'Aşıyı domuz kanı var diye reddediyorlar!'
Aşıyı reddedenlerin sayısının 2017 yılında 23 bine ulaşması sonrası aşı tartışması yeniden gündeme geldi. Prof. Dr. Nilay Etiler, bir kesimin 'alüminyum', bir kesimin de 'domuz kanı var' gibi nedenlerle aşıyı reddettiğini belirterek Sağlık Bakanlığı'nın çözüm geliştirmesini talep etti.
ANKARA - Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'ın Hürriyet'ten Meltem Özgenç'e verdiği demeçte ebeveynler arasında aşı reddininin yüksek oranda artış göstererek 2017 yılında 23 bine ulaştığını hatırlatmasının ardından aşı ile ilgili tartışmaları yeniden gündeme geldi.
Halk sağlığı alanında çalışan doktorlara göre bireysel tercih gibi görünen aşı ebeveynler tarafından tercih edilmediğinde toplum sağlığını tehdit eder hale geliyor. Kocaeli Üniversitesi'ndeki görevinden ihraç edilen barış bildirisi imzacısı Prof. Dr. Nilay Etiler ile Türkiye'deki aşı reddinin son dönemdeki artışı üzerine konuştuk.
'BİR GRUP ALÜMİNYUM BİR GRUP DA DOMUZ KANI VAR DİYE REDDEDİYOR'
Yıllarca Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı bölümünde çalışan Prof. Dr. Nilay Etiler mesleğe başladığı ilk yıllarda insanların aşıyı 'kısır yaptığı' gibi gerekçelerle reddettiğini söyledi. Son dönemde aşı reddine dair iki dinamiğin etkili olduğunu aktaran Etiler'e göre, bir kesim aşıların içerisinde alüminyum olduğunu düşünüp sağlıklı yaşam için reddederken, bir kesim de daha muhafazakar bir bakış açısıyla aşıların içerisinde domuz kanı olduğu söylentisine inanıp çocuklarına aşı yaptırmak istemiyor.
Etiler, aşı reddinin artışına neden olan bir diğer nedenin sağlık politikalarındaki dönüşümden kaynaklı olduğunu belirterek şunları söyledi; "Son dönemde Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenen sülük ve hacamat gibi geleneksel yöntemlerin uygulandığı tedavi yöntemleri yaygınlaşmış durumda. Toplumda modern sağlık hizmetlerinin sorgulandığı, gereksiz olduğu kanısına hizmet eden uygulamalar var. Aşırı karşıtlığı bu genel atmosferin sonucunda ortaya çıkıyor. Sağlık Bakanlığı sorumluluk alarak 'aşı çocuklar hasta olmadan önleyen mucizevi bir buluştur' diyebilir. Bakanlığın konuyla ilgili internet sitesinde yalnızca 'aşı yaptırın' gibi bir uyarı mevcut. Çalışmalarını arttırarak insanların kafalarındaki karışıklıkları giderecek söylemler üretebilirler. Bakanlığın yapmadığı bu çağrıyı bizler üstleniyoruz."
'AŞI YAPTIRILMAMASI TOPLUMA YAPILAN BİR KÖTÜLÜKTÜR'
Ailelerin "aşı yaptırmama özgürlüğü" olduğunu kabul eden bir Anayasa Mahkemesi kararı bulunuyor. Eğer aileler çocuklarına aşı yaptırmak istemezse sağlık çalışanları bir form dolduruyor. Formun ardından süreci takip edenin Sağlık Bakanlığı olmadığını konuyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın ilgilendiğini aktaran Etiler şöyle devam etti;
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na giden aşının reddedildiğine dair forumlar çocuklara yapılan istismar ile aşı yapılmamasını aynı kategoride değerlendiriyor. Söz konusu olay mahkemeye intikal edince mahkemeler istismardan farklı değerlendirerek ceza kararı vermiyorlar. Aşı yaptırılmaması yalnızca çocuğa değil aynı zamanda topluma da yapılan bir kötülüktür. Aşı yaptırmak toplumun korunmasını yani dolaylı olarak o toplumda yaşayan çocuğun korunmasını içeriyor. Aşı red formu neden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bildiriliyor biz bunu anlamış değiliz."
'KAMU SAĞLIĞINI TEHDİT ETMEKTEN CEZASI OLMALI'
2017 yılında aşının reddedilme sayısının 23 bine gelmesinin salgın tehdidi yarattığını söyleyen Etiler aşı yapan sağlık görevlilerine performans kriteri getirildiğini, eğer belli bir orana ulaşamazlarsa maaşlarından kesintiler yapıldığını aktardı. Bakanlığın tedbirlerinin bu tarz uygulamalarla değil güçlü mesajlarla yaygınlaştırması gerektiğini belirten Etiler şu ifadeleri kullandı;
"Umumi Hıfzısıhha Kanunu 1930'lu yıllarda hazırlandı. O dönem aşı zorunluluğu getiren hastalık türleri daha azdı. Artan hastalıklarla birlikte bu kanunda yer alan zorunlu hastalıklara dair aşı zorunluluğu ilgili maddeye eklenmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı burada devreye girerek güncellenmesini talep edebilir. Şu an aşı yaptırmamanın cezai yaptırımı yok ama bana kalırsa kamu sağlığını tehdit etmekten TCK'ya madde eklenmeli ve cezai işlemler yapılmalıdır."
'BİLİMİN IŞIĞINDA ORTAYA ÇIKAN HİZMETLERİ SAVUNMAKLA GÖREVLİYİZ'
Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak aşılandırma çalışmaları için birçok çalışma ürettiklerini insanlara anlattıklarını söyleyen Etiler sözlerini şöyle sonlandırdı; "Bir şeyi kaybetmeden kıymeti bilinmez. İnsan da sağlığını kaybedince kıymetini bilir. İnsanlar aşı olunca hasta olmuyor ve bu mucizenin kıymetini anlamıyorlar. Aşıdan sonra ortaya çıkan ateş gibi bir takım belirtiler aşının etkisiyle ilgilidir. Bunlar aşıyı kötülemek için bir neden değildir. Hekimler olarak bizler bilimin ışığında ortaya çıkan sağlık hizmetlerini savunmakla görevliyiz. İnsanların o öyle demiş bu böyle demiş gibi söylemlere aldanmaması gerekiyor. Aşı denilen ürünler normal bir ilaca göre çok daha sıkı araştırmalardan geçer. Ancak o zaman topluma uygulanır."
'AŞI KARŞITLIĞI BİLİM KARŞITLIĞIDIR'
Ankara Tabip Odası (ATO) da yeniden gündeme gelen aşı tartışmasına sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla katıldı. ATO'nun konuyla ilgili mesajı ise şu şekilde; "Çocuğuna karşı yükümlülükleri olduğunu kabul etmek yerine onu mülkü olarak gören, çocuk haklarından ve 'çocuğun yüksek yararı'ndan bihaber ailelerin 'aşı yaptırmama özgürlüğü' olduğunu kabul etmiş bir Anayasa Mahkemesi kararı var ne yazık ki. Sizin çocuğunuz aşılanmadığı için başkasının çocuğu hastalanabiliyorsa bağışıklamanın bireysel tasarruflarla, kişi hak ve özgürlükleri bağlamında ele alınabilecek bir konu olmayacağı aşikar. Aşı karşıtlığı bilim karşıtlığıdır, saf bir gericilik ve bencilliktir."