Nöbetteki vekillerin bir günü

HDP’li milletvekillerinin Diyarbakır’da başlattığı ve bir hafta sürecek Vicdan ve Adalet Nöbeti eylemi 5. gününe girdi. İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Ekin Ceren Parkı’nda geçen günlerinin yoğun olduğunu anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - HDP’nin 10 milletvekiliyle başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti 4'üncü gününü geride bırakmaya hazırlanırken Garo Paylan ile konuşma fırsatı bulduk. Gün yoğun başlamıştı ve daha bitmemişti. Sabah saatlerinde milletvekillerine destek ziyaretinde bulunmak isteyen sivil toplum örgütleri, polis tarafından içeri alınmamıştı. CHP İl Örgütü’ne izin verilmişti. Her gün saat 11’de düzenlenen basın toplantısında CHP heyeti adına İl Başkanı Mehmet Sayın da bir konuşma yaparak, Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne desteklerini sunmuştu.

Cuma namazı öncesi parkta yeni bir hareketlilik başladı. Parkın girişinde toplanan yaklaşık 100 kişilik bir grup, parkın içindeki milletvekilleri ile birlikte Cuma namazı kılmak istiyordu. Polis ile milletvekilleri arasında Cuma namazı müzakeresi yaklaşık yarım saat sürdü. Sonunda kitlenin parka girişine izin verildi. Milletvekilleri ile destek için parka gelen 100 kişi birlikte Cuma namazı için saf tuttu.

İçinde kadınların da bulunduğu grup namaz sonrası parktan dualar ederek ayrıldı.

KORKU İKLİMİ

İşte bu sırada, salkım söğüdün altında duran HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan ile konuşma fırsatı bulabildim. Salkım söğüt önemli. Çünkü 10 milletvekili zamanlarının çoğunu bu büyük ağacın altında geçiriyor. Geceleri yataklarını bu ağacın altına seriyorlar, gündüz toplantılarını bu ağacın altında yapıyorlar.

Garo Paylan, daha konuşmaya başlarken burada olmanın Meclis’te olmaktan daha iyi olduğunu vurguluyor: “Burada Türkiye’nin içinde bulunduğu halin bir tezahürünü yaşıyoruz. Ama Meclis’te olduğundan daha iyi hissediyorum kendimi. Çünkü Meclis’te bizi, sarayın talimatlarını yerine getiren kanun makinesi haline getirmeye çalışıyorlar. Oysa burada halkın denetimini çok net görüyoruz. Evet bir korku iklimi var, kaygı belli oranda halka bulaşmış ama biz bu iklimi değiştirmek için buradayız.”

AÇIK CEZAEVİ DENEYİMİ

Paylan’a ilk olarak bariyerlerin ve polis ablukası altında bir günlerini nasıl geçirdiklerini soruyorum. Şöyle özetliyor Paylan: “Benim cezaevi deneyimim yok. Ancak deneyimi olan arkadaşların anlattıklarına bakarsak, aşağı yukarı bir açık cezaevi koşullarında bulunuyoruz. Bir bahçemiz, yürüyebileceğimiz sınırlı bir alanımız var. Etrafta barikatlar, barikatların ardında güvenlik görevlileri var. Onun dışında başka güvenlik görevlileri, araçlar var. Böyle bir iklim. Gölgelik bir alanımız var. Ancak çok sıcak tabii. Diyarbakır’ın Temmuz sıcağı meşhurdur, gölgede 40 derecenin üstünde sıcak oluyor. Sabah saat 5 buçuk, 6 gibi güneş doğuyor üzerimize. Yataklarımızı topladıktan sonra yürüyüş yapıyoruz, 56 adıma 20 adım. Ahmet Yıldırım en çok spor yapan vekilimiz. Kahvaltı, ardından saat 11’de yapılacak basın açıklaması için toplanıyoruz. Arada bizi ziyaret etmek isteyenler oluyor, polis amirleri keyfi davrandığı için bunun mücadelesini veriyoruz. Mesela bir parti eş başkanına bile engel koyabiliyorlar, bir standart yok bu konuda. Hatta bazen yemeğimizin, battaniyemizin içeri alınması için bile mücadele vermek gerekiyor.”

PARKTA BOŞ ZAMAN YOK

Vicdan ve Adalet Nöbeti'ne katılan Garo Paylan, fırsat buldukça 'Homo Deus' adlı kitabı okuyor. Vicdan ve Adalet Nöbeti'ne katılan Garo Paylan, fırsat buldukça 'Homo Deus' adlı kitabı okuyor.

Gün böyle mücadeleyle, kendi aralarında yaptıkları toplantılarla ve ziyaretlerine gelenlerle yapılan görüşmelerle bitiyor. Akşam saat 21:00’de başka bir eylemleri var milletvekillerinin. “Vicdanların Sesi” adını verdikleri gürültü çıkarma eylemini gerçekleştiriyorlar. Kaşıklarla demir bariyerlere vurarak, düdük çalarak Diyarbakırlılarla başka türlü bir iletişim kuruyorlar.

Paylan, saat 21:00’den sonrasını da anlatıyor: “Akşam eyleminden sonra da bir değerlendirme toplantısı yapıyoruz. Türkiye ve dünyada olup bitenleri, bundan sonra neler yapacağımız üzerine konuşuyoruz. Saat 22:00 gibi arkadaşların çoğu uyumaya hazırlanıyor ve bazıları hemen uyuyor yorgunluktan. Ben ancak saat 1’den sonra uyuyabiliyorum.”

Paylan’ın anlattıklarından milletvekillerinin pek boş zamanlarının olmadığı anlaşılıyor. Boş zaman denilecek anlarda da kitap okuyorlar. Paylan, nöbet sırasında Yuval Noah Harari’nin “Homo Deus/Yarının Kısa Bir Tarihi” adlı kitabı okuduğunu belirtiyor.

ÖZGÜR BİR DİYARBAKIR ÖZLEMİ

İnsanların bir ev konforu alışkanlığı vardır elbette. Bu konfordan sonra açık havada uyumak nasıl bir şey? “Açık havada uyumak inanılmaz güzel bir şey” diyor ve ekliyor Paylan: “Diyarbakır’ın gündüzü çok sıcak ama gece sabaha karşı hava serinliyor. Çok derin bir uyku uyuyorum. 4-5 saat uyuyabiliyorum ama İstanbul’da uyuduğum 8 saatten daha iyi dinlenmiş uyanıyorum. Özgür bir Diyarbakır’da ant olsun gelip bu parkta uyuyacağım bir gün.”

Daha önce konuştuğumuz Osman Baydemir’in de kendi kendine verdiği bir sözdü, bu salkım söğüdün altında bir gün uyumak.

‘ADALET ÇIĞLIĞI BİR SETİN ARDINDA BİRİKİYOR’

Hükümete yakın medya HDP’li milletvekillerinin eyleminin içeriğinden söz etmiyor, ana akım medya eyleme temkinli yaklaşıyor. Garo Paylan, “Bir bölüm ambargoyu kırmış olduk bu eylemle. İnsanlar ilgileniyor, tartışıyor. Siyasi partiler konuşuyor, Avrupa’da tartışılıyor bu eylem. Ama ana akım medya büyük bir vesayet altında. Siyasetteki, medyadaki, yargıdaki vesayeti kırmaya çalışacağız. Vesayeti biz buradan kırmaya çalışacağız. Gazetecilik namusunu korumaya çalışan pek çok gazetece oradan kırmaya çalışacak. Yargının içinde hukukçu olma onurunu koruyanlar oradan kırmaya çalışır. AKP içinde ciddi rahatsızlıklar olduğunu biliyoruz, onlar orada rahatsızlıklarını ortaya dökebilirler. Adalet çığlığı bir setin ardında birikmiş sel gibi birikiyor ve eninde sonunda patlayacak. Biz bunun bir an önce olmasını ve hiçbir insanımızın tırnağı taşa değmeden olsun istiyoruz. Onun için Vicdan ve Adalet Nöbeti tutuyoruz.”

‘DEVRAN DÖNECEK, KUŞKUM YOK’

HDP’li Tuğba Hezer Öztürk ile Faysal Sarıyıldız’ın milletvekillikleri düşürüldü. “Faysal ve Tuğba halkın vekilleridir” diyen Paylan, bu konuda şunları söyledi:

“FETÖ’cü savcıların düzenlediği iddianamelerle vekilliklerini düşürmek istediler ama bunun iftira olduğu anlaşıldı. Devamsızlıktan düşürdüler milletvekilliklerini. Ama AKP’de en az 50 milletvekili neredeyse hiç gelmiyor Meclis’e. Sadece iki parlamenterin milletvekilliğini düşürdüler. Neden? Çünkü ırkçıdırlar, çünkü talimat aldılar. Eski başbakan Ahmet Davutoğlu Meclis’e Anayasa değişikliğinde oy kullanmaya geldi sadece. Tartışmaları dinlemedi, her madde için geldi oyunu kullanıp gitti. Madem eşitlik var neden sadece iki kişi için böyle bir karar alındı? Türkiye tarihine bir kara leke olarak geçecek bu karar. Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan’ın kararları gibi utançla hatırlanacak bu karar da. Onların vekilliği düşürülüp hapse atıldıklarında ben çok gençtim ve insan hakları aktivisti olmamda önemli bir mihenk taşı olmuştur. Barış sürecinde her şeyin iyiye gittiğini düşünüyordum. Ama son iki yılda 90’lı yılların standartlarının çok gerisine düştük, bunun üzüntüsünü yaşıyorum. 2017 yılında vekillerin vekilliklerinin düşürüldüğü bir parlamentoyla ve saray istibdadıyla karşı karşıyayız. Bütün kazanımlar konusunda geriye düştük. Yine de bu devran dönecek, bundan hiç kuşkum yok."