DİSİAD Başkanı Burç Baysal: Türkiye, Rojava üzerinden Kürtlerle barışabilir
Türkiye’nin Afrin politikasını değerlendiren DİSİAD Başkanı Burç Baysal, Türkiye’nin Afrin meselesini aklıselim içinde diplomasi ile çözmesi gerektiğini söyledi. "Rojava ile iyi ilişkiler Türkiye’deki Kürtleri de olumlu yönde etkiler. Bu anlamda Türkiye kendi Kürtleriyle de barışmış olur" diyen Baysal, Suriye sınırında yaşananların ekonomiye etkilerini değerlendirirken şu ifadeyi kullandı: "Urfa’da top atışı yaptığınızda Antalya’ya turist gelmez ki."
DİYARBAKIR - Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumunu gerçekleştirdiği süreçte Türkiye, tanklarını Habur’a gönderdi. Burada Irak askerleriyle birlikte bir çeşit tatbikat gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet tarafından yapılan açıklamalara göre Türkiye’nin Bölgesel Yönetim’in topraklarına müdahale etmesine ramak kalmıştı. Referandum bütün telkinlere ve tehditlere rağmen gerçekleşti. Ardından İran destekli Haşdi Şabi’nin Kerkük’ü ele geçirmesiyle birlikte süreç tamamen değişti.
ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI SONRASI SEVKİYAT
Özet geçmeye çalıştığım bu olaylar kısa süre önceydi ve neredeyse unutuldu. Ancak şimdi de Rojava’nın Afrin kantonuna müdahale söz konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşmasında “Bir hafta içinde Afrin’de neler olacağını göreceksiniz” dedi. Sonrasında sınıra asker ve teçhizat sevkiyatı yapıldı. Medya, sivillerin müdahale korkusundan Afrin’i terk etmeye başladığı yönünde haberlere yer verdi.
Bütün bunlar olup biterken Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) ve Kürdistan İslami Hareketi (Azadi Hareketi), 'Türkiye’nin Afrin’e müdahalesinin kabul edilemez olduğu' yönünde açıklamalar yaptılar. İdeolojik olarak birbiri ile mesafeli siyasi örgütlenmeler, ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarla ortak paydada buluştu.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ SESSİZ KALDI
Sorunlara karşı hızlıca tepki göstermek konusunda mahir olan bölgedeki sivil toplum örgütleri ise Türkiye’nin Afrin çıkışına karşı sessiz kaldı.
STK’lerin sessizliğini Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal’a sorduk. Baysal, bağımsızlık referandumu nedeniyle ticaret alanında yaşanan sıkıntılar, Afrin’e yönelik söylemler ve olası müdahalenin sonuçları konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
Burç Baysal, bölgedeki sivil toplum örgütlerinin sadece Afrin için değil, bağımsızlık referandumu karşısında Türkiye’nin izlediği politikaya da sessiz kaldığına dikkat çekti. Baysal, Olağanüstü Hal koşullarına bağlıyor bu sessizliği ve “Bölgedeki iş insanları gönüllerinden geçeni açıkça ve yüksek sesle dile getirmekten imtina ettiler. Bağımsız bir Kürt devletine karşı değillerdi ancak ülkede OHAL vardı ve hükümetin söylemleri karşısında geri refleks oluşturdular” dedi.
'TÜRKİYE'NİN DÜNYADAKİ YAPIDAN KOPUK HAREKET ETMEMESİ LAZIM'
OHAL baskısının Afrin konusu gündeme geldiğinde de varlığını sürdürdüğüne değinen Burç Baysal, STK’lerin sessiz kalmasının diğer nedenini de şöyle açıkladı:
“Egemen yapılar (ABD, Rusya) Kürtlerin yarın oluşabilecek bir yapının içinde aktif rol almasını istiyor. Bu istek varken Türkiye’nin böylesi söylemleri çok gerçekçi olarak görülmüyor. Sivil toplumun sessiz kalması da biraz bu nedenle. İnsanlar bunu görüyor ve Türkiye’yi uyarma işini başkalarına bırakmışlar gibi görünüyor. Suriye’yi dizayn etmek isteyen güçler, Türkiye’nin Afrin’e müdahalesine olumlu bakmıyorlar. Türkiye’nin de dünyadaki yapıdan kopuk hareket etmemesi lazım. Bu nedenle Türkiye’nin diplomasiyi daha doğru kullanması gerekiyor.”
'SON BİRKAÇ YILDIR TÜRKİYE AKLİ MELEKESİNİ YİTİRMİŞ GÖRÜNÜYOR'
Uluslararası dengeleri hatırlatan Baysal, yine de Türkiye’nin Afrin’e 'yüzde yüz müdahale edemeyeceğini' söyleyemiyor. Baysal, müdahale olasılığıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Son birkaç yıldır Türkiye akli melekesini yitirmiş görünüyor. Diplomasiyi de bu nedenle doğru yürütemiyor. 'Afrin’e kesinlikle bir müdahale olmayacak' diyemiyoruz bu nedenle. Hükümet milliyetçi kitlenin ve muhalefetin desteğini almışken Afrin’le ilgili söylemler geliştirmeye devam edecek ancak ne kadar ileri götürebilir, bu söylemleri realiteye nasıl dönüştürür bilmiyorum. Ancak bu tutumun aklıselim olmadığını biliyorum.”
'AFRİN YA DA ROJAVA, TÜRKİYE İÇİN TEHDİT DEĞİL'
Türkiye’nin geçmiş deneyimleri örnek alması gerektiğini söyleyen Baysal, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile iyi ilişkiler içinde olan Türkiye’nin ekonomik olarak başarı elde edeceğini söyledi.
Rojava bölgesi ile iyi ilişkiler geliştirilirse önümüzdeki süreçte ekonomik ve siyasi alanda Türkiye’nin olumlu sonuç alacağına inanıyorum” diyen Baysal, şu yorumu yaptı:
“Rojava ile iyi ilişkiler Türkiye’deki Kürtleri de olumlu yönde etkiler. Bu anlamda Türkiye kendi Kürtleriyle de barışmış olur. Afrin ya da Rojava’nın Türkiye için bir tehdit olmadığını biliyoruz. Bir tehdit olarak göstermek, günü kurtarma politikasıdır. Hem Güney hem de Rojava’ya tepkisel politikalar, ileriye dönük politikaların önünü tıkıyor, diye düşünüyorum.”
BARIŞ SÜRECİNDEN OHAL’E
Barış sürecinde Diyarbakır ve bütün bölgenin ekonomik anlamda rahatladığına ve yatırımların yapıldığına dikkat çeken Baysal, “Çözüm süreci ciddi bir motivasyon getirmişti bölgeye. Diyarbakır’ın bir turizm bölgesi olma iddiası vardı mesela ve 2 buçuk katına çıkmış bir yatak kapasitemiz oluşmuştu” şeklinde konuştu.
'DİYARBAKIR'IN YAŞADIKLARINI BAŞKA BİR KENT KALDIRAMAZDI'
Çatışmalı ortamdan yatırımcıların daha çok etkilendiğini ifade eden Baysal, “Çatışmalı ortam yatırımcıları ekonomik anlamda çok gerilere götürdü” dedi.
Baysal, darbe girişiminin ve OHAL’in de en büyük darbeyi ekonomiye vurduğunu dile getirdi. 2017 yılında Diyarbakırlı iş çevresinin ayakta durabildiğine dikkat çeken Baysal, bunun nedenini de bölge insanlarının OHAL koşullarına yabancı olmamasına bağladı. Baysal, “Diyarbakır’ın son birkaç yılda yaşadıklarına başka bir kent maruz kalsaydı altından kalkamazdı” dedi.
Diyarbakır’ın 2017’yi yatırımsız geçirdiğini ifade eden Baysal, mevcut koşullar değişmediği taktirde 2018 yılının da yatırımsız geçeceğini söyledi.
'URFA'DA TOP ATIŞI YAPTIĞINIZDA ANTALYA'YA TURİST GELMEZ'
Afrin’e yönelik dilin ülkenin geleceği açısından doğru bir dil olmadığına işaret eden Baysal, meselenin çözümünün diplomasiyle mümkün olduğunu belirtti. Baysal, şunları söyledi:
“Tankları, topları sınıra yığdığınızda, parti meclisi toplantılarında tehdit dili kullandığınızda bunun topluma bir faydası olmayacaktır. Ülke hazinesine turizmin ne kadar faydası olduğunu düşünün. Ama Urfa’da top atışı yaptığınızda Antalya’ya turist gelmez ki. Bu nedenle bir sorun varsa bir kez daha söylüyorum, bunu diplomasi ile çözmek gerekiyor. Aksi halde bütün ülke zarar görür.”
TIR SAYISI YARI YARIYA EKSİLDİ
Bağımsızlık referandumu sürecinde Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ilişkileri bozulmuş ve bundan en çok iş insanları etkilenmişti. Aradan geçen zaman içinde ekonomik ilişkilerin bir parça düzeldiğini anlatan Baysal, “Yine de geçmişte yakaladığımız ekonomik trendin çok gerisinde” dedi.
Baysal, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ticari ilişkiler hakkında şu bilgileri verdi: “Referandum öncesi Kürdistan bölgesine gidip gelen tır sayısında yarı yarıya bir eksilme var. Bölgede ihracat düşünen iş insanları Kürdistan pazarını baz almışlardı. Gerilim nedeniyle sıkıntı yaşadılar, boşa düşmüş oldular. Bu ilişkiler tamir edilir mi? Bu konuda gerek Türkiye hükümeti gerekse Kürdistan Yönetimi’nin bir diyalog içinde olduklarını görüyoruz. Tabi Kürdistan bölgesinin merkezi hükümetten aldığı ekonomik pay konusunda da bir netlik olması lazım. Öte yandan kendi bölgeleri içinde bir tehdit içindeler ve silahlı mücadele veriyorlar. Bunun düzeleceğine inanıyorum ve buradaki pastadan Türkiye’deki birçok aktör yararlanacaktır.”