Kürt sorunu ve tecrit sempozyumda tartışıldı
İstanbul'da 'Kürt Sorunu ve Tecridin Hukuk Politiği' başlığı ile düzenlenen sempozyumda PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve OHAL ile Türkiye cezaevlerindeki uygulamaları değerlendirdi.
DUVAR - Hukukçular, PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve OHAL ile Türkiye'deki cezaevlerinin geldiği durumu tartıştı. 'Kürt Sorunu ve Tecridin Hukuk Politiği' adlı sempozyumda konuşan hukukçular Öcalan'ın kaldığı İmrali Cezaevi'nin Ceza İnfaz Kurumu yasalarına uymadığını belirterek kapatılması gerektiğini söyledi.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde bulunan Öcalan, 27 Temmuz 2011’den beri avukatları ile 5 Nisan 2015'den beri de İmralı Heyeti üyeleri ile görüştürülmüyor. Bu uygulamalara dikkat çekmek için Öcalan’ı avukatlığını yürüten Asrın Hukuk Bürosu tarafından bugün düzenlenen “Kürt Sorunu ve Tecridin Hukuk Politiği” sempozyumu, avukatlar ve siyasetçilerin katılımı ile Elit World Otel’de gerçekleştirildi.
'İMRALI TECRİDİ GÜÇLÜ BİR TEPKİ ALMADI'
Sempozyumda konuşan İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, yasalara göre Türkiye'nin Abdullah Öcalan'ın tahliye olacağı tarihi açıklaması gerektiğini söyledi. Türkdoğan, "İmralı hapishanesinin kapatılması gerekiyor. Bilmediğimiz uluslararası sözleşmeler varsa hükümetin bunu açıklaması lazım. İkinci bir konu kamerayla izleme. Şu an Türkiye'deki bütün hapishanelerde bu yaygınlaştı. Burada keyfiliğin altını çizmek gerekiyor. İmralı hapishanesindeki tecrit güçlü bir tepki almadı. Bu nasıl bir hapishane kimse bilmiyor. Türkiye'deki cezaevlerinde tecrit anlamında mutlak bir tecrit vardı ama şimdi daha da yaygınlaştı. Bir başka durum ise kısıtlamalar. Avukatla görüş süresinin kısıtlanması, telefon hakkından mahrum bırakılma, ziyaretçi yasağı, gazete, dergi gibi iletişim araçlarının yasaklanması zamanla yaygınlaştı. Burada da keyfi bir yönetim anlayışı var" diye konuştu.
'TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ NEDEN HAREKETE GEÇMİYOR?"
OHAL sürecinde avukatların müvekkilleriyle görüştürülmediğini belirten Türkdoğan, Türkiye Barolar Birliği'ni de eleştirdi. "Barolar birliği neden harekete geçmiyor?" diye soran Türkdoğan şöyle devam etti: "Bir insan mutlak tecrit altına alınamaz. Bu insan onuruna aykırı. İnsan onuruna aykırılık Türkiye'de yaygınlaştı. Tek tip örneği tamamen insan onuruna aykırı bir düzenlemeydi. Buna izin verilmemesi gerekir. İnsan onurunu hatırlatmak gerekiyor. En son bize ifade edilen sayı şu anda 230 bini aşkın tutuklu ve hükümlü var. AKP iktidara geldiğinde bu sayı çok daha azdı. Bir ülkeyi yönetenler nasıl bu hale geldi? Toplumun çok az bir kesimi buna tepki gösteriyor. Keyfi yönetimin yaygınlaşmasında duyarsızlığın katkısı çok fazla. Türkiye'deki hastanelerde çok sık işkence ve kötü muamele iddialarını duyuyoruz. İmralı hapishanesinin mutlaka kapatılması gerektiğini tekrarlıyorum."
'İMRALI'DA HUKUK BELGELERİ AYAKLAR ALTINA ALINDI'
Türkdoğan'ın ardından hukukçu Ercan Kanar konuştu. Öcalan'a yönelik tecrit için 'düşmanla savaş hukuku' benzetmesini yapan Kanar şunları söyledi: "Sayın Öcalan'ın Suriye'den çıktığı andan bugüne kadar uluslararası hukukun ihlal edildiği işlemler yapıldı. Kenya'da korsan yöntemlerle kaçırıldı. Daha sonra İmralı bir tecrit laboratuvarı olarak kullanıldı. Cezaevlerinde reform 2. Dünya Savaşı'ndan sonra başladı. İşkence ve zalimane uygulamaların önlenmesi önemli. İmralı'da bütün bunlar ayaklar altına alınıyor. İnsan hakları hukukunun bütün belgeleri ayaklar altına alınmıştır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin kuralları çok önemli: 'Hiçbir ayrım yapılmaksızın bütün ülkelerde bu kurallar yaşama geçirilir' demiş. Bunlardaki temel ilkeler: Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkes yasal haklara sahiptir, bütün mahpuslar avukatlarıyla görüşme hakkına sahiptir. Mahpuslar için uygun olanaklar sağlanmalı. Mahpusların sık iletişim kurmalarına izin verilmeli. Mahpusların toplumsal hayattan haberdar olmalarına izin verilmeli."
AİHM'E ELEŞTİRİ...
AİHM'i de eleştiren Kanar, mahkemenin siyasi konularda ayrımcı yasanın uygulamasının ihlaline gitmediğini söyledi: "AİHM kararında daha önce bir yargıç şerh düştü. Şerhi şöyle düştü: Adaya erişim konusunda devlet ulaşım araçlarını sağlamak zorundadır. Bunlar sağlanmıyorsa davacıyı ana karaya transfer etmelidir. CPT (işkenceyi önleme komitesi) birçok cezaevini gezdi ama İmralı'ya gitmedi. Bunlarda AİHM'in katkısı var. Öcalan'a uygulanan artık bir ölüm koridoruna dönüştü. Bu tecritler ölüm koridoruna dönüştürüldü."