Alpullu Şeker Fabrikası İşçileri: Türkiye toplumunu zehirleyecekler!

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için başlatılan süreçten sonra, Alpullu Şeker Fabrikası'nda çalışan işçilerle konuştuk. Fabrikanın zarar etmediğini, ettirildiğini söyleyen işçiler, özelleştirme sonrası kullanılacak nişasta bazlı şekerle birlikte Türkiye halkının zehir yiyeceği, kanser vakalarının ve obezitenin artacağı görüşündeler. İşçiler "Ortak geleceğimiz için bu fabrikalar satılmamalı" diyorlar.

Google Haberlere Abone ol

BABAESKİ - Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait 14 şeker fabrikasının özelleştirilme süreci başladı. Özelleştirmeye muhalefet tepki gösterirken işçiler ve sendikalar, özelleştirmenin Türkiye’nin kendi kararının olmadığı düşüncesinde. Sendikalar ve işçilerin başka bir düşüncesi daha var: “Savaşlar artık tankla topla yapılmıyor. Gıdasız bırakılmak da bir savaş. Türkiye toplumunu nişasta bazlı şekerle zehirleyecekler.”

SÜREÇ NASIL BAŞLADI?

Kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesi en son 2011’de gündeme gelmiş ancak ihaleler dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından iptal edilmişti. Ancak geçtiğimiz haftalarda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait 14 fabrikanın özelleştirmesi için ihale sürecini tekrar başlattı. Peki, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi neden tekrar gündeme geldi? Fabrika işçileri, şeker pancarı üreticileri, sendikalar bu sorunun yanıtını arıyor. Gündemde şu an özelleştirilecek şeker fabrikaları arasında Çorum, Bor, Kırşehir, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Turhal, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş tesisleri bulunuyor. Nişasta bazlı şekerlere uygulanan kotaların arttırılması, şeker pancarına kota uygulaması ise yaşanan süreçleri günümüze kadar körükledi.

Alpullu Şeker Fabrikası

‘BİZİ ZEHİRLEYECEKLER’

Kırklareli’nin Babaeski ilçesine bağlı Alpullu kasabasında bulunan Alpullu Şeker Fabrikası da özelleştirilme süreci başlatılan şeker fabrikaları arasında yer alıyor. Alpullu Şeker Fabrikası, Cumhuriyet döneminin ilk şeker fabrikası özelliğini taşıyor. Şu an 180’e yakın işçi bu fabrikada çalışıyor. Bu işçilerden biri de 32 yıldır burada çalışan Makbule Ece. Ece, her sabah erkenden buraya gelirken fabrikanın özelleştirilebileceği ihtimalini düşündüğünü söylüyor. Ece, özelleştirme cümlesini duyduktan sonra verdiği ilk tepkiyi şöyle anlatıyor:

“Ailemi, çocuklarımı, çocuklarımızın geleceğini düşündüm. En önemlisi de Türkiye’yi düşündüm. Çünkü bizi zehirleyecekler. Hükümet şu an ne yapmaya çalışıyor? Bugün Alpullu’nun ayakta durmasının sebebi bu fabrikadır. Şeker Fabrikası’nın kurulmasıyla burası insanlar için ekmek kapısı oldu. Çiftçisi, esnafı, çalışanı burayı bir gelecek olarak görüyor. Burası özelleşirse işsiz kalacağım diye düşünmüyorum. Ben zaten emekli olmuşum ama sadece kendimi düşünemem. Bizim çocuklarımız var, halkın sağlığı var. Bunları görmek gerekiyor. Ben hayatımı kurtardım. O zaman fabrikalardan bana ne mi demem gerekiyor? 32 yıl boyunca buraya her geldiğimde ailemi, Türkiye’de yaşayan insanları düşünüyorum. Bizler burada önemli bir iş yapıyoruz. İnsanların bu kadar küçük ölçekli düşünmemeleri gerekiyor. Özelleştirilecek fabrikalar arasında Alpullu Şeker Fabrikası’nı görünce Alpullu’nun, çiftçinin ve çocuklarımızın geleceğinin yok olduğunu gördüm.”

Makbule Ece

‘İNSANLARIN KANSER OLMAMASI İÇİN ÇALIŞTIK’

Ece, özelleştirme kararının AK Parti iktidarının kararı olmadığını söylüyor. Peki bu karar kimin, özelleştirme kararı neden alındı? Ece bu sorulara yanıt verirken şöyle devam ediyor:

“Türkiye milletinin geleceğini düşünmüyorlar. Türkiye halkı, ana muhalefet, herkes bu özelleştirmeye karşı. Peki neden ısrarla bunu özelleştirmeyi düşünüyorlar. Bu karar dünya şirketlerinin kararı. Bizi böyle yok etmeye çalışıyorlar. Bundan geri adım atılması için tüm Türkiye halkı ayağa mı kalkmalı? Çiftçisiyle, esnafıyla, yaşlısıyla, öğrencisiyle daha fazla ses çıkartmamız gerekiyor. Atılacak bu gibi adımların sonu yok. Diyorlar ki burayı alacak kişi 5 yıl çalıştıracak… Peki 5 yıl sonra ne olacak? Her şey bu kadar basit olmamalı. İnsanların da bunu ciddiye almaları gerekiyor. Bizi nişasta bazlı şeker diye bir zehirle karşı karşıya bırakacaklar. İnsanlar farkında değil. Bir an önce uyanmaları gerekiyor. İnsanlar Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) ne olduğunu öğrenmek için biraz araştırsınlar. Buraya gelene kadar elimizden geleni yaptık. Kanseri de engelledik. Kanser olayı neden bu kadar artı? Onkoloji hastaneleri neden arttı? İşte bunların cevabı bu fabrikalarda. İnsanların kanser olmaması için de çalıştık. Herkes duyarlı olsun. Lütfen gerçekleri görsünler. Ben de hükümete sormak istiyorum bizi neden zehirlemek istiyorsunuz?”

‘BURASI SADECE BENİM DEĞİL TÜRKİYE’NİN GELECEK KAPISI’

Alpullu Şeker Fabrikası’nda çalışan başka biri isim ise Volkan Yavaş. 20 yıldır burada çalışan Yavaş, “Ben şekerim erbabıyım” diyor. Fabrika için “Burası bizim geleceğimiz ama en önemlisi de Türkiye’nin geleceği" diyen Yavaş şöyle devam ediyor:

“Biz burada niye bu kadar mücadele ediyoruz? İnsanların zehir yemesini istemiyorum. 20 senedir bu fabrikaya gelirken evime gelir gibi iş başı yapıyorum. Burası sadece benim değil Türkiye’nin gelecek kapısı. Burası özelleştirilirse en fazla 1 yıl çalışırız. Sonra bizi de işten çıkartırlar, fabrikalarımızı da kapatırlar. Ben fabrikamı bırakamam. Fabrikamız zarar etmesin diye olması gerekenden daha fazla çalıştım. Biz zarar etmiyoruz. Eğer zarar ediyorsak şeker pancarı kotası kaldırılsın. Bunun çözümü özelleştirme değil. Burayı kapattıktan sonra bizleri zehirleyecekler. Bu Türkiye’nin aklı değil. Dünya güçleri Türkiye’yi NBŞ’yle zehirlemeye çalışacak. Herkes obezleşecek. Burayı satmasınlar. Türkiye’deki şeker fabrikalarına sahip çıkılsın.”

'ŞEKER FABRİKALARI ZARAR ETMİYOR, ETTİRİLİYOR'

İşçiler şeker fabrikaları için söylenilen, ‘zarar ediyor’ söylemlerine tepki gösteriyor. İşçilere göre şeker fabrikaları zarar etmiyor, ettiriliyor. Peki şeker fabrikası nasıl zarar ettiriliyor? 30 yıldır burada çalışan 48 yaşındaki Önder Gülmez ise bu soruya şöyle cevap veriyor:

“Refah-Yol döneminde şeker sanayi o zaman da zarar ediliyor deniliyordu. Ama kâr, zarar toplandı şeker sanayinin zarar etmediği ortaya çıktı. Şimdi niye zarar ediyor? Bunun sebebi şeker fabrikaları değil. 25 şeker fabrikasının tamamının kârlarını ve zarar eden fabrikaların oranını toplarsak ortada zarar diye bir şey kalmayacak. Örneğin Alpullu’nun zarar ettiğini araştırsalar Alpullu’nun zarar etmediği ortaya çıkacak. İlk başlarda zarar etti. Ama bunun nedenleri var. Çiftçi küstürüldü, pancar ekilmedi zarar ettik. Şeker bazı politikalardan dolayı zor günler geçirdi. Tansu Çiller döneminden sonra şekerde kısıtlamalar oldu. İşte bunların nedenlerini araştırsınlar.”

Önder Gülmez

‘ISRARLA BAŞARISIZ OLUNAN BİR YOLDA YÜRÜYORLAR…’

Bütün bu olumsuzluklara rağmen hiçbir şekilde işinden ümidini kesmediğini belirten Gülmez, daha önceki özelleştirmeleri örnek vererek; “Israrla başarısız olunan bir yolda yürüyorlar” diyor:

“Şeker fabrikalarının özelleşmesiyle bir yere varılamaz. Özelleştirilme her alanda denendi. Her alanda da özelleştirilme başarısızlıkla sonuçlandı. Bu inat niye? Yıllarca AK Parti’ye oy verdim. Ama şu an yaptıklarına anlam veremiyorum. Bizim söylediklerimizin hiç mi önemi yok? AK Parti’ye oy verdim diye artık yanlışlarına onay verecek değilim. Hükümet bu durumu sadece muhalefetin eleştirdiğini düşünüyor. Bunu eleştiren halk. İşte bunu bilmeleri gerekiyor. Çiftçi, esnaf, burada çalışanlar özelleştirmeye karşı. Bunlar muhalefet değil. Devlet olarak bunun formülü bulunmalı. Bir de bunun istihdam yönü var. Eminim ki bu fabrikalar özelleştirmenin ardından kapanacak. Buradan ekmek yiyenler var. NBŞ'den bahsediyorlar. Bunun zararlı olduğunu dünya alem biliyor. Kanser tetiklediğini biliyoruz. Bunun konuşulması bile saçmalık. Şeker vatandır satılamaz. Şeker satılmamalı. Benim için şeker ve şeker fabrikaları vatan demek. Türkiye’deki bütün yurttaşlar için de bunun böyle olduğunu düşünüyorum.”

‘BURAYI BİZ AYAKTA TUTMAYA ÇALIŞTIK’

Burada çalışan başka bir isim ise 56 yaşındaki Mustafa Şahin. 28 yıldır şeker fabrikasında çalışan Şahin, devletin şeker fabrikalarına önem vermediğini söylerken Alpullu Şeker Fabrikası için, “Burayı yıllarca biz ayakta tutmaya çalıştık” diyor ve ekliyor:

“Bu fabrikalara hiçbir yatırım yapılmadı. Bunu 28 yıldır görüyorum. Şu an 40 yıllık makinelerle içeride revizyon yapıyoruz. Eskiden 9 saat çalışırdık. Şimdi 12 saat çalıştığımız oluyor işler yetişsin diye. Bu özveriyle burası bugüne geldi. Burayı ayakta tutmanın sözünü verdik. Eski makineleri onararak burayı geliştirdik. Yatırım yok, eleman yok, bizi dinleyen yok. Sonra neden burası zarar ediyor. Bu söylediklerimi önce bir araştırdılar mı, buna çözüm bulmak için çalıştılar mı? Burası Atatürk’ün bize bırakmış olduğu bir miras. Bu mirası bizden alamazlar. Özelleştirme lafını duyduğumda izinliyidim. Ordu’ya gitmiştim. Hemen fabrikama geldim. Sanki bir çocuğumu benden alacaklar gibi oldum. Eğer burası özelleşirse bir parçamı, ülkemin mirasını burada bırakıp gitmiş olacağım. Şeker ailesi bir bütündür. Burada emekli olmayı bekleyen 45’e yakın arkadaşımız da var. Bunlar nereye gidecek? Şu an çok büyük karamsarlık içerisindeyim. Acaba satılacak mı, satılırsa ne olur, satılırsa NBŞ’nin etkinliği ne olur? Aklımda birçok soru var. Bizim bu kadar bağırmamızın bir önemi yok gibi. Eğer bu kadar ses çıkarmamıza rağmen sesimize kulak verilmezse bu ülke kaybeder.”

Mustafa Şahin

Peki şeker fabrikaları özelleşirse ne olur? Şahin bu soruya; “İnsanlara zehir verecekler. Amerika şirketleri buraları ele geçirecek” yanıtını veriyor:

“Örneğin Trakya Üniversitesi’nde önceden çok küçük bir onkoloji bölümü vardı. Şimdi çok büyük bir onkoloji bölümü açıldı. Neden? Bunun nedenlerini göremeyecek kadar gözleri görmüyor mu? Bunlar birer işaret. Halk uyanmıyor. Kansere mahkum bırakılacağız. Bu fabrikalar Türkiye’dir. Türkiye’nin geleceği, çocuklarımızın, torunlarımızın mirasıdır. Mirasımızı kimseye satmayalım. Bu fabrikalar devam etmeli. Nişansta bazlı şekere son verilmeli. Pancar kotası kaldırılmalı.”

FABRİKALAR KADINLAR İÇİN DE HAYATİ ÖNEME SAHİP

Alpullu’da şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi için bir aydır kampanyalar düzenleniyor. En son geçtiğimiz hafta 20 bin kişiyle ‘şeker fabrikaları kapatılmasın’ mitingi yapıldı. Kasaba, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in buraya gelmesini bekliyor. Fabrikaların kapatılmaması için neredeyse ev ev gezen Lüleburgaz Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Aysel Tan, fabrikaların kadınlar için de hayati bir önem taşıdığını aktarıyor. Çünkü Alpullu’daki kadınlar hem fabrikada hem de tarlada çalışıyor. Eğer fabrikalar özelleşirse kadınların da çalışma olanakları azalacak.

Tan, “Bu fabrika buradaki kadınlar için bir umut. Kadınlar özellikle nişasta bazlı şekerin zararlarını biliyor. Nişasta bazlı şekerin beyinde bıraktığı hasar kadar, kısırlığa da etki ettiğini biliyoruz. Biz kadınlar olarak burada bir farkındalık yaratmak için çalıştık. Daha güzeli ve daha doğalı varken neden böyle bir tercih yapılsın? Biz kadınlar NBŞ’ye karşı olmak için çıktık yola ama sadece bu değil. Pancar çok yönlü bir şey. Trakya’da ekonominin başını çekiyor” dedikten sonra şöyle devam ediyor:

“Buradaki pancar bir kültürü de yansıtıyor. Örneğin konuştuğum bir kadın şöyle demişti: ‘Biz abimi pancardan sonra evlendirdik.’ Buradaki evlilikler pancarın getirdiği parayla olurdu. Kadınlar, bütün aileler pancarda çalışırdı. Çünkü çapasından ekim işlerine kadar ailenin tüm fertlerine burada iş çıkıyor. Pancar çok ciddi bir gelir olmanın dışında bir gelenek. Özelleşme bir kültürün yok edilmesinin başlangıcı olacak. Ben 10 yaşındayken şeker fabrikasının gazinosunda konsere gittim, keman çaldım. Henüz küçük yaşlarda pancarla birlikte bir kültür yaşanıyor. Pancar Trakya’da sosyal yaşama yön verir. Biz ulaşabildiğimiz yerlere ulaştık. Pancarı anlattık. Buranın önemini anlattık. Burada direnmesi gereken kadınlardır.”

Aysel Tan

‘ONLAR KENDİLERİNİ ZEHİRDEN KORUYABİLECEK AMA YA BİZ…’

Diğer çalışanlar gibi Tan da özelleşmenin ardından nişasta bazlı şeker üretiminin ve tüketiminin artacağı düşüncesinde. Tan, nişasta bazlı şekerle birlikte toplumda büyük sağlık sorunlarının artacağını söylüyor ve bunun bilinçli yapıldığını öner sürüyor. Peki neden bilinçli yapılsın? Sadece toplum mu zehirlenecek? Tan bu sorulara şöyle yanıt veriyor:

“Bizleri zehirleyecek olanlar kendilerini koruyabilecek. Ama bizim hiçbir şeyimiz yok. Ne paramız ne de gücümüz… Biz zamanında çok büyük hatalar yaptık. Tekelde, devlet demir yollarında hiçbir yerde direnmedik. Ama burada direnmemiz gerekiyor. Direkt sağlığımız söz konusu. Alpullu Şeker Fabrikası’nın, şeker pancarının anı olmasına izin vermeyelim. Bizler ilk başta kendi tohumumuzdan vazgeçerek bu süreci başlattık. Gıda anlamında artık dışa bağımlıyız. Bu demektir ki başımıza bir şey gelse ya da bir savaş olsa açlıktan öleceğiz. Bu gıdaları elimizde tutmamız lazım. Artık savaşlar tankla, tüfekle olmuyor. Gıdalar yok olursa savaş olur. Bol keseden harcama yapıyoruz. Suyumuzu, şekerimizi kesiyoruz. Geri dönüşü olmayan bir yoldayız. Kendi kendini doyuran bir ülkeyken, kendi öz gücüyle ayakta kalmayı başaran bir ülkeyken niye bu konularda dışarıya bağımlıyız? Her gün ‘yerli ve milliyim’ diyenler yerli ve milli değerlerimizi satmakta bir önder haline geldi. Şeker fabrikalarının satılması demek halkın satılması demek. Benim başka bir korkum var: Milli Eğitim Bakanlığı da özelleşebilir. Sağlık özelleşiyor, haberleşme hakkımız özelleşiyor. 'Milli ve yerli' diyerek memleket satılıyor.”

Şeker pancarında kota uygulamasının kaldırılması gerektiğini belirten Tan son olarak şöyle devam ediyor: “Artık nişasta bazlı şekerden bahsediliyor. NBŞ’ye kota getirilecek deniliyor. Bu hiç inandırıcı değil. Kota uygulansa bile burada sağlıktan bahsediliyor. Kota önemli değil, sağlık sorunu yaratırken hele. Kızım evlenecek ama torunum olacak diye korkuyorum. Çünkü neyle beslenecek onu bilmiyorum. Ben çocuklarımı şeker pancarıyla büyüttüm. Ama torunumu neyle büyüteceğim? Hangi çocuk mamasında NBŞ yok? Özellikle burada kadınlara seslenmek istiyorum: Şeker fabrikalarının satılmaması için elimizden geleni yapalım.”

‘KÖYLER BOŞALIYOR ARTIK’

Şeker pancarına getirilen kota, şeker fabrikalarının özelleştirilme konusu ve Türkiye’nin tarım alanında giderek dışa bağımlı bir ülke haline gelmesi… DİSK Gıda İş Trakya Bölge Temsilcisi Cengiz Atlı da “Köyler boşalıyor artık” derken bu gidişle tamamıyla Türkiye’nin dışa bağımlı bir ülke haline geleceğini ifade ediyor:

“İlk başlarda şeker fabrikaları bilinçli bir şekilde zarar ettirildi. Şeker pancarına kota uygulaması getirildi. Bunların hepsi birer neden. Buradaki fabrikalar bu yüzden şeker üretemedi. Zarar sadece rakamlarla ölçülemez. Şeker hem kuruluşu itibarıyla, yarattığı artı değerlerle ve insan sağlığına etkisiyle ölçülür. Burada maddiyatın dışında da bir kazanım var. Alpullu şeker fabrikası başlı başına bir tarım ekonomisi. İsrail’e bağımlı hale geliyoruz. Alpullu Şeker Fabrikası da özelleştiği zaman 'yerli ve milli' dedikleri hiçbir şey kalmayacak. Büyük şirketler hakimiyetini sağlıyor. Önceki özelleştirmelerde olduğu gibi burada da tepkiler var. Biz geri adım atılacağını düşünüyoruz. Bugün Trakya’da bu fabrikanın ne amaçla satıldığının herkes farkında. İnsanların sağlığını bozmak pahasına böyle bir adım atmak istiyorlar. İsrail kendi toprakları olmamasına rağmen Türkiye’deki toprakları kullanarak tohum üretiyor. GDO’lu ürünler dayatılıyor. Bunun kontrolünü de yapamadık. Türkiye toplumu bunlardan habersiz değil.”

Cengiz Atlı

‘KENDİMİZE ACIMIYORSAK ÇOCUKLARIMIZA ACIYALIM!’

Atlı, bütün bunların dışında işsizliğin artacağını aktarırken özelleştirmedeki amacın ekonomik çıkarlar olduğunu söylüyor. Atlı son olarak şunları anlattı:

“Kendimize acımıyorsak çocuklarımıza acıyalım. Çok can alıcı bir sorunla karşı karşıyayız. Canımızı almak için ortaya çıkan bir sorun var. Nişasta bazlı şeker çocuklarımızın canını almak için acımasızca piyasaya sürülen bir şey. Buna karşı çıkmak zorundayız. Karşı çıkmazsak bunun tahribatının sonuçları çok ağır olacak. Kendimize acımıyorsak çocuklarımıza acımalıyız. Elde edilen istihdam da yok edilecek. Pancar ekimi kampanyası başladığında fabrikalar çalışmaya başladı, çiftçiler, köylerdeki insanlar çalışmaya başladı. Bu uygulamalarla tarım yok edilecek. Özelleştirmeyi yapmak isteyenlerin düşünceleri farklı. Kendi ekonomik çıkarları bunu en fazla tetikleyen etken. Bu durum sadece AK Parti meselesi değil. Amerika’ya bağlı olan bütün hükümetlerin günahları var. Ama öldürücü darbeyi bu hükümet vurdu. Buradaki çiftçiyi, köylüyü soğuttular. İnsanlar bu tahribatı yaşadı. Burada 4 yıl fabrika çalışmadı. Şeker pancarı ektirmediler. Bu 4 yıl içerisinde hayvancılık düştü. İnsanlara, ‘işçiler yatıyor’ düşüncesi empoze ettirildi. Bu işçinin suçu değil. Sadece Alpullu değil tarımdan geçimini sağlayan çiftçiler, köylüler ve bütün çocuklarını düşünen aileler herkesin birlik olması gerekir.”

NİŞASTA BAZLI ŞEKER NEDİR?

Nişasta bazlı şeker, nişastanın bir tür kimyasal reaksiyon ile parçalanması sonucu glukoza, glikozun da fruktoza dönüşmesi sonucu oluşturuluyor. Nişasta bazlı şeker yabancı kaynaklarda "yüksek fruktozlu mısır şurubu" olarak adlandırılıyor. Dünyada birçok ülkede yüksek fruktozlu mısır şurubu olarak adlandırılan nişasta bazlı şeker belirli dozlarda kullanılmaktadır. Yüksek fruktoz demek yüksek oranda meyve şekeri demek. Nişasta bazlı şekerin neden olduğu hastalıklar: Kolesterol artımı, diyabet, yüksek tansiyon, kanser, kalp hastalığı… (DUVAR)