10 Ekim'de yaralanan Yavuz Demirkol: Her katliamda bizler yeniden öldük
10 Ekim Ankara Gar Katliamı'nın üzerinden iki yıl geçti. Katliamda yaralananların tedavileri ise sürüyor. Saldırıdan yaralı kurtulan demiryolcu Yavuz Demirkol uzun tedavi sürecinin ardından yeniden işine döndü. 10 Ekim'den sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını belirten Demirkol, "Her katliamda bizler yeniden öldük" diyor.
ANKARA - Ankara'da 'Barış, Emek ve Demokrasi Mitingi için bir araya gelenleri hedef alan saldırının üzerinden iki yıl geçti. 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önünde IŞİD'in yaptığı katliamda 102 kişi yaşamını yitirirken yüzlerce kişi de yaralandı.
Patlamanın olduğu sırada Gar önündeki kortejde bulunan ve ağır yaralanan Ümran Tekdol, Cihan Andıç ve Barış Aydemir'in tedavisi hâlâ devam ediyor. Fiziksel hareketlerde eksikliği ve uzuv kaybı bulunan yaralıların bu süreçteki ortak talepleri ise katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanması.
'PANKARTLARA SARILARAK HASTANEYE GÖTÜRÜLDÜK'
10 Ekim sabahı Ankara Garı önünde arkadaşlarıyla buluşan Yavuz Demirkol saldırıda yaralandı. Katliam sırasında arkadaşlarını kaybeden Demirkol bir buçuk yıl tedavi gördü. Sol bacağına, sırtına ve göğsüne şarapnel parçaları isabet eden Demirkol 10 Ekim sabahı yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"7 Haziran seçimleri sonrası ülkede karamsar bir hava oluşmaya başlamıştı. Bunun tekrar savaş ortamına dönüşmesi söz konusuydu ve barış mitingi bu açıdan çok önemliydi. Baskıcı bir ortamın olduğu dönemde polis miting alanında yoktu. Birinci patlamayı algılayamadım. Kendi aramızda yorum yapmaya fırsat kalmadan sol bacağıma isabet eden bir şeyle devrildim. Sonrasında ikinci patlama olmuş. Arkamdakiler çok kötüydü. Yanı başımda Ali Kitapcı vardı ve o an yaşıyordu. 'Kurtulacaksın' dediler bana. Bu sırada polis gaz bombası attı ve 'şu an öleceğim' diye düşündüm. Gazın etkisi geçince insanlar gelip benimle ilgilendi. O insanlar tarafından miting için taşıdığımız pankartlara sarılarak koşar adım hastaneye götürüldük."
'BİZ O SABAH UYANAN İNSANLAR DEĞİLİZ'
TCDD Genel Müdürlüğü'nde çalışan ve Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) üyesi Yavuz Demirkol fiziksel tedavisinin yanı sıra uzun süre psikolojik destek de aldı. Devletin katliamda sorumluluğunun olduğunu söyleyen Demirkol'a göre katliam günü, görevini kötüye kullanan tüm kamu çalışanları yargılanmalı.
Katliamın ardından oluşan dayanışmanın kendisini hayata bağladığını söyleyen Demirkol şöyle devam etti: "Biz artık o sabah uyanan insanlar değiliz. Katliamın izleri silinmiyor. Bu ülkede bu tür şeyler olmasın diye insanlar toplanmıştı. Bir bedel ödersiniz ama karşılığında sonuç olur. Burada olmadı. Onun hayal kırıklığı var. Devletin katliamdaki sorumluluğu söz konusu. Suruç'tan sonra bu katillerin izlendikleri halde üzerlerine gidilmediği, desteklendiği ortaya çıktı. Can güvenliğimizden sorumlu devlet görevini yerine getirmemiş. Sorumluluğu olan kişiler yargılanamıyor. Davada kamu vicdanını rahatlatacak sonuçlar çıkmıyor ve eskisi gibi olmama nedenlerimizden en önemlisi bu. Bedensel ve ruhsal durum açısından hiçbir şey 10 Ekim öncesi gibi değil."
'HER KATLİAMDA YENİDEN ÖLDÜK'
Katliam sırasında kız arkadaşını da kaybeden Demirkol işine ise bir buçuk yıl sonra geri dönebildi. Katliam sonrası yaşadığı hayal kırıklığını, "Bazı arkadaş bildiklerimiz korku iklimi içerisinde beklenen dayanışmayı gösteremedi. Şükür ki bunlar azınlıkta kalıyor" diye ifade eden Demirkol sözlerini şöyle tamamladı:
"10 Ekim sonrası ister istemez televizyonu kapatamıyorsunuz. Sonra yaşanan tüm katliamlarda kendimi düşündüm. Orada insanlar can çekişiyor, aileler kayıplarını arıyorlar diye aklınızdan geçiyor. Her olayda bu yeniden tekrarlandı. Her katliamda bizler yeniden öldük. Kimin yaptığı, ne için yaptığı fark etmiyor. Buradan çağrım katliam davalarının sahipsiz bırakılmaması. Hayatını kaybeden ve tedavisi devam eden arkadaşlarımız için gerçek sorumluların adalet önüne çıkarılıp cezalarının verilmesi gerekiyor."