Ülkücüler Kaya'ya, solcular Bingöl'e kayıtsız değil
Türkiye’de siyasetteki kutuplaşmanın müzikte de bir karşılığı olduğu muhakkak, nitekim her hafta yeni bir sanatçı verdiği bir röportajda hükümeti yeriyor ya da övüyor, bunlar hafızalara kaydediliyor. Ancak yine de müzik müziktir. Bir ülkücü Ahmet Kaya’da dertlenirken, bir solcu ne kadar karşı da olsa Yavuz Bingöl’ün sesine kayıtsız kalamıyor. Sanatçıların haritası, günün sonunda herhangi bir siyasi haritadan çok daha iç içe bir görüntü veriyor.
genelizleyici.com
Sanatçılara gösterilen sevgi ve muhabbetin sosyal medyadaki karşılığı analiz edildiğinde, siyasi kutuplaşmaya çoğu zaman yok sayılan önemli bir hakikatin de eşlik ettiği görülüyor: Kır kent ayrımı ve sınıfsal farklılıklar.
Konda’nın yakın zamanda 2 bin 600 kişi ile yüz yüze görüşerek yaptığı bir araştırmayı baz alarak, katılımcıların en çok dinledikleri grup ve şarkıcıların takipçileri gözünden kendi aralarındaki yakınlıklara, siyasi eğilimlerine ve haber tüketim alışkanlıklarına bir de sosyal medyadan baktık. Bunun için katılımcıların en az binde biri tarafından adı zikredilen 115 sanatçıdan aktif Twitter hesabı olan 108’inin [1] kendilerinin ve takipçilerinin takip ettikleri diğer hesapları inceledik.
Bu analizi yüz yüze yapılan saha araştırmasının tamamlayıcısı olarak yaptık. Yöntem ve örneklem farkı nedeniyle [1] sonuçlar arasında da yoruma açık farklar olmasını bekleyebiliriz. Her şeyden önce, analizi takip ilişkileri üzerinden yaptık. Özellikle sanatının dışında yaptığı diğer işlerle de gündeme gelen kişiler özelinde, bir ismi takip etmek otomatik olarak dinleyici olmak olarak yorumlanamıyor. Sosyal medyanın kullanımı üzerinden kurgulan ilgi ve yakınlıklarla, yüz yüze görüşmelerin mahremiyetinde söylenenler arasında farklılık olması da beklenebilir.
Bunu açıklamak için şu örneği vermek mümkün: Spotify popülerlik kazandığı ilk günlerde dinlenen şarkıların sosyal medya profillerinde görünür olduğu pek bilinmiyordu; bu fark edildiği anda birçok insan bu özelliği devre dışı bıraktı ya da bilinen kimliğine uygun olarak ‘tasarlamaya’ başladı. Dolayısıyla açıktan alternatif İngiliz müziği gruplarını takip eden birinin, yalnız kaldığında ‘Arkadaşım Eşek’ dinlemediğinden emin olamayız. Diğer yandan açık sosyal medya verilerinin çokluğu, uygun metodolojiler kullanıldığında kimliklerin kategorize edilmesini ve analizini olanaklı kılıyor.
ALTI KLANLIK BİR DÜNYA
Listeye giren 108 sanatçıyı Twitter takipçilerinden 30’ar bin kullanıcılık örneklemler alarak grupladığımızda, altı klan ortaya çıktı.
Haritadaki renklendirme, sanatçılar arasındaki komşuluk ilişkilerinin benzerliklerine dayanıyor. Bir sanatçının sayıca hangi gruptan daha fazla bağlantısı varsa, kendisi de o renkten oluyor. Haritadaki konumları belirleyen ise bağlantıların gücü; ortak takipçileri ne kadar fazlaysa aktörler o kadar birbirlerine yakın geliyor. Renk ve konumsal yakınlık iki farklı benzerlik tanımlıyor. Bu iki tip benzerlik genellikle birbiriyle örtüşüyor, aynı renkteki aktörler konum olarak da yakın duruyorlar. Ancak, özellikle geniş gruplarda istisnalara rastlanabiliyor.
Haritanın neredeyse yarısına karşılık gelen mor renkli en kalabalık grubu, herkes tarafından takip edilen, genel beğeniye hitap eden sanatçılar diye değerlendirebiliriz. Buradaki sanatçıların takipçileri, bu gruptaki diğer sanatçıları da takip ediyorlar, ancak aralarındaki bağlantı, yani ortak takipçi sayıları, küçük gruplardaki kadar çok değil. Bu da dağınık bir yerleşime sahip olmalarına neden oluyor. Bu grup müzik stilleri açısından tam bir bütünlük arz etmiyor olabilir, ancak hepsi geniş kitlelere hitap ediyorlar ve takipçileri çok sayıda başka sanatçıyı da takip ediyor, dışlamıyorlar. Bu grup içinde yer almakla birlikte, kendi aralarında ufak bir ‘çete’ gibi görünen Ali Kınık, Mustafa Yıldızdoğan ve Ahmet Şafak’a da dikkat etmek lazım. Bu isimlere siyasilerle bağlarında da benzer gruplarda görüyoruz.
Yeşil klan, muhtemelen daha kentli ve genç, hali vakti görece yerinde bir kitleyi tarif ediyor. Batıya daha yakın bir müzik tarzı egemen burada; alternatif, ancak marjinal değiller. Siyasi bir arayışta ve hafiften depresyonda olduklarını kestirmek de güç değil.
Turkuaz klan çok daha merkezde, ana akım bir topluluk gibi görünüyor. Zaman zaman toplumsal barış ve Kürt sorununa dair dolaylı mesajlar vermekten geri durmayan Tarkan ve Sezen Aksu ile, gamsız bir sosyete hayatının ayrılmaz parçası Demet Akalın burada birlikteler. Bu grubun bir derece sürpriz elemanı Sagopa Kajmer. Çok daha yeraltı ve alternatif bir kimlik resmi verse de, bu grupta yer alması bize iki şey söylüyor olabilir: Ya isyankar bir ruh usuldan geniş kitlelere bulaşmaya başladı ya da bu grup Kajmer’in isyankar ruhunu yuttu.
Turuncu klanda ağır arabesk notaları tınlıyor. İbrahim Tatlıses, Yıldız Tilbe, Ebru Gündeş gibi ‘damar’ isimler buradalar. Daha pop bir tarza yakın olsalar da, yine de duygu yoğunluğu baskın Bengü ve Serdar Ortaç da bu grupta yer alıyor. Biraz aşırı bir yorum olabilir, ama şunu söylemek mümkün; bu klanda bir şekilde sol cenahla ilişkilendirilmiş herhangi bir isim yok. Yüksek ihtimalle bir kuşak öncesi göçmen, genç ya da orta yaşlı, aradığını bulamamış, kırgın, öfkeli, alternatif aramaya da potansiyeli ya da mecali olmayan bir kitle olduğunu, şarkı sözlerinin genel havasından çıkarmak mümkün.
Koyu yeşil klan, punk, rap, hip-hop sokak kültürünün arabesk ve halk müziği ile bağlantısını göstermesi bakımından ilginç. Müslüm Gürses, yeraltı punk grubu Gazapizm ve rap sanatçısı Ceza burada bir aradalar. Burada artık mevcut sorunlara farkındalık ve isyan da eşlik ediyor, ancak gökyüzü mavi değil, ümitvar olmaktan uzak bir müzikal ruh söz konusu. Yüksek ihtimalle kentin fukara periferlerinden yükselen bir ses bu; ancak genellikle küresel isyankar müziğin geleneksel formları baskın. Diğer yandan Aşık Veysel ve Öykü Gürman, bu grubun yerel köklerine dair bir şeyler söylüyor olabilir.
Son klan ise Türkiye’nin dışa açılan yüzü dense yeri; burada küresel pop starlar Rihanna, Adele ve Dua Lipa var. Bu sanatçılar, büyük haritada da diğer gruplara hiç karışmadan ayrı köşelerinde duruyorlar.
GENEL GÖRÜNÜM NE ANLATIYOR?
Haritadaki genel dağılımına baktığımızdaysa, sokak kültürünü temsil eden koyu yeşil renkli klanın en mesafeli ve merkezin dışında kalan grup olması dikkat çekiyor. Merkezle ilişkileri olsa da, uzaktalar ve en güçlü bağları kendileriyle. Onları merkeze bağlayan isimse Müslüm Gürses. Gürses bu haritada, genç radikallerin halk müziği ile kuşaklar arası bağını da kurar pozisyonda duruyor. Merkezin dışında kalan bir diğer grup da, yabancı pop dinleyicileri. Bunun dışında müzik zevki özelinde müthiş bir mesafe gözlenmiyor.
Bütün halinde haritada birbirlerine en uzak isimler, Demet Akalın ile Gazapizm. Bunlar birbirlerine kulaklarını en çok tıkayan, birbirlerinden en hazzetmeyen dinleyici kitlelerine sahip olabilirler.
Haritanın toplumsal bütünleşme açısından en büyük potansiyele sahip isimleriyse merkeze en yakın olanlar. Bunlardan özellikle Sıla Gençoğlu, Müzeyyen Senar, Haluk Levent, Barış Manço gibi isimler, en uçtaki meslektaşlarıyla bile güçlü ortaklıklara sahipler. Merkezde yer almasalar da, Ahmet Kaya, Aşık Veysel ve Neşet Ertaş da uzak kitlelerle bağ kurabiliyor.
DİNLEYİCİLERİN MEDYA VE SİYASETE YAKINLIKLARI
Sanatçıların takipçi kitlelerinin kendi aralarındaki yakınlıklarından sonra, medya ve siyasetle olan ilişkilerini inceledik. Bunun için, müzik takipçilerini altı parti liderinin ve takipçi sayısı 100 binin üzerindeki medya hesaplarının takipçileri ile karşılaştırdık.
EN GÜÇLÜ BAĞ KILIÇDAROĞLU İLE AKKİRAZ ARASINDA
Sanatçılarla liderler arasındaki bağa odaklandığımızda ilk dikkati çeken, en kesif özdeşleşmenin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile kendisi de bir dönem CHP’de vekillik yapan Sabahat Akkiraz arasında olduğu. Akkiraz, siyasi kimliği, sanatçı, özellikle de Alevi halk ozanı kimliğinden daha geride bir profil. Bu yakınlığı tek başına vekilliğin açıklamadığı aşikar. Diğer yandan Kılıçdaroğlu ile güçlü bir yakınlık sergileyen diğer isimler de yine Alevi kimliği ya da Alevi topluluğuna yakınlıklarıyla bilinen Arif Sağ ile Edip Akbayram.
Şunu teslim etmek gerekir ki, Alevi kültürü için müzik önemli bir bileşen; ibadetin ve bir olmanın kaynaklarından. Bu açıdan bakıldığında sanatçılara siyasi kimliklerinden dolayı yakınlaştıklarını söylemek doğru olmaz. Ancak tersinden bir okuma için daha cesur olabiliriz: Aleviler Kemal Kılıçdaroğlu’nu sahiden de seviyor, CHP sahiden de bir bakıma Alevi partisi.
Söz konusu Erdoğan olduğunda benzer bir tutarlılığı izlemek zor. Erdoğan’la en sıkı bağı Yavuz Bingöl’ün kurduğu görülüyor. Diğer isimlerse Uğur Işılak, Sedat Uçan, İbrahim Erkal ve Latif Doğan ki bunlar Erdoğan hayranlıklarını gizlemeyen isimler. Ancak Yavuz Bingöl konusunda dikkatli olmak gerek; çünkü Bingöl, altı liderin tamamında ilk onda çıkan yegane isim. Bu haliyle zaman zaman muhalefetin sert eleştirilerine muhatap olsa da epey birleştirici bir isim olduğu muhakkak. Bir zamanlar yarattığı protest türkücü kimliği mi, bizatihi müziği mi etkili bilmiyoruz, ama Kılıçdaroğlu’nun takipçileri de halen Bingöl’ü silmemiş anlaşılan.
Yüksek bağlılık içeren ilişkiler içinde Devlet Bahçeli’nin karşısında iki isim görüyoruz: Ali Kınık ve Ahmet Şafak ki bu sanatçıların da milliyetçilik konusunda görüşleri açık. İlk onda Saadet Partisi ve İYİ Parti liderleri ise bulunmuyor.
Aslında bu tabloya bakarak, sanatçının siyasi kimliğinin belirleyici bir unsur olduğunu söylemek mümkün. Örneğin bu satırların yazarı, Sedat Uçan ya da Latif Doğan isimlerinin varlığından dahi haberdar değildi. Ancak tabloda asıl dikkat çeken bu değil. Listedeki isimlerin tümü, hayli ‘yerli ve milli’. Batı müziği etkisinde bir isim bulmak mümkün değil. Toplumun bu kesiminin siyasilerle ilişki kurmak konusunda isteksiz olduğu söylenebilir.
TÜRK SAĞININ SESİ BEDİA AKARTÜRK
Sanatçıların takipçileri arasında altı parti liderinin (Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli, Selahattin Demirtaş, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu) yerini daha yakından analiz ettiğimizde, yukarıdaki sınıfsal ayrışmanın yerini kutuplaşma alıyor.
Burada ilk dikkat çeken, siyasilerle ilişkiler devreye girdiğinde, hiçbir liderin ilk onunda, Batı tarzı müziğe yakın isimlerin ağırlıklı, hatta vasati bir yer tutmaması; siyasetle ilişki devreye girince yerellik dozu artıyor. Siyasilerin bu sanatçıların kitlelerine erişmek için biraz daha çabalamaları gerektiği aşikar.
Analizi liderlere göre özelleştirdiğimizde tablolamanın şu şekilde olduğunu görüyoruz:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özelinde ilk sırada Yavuz Bingöl’ün çıkması olağan. Onun dışındaki isimler de çoğunlukla siyasi eğilimi belli eden isimler. Burada türkücü Kubat ve Bedia Akartürk isimleri daha ortaklaştırıcı duruyor. Aslına bakılırsa, Bedia Akartürk, hayli geleneksel bir Türk halk müziği sanatçısı olarak Demirtaş ve Kılıçdaroğlu hariç tüm listelerde üst sıralarda. Türk sağının orta yaş üstünün ortak zevki olduğuna dair bir görüntü veriyor.
Devlet Bahçeli’nin listesinde Erdoğan’dan farklı olarak milliyetçiliği ile bilinen Ali Kınık ve Ahmet Şafak ön sıradalar. Kubat’ı burada da görüyoruz ama görmeyi ummadığımız isim Sabahat Akkiraz. Akkiraz’ı buram buram Anadolu toprağı kokması mı yoksa Alevilerin bir kısmının milliyetçi eğilimleri mi bu listeye soktu bilmek güç.
Burada bir diğer desen de, bir süredir aralarındaki yakınlaşma ve ittifak ihtimaline karşın, MHP ve AKP kitlelerinin en azından zevkleri özelinde hususi bir ortaklaşma sergilememeleri. Halen görece farklı mahallelerin çocuklarından söz ediyoruz.
Oysa Meral Akşener’e sıra geldiğinde durum böyle değil. Akşener ve Bahçeli’nin ilk sıraları aynı: Ali Kınık. Ancak Akşener’in tabanında yenilikçi ve neredeyse solcu bir damarın belirgin olduğunu görmek de mümkün: Selda Bağcan, Haluk Levent, Edip Akbayram, Arif Sağ gibi isimlerin varlığı, Akşener’in AKP’den çok CHP tabanından sempati çaldığını anlatıyor gibi.
Nitekim Kılıçdaroğlu’nun listesinin fazlasıyla öngörülebilir ve sabit oluşu da bu arayışa neden olmuş olabilir. Yavuz Bingöl hariç tüm isimler Alevi ya da seküler. Bölgesel bir müzik yapması açısından Volkan Konak ele alınabilecekse de, zorlama oluyor.
Daha ilginci, CHP’den oy çalma potansiyeli olan tek parti İYİ Parti değil; Temel Karamollaoğlu’nun listesinde de, Haluk Levent, Edip Aybayram, Arif Sağ, Sabahat Akkiraz gibi isimler var. Burada AKP seçmeni ile yakınsama gösteren isimler Yavuz Bingöl ve Bedia Akartürk. Ama diğerlerinin yanında gölgede kalıyorlar. Ancak genel takip oranlarına baktığımızda, Karamollaoğlu’nun takipçilerinin müziğe ilgisinin, diğer liderlerinkilere göre belirgin olarak daha az olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Selahattin Demirtaş’ın listesi de en az Kılıçdaroğlu’nunki kadar öngörülebilir. Liderler arasında sadece onun listesinde Bedia Akartürk’ü göremiyoruz; ayrıca diğer liderlerin hiçbirinde ilk sıralarda göremediğimiz Şivan Perwer ve Ahmet Kaya burada ilk ondalar.
Tüm siyasi liderlerde ortak olan bir nokta daha var. İlişkilerinin en az olduğu isimler hep aynı: Dualipa, Metallica, Rihanna, BTS ve Adele. Bu isimleri dinleyenler siyasete, siyasiler de bu isimleri dinleyenlere yabancı. Muhtemelen genç ve şehirli bir kitleden söz ediyoruz; büyüyünce oy kullanacaklar. Dahası en gevşek ilişkinin gözlemlendiği isimler arasında Ezhel ve Gazapizm gibi merkeze uzak isimler de var ki, bunların siyasete ya da toplumsal olaylara ilgisiz olduğunu varsaymamız güç. Açıklaması daha çok mevcut siyasi kurum ve kişilerden umutlarını kesmiş olmaları olabilir.
BİNGÖL TAKİPÇİLERİ HABERİ AA'DAN ALIYOR
Peki bütün bu çıkarımları doğrulamak için kullanıcıların medya organlarına baktığımızda da tutarlı ve anlamlı sonuçlara ulaşabiliyor muyuz? Her bir parti ile en yüksek ortaklığa sahip altı sanatçının takipçilerinin medya tüketimlerine bakarak bir sonuca varabileceğimizi varsayıyoruz.
Örneğin Sabahat Akkiraz örneğinde belirgin bir tutarlılık var. Akkiraz takipçilerinin yarısından fazlası aynı zamanda Cumhuriyet takipçisi. Listede ilk onda merkezden CNN Türk, NTV, Hürriyet, BBC Türkçe ve Haber Türk var, ama bir şekilde iktidar yanlısı yayıncılığıyla bilinen bir örnek yok.
Nitekim Yavuz Bingöl’ün takipçilerinin medya tüketimi oranlarına baktığımızda da benzer bir tutarlılık izlemek mümkün. Bingöl takipçilerinin neredeyse yarısı uzun zamandır hükümet yanlısı yayınların hakim olduğu Anadolu Ajansı’nı da izliyor. Onu benzer bir oranla benzer bir yayın politikasına sahip TRT Haber takip ediyor. Bingöl genel olarak tüm siyasilerin listesinde ilk onda yer alsa da, onu takip edenlerin medya tüketimlerinde aynı çeşitliliği görmek ise mümkün değil.
MHP ile en sıkı bağa sahip sanatçı olan Ali Kınık’ın listesinde bizi şaşırtmayacak şekilde ilk sırada Ortadoğu gazetesi yer alıyor. Kınık takipçilerinin spor basınına da teveccühleri yüksek. İlginç olan ise onuncu sırada BBC Türkçe’nin yer alması, bazı bazı PKK liderleriyle röportajlar yapabilen nadir yayınlardan olan BBC Türkçe’nin listedeki varlığı umut verici. Ali Kınık, Meral Akşener ile de yüzde 49 ile en sıkı bağa sahip sanatçı, bu nedenle aynı analizi onun için yapmak da mümkün olabilir.
Selahattin Demirtaş ile en yakın bağa sahip sanatçı ise Şivan Perwer, aralarında yüzde 50’ye yakın bir yakınlık var. Perwer takipçilerinin medya tüketimlerinde ise ilk sırada NTV’nin çıkması, onu CNN’in izlemesi biraz şaşırtıcı. HDP’nin politikasına yakın ya da en azından tarafsız yayın yapan İMC, Özgür Gündem, T24, BirGün gibi yayınlar daha alt sıralarda yer alıyorlar. Bu Perwer takipçilerinin kategorik HDP yanlısı olmadıklarını, partizanlıktan görece uzak ve farklı kaynaklardan bilgi edinmeye görece daha yakın olduklarını anlatıyor olabilir. Nitekim çözüm sürecinde Perwer, İbrahim Tatlıses ve dönemin başbakanı Erdoğan ile sahneye çıkmıştı.
Temel Karamollaoğlu bu yakınlık listesinde ancak 337'nci sırada Selda Bağcan takipçileriyle kurduğu yüzde 10’luk ortak takipçi profiliyle yer bulabiliyor. Bu nedenle Bağcan’ın takipçilerinin medya tüketim listesinde yer alan Cumhuriyet, Sözcü, BBC Türkçe, BirGün gibi yayınlarla Saadet Partisi seçmen ya da sempatizanlarını anlamaya çalışmak aşırı bir çıkarım olabilir.
SONUÇ
Tablolardan daha sayfalarca analiz çıkabilir, burada görece kısıtlı bir çerçevede kalmaya çalıştık. Ancak genel olarak şu sonuçlara varmak mümkün: Türkiye’de siyasetteki kutuplaşmanın müzikte de bir karşılığı olduğu muhakkak, nitekim her hafta yeni bir sanatçı verdiği bir röportajda hükümeti yeriyor ya da övüyor, bunlar hafızalara kaydediliyor. Ancak yine de müzik müziktir, söz konusu zevke gelince öne çıkan siyasi kimlikten ziyade ait olunan sosyal tabaka oluyor. Bir ülkücü Ahmet Kaya’da dertlenirken, bir solcu ne kadar karşı da olsa Yavuz Bingöl’ün sesine kayıtsız kalamıyor. Sanatçıların haritası, günün sonunda herhangi bir siyasi haritadan çok daha iç içe bir görüntü veriyor, halen merkezde azımsanamayacak sayıda isim var. Çıkarımsayabileceğimiz bir diğer sonuç da, siyasete ilgili ile yerli müziğe sevgi arasında doğrudan bir bağ olduğu; yabancı sanatçıların takipçileri her şeyden asude gamsızlar gibi görünüyorlar. Demografik verilerle bir kıyas yapmak burada söz konusu olamasa da, beğenilerin sezgisiyle, genç kuşağın zevk aldıklarıyla mevcut siyasi aktörlerin ütopyaları arasında bir uyum olmadığını iddia etmek de pek yersiz kaçmaz. En radikal grupta örneğin, sözler toplumsal sorunlara dair epey ciddi eleştiri ve isyanla yüklü, ancak söz konusu siyasilerle sosyal medya üzerinden iletişime geldiğinde neredeyse en düşük bağı onlar kuruyorlar.
[1] Sanatçılardan Ahmet Kaya, Müslüm Gürses, Neşet Ertaş gibi bazı isimler hayatta değiller. Onlar için mevcut en kalabalık hayran hesaplarını kullanmayı seçtik.
Onur Mat – Nilgün Yılmaz
Bu yazı ilk olarak Genel İzleyici'de yayınlanmıştır.