Kadri Gürsel: Biz kaybeden taraf olmayacağız
Cumhuriyet Davası'nda 330 gün cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan Cumhuriyet Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı. Gürsel, “30 yıllık gazeteciyim, şeffaflık savunduğum ilkemdir” dedi.
DUVAR - Cumhuriyet gazetesinin 18 çalışanı ve yöneticisinin de aralarında olduğu 20 kişi hakkındaki davanın 3. duruşmasında gazetenin yazarlarından Kadri Gürsel tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. “Tutuklandığımda geride bıraktığım Türkiye’den, çok daha kötü bir ortamda serbest kaldım” diyen Kadri Gürsel çok kısa zamanda yazılarına başlayacak.
Sözcü'den Özlem Gürses'e konuşan Kadri Gürsel "Türkiye iyiye gidecek ve bunu bizler de göreceğiz" diyor.
Hoş geldiniz aramıza ve özgürlüğe. Uzun zaman oldu. Siz saymamışsınız ama bir yıla yakın…
Ben, arkama bakmadım daima önüme baktım. Dolayısıyla günleri de saymadım. Cezaevinde mümkün olan en az hasarla bu dönemi atlatabilmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Anımı yaşadım ve geleceği düşündüm.
Peki hiç düşündünüz mü “Ben niye buradayım?” diye?
Biliyordum niye orada olduğumu. Bunu savunmamda da söyledim. “Bağımsız, eleştirel ve sorgulayıcı, dolayısıyla muhalif bir gazeteci olduğum için buradayım, karşınızdayım” dedim. Muhalif derken de tabi muhalif var, muhalif var.
Ne demek o?
Ne tür bir muhalif olduğumu da yine 11 Eylül'deki celsede mahkemeye söyledim. Dedim ki “Türkiye'de, kesin ve net bir güçler ayrılığı temelinde çalışan, demokratik, parlamenter rejimi savunuyorum. Bunu savunduğum için muhalif olarak görülüyorum. Ben aynı zamanda hukuk devletini, bağımsız ve tarafsız bir yargıyı savunuyorum. Temel hak ve özgürlüklerin tam ve eksiksiz olarak kullanılabildiği bir Türkiye'yi savunuyorum. Basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü savunuyorum. Aynı zamanda da kurumsal, öngörülebilir, barışçıl ve laik bir dış politikayı savunuyorum.” İşte ben bağımsız, eleştirel, sorgulayıcı ve dolayısıyla muhalif isem muhalif olmamı bu çerçevede tanımlıyorum. Ezcümle, modernitenin klasik değerlerini savunduğum için muhalifim, çünkü bu saydıklarımın hiçbiri şu an Türkiye'de yok. Neticede ben muhalif olayım diye bir istek içinde hareket etmedim hiçbir zaman, bir gazeteci böyle hareket etmez.
'200 YILLIK MODERNLEŞME TARİHİ VAR'
Hayal ettiğiniz Türkiye bu değildi herhalde, yine de umutlu musunuz?
31 Ekim 2016'da gözaltına alınıp tutuklandığımda geride bıraktığım Türkiye'den, çok daha kötü bir noktada olan Türkiye'ye serbest bırakıldım. Fakat Türkiye'nin sorunlu da olsa, 200 yıllık bir modernleşme ve reform tarihi var. Bu, Türkiye'ye büyük nitelikler kazandırdı. Ve Türkiye'nin bugünkü haliyle devamını mümkün kılmıştır. Geniş bir tarihi perspektiften baktığımda Türkiye'nin bugün içine sürüklendiği düşüşü durdurup tekrar olumlu bir çıkış yakalayacağı konusunda ümitliyim.
'ACI TECRÜBELERDEN GEÇTİK'
Biz görecek miyiz?
Biz de göreceğiz, bundan ümitliyim. Türkiye'de, bugünkü kötüye gidişe itiraz eden çok büyük, güçlü ve nitelikli bir kesim var. Her zaman için Türkiye'nin, bütün renkleriyle yeniden bir ortak yaşam ve gelişme paydası oluşturması ve buradan bir çıkış yakalaması mümkün. Son 15 yılda ülkemiz çok acı tecrübelerden geçerek çok şey öğrendi. Bu öğrendiklerini hayata geçirme imkanını da bulacaktır. Bu ülkenin insanları, önlerindeki engelleri aşarak bu sonuçlara göre siyaset ve çözüm üretme yeteneğine haizdir.
İçerideyken de özgür müydünüz?
İçerideyken de özgürdüm, çünkü sözümü hiç sakınmadım, söylenmesi gereken şeyleri bizi ziyaret edenlere söyledim. Düşüncemde özgürdüm en başta. Benden 11 ayın çalındığını falan da düşünmüyorum. Düşünebildiğim sürece ben benim. Hayatımı çalabilirler ama hayatımdan çalamazlar.
Tarih nasıl yazacak bugünleri?
Hep derler; tarih kazananlar tarafından yazılır. Ama şunu söyleyeyim, sonuç ne olursa olsun, bu davada biz kaybeden taraf olmayacağız. Bize atılan suçlamaların içinin ne kadar boş, ne kadar mesnetsiz olduğu defalarca ispatlanmıştır. Kazananın ve kaybedenin kim olduğunun ortaya çıkması için bu yeterli.