Vicdani retçi Atan: Bizi kötülüğe zorlayanları reddediyoruz

Vicdani retçi Yavuz Atan, hakkında 'bakaya kalmak' suçlamasıyla açılan davadan beraat etti. Atan kararı şu sözlerle değerlendirdi: "Mahkeme heyeti şunu demiş oldu devlete; Vatandaşın mevcut yasaya uymasını istiyorsan, sen de seni bağlayan yasa ve yönetmeliklerin bir kısmına olsa da uy..." Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Avukat Gökhan Soysal ise söz konusu dava idari para cezası kesinleşmeden açıldığı için beraatin normal olduğunu söyledi ve ekledi: "Maalesef vicdani reddin kendisinin değerlendirildiği bir karar değil."

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Pertek Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada bakaya kalmak suçlamasıyla yargılanan vicdani retçi Yavuz Atan beraat etti. Kararı değerlendiren Yavuz Atan "İlgili kamuoyunun 'vicdani retçi' diye tarif ettiklerinden biri olarak, istemediğim halde muhatabım olan devlet tarafından 'asker kaçağı' diye niteleniyorum ve bundan dolayı yargılanıyorum. Oysa ilgili herkes biliyor ki, vicdani retçilerin bir yere kaçtıkları yok’’ dedi.

'BU GÖZALTI İLK DEĞİL'

Geçen mayıs ayında bir gece arkadaşıyla yürüyerek eve dönerken, GBT kontrolü sonrasında gözaltına alındığını ifade eden vicdani retçi Yavuz Atan, bu durumun kendisi için ilk olmadığını anlattı. Gece karakolda, gündüz de adliyede nezaretinde tutulduktan sonra görüntülü ifadesinin alınmasıyla serbest bırakıldığını aktaran Atan "Kaçıncı olduğunu hatırlamıyorum. Karakola götürülünce mevzuyu anladım. Dersim Pertek'teki savcı 'bizi unutmasın vefasız' diyerek, ifademin alınması için yakalama kararı çıkarttırmış" diyerek başından geçenleri anlattı.

'DEVLET SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMİYOR'

Hakkında verilen beraat kararının vicdani retçiler açısından temel kazanım olmasa da bazı olumlu ayrıntıları olduğuna dikkat çeken Atan, şu değerlendirmede bulundu: "Mahkeme, şimdiye kadar bizim için farklı uygulanan tebligat şartlarını kabul etmemiş oldu. Yasal tebligat yerine getirilmediği için de iddia edilen cezanın bana bildirilmiş sayılmayacağına karar verdi mahkeme heyeti. Sorumluluğunu yerine getirmeyen devletin, bundan dolayı beni cezalandırma 'hakkını' kullanmak için, bunları tümüyle yapması gerektiğini belirterek beraatıma karar vermişler. Dava ortadan kalkmadı, Ama mahkeme heyeti şunu demiş oldu devlete: 'Vatandaşın mevcut yasaya uymasını istiyorsan, sen de seni bağlayan yasa ve yönetmeliklerin bir kısmına olsa da uy'. Ancak, 'tarafı olduğun uluslar üstü sözleşmeler vicdani reddi bir hak olarak tanımıştır. Bu yüzden söz konusu kişiler askerlik yükümlülüğünden muaf tutulmaları gerektiği için, cezalandırılmalarına yer olmadığından, sanığın beraatına karar verilmiştir' diyen bir mahkeme heyeti çıkmadı henüz, AİHM heyetinden başka..."

'YA KIŞLANINSIN YA DA KARA TOPRAĞIN'

İlgili kamuoyunun 'vicdani retçi' diye tarif ettiklerinden biri olarak, istemediği halde muhatabı olan devlet tarafından 'asker kaçağı' diye nitelendirildiğini ve bundan dolayı yargılandığını dile getiren Atan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dün bununla ilgili olarak AYM'ye dava açma hazırlığındayken, devlet beni telefon ederek uyandırdı. O, kendini romantik sanıyor; benim açımdan sabah sabah devlet taarruzu. Ben 'Düş yakamdan' dedikçe o, 'Ya kışlanınsın ya da kara toprağın. Olmadı, para ver de peşini bırakayım' diyor. Yoksa hapisle tehdit ediyor. Arada bir alış-verişe gittiği yukarısındaki AB mahallesinden, 'rahat bırak' sitemi işittiği için sessiz kalıyor bir süre. Oysa ilgili herkes biliyor ki, vicdani retçilerin bir yere kaçtıkları yok. Devlet de telefonla arayabiliyor nitekim. Kovalamaya alışmış. O yüzden kaçmamızı istiyor. Etrafımızda tur atıp dursun; biz kaçmıyoruz. Bazı vicdani retçi arkadaşlarımın Anayasa Mahkemesi'nde açtığı, benim de açmaya hazırlandığım davanın temel unsurlarından ve argümanlarından, benim açımdan bahsetmek gerekirse; Türkiye'nin de tarafı olduğu Temel İnsan Hakları Sözleşmeleri'ne göre vicdani ret, temel insan haklarından biridir. Yani, öldürmeyi reddetme hakkı. Bu sözleşmeler yasa üstü sayıldığından, bu konuda yasal düzenleme yapılmamış olması durumunda ya da mevcut yasa bununla çeliştiği durumda, sözleşme geçerlidir. Yani kamuoyu bilsin ki, Türkiye’de vicdani ret yasal bir haktır. Bu hakkın kullanılmasını engelleyenler suç işlemektedir. OHAL'i de fırsat bilerek, asker kaçağı çalıştıran iş yerlerini cezalandırmakla tehdit etti/ediyor. Bu zaten eskimiş ve geçerliliği olmayan bir madde olmasının yanı sıra, güvencesiz ve yasadışı çalıştırmayı teşvik etmektedir. Ayrıca 'çalışma hakkı' anayasayla düzenlenmiştir."

'SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ ENGELLENİYOR'

Çalışma hakkının anayasal bir hak olduğuna vurgu yapan Atan, bu hakkın kullanılmasına engel olanların suç işlediğine dikkat çekti. Seyahat ve konaklama sırasında yapılan kontroller sonrasında sıklıkla gözaltına alındıklarını belirten Atan, "Zorla alıkonmak ve seyahat özgürlüğümüzün engellenmesinin yasal bir zemini yok. Sıkıyönetim uygulamaları için bile yasal dayanak gerekli. Seyahat özgürlüğünün kısıtlanması ya da engellenmesi suç. Yasal dayanaktan yoksun para cezası olamaz. Bu yüzden bize kesilen para cezaları ve bunları tahsil etme girişimleri gasp suçudur. Birisini ölüm ihtimalini içeren bir davranışa zorlamak suçtur. Her ne gerekçeyle olursa olsun ölmeye ve öldürmeye zorlamak, haysiyet kırıcı bir davranıştır. Haysiyetsiz olmayı kabul etmiyorum. Haysiyetleri her insanın yapması gerekeni yaparak, zorlandığımız kötülüğü ve bizi kötülüğe zorlayanları reddediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

'BU TÜR BİR KARAR İSTEMİYORUZ'

Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Avukat Gökhan Soysal ise davaya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: "Maalesef vicdani reddin kendisinin değerlendirildiği bir karar değil. Yoklama kaçağı veya bakaya kalmak suçlamasıyla bir kişi hakkında dava açılması için öncelikle kişiye verilen idari para cezasının kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu idari para cezasının kesinleşmesi için usulüne uygun olarak kişiye para cezasının bildirilmesi yani tebliğ edilmesi gerek. Bu olayda bu yok. Bunun için doğal olarak beraat kararı verilmiş."

Bu tür bir karar istemediklerini ifade eden Soysal, şu noktalara dikkat çekti: "Biz vicdani reddin, uluslararası insan hakları sözleşmelerince tanınan bir hak olmasının yanısıra, özellikle AİHM kararları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iç hukuku olarak değerlendirilmek zorunda olduğu için mahkemelerden bu yönde bir beraat kararı bekliyoruz. Eğer yargılamada bir 'kanunilik' şartı aranıyorsa, kişinin vicdani retçi olduğu için hiç bu yargılamalarla karşı karşıya kalmaması sağlanmalıdır."