Asia Times'tan Zarrab davası yorumu: Erdoğan için zaman daralıyor
Hindistan'ın eski kıdemli diplomatlarından M.K. Bhadrakumar, Reza Zarrab davasını Asia Times için ele aldı. Makalede, davanın Türkiye için zorlu sonuçları olabileceği, Erdoğan'ın dış politika nedeniyle ABD baskısı altında olduğu belirtildi. Bhadrakumar, "Erdoğan'ın karşısında iki seçenek var; şartlı teslim olmak ya da uzun ve son derece başarılı bir siyasi kariyerle inşa ettiği evin büyük hasar görmesi. Zaman daralıyor" dedi.
DUVAR - İranlı işadamı Reza Zarrab'ın ABD'de görülen davada İran yaptırımlarının ihlal edilmesiyle ilgili ifadesi ve bu durumun Türkiye siyasetine etkisi dünya basının da gündeminde. Asya kıtasında İngilizce yayımlanan Asia Times gazetesinde, 'Altın tüccarının ifadeleri Erdoğan'ın altındaki zemini sallıyor' başlıklı bir makale yayımlandı.
Türkiye'de de görev yapmış eski Hintli diplomat M.K. Bhadrakumar'ın imzasını taşıyan makalede, "Zarrab, Erdoğan'ın itibarına onarılamaz bir hasar gelmesine yol açabilir ve ailesi ile yakın yardımcılarının suçlular olarak zan altında bırakabilir" denildi. Bhadrakumar, davanın sonucunda Türk bankalarına milyarlarca dolarlık ağır cezalar kesilebileceğini, hatta Türkiye'ye yaptırımlar dayatılabileceğini öne sürdü.
Makalede, 'Erdoğan'ın Batı'dan uzaklaşan politikalarından geri adım atmak ile ülkeye zarar gelmesi' arasında bir tercihle karşı karşıya olduğu savunuldu. Bhadrakumar, "Erdoğan'ın karşısında iki seçenek var; şartlı teslim olmak ya da uzun ve son derece başarılı bir siyasi kariyerle inşa ettiği evin büyük hasar görmesi. Zaman daralıyor. Erdoğan savunmaya geçiyor" yorumunu yaptı. Hintli diplomat, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Türkiye'ye dair son sözlerinin de bu bağlamda bir seçenek sunduğunu yazdı.
Makalenin tercümesi şöyle:
'VAROLUŞ MÜCADELESİ'
"Tıpkı gençliğinde futbol sahasında olduğu gibi, 40 yıla uzanan fırtınalı siyasi kariyerinde de öyle: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, topyekûn bir zaferden başka bir şeyle yetinmeyecek derecede azimli bir savaşçı olduğunu tutarlı bir şekilde gösterdi. Fakat şu an etrafında başgöstermekte ve kendisini kuşatmakta olan mücadelede bir kazanan olmayacak.
Mevzubahis olan şey hayatta kalmak - bir miktar kepazelik içinde bile olsa, bir gün daha yaşama şansı. Petrol ihracatına yönelik Amerikan yaptırımlarının etrafından dolanması için Tahran'a üst düzey ve yolsuz Türk yetkililerin suç ortaklığıyla yardım etmek ve sonrasında geliri aklamakla suçlanan Türk-İranlı altın tüccarı Reza Zarrab'ın New York'taki bir federal mahkeme salonundaki açılış ifadesine bakılınca, bu açıkça görülüyor.
'ZARRAB NE KARŞILIĞINDA ANLAŞTI?'
Asıl suçlanan kişi bir Amerikan mahkemesinde yıldız tanık haline gelirse, muhtemelen yetkililerle bir anlaşma yapmış demektir. Geriye kalan tek belirsizlik ise Zarrab'ın bu anlaşmayı ne zaman yaptığıyla ilgili - 18 ay önce, sözümona oğlunu Disneyland'de gezdirmek için Miami'ye gittiğinde mi? Yoksa Türkiye'den sıvışmadan önce, Erdoğan'ı mıhlayacak türden somut deliller sağlamak karşılığında kendisine merhamet gösterileceğine ilişkin kesin bir mutabakat mı yaptı?
Zarrab, İran'ın yaptırıma tabi olan ve Türkiye'de devletin sahibi olduğu Halkbank'ta tutulan petrol parasından 'birkaç milyar euro'yu altın almak için kullanmaya, sonra da bu altınları Dubai'ye kaçırıp nakit karşılığında satmaya dayalı olan karmaşık entrikasını mahkemede anlattı. (FBI aynı zamanda Halkbank'ın üst düzey bir yöneticisi olan ve şu an yargılanan Hakan Atilla'yı da yakalamış durumda.)
'ÇAĞLAYAN BUZDAĞININ GÖRÜNEN UCU'
Zarrab Erdoğan'a en yakın kişilerden biri olan eski Türkiye ekonomi bakanı Zafer Çağlayan'ın 60 milyon doları aşkın rüşvet aldığını söyledi ve o dönem, Erdoğan'ın damadı (şu anki enerji bakanı) Berat Albayrak'ın başında bulunduğu bir holdingin bünyesindeki Aktif Bank'a da işaret etti. Zarrab yeniden ifade verecek. Şu ana dek sadece buzdağının ucunu görmüş durumdayız.
Reza Zarrab: Erdoğan ve Babacan Vakıfbank ve Ziraat Bankası için talimat verdi
Bu arada Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu salı günü, Erdoğan'ın yakın çevresinin -bu kişilere kardeşi, oğlu ve yardımcısı da dahil- (vergi cenneti olan) Man Adası'nda Bellway Limited isimli bir off-shore şirkete 2011 sonunda ve 2012 başında yaklaşık 15 milyon dolar gönderdiğini ortaya çıkardı. Kılıçdaroğlu belgeli kanıtlar sundu ve benzer ifşaatlarda bulunacağını söyledi.
Üst düzey Türk yetkililer ve iktidar partisinin üst düzey liderleri karşı bir suçlamayla, tüm bunların ABD'de yaşayan İslamcı vaiz Fethullah Gülen tarafından tezgahlanan siyasi bir komplo olduğunu söylüyor. Onlara göre, Gülen ve Amerikalı yol göstericileri, başarısız askeri darbe sonrası Erdoğan'ı iktidardan indirme yönünde ikinci bir girişimde bulunuyorlar.
'RUSYA'NIN TEZİYLE ÜRKÜTÜCÜ BENZERLİK'
Şu apaçık ortada: ABD'deki müesses nizam bu dava için uzunca bir süredir hazırlanıyor ve bu girişim Trump'ın başkanlığının öncesine gidiyor. Türk tarafı Trump'ın şahsını ateş hattının dışında tutuyor. Esasında burada Rusların da söyleyip durduğu şeyle, yani Trump'ın kendisinin Rusya ve Devlet Başkanı Vladimir Putin'le iyi bir ilişki kurmayı hak ettiği ama ne yazık ki, Washington'daki yerleşik düzenin aksi yönde bir gündem izlediği yönündeki tezle ürkütücü bir benzerlik söz konusu.
'ERDOĞAN ABD ÇIKARLARINA ZARAR VERİYOR'
Erdoğan'ın Washington'a stratejik karşı koyuşu Amerikan çıkarlarına zarar veriyor. Türkiye'nin işbirliğinin yokluğunda, Amerika'nın Suriye'nin kuzeyindeki askeri varlığı sürdürülebilir olamaz. Türkiye'nin Rusya ve İran'la anlaşması ABD'nin bölgesel stratejilerinin altını oyuyor.
'SEBEBİNİ ANLAMAK ZOR DEĞİL'
Buna, Türkiye'nin Rusya'yla S-400 füzeleri anlaşmasını, Erdoğan'ın İsrail'e yönelik düşmanlığını, Suudi Arabistan'la anlaşmazlığında Katar'a verdiği desteği, Türkiye'nin önde gelen Avrupa ülkeleriyle ilişkisinin kötüleşmesini ve NATO'ya yönelik ilgisizliğini ekleyin; Batı'nın Erdoğan'ı niçin bir şekilde üstesinden gelinmesi gereken bir engel olarak gördüğünü anlamak zor değil.
'YAPTIRIM DAYATILABİLİR'
Zarrab, Erdoğan'ın itibarına onarılamaz bir hasar gelmesine yol açabilir ve ailesi ile yakın yardımcılarının suçlular olarak zan altında bırakabilir. Daha da kötüsü, bu işe karışmış olan Türk bankalarına milyarlarca dolarlık ağır cezalar kesilebilir, bu da ülkenin ekonomisini felce uğratabilir. Ve yaptırımlar dayatılabilir.
'İKİ SEÇENEK'
Şu kadarını söylemek yeterli: Erdoğan'ın karşısında iki seçenek var; şartlı teslim olmak ya da uzun ve son derece başarılı bir siyasi kariyerle inşa ettiği evin büyük hasar görmesi. Zaman daralıyor. Erdoğan savunmaya geçiyor. Türk milliyetçiliğini harekete geçirmeye meyledebilir. Şu an hâlâ Türkiye siyasetinde ona ciddi biçimde meydan okuyacak türden muteber bir siyasi figür yok. Erdoğan cesur ve karizmatik. Bir sonraki seçimler de 2019'da.
'TILLERSON BEKLEDİKLERİ YOLU GÖSTERDİ'
Fakat bu uzak gelecekte. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson dikkat çekici bir biçimde, salı günü trans-Atlantik ilişkiler üzerine Washington'da yaptığı konuşmada sessizce bir parantez açarak Türkiye'ye bir soru yöneltti - Türkiye, Rusya ve İran'la ortaklık yaparak mı yoksa Batı'yla yan yana durarak mı daha iyi durumda olacaktı?
Zarrab'ın ifadelerinin arefesinde Tilllerson, Erdoğan'ın seçmediği bir yola, Erdoğan'ın hiç açmadığı ama gül bahçesine giden bir kapıya işaret etti."