İhraç edilen akademisyen borçlu çıkarıldı!

İstifa ettikten sonra ihraç edilen Akademisyen Doç. Dr. Levent Ünsaldı’ya 4 bin 653.88 TL borç çıkarıldı. Rektörlüğün Ünsaldı'nın istifa talebini işleme koymayarak ihraç edilmesine olanak sağladığı yorumları yapılmıştı.

Google Haberlere Abone ol

Nurettin Öztatar

ANKARA - Ankara Üniversitesi DTCF’de öğretim üyesiyken OHAL KHK’sı ile ihraç edilen Doç. Dr. Levent Ünsaldı’ya 4 bin 653.88 TL borç çıkarıldı. Ankara Üniversitesi Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından Doç. Dr. Ünsaldı’ya yapılan bildirimde, söz konusu borcun faiziyle birlikte ödenmesi istendi.

Barış İçin Akademisyenler’in 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' başlıklı bildirisini imzacılarından olan Ünsaldı, 20 Ocak 2017’de görevinden istifa etmiş ancak istifası işleme konmamıştı. Ünsaldı istifasından 18 gün sonra çıkan 7 Şubat 2017 tarihli OHAL KHK’sı ile üniversiteden ihraç edilmişti. Rektörlüğün, Ünsaldı’nın istifa talebini işleme koymayarak ihraç edilmesine olanak sağladığı yorumları yapılmıştı.

İSTİFASI İŞLEME KONMAMIŞTI

İhraç edilmeden istifasını sunan Ünsaldı’nın talebi 5 gün sonra, 25 Ocak 2017’de Rektörlük tarafından onaylandı. Ancak bu onaya ilişkin bildirimde bulunulmadı. DTCF Dekanlığı Ünsaldı’nın ihraç edildiği 7 Şubat tarihinde, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığına gönderdiği belgede, Ünsaldı’nın istifa tarihinden itibaren ödenen fazla maaşın geri ödenmesini istediği ortaya çıktı.

Kendisini gönderilen 10 Nisan 2018 tarihli bildirimi sosyal medya hesabından paylaşan Ünsaldı, “Uzun zamandan beri pek bir şey paylaşmıyorum. Ama bugün aldığım şu ufak Aziz Nesin'lik haber, kendi içinde ufacık olsa da tiksinti katsayımızı yükseltecek cinsten” dedi.  20 Ocak tarihinde istifa ettiğini hatırlatan Ünsaldı, sırf mağdur etmek ve intikam duygusuyla, 'istifasının' yaklaşık 15 gün kaldığı tüm devlet kayıtlarından silindiğini, SGK kayıtlarının bir anda 'istifadan', 'ihraca' döndüğünü belirtti.

Doç. Dr. Levent Ünsaldı şunları kaydetti: “Gündelik hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız ve hep "diğerine" yakıştırdığımız, "üç liraya beş köftenin" peşinde koşan, eylem saik ve sınırlarını anlayamadığımız, "samimiyetsizlik" veya "ikiyüzlülük" gibi ortak-kanı kavramlarıyla düşündüğümüz insanlardan yakınır dururuz. Bunu bir ilişki formu olarak uzun zamandır kavramaya çalışıyorum. İçinde yaşadığımız kabile, "tuhaf", en azından ilk bakışta kavrayamadığımız ve sıklıkla da acı veren bir deneyim bütünü olarak karşımıza çıkıyor: "tuhaf" etkileşimler, tuhaf normatif düzenekler.”