'İnternete uçsuz bucaksız denetim getiriyorlar'
İnternetten yayın yapanların RTÜK’ten lisans almasını ve RTÜK’e bu yayınları denetleme yetkisi verilmesini düzenleyen tasarı, bir kez daha “internete sansür” tartışması başlattı. RTÜK, Ulaştırma Bakanı’nın tarifiyle “normal değerlere uygun ve doğru” yayına nasıl karar verecek? Tasarıyı işin uzmanlarına sorduk.
DUVAR - Meclis’e 2 Şubat Cuma günü sunulan torba tasarıda, görev alanı radyo ve televizyonlar olan RTÜK'e (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), internetten yapılan yayınlar için de lisans verme ve lisansı iptal etme yetkisi tanınması yeni bir “sansür” tartışmasını başlattı.
İNTERNET YAYINCILARI RTÜK’TEN LİSANS ALACAK, ALAMAYANLARIN YAYINLARI ENGELLENECEK
Torba yasanın 73’üncü maddesine göre internetten yayın yapmak isteyen lisanslı kuruluşlar, yayın yapabilmek için RTÜK’ten ayrı bir lisans almak zorunda kalacak, lisans almayan veya lisansı iptal edilen kuruluşların yayınları, sulh ceza hâkimliği tarafından engellenebilecek. RTÜK’ün engelleme talebini sulh ceza hâkimi 24 saat içinde duruşmaya gerek görmeden karara bağlayabilecek. Karara Ceza Mahkemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz edilebilecek. Düzenlemeye gösterilen gerekçe, internetteki yayın içeriklerinin denetiminin yapılamaması ve elde edilen gelirlere vergi yansıtılamaması.
'NORMAL DEĞER YARGILARI' İÇİNDE YAYIN YAPMAYANLARA MÜDAHALE EDİLECEK
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan dün katıldığı “Güvenli İnternet Günü 2018 Etkinlikleri”nin ardından “Bugün televizyonlarda sansür mü var?” diye sordu ve “Bizim amacımız burada bir yasal düzenleme getirmek ve yanlışlığın önüne geçmek. Hiç kimsenin yaptığı doğru yayına müdahale etmek değildir. Hiç kimsenin normal değer yargılarımız içerisinde yaptığı çalışmaya müdahale etmek demek değildir” açıklamasını yaptı.
RTÜK, hangi yayının “doğru”, hangisinin “normal değer yargılarımız içerisinde” olduğuna nasıl karar verecek? Türkiye’nin de taraf olduğu AB mevzuatı bu konuda ne diyor? İnternet yayıncıları niçin endişeli? Bu soruları konunun uzmanlarına sorduk.
İLHAN TAŞÇI: KABUL EDİLEBİLİR TARAFI YOK ÇÜNKÜ SINIRI YOK
RTÜK üyesi deneyimli gazeteci İlhan Taşçı, Üst Kurulun CHP kontenjanından üyesi olduğunu hatırlatarak tasarıdan ancak Meclis’e sevk edildiğinde haberdar olduğunu belirtti ve “Demokratik bir ülkeye yakışır nitelikte bir denetim amacıyla hareket edilseydi Hükümet’in, Üst Kurulun tüm üyelerinin görüşünü alıp taslağı öyle düzenlemesi gerekirdi” diye konuştu. Taşçı şu açıklamayı yaptı:
"Bunun kabul edilebilir tarafı yok çünkü sınırı yok. Anayasal bir hukuk devletinde böyle sınırsız denetim olmaz. Olursa o sınırın nerede başlayıp nerede biteceği birilerinin keyfiyetine bırakılmış demektir.
"Kanunun yazım dili sorunlu ve kanun bir çerçeve çizmiyor. Torba kanundaki madde uçsuz bucaksız, sınırsız bir internet alanının denetimini getiriyor. Düzenlemede kast edilen internet üzerinden yapılan yayınlar, insanların izlemek zorunda oldukları yayınlar değil tam aksine izlemek için tercih ettikleri alanlar. İnsanların RTÜK’e şikâyet etmek için değil izlemek için abone oldukları, ücret ödedikleri yayınları, daha önceki örneklere bakarak söylüyorum, “öpüşme”, “eteğinin boyu” gibi gerekçelerle birileri şikâyet edecek ve RTÜK harekete geçecek.
"Ulaştırma Bakanı “Sansür amacımız yoktur” diyor. Wikipedia’nın erişiminin engellendiği, YouTube ile Twitter’ın kapatıldığı bir ülkede, “biz internete sansür getirmeyi düşünmüyoruz” değerlendirmesini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Dijital çağda, dijital sansürü kimseye anlatamazsınız."
KEREM ALTIPARMAK: AMAÇ, ALTERNATİF MEDYAYI ZAPTURAPT ALTINA ALMAK
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak bu alanda çalışan sayılı akademisyenlerden biri. Prof. Dr. Yaman Akdeniz ile birlikte Türkiye’deki YouTube, Twitter ve Wikipedia’ya erişim yasağını yargıya taşıyan Kerem Altıparmak’a göre bu düzenlemenin amacı “alternatif medyayı zapturapt altına almak”. Altıparmak şunları söyledi:
"Türkiye’de bu tür bir mevzu gündeme geldiğinde ben artık iyi niyetli düşünerek durun bir bakalım diyemiyorum. Amacın, dar bir alana hitap etmesine rağmen alternatif medyayı zapturapt altına almak olduğu görülüyor.
"Tasarı tahminen, düzenli yayın yapan herkese şirket kurup ruhsat alma zorunluluğu getiriyor. Kâr amacı gütmeyen sürekli yayın yapıyorum derseniz orası muamma. Radyo ve televizyonlar için frekans aralığı sınırlı olduğundan ruhsat dağıtılır. İnternet gibi açık bir platformda böyle bir sınırlandırma olmaz. Her yeri kapatamazlar ama bunu yapmak suretiyle izleyici sayısını düşürür, reklam alıyorsa reklam alamaz hale getirirler.
"Yürürlükte olan 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun gibi bir kanun hiçbir ülkede yok. Milli güvenliğe, kamu düzenine aykırı yayın yapıyor diyerek erişim engelleniyordu. Şimdi getirilen düzenlemede şöyle bir tuzak olabilir: baştan ruhsatı vermez, sulh ceza hâkimliğine giderek bu ruhsatsız der ve hâkimlik de burayı kapatır.
"www.sendika.org gibi tekrar tekrar kapatılmaz. 2015 yılından bu yana 61 kez kapatılan sendika.org sitesinin tüm kapanma kararlarını Anayasa Mahkemesi’ne götürdük, şimdi 62’de kaldı."
ÜNSAL ÜNLÜ: TEDİRGİNLİK YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
Deneyimli gazeteci Ünsal Ünlü, hafta içi her sabah evinde bilgisayarının karşısına geçiyor ve izleyicileriyle interaktif bir programa imza atıyor. “Ana akım medyada çalıştırılmayınca gazetecilik yapmak için böyle bir yol buldum ve 2.5 yıldır da devam ediyorum” diyen Ünlü’nün düzenlemeyle ilgili yorumu şöyle:
"Dijital yayınlara yönelik insanların kafalarında şüphe uyandırmaya çalışıyorlar.Bu düzenlemede tanımlar çok eksik. Mesela ‘tüm bu işlemler BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) ve RTÜK tarafından 6 ay içinde çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenecek’ deniyor. Bunun daha yönetmelik bölümü de var. Bence bilinçli olarak ucu açık bırakılmış. Tedirginlik yaratılmaya çalışılıyor. RTÜK’ün yasasında internet denetimi yok ki! Yasal olarak görevi olmayan bir kuruma bu görev yükleniyor. Şimdiye kadar bunu BTK yapıyordu. RTÜK’e pas edilerek işe bir de kurumsal bir korku boyutu yükleniyor.
"İnternetin denetimi bir takım kurumların yasaklamasıyla, sansürüyle olmaz. Bunun yolu okurun, izleyicinin bilinçlenmesidir. “Medya okuryazarlığı” bu yüzden önemlidir. İnternetin televizyondan farkı, izleyicinin burayı bilinçli olarak tercih etmesi. 30 senelik yayıncıyım. Günlük 118 bin izleyicim var. YouTube’da izlenme sayısı 3 milyona yaklaştı. Yayınlarımın hiçbir yerinde küfür, hakaret yoktur, olmaz da. İzleyici de bir tercih yaparak benim programıma katılıyor."
BURCU SÜMER: AB MEVZUATINA AYKIRILIK TAŞIYABİLİR
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burcu Sümer, bu düzenlemenin AB mevzuatına aykırılığını şu sözlerle anlattı:
“'Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi', AB’nin bu alana ilişkin elindeki tek enstrümandır. Türkiye, AB uyum sürecinde, bu alandaki mevzuatını bu direktife uygun hale getirdi. “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki 6112 Sayılı Kanun böyle düzenlendi.
"Kullanıcının kendisinin ürettiği içerikleri yüklediği video paylaşım platformları sorunlu bir alan ve AB’nin sözünü ettiğim direktifinin kapsamında değil. Bu nedenle Mayıs 2016’dan beri AB’de de bu konu tartışılıyor. İnternette artan nefret söyleminin, telif haklarıyla ilgili yaşanan sorunların ve çocuk istismarı gibi problemlerin önüne geçmek için müzakere ediliyor. Bunu konuşurken AB içinde bile bazı hükümetlerin bunu sansüre dönüştürebildiğini, söylüyorlar. Macaristan, Polonya gibi otoriter hükümetler örnek gösteriliyor.
"Bu düzenlemedeki “lisans alma zorunluluğu”, AB mevzuatında yok. Lisanslama meselesi, yayını önceden engellemek şeklinde uygulanabileceği için AB mevzuatına aykırılık taşıyabilir. Tasarıda ‘başka ülkeden yayın yapıyor olsa da kendime göre düzenlerim’ diyor. Bu direktife aykırı. Bir AB ülkesinde bir içerik düzenleniyorsa o içeriğin alındığı yerde yeniden düzenlenmesi için bir takım kurallar var. Kendi başına yayın nereden gelirse gelsin bunu ben düzenleyeceğim diyemezsin."
ALİ RIZA KELEŞ: PTT MESSENGER DA AYNI DÜŞÜNCENİN ÜRÜNÜ
Alternatif Bilişim Derneği’nin eski Başkanı Ali Rıza Keleş ise Türkiye’de internetin bir olanak değil tehdit olarak görüldüğünü, sadece bu düzenlemenin değil pazartesi günü tanıtımı yapılan ve “Yerli WhatsApp” olarak anılan “PTT Messenger” uygulamasının da aynı kontrol ve tehdit düşüncesinin ürünü olduğunu söyledi. Keleş, düzenlemeye dair şu yorumu yaptı:
"Türkiye’de internet maalesef bir olanak değil bir tehdit olarak görüldü. Hem kanun koyucu ve uygulayıcılar hem de toplum, internet ve etrafındaki teknolojileri yeteri kadar anlayamadılar. Sadece son RTÜK yetkilendirmesi veya daha önceki düzenlemeler değil örneğin “milli ve yerli PTT Messenger” gibi girişimler de kontrol ve tehdit düşüncesinin ürünüdür.
"İnternet yatay ve daha demokratik ağlar kurmamıza ve bu ağlar aracılığıyla gündelik politik, sosyal, ekonomik meselelere müdahale etmemize olanak sağladı. Bunun getirileri yerine, yönetenleri rahatsız ettiği noktalar düzenlemeye tabi tutuluyor. Toplum rızası da yine muhafazakâr hassasiyetler üzerinden üretiliyor. Çocuk istismarı, dini değerler, kutsallar vb. Bu da her seferinde internetin deyim yerindeyse şeytanlaştırılmasını ve kontrol altına alınmasını gündeme getiriyor."