Mülkiyeliler Birliği'nde 'yıkım' tartışması: Kim ne diyor?
Mülkiyeliler Birliği'nin uzun süre misafirhane olarak kullanılan binasının yıkılması yeni bir tartışma başlattı. Mülkiyeliler Birliği Başkanı Eren, yıkımı "Binanın aynısı yeniden kültür merkezi olarak inşa edilecek" diye savunuyor. Sevilay Çelenk, yıkıma "Korunan şey dört duvardan başka bir şey değildir" diye itiraz ederken Dinçer Demirkent, yapılanı "Son dönemdeki siyaset tarzının yansıması" olarak niteledi. Tezcan Kararkuş Candan ise "Yık-yap kültürü koruma alanında tercih edilen bir süreç değildir" dedi.
ANKARA - Mülkiyeliler Birliği'ndeki tescilli kültür varlığı olan ve hakkında koruma kararı bulunan binanın depreme dayanaksız olduğu yönünde bir rapor alınarak yıkılmasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin yanı sıra Mülkiyeliler Birliği'nin bazı üyeleri binanın 'Oldu bittiye getirilerek yıkıldığını' iddia ediyor. Mülkiyeliler Birliği Yönetimi ise kanunun dışında bir uygulamanın yapılmadığını, inşaatın sonunda ortaya çıkacak kültür merkeziyle gelecek kuşaklara miras bırakılacağını savunuyor.
'AYNI YERE AYNI BİNAYI YAPIYORUZ'
Mülkiyeliler Birliği'ndeki kullanılmayan binayı restore etmek için çalıştıklarını fakat “teknik ekibin raporları” sonrası koruma kararına uyarak rekonstrüksiyon projesi uyguladıklarını söyleyen Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Erdal Eren, şunları söyledi:
"Büyük bir heyecanla Ankara'ya kültür merkezi kazandırma çabasındayız. Ankara'nın göbeğinde kültürel gelişime katkı sunan bir yerde 8-9 yıldır kullanmadığımız bir binamız vardı. Bizim bugünkü tartışmadan ziyade geçmiş 8-9 yılı konuşmamız gerekiyor."
İncelemelerde binanın mukavemet açısından deprem yönetmeliğine uygun olmadığını gördüklerini söyleyen Eren projenin her aşamasında Genel Kurulu, üyeleri ve Ankaralıları bilgilendirdiklerini belirtti.
'GÖLGESİ BAHÇEDE AYNI YERE DÜŞECEK'
Proje altı ay sonra tamamlandığında aynı yerde aynı binanın görüleceğini belirten Eren kendilerinin de yönetime geldiğinde yıkıma itiraz ettiklerini anlatırken, şu bilgileri verdi:
"Yapılan binanın gölgesi bahçede aynı yere düşecek. Bu sefer o binanın içerisinde tam kat amfi tiyatro şeklinde konferans salonu olacak. Konserlerin verileceği, akademik tartışmaların yapılacağı kültür merkezi yapılacak. Bizim aday olduğumuz dönemde binalarımızın yıkılıp başka bir şey yapılmasına itirazımız vardı. Çok katlı camekânlı başka bir şey yapılmasına itiraz ettik. Genişletilen bir milimetre kare yer yok. Bodrum dahi yapmadık. Aynı yere aynı binayı yapıyoruz. Bunun adı bir koruma uygulamasıdır, çok sert sıkı bir kanunla düzenlenmiştir."
'KAMUSALCILIĞIN NE OLDUĞUNU İYİ BİLEN BİR ÖRGÜTÜZ'
Mevcut Mülkiyeliler Birliği binasına dair planlarının olmadığını ama olası bir çalışmada aynı hassasiyetle davranacaklarını söyleyen Eren, "Ana binalarda koruma kurulu kararı yok. 8 kat çıkma ihtimalimiz varsa dahi çıkmayacağız" dedi.
Yıkılan binanın yerine yapılacak kültür merkezi inşaat çalışmalarında koruyucu önlemler dışında Mülkiyeliler Birliği bütçesinden para harcanmadığını söyleyen Eren şöyle devam etti:
"Proje giderleri dahil olmak üzere sponsor sayesinde giderilecek. Sponsora dair bilgileri biz özelde paylaşıyoruz. Çankaya Belediyesi Başkanı Alper Taşdelen'in destekleriyle bu işi yapıyoruz. Bir aksilik olmazsa mayıs, haziran gibi kurdelesini keseceğiz. Rant alanı yaratmıyoruz. Ankara'ya kültür merkezi kazandırıyoruz. Aklımız o işlere ermediği için kamusallık düşünüyoruz. Biz kültür sanat diyoruz.”
'SORGULANMASINDAN RAHATSIZ OLMAYIZ'
Erdal Eren eleştirilere de şu sözlerle yanıt verdi: “Arkadaşlarımızın sorgulamasından elbette rahatsız olmayız. Ülkenin bugün bulunduğu durumda bu ülkeye gençlik merkezi hediye ediyorsak bundan dolayı teşekkür beklerdik. Bizim şu an rantla ilişkimiz yok, her şey akla bilime uygun halde üretildi. Orada daha önce otel vardı, 17 odası olsa ve iki kişi kalsa 34 kişi kalmış olur. Elbette önemli bir hizmettir. 34 kişiye hizmet etmek mi daha kamusaldır? Boş bırakmak mı daha kamusaldır? Yoksa kültür merkezi yapmak mı daha kamusaldır? Biz kamusalcılığın ne olduğunu gayet iyi bilen bir örgütüz."
'YIKIM MÜLKİYELİLERE YAŞATILAN KIYIMIN DEVAMI MAHİYETİNDEDİR'
Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanlığı görevini 2012-2014 yılları arasında üstlenen Sevilay Çelenk ise konuyla ilgili şunları söyledi: "Yıkım fikrine hep karşı çıkmış ve başkanlığı döneminde binanın olduğu biçimiyle korunarak güçlendirilmesi ve tadilattan geçirilerek açılması için çok emek vermiş, bu konudaki çalışmaları yaptırmış ve şimdiki yönetime devretmiş biri olarak karşı karşıya kaldığımız oldu bittiden dolayı son derece üzgünüm."
"Bu yıkım Mülkiyeliler’e yaşatılan kıyımın devamı mahiyetindedir" diyen Çelenk sözlerine şöyle devam etti: "Yıkım en kolayıdır. Sembolik olarak da 'yıkmak' bu tür kurumlar bakımından hele de içinde bulunduğumuz yıkım ve hezimet konjonktürü göz önüne alındığında son derece demoralize edici bir müdahaledir. Mülkiyeliler Birliği yaklaşık 40 hocasının ihraç, emekliliğe sevk vb. yollarla tasfiye edildiği ve tarihte benzeri görülmemiş bir varlık sorunuyla baş başa kaldığı bir dönemde bir bina problemiyle gündem olmuştur yine. Zira bugünkü yönetimin, bu süreçlerde politik hiçbir sözü olmamış, birkaç satırlık ve temasta bulunduğumuz herhangi bir kurumsallığın yaptığından bir parça osun daha derinliği olmayan açıklamalar dışında bu konuya ilişkin hiçbir gündem yaratamamış, pasifist bir 'kurumu koruma' söylemine çekilmiştir."
'KORUNAN ŞEY DÖRT DUVARDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL'
Çelenk şöyle devam etti: "İhraç edilen hocalarla o binalarda bir tek panel bile yapılıp 'büyük tasfiye' konuşulamamıştır. O halde böyle bir durumda korunan şey yöneticilerin kendisi ve dört duvardan başka bir şey değildir. Geldiğimiz dönemde o dört duvarın da yerle bir edilmesi Mülkiyeliler Birliği’ni bir yok edilme riskine sonuna kadar açmaktan başka da bir şey değildir."
DEMİRKENT: SON DÖNEMDEKİ SİYASET TARZININ YANSIMASI
Yeni yönetimin belirleneceği Mülkiyeliler Birliği Genel Kurulu seçimleri 3 ay sonra yapılacak. Genel Kurul'da aday olacak 'Yetiştik Çünkü Biz' grubundan Dinçer Demirkent yıkım sürecini, son dönemdeki siyaset tarzının yansıması olarak değerlendirdi.
Mülkiyeliler Birliği Binasının yıkımını, "Kimseye sormam ve ben bir gecede yaparım" mantığıyla işlediğini söyleyen Demirkent şunları söyledi:
"Mülkiye camiasını ilgilendiren bir konuda bu yıkımı yapmak, kendilerini seçen Mülkiyeliler Birliği Genel Kurulu'nun iradesine bir saygısızlık ve prosedüre uymamak anlamına geliyor. Hiç kimseye sormadan Mülkiyeliler Birliği'nin, bu yıkımı yapması karşı çıktığımız öngörülebilirlik, kamu yararı gibi değerlerin askıya alındığı döneme ayak uydurduğunu gösteriyor. Ülkede genel alışkanlık haline gelen 'bugün böyle söyledim, yarın şöyle söylerim' alışkanlığını burada da görüyoruz. Yüksel Caddesi'nde koruyabildikleri tek şey bina haline gelmişken, ihraçlar konusunda ses çıkarmamış, 16 Nisan'da ülkenin değişen rejimine bir söz söylememişken bu binayı yıkarak böyle bir riski neden aldıklarını merak ediyorum. Bizler içinden geçtiğimiz dönemin zor bir dönem olduğunun farkındayız. Bugüne kadar gerek fakültenin gerekse Mülkiyeliler Birliği'nin tasfiyesinde ürkek davranmışken, belediyelere ve şirketlere kayyımların atandığı, belediye başkanlarının görevden uzaklaştırıldığı bir dönemde sizi böylesine risk almaya iten ne olmuştur diye soruyoruz."
'NE YAPTIĞINIZ DEĞİL NASIL YAPTIĞINIZ ÖNEMLİ'
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Kararkuş Candan'a göre Mülkiyeliler Birliği binasının yıkılma süreci katılımcı ve kamuoyuyla paylaşılan bir şekilde ilerlemedi. Mülkiyeliler Yönetiminin ilk başta Mimarlar Odası ile iletişime geçtiğini fakat sonrasında herhangi bir gelişmenin olmadığını söyleyen Candan, "Binayla ilgili mal sahibi olmaya sığınarak Mülkiyeliler Birliği tek başına karar veremez" dedi.
Candan sözlerine şöyle devam etti: "Yık-yap kültürü koruma alanında tercih edilen bir süreç değildir. Bina yıkılmış olacak, ortada olmayacak aynısını inşa edeceksiniz. 500 yıl boyunca kullanılmış binalar bile ayakta durabiliyorsa bu da durabilirdi. Bakış açısının katılımcı olması, bu tarz örgütlerin topluma verilecek mesaj anlamında ön açıcı olması gerekir. Süreci yargıya taşıdık ve sonuç olarak tek şey vardır. O bina yıkılmıştır. Bizim için Marmara Köşkü, İller Bankası neyse Mülkiyeliler binası da odur. Ne yaptığınız değil nasıl yaptığınız önemlidir. Bizler ülkede bu tarz uygulamaların nasıl yapıldığını tartışıyoruz. Bir kişinin ağzından çıkıyor öyle yapıyorlar. Ortak akılla ve bilimin tekniğinin göstermesi gereken koşullarda bu tarz projelerin yapılması gerekiyor."