Bülent Şık: Adalet ve barış bir arada düşünülmeli
KHK ile ihraç edilen akademisyen Bülent Şık Adalet Yürüyüşü izlenimlerini yazdı: Barış yürüyüşüne dönüşmesi halinde büyük bir siyasal umut doğuracaktır.
DUVAR - Akdeniz Üniversitesin'den ihraç edilen akademisyen Bülent Şık Barış Akademisyenleri (BAK) Antalya Grubu adına Adalet Yürüyüşüne katıldı. Yrd. Doç. Dr. Şık, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümünde öğretim üyeliği yaparken 22 Kasım 2016’da ihraç edildi. Adalet Yürüyüşüne dair izlenimlerini paylaşan Şık açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumunun ağırlaştığını belirterek 'adım atılmalı' çağrısı yaptı.
Şık'ın kaleme aldığı izlenimleri şöyle;
Adalet Yürüyüşüne barış talebimizi de katmak ve açlık grevindeki Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'nın artık çok ciddi bir noktaya gelen sağlık durumlarına dikkat çekmek amacıyla Barış Akademisyenleri (BAK) Antalya grubu olarak 30 Haziran akşamı yola çıktık.
Sabah yürüyüş yerine vardık. Yürüyüş esnasında Kemal Kılıçdaroğlu ile bir süre birlikte yürüdük. BAK Antalya olarak yürüyüşte dile gelen adalet talebinin barış talebi ile birlikte ele alınması gerektiğini, Adalet Yürüyüşü'nün sönümlenmemesi gerektiğini, geniş bir toplumsal kabul görecek somut taleplere dönüşmesini çok önemli gördüğümüzü dile getirdik.
Barış Akademisyenleri (BAK) Antalya grubu olarak yürüyüşe katılma gerekçemiz ve yürüyüşten beklentilerimizi anlatan basın açıklamasını paylaşmak isterim.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevi geri dönüşsüz bir noktaya doğru gidiyor. Hükümet bu insanların taleplerine kulaklarını tıkamaktan vazgeçmeli, grevi sonlandırmalarını sağlayacak adımları çok geç olmadan mutlaka atmalıdır. Siyasal iktidar bu iki insanın ölümüne gözünü yummamalıdır; böyle bir tavır bir kabul edilemez.
Bu yürüyüşün ana talebi adalet. Ancak sadece adalet talebi ile sınırlı bir toplumsal hareketliliğin zamanla adaletsizliği daha da pekiştireceği kaygısını taşıyoruz. Adalet ve barış bir arada düşünülmesi, ele alınması gereken iki önemli meseledir bu topraklarda. Adalet sistemini düzeltme ve Kürt sorununu çözerek toplumsal barışı sağlama iddiası ile ortaya çıkamayan bir muhalefetin mevcut iktidarın yıkıcı politikaları karşısında durabilmesi olanaksızdır.
Bu çerçevede mevcut siyasal durumdan rahatsız irili ufaklı pek çok bileşeni bir araya getirebilecek bazı somut hedefler koymanın çok önemli olduğuna inanıyoruz. Örneğin özgürlükçü bir yeni anayasa taslağının ortaya konması, Kürt sorununa demokratik çözüm sağlayacak bir tartışma sürecinin yeniden başlatılması, parlamenter sistemin yeniden inşa edilmesi gibi somut hedefler geniş bir toplumsal katılım sağlayacak şekilde formüle edilebilir ve edilmeli de.
Adalet yürüyüşü bittiğinde bugünden yarına hemen bir şeyler değişmeyecek ama değişim imkânlarına işaret etmek bile bazen büyük bir umut dalgası yaratabilir inancındayız. Ankara’dan İstanbul’a uzanan bir adalet yürüyüşünün İstanbul’dan Edirne’ye uzanan bir barış yürüyüşüne dönüşmesi iktidarın yıkıcı politikalarına karşı büyük bir siyasal umut doğuracaktır.
'MAHKUM DEĞİLİZ'
“Biz KHK ile işten çıkarıldık, AKP iktidarı bizleri birer medeni ölü haline getirmek için her şeyi yapıyor ama her ne olursa olsun biz barış talebimizin arkasındayız ve onu canlı tutmak için üzerimize ne düşüyorsa yapacağız. Kimsenin anası ağlamasın, hiç kimsenin anasının ölüsü sokakta kalmasın, kimse evladına yanmasın, çocukların ölüsü buzdolaplarında saklanmasın istiyoruz. Bu toplum şiddete, acı ve yıkıma mahkûm değildir, mahkûm edilmemelidir. Barışı sağlamak mümkündür. Adalet ve barış bir arada düşünülmelidir.”