Acun Karadağ: Ben çıkamayacağım ama sokak buraya gelecek
KHK ile ihraç edilen öğretmen Acun Karadağ'a ev hapsi cezası verildi. Evinin bahçesinde her akşam 18.30'da açıklama yapan Karadağ "Yüksel Caddesi direnişini kıramayacaklar, dünyam onların sınırladıkları kadar değil" dedi.
ANKARA - Öğretmen Acun Karadağ, Kanun Hükmünde Kararnameyle ihraç edilmesinin ardından Yüksel Caddesi'nde 250 günü aşkın süre 'işimi geri istiyorum' eylemini sürdürdü. Yüksel Caddesi'nde eylem yapan kendisinin de aralarında bulunduğu 5 kişiye ev hapsi cezası verilmesinin ardından Karadağ'a elektronik kelepçe takıldı. Ev hapsi cezasını çektiği 90 metre kare evinde konuk olduğumuz Karadağ "Beni nasıl sınırlayabilirler. Asıl hapishane kafamızdaki hapishane. Yüksel Caddesi direnişini kıramayacaklar, dünyam onların sınırladıkları kadar değil" diyor.
'YANLIŞA EVET DİYECEK HÂKİM BULANA KADAR ÇALIŞTILAR'
Son gözaltı süreci sonuç olarak diğerlerinden farklı oldu. Nasıl gelişti?
TEM şubeye geldiğimizde tüm polisler orada gülüyorlardı. Savcı da ev hapsi istedi. Mahkemeye çıktık bir kadın hâkim vardı ve ona söyledim. 'Bizim ihraç edilmek ağrımıza gidiyor. Bizim kendimizi ifade edebilecek bir alan var. Yüksel Caddesi'nde 250 gündür kendimizi ifade ediyoruz. Bizi bu ifade özgürlüğünden mahrum bırakmayın eve hapsetmeyin' dedim. Kadın iki gün denetimli serbestlik verdi. Mahkemeden çıkınca gülenlerin suratları düştü, yüzleri karardı. Savcıyı yönlendirmişler bir de hâkimi yönlendirmek istiyorlar. Sonra başka bir hâkim bulmuşlar. Yanlışa evet diyecek hâkim bulana kadar çalıştılar.
Veli Saçılık ve Acun Karadağ'ın cevaplanmayan soruları
Ev hapsi cezası alınca ne hissettiniz?
Çok kötü bir his. Eve hapsedersem belki kurtulurum Yüksel Caddesi'nden dediler. Biz öyle dövüşelim diye oraya gitmedik. Bizim talebimiz vardı. İşimizi geri istiyoruz. Verilene kadar devam edecek. Ev hapsine mahkum etti, televizyon izleyeceğiz sanki. Hayır burada da sesimizi çıkaracağız. Bahçeye çıkacağız. Onu da mı engelledin başka şeyler yaparız. Haksızsın ve haksızlığını kabul edeceksin.
Gündelik yaşamınız değişime uğradı ev hapsiyle. Yüksel ile ev arasındaki fark ne?
Yüksel direnişi boyunca çok kitap okuyamadım aslında. Çok yoruldum, gaz yedim dayak yedim. Direnmekle meşguldüm. Şimdi okuma imkânı buluyorum. Tek farkı sokak çok değerli. İnsanla buluşmak çok değerli. İnsanları buraya taşıyacağım. Gün gelecek bu bahçe insanlarla dolup taşacak. O zaman beni sokaktan da koparamamış olacaklar. Ben çıkamayacağım ama sokak buraya gelecek.
'VİCDANIM RAHAT'
Adem Kızılçay'a kaldığı evlere gelenlerle ilgili sorular soruldu, size de böyle bir soru yönetilirse?
Devletin bana atacağı suç beni hiç ilgilendirmedi. Ben vicdanımla sorumluyum. Ne dedikleri gerçekten umurumda değil. Devlet ne derse desin, iktidar ne ile suçlarsa suçlasın benim vicdanım rahat. Savcıları falan ikna etmek zorlaşıyor. 'Şunla arkadaş mısın?' diyorlar. Yahu sormadım arkadaş, ne olduğunu sormadım kimsenin. Gözlerine bakıyorum samimiyet görüyorsam insana yakınlaşıyorum. İyi bir insanı nasıl elimin tersiyle itebilirim. Bizi bununla sınırlamak istiyorlar.
Yüksel Caddesi eylemcilerine ‘ev hapsi’ cezası
'POLİS ÇOCUKLARINA AYRI BİR SEVGİYLE YAKLAŞTIM'
Eylemlerde öğrencileriniz de sizi ziyarete geliyordu Yüksel Caddesi'nde...
Ben öğrencilerimle çok iyi anlaşırdım. Onları elbette çok özledim. Ben babasının mesleğinden dolayı çocuğa farklı davranan öğretmenler de gördüm. Ama öğrendiğim bir şey var, çocuk çok masum. AKP'li ailesi olan polis çocuğu olan yüzlerce öğrencim oldu. Herkese kendi ihtiyacı olan gibi davrandım. Polis çocukları biraz daha sevgi isteyen çocuklardı, samimiyet isteyen çocuklardı. Onlara ayrı bir sevgi ile yaklaştım. Ancak sevgi gören insanlar sevgi dağıtabilirler. Ama bunlar küçücük çocuklardan dahi bir siyasi partiye dair bir tavır bekliyorlar. Kürt düşmanlığı, Alevi düşmanlığı öğretiyorlar.
'BEN BÖYLE DİRENMEYİ BİLMİYORDUM'
Bu süreç size ne öğretti?
Ben de böyle direnmeyi bilmiyordum aslında. Vurdukça parladık. Ben onların yerinde olsaydım bunu sezinlerdim. Baştan bu işi barışçıl halleder dünya aleme rezil olmazdım. Onlar akıllarıyla değil güdüleriyle hareket ediyorlar. İnsani hareket etselerdi kimse imdat diye bağırmazdı. Ne kadar zalimsek bizden o kadar korkarlarsa başarılıyız diye düşünüyorlar.
En çok sizi bu süreçte ne etkiledi?
Veli ile Konur'da oturuyorduk. Gözlerindeki samimiyeti görüyordum iki kişi geldi sıkı sıkı sarıldı. İkimizde İslamcı bir çevrede büyüdük dediler. 'Sizlere hep komünist, Allahsız diye baktık ama bugün anlıyorum ki gerçek içimizdeki tanımladığımız Müslüman sizmişsiniz. Çok vicdan azabı çektim sizinle helalleşmeye geldim' dediler. Gerçek Müslüman yumuşak ve çevresiyle ilişkileri iyi olandır. Çocuklarıma da anlatırdım. Bu dünyayı cennete çeviren cennete gider, cehenneme çeviren de cehenneme.