Yüksel Caddesi'nde dört mevsim süren direniş

Akademisyen Nuriye Gülmen'in elinde bir pankartla Yüksel Caddesi'nde başlattığı, 'İşimi geri istiyorum' eylemi birinci yılını doldurdu. Acun Karadağ'ın, 'dört mevsim süren direniş' diye tanımladığı eylemleri Veli Saçılık, "Bol işkence, bol direniş, bol biber gazı ama iyi de bir inatla geçen 365 gün" sözleriyle özetledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Darbe Girişimi'nin ardından ilan edilen OHAL dönemindeki ihraçlara en büyük tepki, bir yıl önce Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde başladı. Akademisyen Nuriye Gülmen'in kendi el yazısıyla hazırladığı pankartla başlattığı 'işimi geri istiyorum eylemi' her geçen gün büyüdü. KHK ihraçlarına karşı sesini duyurmak isteyen kamu çalışanlarının buluştuğu Yüksel Caddesi OHAL'in simge mekânı oldu.

GÜLMEN'E DİĞER KHK'LILAR DA DESTEK VERDİ

Yüksel Caddesi'nde ihraçlara karşı Nuriye Gülmen'in başlattığı eyleme eğitimciler Semih Özakça, Esra Özakça, Acun Karadağ, Mehmet Dersulu, Nazife Onay ve sosyolog Veli Saçılık da destek verdi. Dört mevsimi Yüksel Caddesi'nde yaşayan eylemciler her gün kendi hazırladıkları pankartlarıyla işe geri dönme talebini dillendirdi. Polisin gözaltına alarak alandan uzaklaştırmak istediği eylemciler, serbest bırakılmalarının ardından ilk iş anıt önüne geri geldi. Bir kişi ile başlayan eylemler Ankaralıların kısa sürede ilgisini çekti. Halayların çekildiği, türkülerin söylendiği eylem alanındaki anıt çiçeklerle donatıldı. Nuriye Gülmen polisin kendisini gözaltına alarak kaldırımı işgal etmekten ceza kesmesine karşı önlem olarak ikametgâhını 'İnsan Hakları Anıtı önü' olarak değiştirdi.

Açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça eylemlerinde 245 günü geride bıraktı.

BİNLER SOKAĞI DOLDURDU

Yüksel Caddesi'ni evleri olarak gören eylemciler hükümetten çağrılarına yanıt alamayınca açlık grevini düşünmeye başladılar. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevi eylemine gözaltında başladı. Serbest bırakılmalarının ardından yine Yüksel Caddesi'ne gelen eğitimciler buradan seslerini duyurmaya devam etti. Açlığın etkisi vücutlarında hissedildikçe insanların eyleme olan ilgisi arttı. Enfeksiyon riskine karşı günde iki kez tekerlekli sandalyelerle alana gelen eğitimcilere sanatçılar, milletvekilleri ve sokağı dolduran yüzlerce kişi eşlik etti. Dünya basınının da ilgisinin yoğunlaştığı İnsan Hakları Anıtı önü bir gece içerisinde yasaklandı.

Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı günlerdir bariyerlerle çevrili.

İŞE İADE TALEBİNE YENİSİ EKLENDİ

Açlık grevinin 75'nci gününde gece yarısı evlerine yapılan operasyonla gözaltına alınan ve tutuklanan Gülmen ile Özakça'nın ardından İnsan Hakları Anıtı önündeki hiçbir eyleme izin verilmedi. Caddedeki anıt polis bariyerleriyle kapatıldı. Anıtın hemen yanı başına ise olası herhangi bir eyleme müdahale etmek amacıyla polis ekipleri yerleştirildi.

İki eğitimcinin tutuklanmasının ardından halayların çekildiği, türkülerin söylendiği cadde yerini biber gazı kokusuna ve polisin 'eylem yasak' anonsuna bıraktı. İşlerini geri isteyen kamu çalışanlarının taleplerine bir yenisi daha eklendi. 'Nuriye ve Semih'e özgürlük' eylemleri de günde iki kez Yüksel Caddesi'nde başladı. Polisin yerlerde sürüklediği, biber gazının etkisiyle rahatsızlanan eylemciler aksatmadan her gün aynı taleple sokaktaydılar. Eylemcilerin hazırladıkları pankartlar polis tarafından yırtıldı. Haklarında davalar açılan Yüksel eylemcilerine ev hapsi cezaları verildi. Eylemlerinin ardından gözaltına alınan ve kabahatler kanunu uyarınca para cezası kesilen eylemcilerin 10 binlerce liralık cezaları bulunuyor.

ESNAF BİBER GAZININ ARDINDAN SOKAĞI YIKIYOR

Polisin biber gazıyla eylemcilere müdahalesinden çevredeki dükkanlarda oturanlar da etkilendi. Kimi esnaf polisin sert müdahalesinden eylemcileri sorumlu tuttu, kimiyse destek eylemi yaparak polisin müdahalesine tepki gösterdi. Eylemlere yapılan biber gazlı müdahalenin ardından çevre esnafı gazın etkisini kırmak için ellerinde kovalarla her gün sokağı yıkadı.

Gülmen ve Özakça'nın tutuklanmasının ardından polis 4 gün kimsenin caddeye giriş çıkışına izin vermedi. Bu dönemde sokağa masa çıkarıp orada satış yapmak istediklerini ancak polisin buna da izin vermediğini söyleyen işletmeci Erkan Şahin ile sokaktaki bir yılı şöyle anlattı, "Bizlerin de içinde bulunmaya çalıştığımız destek olduğumuz bir eylem olarak başladı. Müdahaleler arttıkça ve polisin müdahalesinde gaz kullanıldıkça esnaf bayağı zarar gördü. Müşteriler bahçede oturmak istemedi. Aralarında, 'ne oldu eylem mi başladı, o kadına öyle nasıl müdahale edebilir, bu kadarı olur mu' gibi tepkiler veriyorlardı. Zamanla insanlar için bu da rutin bir şey haline geldi. Kendi sokağın olarak benimsediğin bir yerde sürekli polis görmek insanı ister istemez rahatsız ediyor."

Konur Sokak esnafı polis müdahalesine ve anıt etrafının kapatılmasına karşı eylem yaptı.

'NURİYE'NİN YAŞAMINDAN ENDİŞELİYİM'

'İşimi geri istiyorum' eylemlerini takip eden gazeteciler ve fotoğrafçılar da polisin her müdahalesinden etkilendiler. Gözaltına alınan eylemcilerin alandan götürülmesinin ardından gazdan etkilenen gazetecilerin ilk işi limonlu su ve sütle gözlerini temizleyip haber yazmak oldu. Ana akım medya çoğu zaman eylemlere ilgisiz kaldı. Yurttaş gazeteciliği yapanlar, aktivistler ve buradan haber yapmaya gönüllü olanlar sayesinde kamuoyu yaşananlardan haberdar oldu. Onlardan biri de eylemi başından itibaren belgeleyen fotoğrafçı Mehmet Özer'di. Defalarca biber gazına maruz kalan, eylemcilerle birlikte gözaltına da alınan Özer şunları anlattı,"İlk günden beri Nuriye ve Semih'in eylemlerine tanık olmaya çalıştım. Derdim onların bu haklı davalarını ve taleplerini görünür  kılmaktı. Bu alanda fotoğrafçılar ve diğer basın mensupları sorumluluklarını yerine getirdiler. Bizim için zor olan şey çalıştığın konuyla özdeşlik duygusudur. Çoğunlukla öznelerimizle bu tür bir ilişkiye girmemeye çalışırız. Dışarıdan bakmayı tercih ederiz ama bu süreç Nuriye ve Semih'in yanından omzundan bakmak gibi oldu. Kendimizi bu süreçten sorumlu hissettik. Benim için bir yıl kederli ve kaygılı geçti. Şimdi arkadaşlarıma, kızım Nuriye'ye bir şey olacak diye korkuyorum ve yaşamından endişeliyim."

Fotoğrafçı Mehmet Özer Yüksel Caddesi’ndeki eylemleri en başından bu yana belgeliyor.

'İYİ Kİ DİRENİYORUM, DİRENMESEYDİK NE YAPARDIK'

İhraç edilmesinin ardından Yüksel Caddesi'nde eyleme başlayan öğretmen Acun Karadağ bu süreçte ev hapsi cezası aldı. Polisin müdahalesi sırasında kalp rahatsızlığı geçiren Karadağ'ın kalbine pil takıldı. Rahatsızlıklarına rağmen eyleme devam eden, "İyi ki direniyorum, direnmeseydik ne yapardık. Direnmeyenlerin üzüntülerini, bunalımlarını görüyorum" diyen Karadağ bir yılı şu sözlerle değerlendirdi, "Dört mevsim süren bir direniş. Kışın soğuklarda kar yağarken de oradaydık. Bahar geldi açlık grevi başladı onunla birlikte yazı geçirdik. Yakında kış başlayacak kararlılığımız eksilmeden devam ediyor. Birçok şeyin önünü açtı bu direniş. Adalet için yürümenin ya da bir yerde OHAL olmasına rağmen direnmenin önünü açtı. Mutlaka kazanacağımızı biliyorum çünkü direnenlerin böyle kaybettiği görülmemiştir. OHAL'e rağmen birçok insanın sokağa çıkmaya başlaması politik olmayan insanların direnişe katılması kazanımdır. Çocukların açlık grevinin bitmesi için işe geri dönmesi gerekiyor. Onları kaybetmemek adına direniş devam edecek."

Acun Karadağ’a polis müdahalelerinin ardından kalp pili takıldı.

'İNATLA GEÇEN 365 GÜN'

İhraç edilmesinin ardından soluğu Yüksel Caddesi'nde alan sosyolog Veli Saçılık geçen bir yılı, "Bol işkence, bol direniş, bol biber gazı ama iyi de bir inatla geçen 365 gün" sözleriyle özetledi. Haklarında açılan davalar ve kesilen para cezaları olduğunu, inatlarının hiçbir şekilde kırılmadığını söyleyen Saçılık şöyle konuştu, "Biz işimizi geri istiyoruz diye yola çıktık. İşe dönmek adına bir başarı elde edemedik ama sesimizi kamuoyuna iletebildik. Bu anlamda kazanım elde ettik. Çözemediğimiz tek şey açlık grevinin devam edip arkadaşlarımızın hayati risklerinin devam ediyor olması. AKP gelecekte çöktüğünde Yüksel Caddesi bu çöküşün adımlarından birisi olacak. Umarım bizim direnişimiz bir an önce biter. Amacımız öncelikle Nuriye ve Semih'in işe geri döndürülmesidir."

Veli Saçılık’a gözaltı işlemin ardından kabahatler kanunundan binlerce lira para cezası kesildi.