oldu. Yürüyüşün ilk etabı, ilk günü bitti, “kıpırdanma” yerini bir garip sükûnete bıraktı. Yürüyüşün 3. günde, “bekleyip görelim” anlamına gelen sükûnet hâlâ devam ediyor.
Yürüyüş başladığından beri Diyarbakır dışından kimi arkadaşlarım arıyor, “Diyarbakır bu yürüyüşle ilgili ne düşünüyor” diye soruyorlar. Şakayla karışık, “Diyarbakır, birden bastıran sıcaklarla daha çok ilgileniyor” diyorum. Şakayla karışık, tamam, ama büsbütün de gerçek dışı değil. Sahiden sıcak birden bastırdı ve insanlar, bu yıl uzun süren baharın ardından gelen sıcakların Temmuz ayında daha fena olacağını düşünmeye başladılar.
Kılıçdaroğlu’nun ‘uzun yürüyüşü’ bu sıcaklarla birlikte beklenmedik bir anda gündeme düştü. Diyarbakır’ın sıcağı malum, burada yaşayan insanları şaşırtmıyor. Ama Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü hiç beklenmiyordu. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet partisi genel başkanı olarak sergilediği performansı hiçbir zaman yeterli bulmamış Diyarbakırlılar, ufak bir şaşkınlık yaşadılar önce. Şimdi de, yürüyüşten 3 gün sonra, “bekle gör” tutumunu benimsemiş görünüyorlar.
Bu tutumun nedenlerinden biri, hiç kuşkusuz, son 40 yılda gelişen politik refleksleriyle ilgili. Bazı konularda tavır almadan önce beklemeyi öğrenmiş görünüyorlar. Bir diğer nedeni ise oy verdikleri HDP’den bir işaret beklemelerinden kaynaklanıyor. Seçmenin ‘tuttuğu’ iki milletvekili, Sırrı Süreyya Önder ile Mithat Sancar, CHP ile mesafeyi koruyarak yürüyüşü desteklediklerini açıkladılar elbette. Ama Önder’in CHP’den özeleştiri beklemesi, Sancar’ın ise kitlelere değil de siyasilere mesaj olarak değerlendirilebilecek “yürüyüşü destekliyoruz” açıklaması, heyecan yaratacak nitelikte olmadı.
‘DEMİRTAŞ HAKLI ÇIKTI’
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüyle ilgili genel gözlemim ve yakın çevremden edindiğim izlenim bu yönde. Bununla yetinmemek gerektiğinden hareketle, sokaktan da görüş almak istedim. Öğlen sıcağının henüz kırılmadığı bir saatte sokağa çıktım.
Parklardaki kafelerde oturmak yerine ağaçların gölgesine sığınmış muhabbet eden ya da düpedüz uyuyan insanların oruçlu olduğunu tahmin etmek hiç zor değil. Kafelerde ise henüz hava fena sıcak olduğu için çok az insan var.
Kafenin garsonlarından birinden 5 dakika benim masama oturmasını istedim. Sandalye çekti, kırmayıp oturdu. Bu daveti merak ettiği gözlerinden okunuyordu. Uzatmadan sordum: “Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü hakkında ne düşünüyorsun?” Beni bunun için mi çağırdın, gibi bir ifade belirdi gözlerinde. Sonra elini sallayarak, “Boştur abê” dedi, “Bir şey çıkmaz.”
Sorularla biraz üsteleyince, “Kendi milletvekilleri hapse düşünce yürümeye başladılar, adalet istediler. Ama Selahattin Demirtaş demişti onlara, ‘sıra size de gelecek’ demişti. Dediği çıktı. CHP, HDP’li milletvekilleri hapse düştüğünde, HDP’lilerle birlikte yürüyecekti.”
Garson, bu yürüyüşün planlandığı şekilde devam etmeyeceğini de iddia etti. “Yarın bunların karşısına başka bir grup çıksa, ‘Aman karışıklık çıkmasın’ diyerek bitirirler yürüyüşü. Çünkü bunlar bugüne kadar faşizme karşı çıkmadılar. Eş başkanlarla birlikte 11 HDP’li milletvekilinin hapiste olması faşizm değil midir? CHP bu faşizme karşı çıktı mı? Yok, tam tersine desteklediler. Şimdi adalet istiyorlar, istesinler.”
Garson, “Kürt halkı desteklemeli mi bu yürüyüşü” sorusuna da cevap verdi. “Adalet istiyorlar, özgürlük istiyorlar, haklarıdır. Tabi ki destekliyoruz. Ama bu sefer Kürtler seyretmeli. Devlet Kürtlere yöneldiğinde CHP’nin sesi çıkmadı. Hele ne yapacaklar, biz de sessizce izleyelim.”
“Başınızı ağrıtmayayım” deyip kalkarken, “HDP’li milletvekilleri hapse atıldığında, HDP ile birlikte adalet için yürüselerdi daha anlamlı olurdu bu yürüyüş” dedi garson.
Garson, benimle kişisel fikirlerini paylaştığını, ancak yakın çevresindeki insanların fikirlerinin de aynı olduğunu belirtti.
HDP’LİLERİN TUTUKLANMASINI KİMSE UNUTMADI
Herkes bu garson gibi düşünmüyordur. Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünü daha çok insanla konuşmalıyım. Arada yemek yediğim lokantanın işletmecisi garson gibi düşünmüyor olabilir diye geçiriyorum aklımdan. Hava yürünebilecek kadar serinlediği için, uzunca bir yolu yürüyerek varıyorum lokantaya.
Lokanta işletmecisi, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüyle ilgili sorumu duyunca “Oyun” gibi deyip gülüyor. “Bak” diyorum, “Yazmak için soruyorum. Ona göre cevap ver lütfen.” Böyle deyince ciddileşiyor. “Şimdiye kadar akılları neredeydi” diyerek konuşuyor ve garsonun anlattıklarına benzer şeyler anlatıyor.
CHP’nin, HDP’li milletvekillerinin tutuklanıp hapse konulması sırasında sergilediği tutumu kimse unutmamış ve hazmedememiş anlaşılan. Çünkü lokanta işletmecisi de ilk bunu hatırlatıyor. “Kürtler hapse atılınca sessiz kalan, hatta buna zemin hazırlayan CHP’nin kendisiydi. Bizi adaletsizlikle baş başa bırakan CHP, şimdi adalet arıyor. CHP’nin Meclis’te kullandığı oylarla adalet bitti. Ama zaten eğer iyi siyasetçi olsalardı sıranın kendilerine geleceğini bileceklerdi.”
İşletmeci, CHP’nin adalet arayışını desteklediğini söylüyor. Ama o da tıpkı garson gibi, Kürtler biraz uzak dursun istiyor, “Son iki yılda başımıza gelmeyen felaket kalmadı” diyerek.
‘GEÇ KALDILAR CANIM’
İlk kez gittiğim yaşlı bakkal, hep “Canım” diye konuştu benimle. “Buyur canım”, “Var canım” falan. Biraz canımın sıkıldığını itiraf etmeliyim, yine de “nasılsa bir daha uğramam bu bakkala” diye düşünerek bu canım’lı muhabbetin üstünde durmadım.
Tam çıkacakken televizyonda Avrupa’dan yayın yapan News Chanel kanalının açık olduğunu gördüm. Hemen sordum: “Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü nasıl değerlendiriyorsun?” Bakışlarıyla süzdü beni. Öyle ya, tanımadığı biri neden sorsun bu soruyu ona?
“Gazeteciyim. Diyarbakırlılar Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşü hakkında ne düşünüyor, öğrenmek için soruyorum” dedim. Bunu duyunca, hiç tereddütsüz, “Geç kaldı canım” dedi. Şu her cümlede “Canım” kullanması fazla olmaya başladı ama… Yine de kışkırtıcı bir cümle kullanıyorum: “Adalet, demokrasi, özgürlük aramak için hiçbir zaman geç değildir.”
Adam hızlı düşünüyor, cevapları da hızlı oluyor. “Bizim 11 milletvekilimiz hapisteyse ve o zaman hiç adalet istiyoruz demedilerse, geç kaldılar canım. Onu bırak, Cizre’deki vahşet için bile seslerini çıkarmadılar. O zaman Kürtler için de adalet demediysen, geç kaldın canım. Şimdi de Kürtler için değil, kendi milletvekili için adalet istiyor.”
Başka sorular da sormak istiyorum ama müşteri gelince çıkıyorum dükkândan.
Sözü daha fazla uzatmayacağım. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’liler önemli bir eylem gerçekleştiriyorlar. Sonuna kadar direnirlerse, Olağanüstü Hal nedeniyle nefes alamaz duruma gelmiş Türkiye’nin nefes almasını sağlayabilirler. Bu nedenle desteklenmeli bu demokratik hak arayışı.
Lokanta işletmecisi, bir de şunu söylemişti: “CHP ile devlet belki perde arkasında görüşüp anlaşmaya çalışıyorlardır. Onlar anlaşırsa biz yine ortada kalacağız.”
Bu sözden yola çıkarak yazıyı şöyle bağlamak mümkün galiba: Diyarbakırlılar da bunun farkında ve bu nedenle adalet yürüyüşünü destekliyorlar. CHP’ye kırgınlar elbette, ama demokrasi için mücadele edenleri savunmaya, desteklemeye hazırlar. Sadece bu mücadeleyi verenlere inanmak istiyorlar. Onların adaleti, demokrasiyi ve özgürlüğü herkes için istediklerine inanmak istiyorlar.