İlahiyatçı Ali Rıza Demircan: Türkiye'deki tarikatların tümü MİT'in kontrolünde!
İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, Türkiye'deki tarikatların tümünün MİT kontrolünde olduğunu iddia etti. Demircan, "Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor" dedi.
DUVAR - İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, çocuk gelin, Diyanet’in açıklamaları, tarikatlar ve imam hatipler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Demircan, “Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor, çoğu cahildir, MİT’in denetimindedir. Diyanet neden tarikatları da inceleyip yanlışlarını anlatmıyor?” ifadelerinde bulunurken 5 Ocak'ta hayatını kaybeden Aydın Boysan için de, "Aydın Boysan “Mezarımı rakıyla sulayın” diyordu, bu tek başına inkârın delili olmaz. Ama Aydın Boysan birçokları gibi davranmamış, ahiret hayatına inanmadığını açığa vurmuş bir insandı" dedi.
'KUR'AN ÇOCUK YAŞTA EVLİLİĞİ ONAYLAMAZ'
Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan, Demircan, "Çocuk gelinler problemi Türkiye’de kanayan yaralarımızdan biri. Geçen hafta, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesindeki bir yazı tartışma yarattı. İslam, kız çocuklarının evlendirilmesine izin verir mi?" sorusuna, "İslam dininin ana kaynağı Kuran-ı Kerim’dir ve bu kaynakla bağlantılı olarak, Peygamber’imizin sözleri, davranışları ve işleridir. Tarihi dönemlerde yapılan içtihatlar arasında, maalesef üzülerek ifade edeyim, kız çocuklarının evlendirilmesini onaylayan görüşler var. Ama bunlar Kuran onaylı değildir. Aziz Peygamber’imizin uygulamalarında da yoktur. İslam bilginlerimizin bir bölümü Kuran-ı Kerim’de bir ayet buluyor, o ayet üzerinde sathi bir değerlendirme yaparak hüküm veriyor. Oysaki Kuran-ı Kerim’de hiçbir konu tek bir ayetle ifade edilmez. Konuyla ilgili bütün ayetler toplanır, ortaya konulur ve ondan sonra konu üzerinde hüküm verilir. Kuran-ı Kerim’de, 5 ayrı ayetler kümesiyle, evlilik için yalnızca ergenliğin değil ayrıca ruhsal olgunluk olan “rüşt”ün aranması emredilir. Örneğin “Yönetiminiz altındaki yetimleri ergenlik çağına erişinceye kadar deneyin.
Eğer onlarda kendileri ve mallarını yönetebilecek bir olgunluk görürseniz geciktirmeksizin mallarını onlara teslim edin...” der. Malın teslim alınması için gerekli olan ergenliği içeren rüşdün, mehir alıp vermeyi ve cinsel ilişkiyi içeren evlilik için daha çok gerekeceği açıktır. Ama bütün bu ayet kümeleri dikkate alınmıyor, Talak Suresi’nin 4. ayetine gidiliyor. Bu, Kuran kültüründen yoksunluğun tezahürüdür. Talak Suresi’nin 4. ayetinde, Rabb’imiz ayrıntılara inerek boşanma konusunu açıklıyor. Ayet, “Âdetten kesilmiş olan kadınlar veya hiç âdet görmemiş olan kadınlar boşanması halinde ne kadar iddet bekler?” sorusuna cevap veriyor. Kuran’da “lem” edatı olumsuzluk edatıdır. Kuran, “Âdet görmemişlerin iddeti de 3 aydır” diyor. “Henüz âdet görmemişlerin...” demiyor. Bunu yanlış yorumluyorlar. Ayrıca, 4-5 ayet kümesi daha varken bir tek buraya dayanıyorlar" diyerek yanıt verdi.
'TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN TARİKATLAR MİT'İN DENETİMİNDEDİR'
İstanbul Müftüsü'nün bu hafta yaptığı, “Tarikatları denetleyecek bir yapının kurulması lazım” açıklamasını değerlendiren Demircan, "İstanbul Müftüsü çok değerli bir kardeşimizdir ama olaylar göründüğü gibi değildir. Benim kanaatime göre, Türkiye’deki bütün tarikatlar MİT’in denetimindedir. MİT’in onay vermediği bir yapılanma olmaz. Ortada bir tarikat var, bu tarikatın binlerce müridi var, bir taraftan holdingleşiyorlar ve MİT’in bundan haberi yok. Böyle şey olur mu? Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor. Devlete zarar verip vermediğini söyleyemem ama İslam’a zarar veriyor. Çünkü İslam dışı bir yapıları var. Bizim tarikatlarımızda Kuran yoktur. Tarikatlarımızda aziz Peygamber’imizin sözleri, davranışları ve işleri ölçü değildir; tarikatlarımızda şeyh önemlidir. Tarikatlara bağlı olan çok değerli insanlar da var ama büyük bölümü cahildir. Ne Kuran bilir ne aziz Peygamber’imizin sünnetini bilir ne de fıkıh bilir.
Onlar için din, şeyh efendinin söylediğidir. Bu, Mevlevilik’te de böyledir. Şu an Türkiye’de yaşayan tarikatların hepsi şahıs merkezlidir. Onlara itiraz ettiğiniz zaman, “Sen Kuran’ın zahirine hapsolmuşsun, Kuran’ın özüne inmek lazım” derler" açıklamasında bulundu. "Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zararlıdır" vurgusunda bulunan Demircan, "Ben devleti de Diyanet’i de samimi bulmuyorum. Özel sektöre ait büyük kanalların dışında, en az 500 tane de mahalli kanal var. Bu kanalların bir tanesinde sağlam bir din anlatılmıyor. Peki, bu millete dinini kim öğretecek? “Konuşayım, para istemem” diyorum" diyerek eleştirilerde bulundu.
‘AYDIN BOYSAN’IN AİLESİNE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM AMA CENAZE NAMAZI KILINMAMALIYDI’
5 Ocak'ta hayatını kaybeden gazeteci yazar Aydın Boysan için cenaze töreni yapılmasının doğru olmadığını dile getiren Demircan, "Doğruyu tespit ettim. Bakın Aziz Nesin, adam gibi adam, kâfir gibi kâfirdir. Buradaki kâfir sözcüğünü, aşağılamak için değil Kurani bir kavramla bir gerçeği ifadelendirmek için kullanıyorum. Saygı duyuyorum. “Ben Allah’a inanmıyorum” ya da “Allah’a inanıyorum ama ahiret hayatına inanmıyorum. Hz. Muhammed’in Allah’ın son elçisi olduğuna, ona indirilen Kuran’a iman etmiyorum. Benim camiyle işim yok, benim namazla alakam yok. Beni götürün bir yere gömün” diyordu. Öyle yaptılar. Kuran’da, “Allah’a ve ölüm ötesine inanmayan kişilerin namazı kılınmaz” diye açık bir hüküm vardır. Bu 14 asırdır böyledir. Bir adam, Allah’a ve ahiret hayatına inanmadığını bildiği bir adamın cenaze namazını kılarsa günahkârdır. Aydın Boysan “Mezarımı rakıyla sulayın” diyordu, bu tek başına inkârın delili olmaz.
Ama Aydın Boysan birçokları gibi davranmamış, ahiret hayatına inanmadığını açığa vurmuş bir insandı. Onunla aynı inancı taşısın veya taşımasın varislerinin ve sevenlerinin ona saygı duyması gerekmez miydi? Peygamber’imiz bir cenaze için ayağa kalkar. “Ya Resulullah, bu adam Allah’a inanmayan bir putperestti” diyenlere cevaben, “Siz, kişi için ayağa kalkmıyorsunuz; ölümü ve hayatı yaratan Allah’ı yüceltmek için ayağa kalkıyorsunuz. Ayağa kalkın” der. Bu hadise dayanarak, ben de Boysan’ın cenazesi için ayağa kalkıyor, ailesine başsağlığı diliyorum" diyerek açıklamalarını bitirdi.