Amazon Bookstore, kitapçıdan daha fazlası
Dünya gazetesinden Güven Sak, ABD'de peş peşe açılan Amazon şubelerini yazdı. Sak, bu kitapçıların Amazon’un sanal alemdeki fiziki müşterileri ile iletişim kurabileceği bir kanal işlevi gördüğünü ifade ederken burada satılan yapay zeka uygulamalarının pek çok veriyi kontrolsüz olarak derlediğine dikkat çekti.
DUVAR - Sanal kitapçı Amazon'un Amerika'da açtığı kitapçı sayısının 13'e ulaşması üzerine Dünya gazetesinden Güven Sak, konuyu köşesine taşıdı. Sak bugünkü köşesinde bu sürecin bir dijitalizasyon süreci olduğundan bahsederken kitapçılarda kitaplardan daha çok elektronik aletlerin dikkat çektiğini belirtti.
Geçen hafta New York'ta gezdiği Amazon Bookstore'daki izlenimlerini aktaran Sak, bu kitapçıların Amazon’un sanal alemdeki fiziki müşterileri ile iletişim kurabileceği bir kanal işlevi gördüğünün altını çizdi.
Sak, Amazon'un kitapçısında satılan yapay zeka uygulamalarını sıralarken Amazon'un kullanıcılarının ev hayatına dair pek çok veriyi kontrolsüz olarak derlemesinin yaratabileceği olumsuz durumlara da dikkat çekti.
Sak'ın yazısının tamamı şöyle:
Amazon, bu kitapçıları kitap satmak için açmıyor sanırım
Ben geçen hafta New York’taydım. İlk defa bir Amazon Bookstore’a gittim. Sanal kitapçı olan Amazon’un, bu fiziki kitapçıları kitap satmak için açmadığı kanaatine vardım doğrusu. Hâlbuki Amerika’da artık sayıları 13’e ulaştı, yakında 17 olması planlanıyor. Maksat kitap satmak değil, kitapçı yalnızca bahaneyse, Amazon bu fiziki kitapçılarla ne için çalışıyor? Bana evlerimizi daha hızlı Amazonlaştırmaya çalışıyormuş gibi geldi doğrusu. Yalnızca fabrikalar, işyerleri, tarlalar, kentler değil, bizatihi evlerimiz de dijitalizasyon sürecinin dışında kalmayacak. Değişime hazır mısınız?
Burada kitaptan çok elektronik aygıt var
Beşinci caddenin hemen kenarında, 34’üncü sokaktaki Amazon Bookstore, Amazon’un Manhattan’da açılan ikinci fiziki kitapçısı. Kitaplarda hiçbir fevkaladelik yok, stok son derece sıradan, kitap sayısı az. İnsanın dikkatini kitaplardan çok elektronik aletler çekiyor. Öncelikle Amazon’un elektronik kitap okuyucusu Kindle neredeyse her yerde var. Kitaplara bakanlar, daha geniş bir arama için Kindle’ı kullanmaya her rafta davet ediliyor.
Mağazada göze çarpan ikinci ürün ise Amazon’un ses komutları ile çalışan sentetik zekâ aygıtı Amazon Echo ya da Alexa. Echo’yu evde bir yere yerleştiriyorsunuz. Sabah, o da sizinle uyanıyor. Müzik isterseniz müzik çalıyor, telefonda biri ile konuşmak isterseniz bağlıyor, haber dinlemek isterseniz, haberleri aktarıyor, randevularınızı hatırlatıyor, öğrendiği yeni şakalar varsa, onları anlatıyor. Yalnızca siz sorarsanız, konuşuyor.
Makineler ve insanlar birbirleri ile konuşuyor ve birbirlerini anlıyorlar
Arada bir “ne demek istediğini tam anlayamadım” diyor. Lambaları aç diyorsunuz, açıyor, eve koyduğunuz kameraları kontrol ediyor. Evinizi dijitalleştirmeye karar verdiğinizde, Amazon Echo size bir yapay zeka uygulaması olarak, bir nevi kumanda merkezi işlevini sunuyor. Echo ile yapay zeka evinize geliyor. Üstelik kod filan yazmıyorsunuz, makine ile konuşuyorsunuz. Yalnızca makineler makinelerle konuşmuyor; insanlar makinelerle, makineler insanlarla konuşuyor. Ve birbirlerini anlıyorlar.
Akıllı kapı zili startup’ı Ring, geçen hafta unicorn oldu
Etrafta Echo ile uyumlu çalışacak lambalar ve diğer ev gereçleri de var ayrıca. İnsan, bu kitapçıyı dolaşırken, Amazon’un bir kaç gün önce yine ses komutları ile çalışan kapı ziline dayalı ev güvenlik sistemi Ring’i 1,1 Milyar dolara neden satın aldığını daha iyi anlıyor. Yakında herhalde bu kitapçıda diğer elektronik aletlerin yanına Ring uygulamasını da eklerler. Bu arada Ring’in zaten Amazon’un girişim sermayesi fonu Alexa Fund tarafında desteklenen bir startup olduğunu da ekleyeyim. Reklamları bir süredir CNN International’da dönüyordu. Şimdi artık o da bir unicorn oldu.
Tabii bütün bunlara ek olarak, satışa sunulmuş elektronik araç gereç içinde bir de Amazon’un ev eğlence sistemi olan Fire TV var. Bundan böyle devletin ya da özel kanalların televizyon ve radyo yayınlarını kimse izlemek zorunda değil. Siyasetçilerin evimize girmek için artık ilginç olmaları gerekiyor. Zorunlu misafirlik dönemi bitti. Neden? Dinlemek zorunda değiliz de ondan. Belli bir yaş grubu için bildiğimiz radyo ve televizyon yayıncılığı tarihe karışıyor. Bu durumda TRT’ye bandrol filan ödemek de manasız kalıyor elbette.
Bu arada, Fire TV’nin de artık ses komutları ile Alexa üzerinden çalışan versiyonu var. Eskisi gibi kumanda ile uğraşmak artık tarihe karışıyor. Yalnızca ne istediğinizi söylüyorsunuz, Alexa anlıyor.
Hedef kitle, mutena semtlerin sakinleri şimdilik
Böyle baktığımızda, Amazon Bookstore, Amazon’un sanal alemdeki fiziki müşterileri ile iletişim kurabileceği bir kanal işlevi görüyor. Aynı Whole Foods dükkanları gibi. Amazon eskiden büyük süpermarketlerin çevresine yerleştirdiği büyük değişim kutuları vasıtasıyla müşterileri ile iletişim kuruyordu. Bozuk malları geri alıyor, teslimatların bir bölümünü yapıyordu. Artık kendi mağazaları var ve bu mağazaların yeri ve niteliği, şirketin hedef kitlesi ile ilgili bilgi de veriyor.
Whole Foods Amerika ve İngiltere’de mutena semtlerin doğal besin marketi. Bir yerde Whole Foods varsa, o mahalle artık mutenalaşma sürecini tamamlıyor demek. Bu besin zincirinin 473 mağazası da artık Amazon Bookstore gibi bir işlev görüyor. Bir nevi, Whole Foods evlerin dijitalleşmesinde, Amazon’un hedef kitlesini de yansıtıyor. Değişime en açık olabilecek, dijital dünyanın sakini olmaya aday kesim hedefleniyor. Akıllıca yani.
Ben geçen hafta ilk kez sanal kitapçı Amazon’un New York’ta açtığı fiziki kitapçıya uğradım. Doğrusu kitap filan almadım. İlgimi çeken bir kitap bulamadım. Kitap almak için Broadway’deki Strand kesinlikle daha iyi. İnsan orada kendisini cennette gibi hissediyor. Ama hayatımızın nasıl bir Amazonifikasyon süreci içinde olduğunu bir daha idrak ettim. Devletin ceberrutluğundan yakınırken, şimdi bir şirketin hayatımızın her alanına nasıl nüfuz etmekte olduğunu gördüm. Şikayet etmek için söylemiyorum. İyidir ya da kötüdür de demiyorum. Vakıa böyleyken böyle diye anlatıyorum. Bana biraz tüyler ürpertici geliyor doğrusu.
Dijitalizasyonun karanlık yüzünde neler var?
Fabrikalar, işyerleri, tarlalar ve kentleri geçtim, evlerimizdeki dijitalizasyona hazır mısınız? Peki, Faruk Eczacıbaşı’nın “Daha Yeni Başlıyor” da izah ettiği işin karanlık tarafının da farkında mısınız?
İlk olarak, ses komutları ile çalışan yapay zeka sistemine ne istediğinizi söylüyorsunuz ama sizi nereye götüreceği konusunda kontrolünüzün sınırlı olduğunu da vurgulamak lazım. “Günün haberleri nedir?” diye sorduğunuzda, o sizi bildiği bir yere götürüyor. “Hayır, ben haberleri şuradan istiyorum” deyince önce bir bocalıyor. Yine aynı yerden haberlere bağlanıyor. Olmadı “ne istediğini tam anlamıyorum” diyor. Bu aralar istesem de istemesem de New York Borsası’ndan kısa bir özet dinliyorum. İnsan Amazon Echo ile boğuşurken, net nötralizasyonunun ne demek olduğunu ve yapay zekanın nasıl bir tehlike içerdiğini çok daha iyi anlıyor. Ortada bilgilenebileceğiniz üç farklı mecra olsa, teorik açıdan yapay zeka uygulaması birini tamamen yok sayma imkanına sahip.
Ama doğrusu ya, ben asıl, mutfağa girdiğimde, Amazon Echo’nun ekranının birdenbire açılıvermesinden tedirgin oluyorum. Geldiğinizi anlıyor ve hemen devreye giriyor. Evin içinde, dışarıdan bir göz varmış gibi geliyor insana doğrusu. Bu arada, görüntülü telefon konuşması için aletin üzerinde bir kamera olduğunu da ekleyeyim. Tam 1984, yani; George Orwell görse, işte ben de böyle tahayyül etmiştim derdi kesinlikle. Yeni otoriterlik için hoş bir kontrol cihazı esasen.
Mühendislerle sosyal bilimciler arasında daha yoğun bir diyalogun zamanı geldi.
Yeni dünya böyle işte. Buraya, mühendislerin yaratıcı enerjisini tamamen serbest bırakarak geldik. Fena olmadı. Artık kod filan yazmadan cihazlarla konuşarak anlaşabiliyoruz. Bunun bir ilerleme olmadığını söylemek mümkün değil. Ancak doğrusu ben bu noktadan itibaren, mühendislerle sosyal bilimciler arasında daha yoğun bir diyalogun faydalı olabileceğini düşünüyorum. Şimdi bu yeni teknolojilerin nasıl bir kamu düzenlemesine tabi olması gerektiğini tartışacağız. Tek bir şirketin ne kadar veri toplamasının yeterli olacağını konuşacağız. Bir yandan veri olmazsa, çözüm de olmaz diyoruz. Bu haliyle, önerme güzel duruyor. Ancak tek bir şirketin hayatlarımızla ilgili bu kadar çok veriyi kontrolsüz bir biçimde derlemesi ne kadar iyi, ondan emin değilim.