İzmir'de toplu taşıma 'elektrikleniyor'
İzmir Büyükşehir Belediyesi 20 adet elektrikli toplu taşıma aracını halkın hizmetine sundu. Projeyi anlatan ESHOT Genel Müdürlüğü Teknoloji Geliştirme Şube Müdürü Hakan Üzkat "Fikir patlamaya hazırmış aslında, birinin cesaret edip öne çıkmasını bekliyormuş herkes" diyor.
İZMİR - 'Temiz Ve Yaşanabilir Bir Gelecek İçin' sloganıyla yola çıkan İzmir Büyükşehir Belediyesi, uzun bir çalışma programının ardından 20 adet tam elektrikli toplu taşıma aracını halkın hizmetine sundu. Son yıllarda tüm dünyada temiz enerji kullanımının yaygınlaşması, karbon salınımına sebep olan üretim ve tüketim faaliyetlerinin minimize edilmesi gibi amaçlarla yürütülen çalışmalara paralel olarak, petrolü hayatımızdan çıkarmanın hiç de imkansız olmadığını kanıtlayan bu pilot projeyi hayata geçirdi.
Çevreci, ekonomik ve sessiz olmasıyla ön plana çıkan bu yeni toplu taşıma araçları hakkında daha kapsamlı bilgi almak, işletim durumu hakkında bilgi edinmek ve elektrikli araç teknolojisi konusunda Türkiye’de ve Dünya’da nerede olduğumuzu öğrenmek için ESHOT Genel Müdürlüğü Teknoloji Geliştirme Şube Müdürü Hakan Üzkat’a sorularımızı sorduk.
İLK UYGULAMA İZMİR'DE YAPILDI
Elektrikli araçlar Türkiye’nin gündemine ne zaman girdi, İzmir dışında başka illerde de elektrikli araçlar kullanılıyor mu?
Elektrikli araçlar Türkiye’nin gündemine yaklaşık 8 sene önce girdi. Başlangıçta planlama binek araçlar üzerineydi ama sonra devamı gelmedi. Türkiye’de tam elektrikli olarak toplu taşımada kullanılan ve bir filoya eşdeğer olan ilk uygulama İzmir’de yapıldı.
İzmir’de bu çalışmalar nasıl başladı, tetikleyicisi ne oldu bu projenin?
ESHOT Genel Müdürlüğü olarak 2014 yılında bir çalışma başlattık. Çalışmayı başlatmamızın ana sebebi; yıllık 60 milyon litre olan akaryakıt tüketimimizi azaltmaktı. Araştırmalarımız sonucunda hibrit ve doğalgazlı araçların sürdürülebilir olmadığı, elektrikli araçların bu konuda daha iyi bir alternatif sunduğu ortaya çıktı. Çalışmamızı Elektrikli Otobüs Projesine dönüştürdük. Bu konuda dünyadaki teknolojik gelişmeleri ve uygulamaları inceledik. Üreticiler ile toplantılar yaptık. Konu yakıt tasarrufunun çok ötesine geçti. Çünkü Elektrikli Otobüs dediğinizde Çevre, konfor, sürdürülebilirlik, altyapı, ekonomi gibi yeni başlıklar ortaya çıkıyor.
Hepsi önemli başlıklar..
Aynen öyle, mesela dizel yakıt tüketimini sıfırlıyorsunuz, emisyon değerlerini sıfırlıyorsunuz, bakım-onarım maliyetlerini yüzde 50-60 oranında düşürebiliyorsunuz, gürültü ve titreşim gibi olumsuzluklardan kurtuluyorsunuz.
İlk aşamada 2020 yılına kadar 400 tane araç alımıyla ilgili bir proje hazırladık. Projemiz Kalkınma Bakanlığından onay aldı. İhale süreci sonunda Temmuz 2016’da Ankara’da yerel bir firma ile sözleşmemizi imzaladık. Projemizde 400 tane araç almak var, ancak ilk adım olarak 20 tane aldık. Bundaki ana sebep; bu araçları önce kendi şartlarımızda ölçümlemek, sahada görmek istememizdir. Çünkü firmaların yayınladığı test sonuçlarına bakmak ayrı, birebir sahada görmek ayrı şeylerdir.
Bu bahsettiğiniz 20 araçla şu ana dek elde ettiğiniz sonuçlar nasıl peki? Gözlem süreci ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Beklentimizin üzerinde bir performans gösterdiklerini söyleyebilirim. Elektrikli Otobüslerimizin toplu ulaşımda kullanıma başlama tarihi 2 Nisan 2017’dir. Yani araçlar 7 aydır yollarda.
Mevcut dizel araçların aktarma organları (motor, şanzıman, şaft, difransiyel) elektrikli araçlarda yok. Bu durum arıza oranları ve bakım maliyetlerinin düşüşünde önemli bir etki yapıyor. Daha da önemlisi, Elektrikli Otobüslerin bir kilometredeki enerji maliyetini ortalama 33 kuruş olarak ölçümledik. Dizel bir otobüsün kilometrede yaktığı yakıtın değeri Eshot kayıtlarına göre 2,15 kuruştur. Yani Elektrikli Otobüs ile yakıttan yüzde yüzde 85 oranında tasarruf sağlıyoruz. Ulaşım sektöründe yüzde 10’luk bir tasarruf dahi büyük bir olaydır. Düşünün.
Şu ana kadar anlattıklarınıza bakıldığında elektrikli otobüsler her açıdan oldukça kârlı görünüyor. Peki, bu durumda işi biraz daha büyüterek mevcut otobüsleri elektrikli otobüse çevirme seçeneği düşünülebilir mi?
Böyle bir şey mümkün tabii ancak büyük filoların buna ihtiyacı yok. ESHOT gibi işletmelerde her yıl hurdaya ayrılan araçlar zaten var. Yıllık eksilme rakamlarını, elektrikli araç alımlarıyla kapatabilirsiniz. Böylece; süreci zamana yayarak altyapınızı hazırlamış, teknoloji ve fiyatlama güncelliklerinden yararlanmış olursunuz. Mevcut dizel araçları dönüştürmenin bu anlamda çeşitli riskleri var.
Yani uygun bir planlamayla hurdaya ayrılan araçlar yerine elektrikli araçlar aldığınızda siz bu dengeyi zaten sağlayacağınızı söylüyorsunuz…
Makul olanı bu, bütün büyük işletmelerin tercih edeceği yol da bu. Bu sayede hem optimum dengeyi sağlayıp hem de projeyi zamana yaymış olursunuz. Zamanı gelen dizel araçları hurdaya ayırarak ve bunların yerine elektrikli araçları ikame ederek hedeflediğiniz sayıya sağlıklı bir şekilde ulaşabilirsiniz. Böylece geçmiş yıllardaki yatırımları ziyan etmeden yenileme yapmış olursunuz. Bir de şu var ki, araçlar, elektrikle çalıştığı için buna uygun altyapınız olması gerekiyor. Bahsettiğim gibi bir dönüşüm süreci takip etmek, bu altyapıyı oluşturmak için size zaman tanıyacaktır. Tabii küçük işletmeler için konu daha basit olabilir.
4 5 SAAT ŞARJLA 260 KM YOL GİDİYORLAR
Akaryakıt istasyonları ortadan kalkacak mı?
Evet, biz kurumsal bünyemizde bunu yapacağız. Elektrikli araçların farklı modelleri var. Bizim tercihimiz, büyük kapasiteli bataryaya sahip bir sistem oldu. Şarj süreleri 4-5 saat, araçlar bir kez şarj edildiğinde 260 km yol gidiyor, böylece gün içinde yeniden şarja ihtiyacı olmuyor. Atölye-Park alanlarımıza şarj istasyonları kuracağız. Evet, projenin bir ayağı da bu.
Şu ana kadar yaptığınız gözlem ve ölçümlere göre Elektrikli Otobüslere dair geleceğe dönük kısa ve uzun vadeli planlarınız neler?
Şu an İzmir halkına yaklaşık 2000 otobüsle toplu ulaşım hizmeti verilmektedir. Bu rakamın beşte birini, 2020’ye kadar elektrikli otobüse çevirmek kurumsal stratejik planımızda yer alıyor. 20 araçtan elde edilen verilere bakarak şartnamelerde birtakım revizyonlar yapılabilir, teknolojideki yeni gelişmeler talep edilebilir. Bu gibi süreçler çalışacak ve yeni adımlar atılacak.
Projenin şöyle bir tarafı da var, 2015 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi, Başkanlar Sözleşmesine (Covenent of Mayors (CoM)) taraf oldu. Bu sözleşmeye göre İzmir Büyükşehir Belediyesi 2020 yılına kadar neden olduğu sera gazı emisyonlarını yüzde 20 oranında azaltacağını taahhüt etti. Sözleşme kapsamında ortaya çıkan “Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı”na göre İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sebep olduğu sera gazı salınımının yüzde 40’ı dizel yakıtlı toplu ulaşım araçları kaynaklıdır. Elektrikli Otobüs Projemiz bir yandan da bu sözleşmeyi destekleyen bir proje oldu. Ama biz çalışmalarımıza bundan 1 yıl önce başlamıştık tabii.
'ZEHİRLE BİRLİKTE YAŞIYORUZ'
400 elektrikli araç devreye girdiğinde (hatta tüm filo) biz İzmir’de bunun yaratacağı farkı nasıl gözlemleyebileceğiz, neler değişecek hayatımızda?
Ulaşım araçlarına basit anlamda, vatandaşı A noktasından B noktasına götüren araçlar olarak bakılıyor ama gerçekler hiç böyle değil. Bildiğiniz gibi egzoz gazları zehirli gazlardır ve havadan daha ağırdır. Bu gazlar uçup gitmiyor, bu gazları şehrin merkezinde yaşayan insanlar olarak ciddi ciddi soluyoruz. Siz, ben, çocuklarımız, bitkiler, hayvanlar, her canlı. Hani insanlar diyor ya “organik besinler tüketiyorum, sigara içmiyorum, ben neden hasta oldum” diye aslında gözle görmediğimiz böyle berbat bir zehirle iç içe yaşıyoruz. Elektrikli araçların ilk etkisi daha temiz bir hava kalitesi oluşmasına katkı koyacak olmasıdır.
Eshot Genel Müdürlüğü olarak diyoruz ki toplu ulaşımı özendirici / arttırıcı birtakım çalışmalar yapmalıyız ki vatandaş kendi araçlarıyla trafiğe çıkmak zorunda kalmasın. Konforlu bir toplu ulaşım sunarsanız sokaktaki araç trafiğini azaltmış olursunuz. Ulaşım zaman planlarını da tutturmuş olursunuz. Bu araçlarda motor gürültüsü yok, titreşim az bunlarda birer konfor özelliğidir.
Tüm bunların yanında bir diğer artısı da sürdürülebilirlik, yıllardır zaten bunu konuşuyoruz.
En büyük artılarından biri de bu tabii…
Fosil yakıtların belli bir ömrü var. Bunlar bittiği zaman hazır olmamız lazım. Fosil yakıtların merkez ülkeleri belli ancak rüzgar ve güneş dünyanın her yerinde var. Rüzgar ve güneş enerjisi yatırımları ile bağımlılığınızı azaltabilirsiniz. Elektrikli araçları ne kadar yaygınlaştırırsanız, güneş ve rüzgara da o kadar yatırım yaparsınız ve aslında sürdürülebilir bir yapı inşa edersiniz.
Artıları saymakla bitmiyor, böylesine faydalı bir sistemin çoktan hayata geçirilmesi gerekirdi diyor insan… Dünyada bu teknoloji ne durumda, biz mi çok geç kaldık?
Yok, biz biraz önden bile gittik hatta. Elektrikli araçlar 150 yıllık bir fikir aslında. Avrupa’da 1850’li yıllardan itibaren bununla ilgili çalışmalar var. Ancak 1900’lü yıllara gelindiğinde petrolün kullanımı daha ön plana çıkıyor ve elektrikli araç konusu rafa kalkıyor. 1970’li yıllarda konu tekrar popüler oluyor ve bugünlere geliniyor.
Dünyanın geri kalanında durum nasıl? Mesela Avrupa’da…
Amerika ile Avrupa arasında bir anlayış farkı oluyor genelde. Amerikalılar otomotivde yeni teknolojileri binek araçlarda kullanmayı tercih ederken, Avrupalılar toplu ulaşımda kullanmayı tercih ediyor. Türkiye'de de başlangıç toplu ulaşım araçlarında olacak gibi görünüyor.
Almanya otomotiv sektöründe dünyada belirleyici bir ülkedir. Önce dizel araçlar vardı, sonra hibritler ortaya çıktı, şimdi de diyor ki ben 2030’a kadar tamamen elektrikli araçlara geçeceğim, herkes hazırlığını yapsın. Almanya 2030’da, kendi ülkesinde hiçbir dizel ve benzinli araç satılmayacağını açıkladı. Almanya’nın 2030 olarak belirlediği bu tarihi İngiltere ve Fransa 2040 olarak açıkladı, ama eminim onlar da erkene çekecekler.
İtalya, Fransa, İngiltere gibi büyük ülkeler böyle tarihler açıklarken, Hollanda ve Danimarka diyor ki biz 2025’e kadar bütün sistemi değiştireceğiz. Norveç'te ise bugün satılan arabaların yüzde 50’si elektriklidir. Nüfusları az olan ülkelerde dönüşüm daha kolay, onlar 2025’e kadar tamamlayabilirler.
2013 yılında Avrupa Birliği “ZeEUS Projesi”ni başlattı. Bu proje ile Avrupa’nın değişik kentlerinde farklı şarj sistemleriyle, farklı topografyalarda ve iklimlerde testler yaptılar. Nisan 2017’ de tamamlandı. Şimdi bu projedeki verileri baz alarak ülke ülke değil de kıtasal olarak bir geçiş planlıyorlar. Kıta olarak dönüşümlerini tamamlamak için 15-20 yıllık bir süre belirlemiş durumdalar.
Anladığım kadarıyla Türkiye’de elektrikli otobüslere geçiş bu anlamda daha kolay, ancak bizim de Avrupalılara kıyasla bir altyapı sorunumuz yok mu?
Evet, Avrupalılara göre enerji alt yapımızda sorun var. Sektörü sadece otobüs anlamında değil otomobil anlamında da değiştirmek istiyorsanız ülke olarak altyapı planını oluşturmaya başlamamız gerekiyor. Bu bir programa dökülüp yıllar içinde halledebilecek bir durum. Devletin bu araçların alımını cazip hale getirecek teşvikler yapması da gerekiyor. Eminim pek çok yerel yönetim bu araçları tercih edecektir.
Merak duygusu bilgi birikimi ile orantılı. Sizin araçlar hakkındaki farkındalığı artırmak için yaptığınız çalışmalar var mı?
Evet, bir şeyi bildiğiniz zaman talep edersiniz. Bilmediğiniz şeyi aramazsınız. Bu yüzden üniversiteleri, tasarım gruplarını işin içine sokmak istiyoruz. İzmir Ekonomi Üniversitesi tasarım gruplarıyla Ekim ayı içinde 2 günlük atölye çalışması yaptık. Oradan güzel fikirler ortaya çıktı.
Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi ile de bir protokol aşamasındayız. Bu araçlar üzerine doktora çalışmaları yapacağız. Yerel yönetim ile akademisyenlerin aynı olaya bakış açıları birbirinden farklı olabiliyor. Onlar farklı birtakım yöntemler uygulayıp istatistiki sonuçlar üretiyorlar. Bu ortak çalışma ile hem onlar gelişecek hem biz gelişeceğiz. Önümüzdeki yıllarda bir panel düzenleyerek yapılan akademik çalışmaları ve kurumsal deneyimimizi diğer yerel yönetimlerle paylaşmayı düşünüyoruz. Ayrıca bir veri tabanı oluşturmak istiyoruz. Yani buradan ürettiğimiz bilgileri kendimize saklamak yerine herkesle paylaşalım diyoruz. Bu ve bunun gibi hedeflerimiz var.
'FİKİR PATLADI'
Projeye sosyolojik açıdan yaklaşmanız, akademik arka plan oluşturmak için çalışmanız gerçekten çok umut verici. Son bir soru; ekonomik anlamda tüm bunların halka nasıl yansıyacağını öngörüyorsunuz?
Her işletmenin personel, bakım-onarım, enerji, vb maliyetleri var. Bugün bir yolcuyu taşıma maliyetimiz 2,80 lira civarında. Yakıt tüketiminde yüzde 85, bakım-onarımda yüzde 60’lık bir azalma demek ulaşım ücretlerinde bir düzenlemeye neden olabilir. Ulaşımda indirim yapma imkanları doğar. Uzun vadeli bir sürecin sonu için söylüyorum bunu. Bu tür etkileri konuşmak için henüz çok erken.
Toplu ulaşımda Elektrikli Otobüslerin kullanımı projesinde katalizör olacak olan şey halkın talebi olacaktır diye düşünüyorum. Vatandaşlarımızın talep etmesi sadece İzmir’de değil tüm Türkiye’de geçiş sürecini hızlandırır.
Manisa ve Elâzığ Belediyeleri de bu yıl içinde sözleşmelerini imzaladılar. Elazığ Belediyesi bu hafta içinde kurumumuza 2 günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. İstanbul Belediyesi'nin ise 200 adet Elektrikli Otobüs alma konusunda hazırlıklar yaptığını biliyoruz. Yani İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu projeyi hayata geçirmesi ve başarılı sonuçlar elde etmesi yolu açmış oldu. Hepimiz daha da fazlasını göreceğiz önümüzdeki yıllarda. Fikir patlamaya hazırmış aslında, birinin cesaret edip öne çıkmasını bekliyormuş herkes.
Son olarak eklemek istediğiniz, projeyi takip edenlere iletmek istediğiniz bir şey var mı?
İzmirliler bizi izlemeye devam etsinler. Berlin, Paris gibi Avrupa kentlerinde yaşayan bir insanın elektrikli otobüs kullanma şansı henüz yok. İzmirli bu konforu yaşıyor şu an. Bu konforu ilk yaşayan Akdeniz şehri burası oldu, İzmirliler bunun farkında olsunlar.