Nevşin Mengü avukat kardeşine gözaltıları yazdı: Arkasında daha büyük resim var!
Gazeteci Nevşin Mengü, geçen günlerde polis olduğunu söyleyen kişilerce darp edilerek boş bir araziye bırakıldığı öne sürülen avukat kardeşi Burak Mengü'nün daha önce de Silivri'deki bir duruşma arasında gözaltına alınarak getirildiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde şiddet gördüğünü yazdı. Polis ise Burak Mengü hakkında 'suç uydurmak'tan işlem yaptı.
DUVAR - Burak Mengü geçen günlerde twitter hesabından polis olduğunu söyleyen sivil kişilerce hiçbir gerekçe ve kimlik gösterilmeden gözaltına alındığını duyurdu. Mengü aynı gün İstanbul Dudullu'da darp edilmiş bir halde boş bir araziye bırakıldığını öne sürdü. Gazeteci Nevşin Mengü, Birgün gazetesindeki köşesinde, kardeşi avukatı Burak Mengü'nün gözaltına alınmasını ele alırken, olayın arkasında daha büyük bir resim olduğunu iddia etti.
Polis ise bu iddialar üzerine yaptığı araştırmanın ardından Burak Mengü hakkında suç uydurmaktan işlem yaparak dosyayı savcılığa gönderdi. Asayiş Şube Gasp Büro tarafından yapılan incelemede, Burak Mengü'nün kaçırıldığını söylediği gün bir müvekkiliyle buluştuğu, Ümraniye'ye gittiği, ardından da saat 19.00 sıralarında aynı kişi tarafından Levent'te bırakıldığının tespit edildiği öne sürüldü. Müvekkil H.K.T ise “Bütün gün beraberdik. Neden öyle bir şikayette bulunmuş anlamadım” dedi. Burak Mengü’nün de şikayetini geri çektiği iddia edildi.
'EMNİYETTE DÖVÜLDÜ, KAN İŞEDİ'
Nevşin Mengü ise bugünkü köşe yazısında, birkaç ay önce de kardeşinin Vatan Emniyet'e götürüldüğünü ve orada da dövüldüğünü yazdı. Mengü, kardeşinin bu olaydan sonra bir süre kan işediğini ve yürüyemediğini ifade etti.
Mengü'nün BirGün'deki yazısı şu şekilde:
"İnsanın kendi başına gelen bir şeyin haberini yazması zor ama kimi detayları aktarmak için gerekli. Zira bu sefer bu yaşanan, sadece benim ve de kardeşimin başına gelen bir şey değil, arkasında daha büyük bir resim var.
'SUÇU, 15 TEMMUZ GECESİNE AİT ADLİ TIP RAPORLARINI İSTEMEK!'
Kardeşim Burak Mengü bir avukat. FETÖ suçlamasıyla yargılanan müvekkilleri var. Kardeşimin hayatında ne Fethullah Gülen’e ait bir konuşmayı dinlemişliği, ne de o gruba ait sohbetlerin birine katılmışlığı var. Milliyetçi çizgide siyasete yatkın ve seküler biri. Müvekkillerinin hepsinin, suçlu ya da suçsuz, adil yargılanma ve kendini savunma hakkı var. Kardeşim Fetöcü değil, bu insanlarla gönül bağı olan birisi de değil. Muhtemelen 'suçu', yaptığı savunmalarda hükümet-FETÖ ilişkisini sorgulamak. 15 Temmuz gecesine ait 'bazı adli tıp raporlarını' ısrarla talep etmek, 15 Temmuz’da hangi yazılı emrin askerlere iletildiğini sorgulamak."
'İSTANBUL EMNİYET'TE AVUKAT ODASINDA DARP'
"Bundan birkaç ay önce, bir grup polis ya da polis olduğunu sanıyoruz diyelim, Burak’ı duruşma arasında, ifadenizi alacağız diyerek Silivri’den aldı; Vatan caddesindeki Emniyet Müdürlüğü’nde bir avukat görüşme odasına götürdü. Avukat görüşme odalarında kamera olmadığını hatırlatmış olayım. O odadan çıktıktan sonra Burak günlerce kan işedi, yürüyemedi. Sorgusuz sualsiz, hakkında bir gözaltı kararı vb. olmadan, bir grup, polis olduğunu sandığımız kişi tarafından darp edildi."
'GALİBA BU SEFER BENİ ÖLDÜRECEKLER'
"Burak, o dönem sessiz kalmayı tercih etti. ‘Olur böyle şeyler geçer, büyütmeyelim’ dedi. Ama bu son olay, yaşananların olup geçecek gibi olmadığını gösterdi. Burak cumartesi öğleden sonra bana 'eve geldiler' diye mesaj attı. Polis mi? diye sordum, 'evet' dedi. Burak’a bir tür rozet gibi bir şey göstermişler. Burası aslında bana sorarsanız ilginç, Burak’ın telefonunu almadılar. Hyundai Accent tipi bir arabaya bindirip yola koyuldular. Burak, davaları nedeniyle gerginliğe alışkın ama bu sefer farklı hissettiğini yazdı bana 'galiba beni öldürecekler bu sefer' diye mesaj attı. Ben hep Burak’ı sakinleştirmeye çalıştım. 'Vatan’a gitmiyoruz ikinci köprüden geçtik' deyince, hemen tweet atmamız gerektiğini söyledim. Olay sosyal medyaya taşınınca siyasilerin haberi oldu, milletvekilleri araya girdi, İstanbul Emniyet Müdürü’ne ulaşıldı. O sırada Burak bana mesaj attı 'tartakladılar attılar' diye. Dudullu civarlarında bırakmışlar. Sırtına kemerle birkaç kez vurmuşlar."
'EMNİYET GÖZALTI KARARI OLMADIĞINI SÖYLEDİ'
"Olay duyuldukça büyüdü, bana sorarsanız iyi ki de büyüdü. Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun, beni de bizzat aradı, Burak hakkında bir gözaltı kararı olmadığını, bu kişilerin polis olamayacağını, belki de para koparmak peşinde olan bir grup olabileceğini söyledi. Burak’ın Gayrettepe’ye gelip şikâyetçi olmasının en doğrusu olduğunu söyledi. Burak, Tuna’nın dediği gibi yaptı.
'İSTANBUL'U ADIM ADIM TAKİP EDEN KAMERALAR BURAK'I ALAN ARACI BULAMADI!'
Burak’ı 'almaya gelen' üç kişinin Burak’ı aldığı yerde UKOME kamerasının çalışmadığı ortaya çıktı. Bırakıldığı yer UKOME kameralarının kör noktasına denk gelmiş. Burak’ı alan araç, İstanbul’u adım adım takip edebilen kameralarda bulunamadı. Buna rağmen Burak ifadesini verdi, şikâyetçi oldu.
Önemli mi diye sorsanız, şu anda benim için hiç değil. Kardeşim şu anda sağ ve belki bu olay bir çetenin şimdi olmasa da ileride ortaya çıkmasına vesile olacak.
Burak sonuçta bir avukat, hem de ceza avukatı, nasıl uyduruk bir rozete kandı anlamadım, onu sordum. 'evet o rozet tipi şeyler her yerde satılıyor biliyorum ama inan 'Polisim, hakkınızda gözaltı kararı var' diyen üç kişi gelince herkes tıpış tıpış o arabaya biner' dedi. Ve bir de şöyle bir detayı anlattı. Normalde, polise gözaltı kararını tebliğ eden belgeyi sorma hakkınız var, ancak uygulamada hızlı olsun diye polis belgeyi yanında taşımayabiliyor ve size karakolda ibraz edebileceğini söylüyor. Burak ‘yine öyle olduğunu düşündüm’ dedi.
'KİME GÜVENİYORLAR'
Benim aklıma gelen pek çok soru var, bu kadar kendine güvenen, gündüz gözüyle İstanbul’un merkezinden, hiçbir şeyden çekinmeden, bir avukatı alabilenler kimler? Bu kişiler sağda solda kendilerini polis olarak tanıtabilme, insanları darp etme cesaretini nasıl bulabiliyor? Bu kişiler polis içinde belli kişilere veya odaklara mı güveniyor?
İlk olayda Burak’ı Vatan Emniyet’te darp eden polis -ya da her neyselerse- kişiler kimler? Hükümetin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu çetelere ilişkin bilgisi var mı? Var ise bir önlem almayı düşünmüyor mu?"