'Gelişkin demokrasilerde bile işkence uygulamalarında artış gözlemleniyor'
"İşkence Görenlerle Dayanışma Günü" nedeniyle İzmir’de, basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı yapan Çoşkun Üsterci, "Son yıllarda sadece otoriter rejimler ve diktatörlüklerde değil, gelişkin demokrasilerde bile işkence uygulamalarında bir artış gözlemlenmektedir" dedi.
İZMİR - 26 Haziran’ın Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tüm dünyada ‘’İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’’ olarak ilan edilişinin 20'nci yılında İzmir’de, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yapıldı.
İnsan Hakları Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, Halkların Köprüsü Derneği, Hak İnisiyatifi İzmir, Özgürlükçü Hukukçular Platformu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) adına ortak basın açıklamasını TİHV İzmir Şubesi’nden Coşkun Üsterci yaptı.
Üsterci, işkencenin önlenmesine yönelik sürdürülen mücadelenin yanı sıra işkence görenlere destek verilmesi, fiziksel ve ruhsal olarak tedavi ve rehabilitasyonlarına yardımcı olmanın önemli hale geldiğini belirtti.
'GELİŞKİN DEMOKRASİLERDE BİLE İŞKENCE ARTTI'
Üsterci, Birleşmiş Milletler'in uzun yıllar süren hazırlık çalışmaları ve tartışmalar sonucunda 1984 yılında, “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”yi kabul ettiğini hatırlattı. Üsterci, şunları söyledi:
"Sözleşme, işkenceyi mutlak olarak yasaklar. İnsanlık ailesinin ortak kazanımı olan ve modern insan hakları hukukunun en temel kurallarından birini oluşturan bu yasak, tıpkı köleliğin yasaklanması gibi insanlığın aydınlanma ve modernleşme serüveninin en ayırt edici özelliklerinden biri niteliğindedir. Buna karşın maalesef işkence, halen dünyanın pek çok ülkesinde devletler tarafından toplumlara karşı insanlık dışı bir cezalandırma ve yıldırma aracı olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda sadece otoriter rejimler ve diktatörlüklerde değil, gelişkin demokrasilerde bile işkence uygulamalarında bir artış gözlemlenmektedir. Bilhassa da Suriye ve Irak örneğinde olduğu gibi uzun yıllardır savaş ve çatışma koşullarına mahkum olan ülkelerde işkence adeta gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir."
'SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI HAK İHLALİDİR'
Üsterci, 2015’in Temmuz ayında yeniden başlayan çatışmalar ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları ve iddialarının arttırığını söyledi.
Üsterci "2015 Temmuz sonrasında Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da bazı il ve ilçelerde ilan edilen ve çok geniş bir nüfusun özgürlüğünden alıkonulmasına, en temel haklarının olağanüstü bir biçimde kısıtlanmasına yol açan aralıksız, günler/aylar süren sokağa çıkma yasağı uygulamalarının bizatihi kendisi, insanlara yaşattığı ağır acı ve duygusal ıstırap nedeniyle -BM İşkenceye Karşı Komite, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri gibi uluslararası kurum ve kişilerin raporlarında da belirtildiği gibi- işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlalidir" diye konuştu.
'OHAL DERHAL KALDIRILMALIDIR'
Üsterci sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşkencesiz bir Türkiye ve dünya istiyorsak bu zihniyet, er ya da geç ama mutlaka değişmek zorundadır. Bununla birlikte göreceli de olsa bazı öncelikli adımların atılması mümkündür. Şimdiye kadar her vesile ile dile getirdiğimiz gibi yaklaşık 11 aydır topluma reva görülen OHAL, gerek Anayasaya gerekse Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukuk normlarına göre, keyfi değil aksine hukuki bir rejimdir. Bu nedenle OHAL, ilan edilme gerekçesi ile sınırlı, geçici, ulusal ve uluslararası yargı denetimine açık ve en nihayetinde bir dizi temel hakkı hiçbir şekilde sınırlanamayan bir uygulama olmak zorundadır. Söz konusu çekirdek hakların en başında ise “işkence yasağı” gelmektedir. Zaten ‘İşkenceye Karşı Sözleşme’nin ikinci maddesinde de “savaş veya yakın savaş tehdidi dahil hiçbir siyasi istikrarsızlık ya da olağanüstü hal işkence için gerekçe olamaz” denilmektedir. Dolayısıyla bu emredici kurala mutlaka uyulmalı ve işkenceye ortam yaratan, her türlü denetimden uzak, keyfi kararnamelerle uygulanan OHAL derhal kaldırılmalıdır’’