Mahçupyan: Barzani denklemin farkında
Etyen Mahçupyan, Katalanların ve Kürtlerin referandum süreçlerini yazdı: İspanya ve Irak da eskiye takılı kaldıkça, bütünlüğü sağlayabilecek yeni bir demokrasiyi üretmede zorlanacaklar.
DUVAR - Karar Yazarı Etyen Mahçupyan, Katalanların ve Kürtlerin referandum süreçlerini karşılaştırdı. Katalanların referandum sonrası atılacak adımları ertelediğini belirten Mahçupyan 'Barzani de bu denklemin farkında' dedi.
Katalonya'dan referandum örneği veren Mahçupyan, Kürdistan'da tam tersi bir durum yaşandığını belirterek "Irak merkezi hükümeti anayasaya rağmen Kürt bölgesine olan taahhütlerini yerine getirmiyordu. Dolayısıyla bağımsızlık referandumu işlemeyen bir anayasaya meşru tepkiyi de yansıtıyor, bir anlamda yeniden işlevsel bir anayasanın olasılığını gündeme getiriyordu" diye yazdı.
Mahçupyan'ın 'Ayrılıkçılığı önlemek mümkün mü' başlıklı yazısı şu şekilde;
Katalanların bağımsızlık referandumu sonrasında gelebilecek somut siyasi adımlar beklendiği üzere ertelendi. İspanya anayasasının ilgili maddesi bu türden bir ayrılmaya zaten izin vermemekteydi... Ne var ki ‘olgunlaşmış’ bir bağımsızlık hareketini engelleyebilen bir anayasayı bugüne dek hiçbir coğrafyada görmedik. Katalanların şu an henüz ‘olgunlaşmamış’ bağımsızlık hamlesinin yüksek bir maddi/manevi maliyeti olacaktı. Öte yandan referandumun kendisi ayrılmanın diğer aktörlerle somut olarak tartışılabileceği yeni bir dönemin başlangıcı. Bu süreçte ayrılma yönünde bir olgunlaşma yaşanabileceği gibi bağımsızlıktan vazgeçmek de mümkün. Ancak günün birinde düşük maliyetle ayrılma noktasına gelirse, hiçbir anayasanın Katalonya’nın İspanya’dan kopmasını engelleyemeyeceğini akılda tutalım.
Anlaşılan Barzani de bu denklemin farkında. IKBY’nin Irak’tan ayrılmasının maliyeti ortada olduğu için bağımsızlık referandumunun sadece Irak’lı Kürtlerin hakkının tescil edilmesi anlamına geldiğini, pratiğe geçmesinin zamana bırakılacağını her fırsatta söyledi. Öte yandan Irak’ta İspanya’nın tersine bir durum yaşanmaktaydı: Irak merkezi hükümeti anayasaya rağmen Kürt bölgesine olan taahhütlerini yerine getirmiyordu. Dolayısıyla bağımsızlık referandumu işlemeyen bir anayasaya meşru tepkiyi de yansıtıyor, bir anlamda yeniden işlevsel bir anayasanın olasılığını gündeme getiriyordu. Referandum sonrasında bu ana sözleşme metninin yeniden ele alınması ve belki de Kürtleri tatmin eden bir düzenleme getirmesi mümkündü.
Ne var ki IKBY’nin içinde olduğu coğrafya olgun davranışlara pek müsait olmadığı için, şimdi hep birlikte bir ilave çatışmanın daha eşiğine gelindi. Bu eşikte Irak’ın toprak bütünlüğünün birçok ülkenin tercihi olması, IKBY’nin kopması önünde ciddi bir engel. Ancak zamanın ruhunu göz ardı etmemek lazım…
Modernliğin yıpranması ulus devletlerin farklı kimlik temelli toplulukları aynı çatı altında tutmasını zorlaştırıyor. Üstelik bunu bir küreselleşme döneminde yaşıyoruz ve ‘birlikte yaşama’ açısından normlar standartlaşıp ‘evrensel’ hale geliyor. Modernliğin hegemonik nitelikler sergilediği bir geçmişte oluşan yapay sınırların ötesinde, bugün kadim sanılan sınırların bile yapaylaşmasına tanık oluyoruz. Kimlikler yanında, ticari/sınai bölgeler ve kültürel havzalar birer aktör olarak dünya sahnesinde beliriyor.
Bunun anlamı sadece yeni pazarlıklar ve paylaşımlar değil… Bir yandan yenilenen tercih ve talepler, ama bunun ardında yeniden tanımlanan hak ve mağduriyetler. Bu karmaşık yeniden oluşum süreci demokrasinin de yeniden tanımlanmasını zorluyor. Nitekim demokrat zihniyetin delegasyon, şeffaflık, katılım, ikna gibi kriterleri adı konmadan liberal demokrasilerin uygulamalarına sızıyor. Ancak ayrılıkçılık gibi bir dürtü karşısında palyatif tedbirlerle çok uzun süre idare etme şansınız yok.
Bugün birçok ülke demokratlığa hazır olmadığı ölçüde, otoriter popülist tepkiselliği bu konu ile başa çıkmak için yeterli sanıyor. Gelmekte olanı hazmetmekte zorlandığı için, siyasi çaresizlik içinde bir tür siyasi anemi ve bağnazlıkta medet umarak baskı ve tehdit siyasetinde tıkanıp kalıyor. Sonuç yükselen normların daha da uzağına düşülmesi, toplumsal zeminde psikolojik kırılmaların yaşanmasıdır.
Ayrılıkçılığın engellenmesi için öyle bir yol seçiliyor ki, ayrılıkçılık hem daha meşru hale geliyor, hem de ayrılmanın iradi koşullarının üremesi kolaylaşıyor. İspanya ve Irak da eskiye takılı kaldıkça, bütünlüğü sağlayabilecek yeni bir demokrasiyi üretmede zorlanacaklar.
Tarihsel açıdan bakıldığında bu gerilim anının henüz öncesinde bulunan Türkiye’nin bu yaşananlardan alabileceği çok ders var. Ancak ne yazık ki Irak’taki tutumumuz bu dersi alabilecek zihniyetin uzağında olduğumuz izlenimi veriyor…