Eğitim Sen: Yoksul öğrenciler imam hatibe mahkum edildi
Eğitim Sen, TEOG’un yerine getirilen sistemle ilgili olarak “10 Soruda Çember Sistemi ve Giderilemeyen Belirsizlikler” raporu hazırladı. Raporda, yoksul ailelerin çocuklarının seçeneksiz bırakıldığı ve öğrencilerin zorunlu biçimde imam hatiplere yönlendirildiği ifade edildi.
DUVAR - Liselere geçiş için getirilen yeni sisteme yönelik eleştiriler sürüyor. Yeni sistemle, öğrencilerin evlerinin en yakınındaki okullara gitmeye mecbur bırakılmasının sınıfsal farklılıkları daha da körükleyeceği eleştirisi yapılırken, Eğitim Sen yoksul öğrencilerin imam hatiplere mahkum edildiğini belirtti.
Eğitim Sen, “10 soruda çember sistemi ve giderilemeyen belirsizlikler” başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda, sisteme yönelik eleştiriler şöyle sıralandı:
1- TEOG kalktı, yerine ne getiriliyor?
AKP’nin ve MEB’in TEOG’u kaldırmaktaki amaç ve hedefleri dışında, yeni getirilecek sistemin nasıl işleyeceğine dair belirsizlikler sürüyor. Kesin olan tek şey, yeni sınav sistemiyle beraber, öğrencilerin yoğun olarak, hatta kimi zaman da zorunlu biçimde imam hatip liselerine, özel liselere ve meslek liselerine yönlendirileceği. Bu nedenle MEB bürokratlarının yeni sisteme dair yaptığı “çember sistemi” ya da “adrese dayalı yerleştirme” açıklamalarına daha yakından bakmak gerekiyor.
2- TEOG yerine yeni bir merkezi sınav geliyor mu?
Evet, yeni bir merkezi sınav sistemi geliyor. 2017- 2018 öğretim yılında kamu okullarının ve özel okulların 8. sınıfında bulunan yaklaşık bir milyon iki yüz bin öğrenci var. Bu öğrencilerin yüzde 10’u, yani 120 bin öğrenci, Milli Eğitim Bakanı tarafından “nitelikli okul” olarak tarif edilen 600 liseye merkezi sınavla yerleşecek. Sınavdan yüksek puan alan öğrenciler, bu okullarda okuyabilmek için il değiştirmek zorunda kalacak ya da ekonomik koşulları el vermediği için bu okullara gidemeyecek.
3- Sınavla öğrenci alacak liseler açıklandı mı?
Hayır, yarıyıl bitmiş olmasına rağmen hâlâ açıklanmadı. Bakan İsmet Yılmaz, bu okulların mayıs ayında açıklanacağını belirtti. Bu liselerin hangi kriterlere göre seçileceği ise hâlâ belirsizliğini koruyor. Sanılanın aksine, bu liseler sadece fen liseleri ya da akademik başarısı yüksek liselerden oluşmayacak. Yetkililer tarafından söylenen tek şey, bu okulların “fen lisesi, sosyal bilimler lisesi ve proje okulları” olacağı. Ancak bu okulların hükümetin siyasi tasarrufuyla belirleneceği ve çok sayıda imam hatip lisesine “proje okulu” statüsü verildiği dikkate alınırsa, sınavla öğrenci alacak 600 lisenin neredeyse yarısının imam hatip lisesi olacağı söylenebilir. Böylelikle Türkiye’nin en “başarılı” öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirilerek imam hatiplerin kötü olan başarı grafiği iyileştirilmek isteniyor.
4- Sınavda yüksek puan alamayan öğrenciler ne olacak?
2017-2018 öğretim yılında kamu okullarının ve özel okulların 8. sınıfında bulunan yaklaşık bir milyon iki yüz bin öğrencinin yüzde 10’u, yani 120 bin öğrenci, merkezi sınavla öğrenci alacak olan ve Milli Eğitim Bakanı tarafından “nitelikli” olarak tarif edilen liselere sınavla yerleşecek. Geriye kalan yaklaşık 1 milyon öğrenci ise “çember sistemi” olarak tarif edilen sistemle öğrenim hayatına devam edecek.
5- ‘Çember Sistemi’ nasıl olacak?
Öğrencinin adresi esas alınarak üç çember (Eğitim Bölgesi) belirlenecek. Her çemberde üç okul türünden (Anadolu Lisesi, meslek lisesi, imam hatip lisesi) birer tane bulunacak. Her öğrenci adresine göre belirlenmiş olan üç çemberdeki toplam 9 okuldan (3 Anadolu lisesi, 3 meslek lisesi, 3 imam hatip lisesi) 5’ini mutlaka seçecek. Çünkü 5 tercihten az ya da fazla tercih yapılamayacak. Örneğin öğrencinin 3 Anadolu lisesi tercih edip başka tercih yapmama olasılığı yok. Dolayısıyla öğrenci zorunlu olarak 4. ve 5. tercihlerine ya imam hatip lisesi ya da meslek lisesi yazmak durumunda kalacak. Bundan dolayı da “öğrenciler istemedikleri okula yerleşmeyecek” yaklaşımı geçerliliğini yitirecek.
6- Neden 3 çember çiziliyor, tek çember olsa olmaz mı?
Aslında çember sisteminin mantığı, AKP’nin temel hedef ve amaçlarını ele veriyor. Eğer yandaki gibi değil de, tek bir çember içerisinde 9 lise olmuş olsaydı, MEB’in okul türlerine göre yönlendirme amacı etkisini yitirirdi. Şöyle ki, MEB’in bu sistemi ileri sürmesindeki temel amacı, özellikle yoksul ailelerin çocuklarına, “evine en yakın liseye gidebilirsin” propagandası yapmak. Bu makyaj ve pazarlama tekniği ile velilerde özellikle servis ücreti vb. maddi külfetten kurtulma(!) fırsatı algısı yaratılmak isteniyor. Dolayısıyla “evine en yakın” Anadolu lisesine yerleşemeyen öğrenciye, zorunlu olarak “evine en yakın” meslek lisesi ve imam hatip lisesi işaret ediliyor. Aksi halde, tüm liseler tek bir havuzda toplandığında söz konusu okulların kontenjanlarının dahi dolmama ihtimali karşımıza çıkıyor.
7- Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?
Örneğin alttaki şekilde bulunan A ve B noktaları birer semti ifade etsin. A semtinde de tercih yapacak 120 öğrencinin bulunduğunu ve A semtinin etrafındaki en küçük çemberde ise 150 kontenjanı olan bir Anadolu lisesi olduğunu düşünelim. Bu durumda A semtinde oturan sadece 120 öğrencinin, istedikleri durumda evlerine en yakın olan Anadolu lisesine gidebilmeleri ve diğer liselerin kontenjanlarının boş kalması gerekir. (Örneğin Ankara’nın Ayaş ilçesi) Dolayısıyla MEB açısından bir başka semtteki öğrencinin de A semtindeki liseleri tercih etmesinin sağlanması ve böylelikle de kontenjanın doldurulması gerekmekte. Hal böyle olduğunda “öğrencinin evine en yakın okula gideceği” sözü de gerçeği yansıtmayacaktır. Kaldı ki çok sayıda ilçede tercih edilebilecek 9 lise dahi bulunmadığı bilinmektedir. Özetle daha işletilmeden çember sisteminin makyajı bozulmuş, ortada sadece kocaman bir belirsizlik kalmıştır. Üstelik yerleştirmenin tercih sırasına göre mi, yoksa adrese dayalı çemberlerin kontenjanlarının doldurulması esasına göre mi yapılacağı da bilinmemekte. Örneğin sistemde birinci çemberde bulunan okulların kontenjanları dolmadan ikinci çembere yerleştirmeye başlayacak mı, yoksa tercih sırasına göre okulların kontenjanlarının doluluk oranına göre mi diğer okullara yerleştirme yapılacağı da hâlâ belli değil.
8- Öğrencinin ‘evine en yakın okula gitmesi’, okullar arasındaki eşitsizlikleri göz önüne aldığımızda ne tür sorunlar yaratabilir?
Adrese dayalı çember sistemi, öncelikle öğrencilerin seçme hakkını kısıtlıyor. Sanki tüm okullar eşit ve aynı olanaklara sahipmiş gibi bir ön kabul ile öğrencileri kendi bölgelerinde/mahallelerinde bulunan okullara gitmeye zorlamak, sınıfsal eşitsizliklerin devamı ve öğrencilerin ait olduğu toplumsal sınıfa göre eğitim almaya zorlanması anlamına gelecektir. Yani AKP ve MEB, alt sınıfların, yoksulların çocuklarına “otur oturduğun yerde” demektedir. Dolayısıyla çemberler bir nevi sınıfsal, kültürel ve sosyolojik duvarlar olarak karşımıza çıkacaktır. Çocuğunu bu duvarlardan kurtarabilmek için ekonomik koşulları el veren veliler ise harcamalarından kısarak çocuğunu özel okula gönderebilmenin peşine düşecektir. Öğrencinin ilk 5 tercihine yerleşememesi durumunda ise pansiyonu bulunan okullardan 5 tercih hakkı daha tanınacağı ifade edilmektedir. Ancak pansiyonlu liselerin büyük bölümü yine imam hatip liselerinden oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle tercihlerine yerleşemeyen veya bulunduğu yerleşim yerinde gidebileceği okul bulunmayan öğrencilere gösterilen adres ‘pansiyonlu imam hatip okulları’ olmaktadır.
9- Özel liselerin bu sistemdeki yeri nedir?
Özel okulların kontenjanları belli olmaması ve TEOG sonrasının kaosa dönüşmesinden dolayı bu konu belirsizliğini koruyor. Bilinen tek şey, AKP’nin ve MEB’in özel liselerin sayısını artırmak için öğrenci başına 7 bin liraya varan teşvikler vermesi ve bu liselerin sayısını artırması. Öğrencilerin özel okullara öncelik vermesi için de özel okul tercih ve yerleştirmelerinin devlet okullarının tercih ve yerleştirmelerinden 15 gün önce başlayıp bitecek olması da bu okullara öğrencilerin yönlendirilmek istendiğinin açık kanıtı.
10- Ne yapılmalı?
‘Her öğrencinin istediği okula gitmesi’ en doğal hakkı olmalı. Sınavsız ve her öğrencinin istediği okulda eğitim alması savunulması gereken en temel yaklaşım olmalı. Bu nedenle eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunmamalıdır. Her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturmayı hedeflemeden atılacak her adımın, eğitimde yaşanan kaosu derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağı unutulmamalı.
(HABER MERKEZİ)