Diyarbakırlı kadınlar: Tepki seçime katılımı artıracak
Diyarbakır'da kadınlarla OHAL sürecinde yaşananları ve seçimleri konuştuk. Özgür Kadın Hareketi'nden Ayşe Gökkan, Diyarbakır’da 2017’de altı aylık bir sürede 300 kadının gözaltına alındığını, tutuklandığını ifade etti. HDP'den Suzan İşbilen OHAL ile birlikte kapatılan kadın kurumlarına dikkat çekti. Jin News’ten Rojda Korkmaz ise "İnsanlar, tepki olarak sandığa gideceklerini söylüyor. Sadece oy kullanmaya gideceğiz de demiyorlar, sandığa sahip çıkacağız da diyorlar.” diye ekledi.
DUVAR - Türkiye 24 Haziran'da sandık başında olacak. Peki son seçimden bu yana neler değişti? Kadınların cephesinde OHAL şartları nasıl yaşanıyor ve bu seçime nasıl yansıyacak? 24 Haziran seçimlerini Diyarbakır’da yaşayan kadınlarla konuştuk. Kadınlar seçim sürecinde taleplerini sıraladılar.
'SEN YAPMA KÜRT KARŞITLIĞINI BEN YAPAYIM' GİBİ BİR ŞEY VAR
Mervan Tekin, 28 yaşında, turizmci. Tekin, yargılandığı bir davadan dolayı mesleğini sürdüremediğini söylüyor. 10 gün kadar önce SEGBIS bağlantısıyla katıldığı duruşmaya, hakimin “Beni duyuyor musun, ismin ne” diye sorduğunu ve Kürtçe yanıt verdiğini anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “İlk cümle şu oldu: ‘Sanık, Türkçe bildiği halde Kürtçe konuşuyor.’ Yargılama sürecinde, bu onun için tek belirleyici şey olacak. İngiliz olsaydım problem olmayacaktı.”
Daha önceki OHAL dönemini bilmediğini fakat OHAL’lerin bile ötesinde bir durum söz konusu olduğunu söylüyor Tekin. “Şimdi öyle bir şey ki, şehir merkezlerinde bile yaşayacak imkan yok. Hak talebi için sokaktaysan ya da en basit bir eleştiride bulunursan tutuklanabilirsin. İşin, mesleğin anında elinden alınabilir.”
Tekin, CHP’nin, İYİ Parti’ye 15 milletvekili ödünç vermesini, tek adam rejimini sonlandırmaya yönelik hamle olarak olumlu buluyor. “Fakat bu gerçekten demokrasi adına mı yapıldı? Geçmişten aldığımız tecrübeler böyle düşündürtmüyor. Bunu daha çok bir restleşme olarak görüyorum. Bir başka ülkeye müdahaleye onay veren bir partiden söz ediyoruz. ‘Sen yapma Kürt karşıtlığını, ben yapıyım’ gibi bir şey var.”
Tekin yakın zamanda, erken seçimi konuşmanın ülkeye ihanet olacağını söyleyen Erdoğan’ın sözlerini hatırlatıyor ve seçim gündeminin olsa olsa korkudan kaynaklı olduğunu düşündüğünü ifade ediyor. Tüm bunların yanında çocuk sahibi arkadaşlarının, bu müfredata sahip okullara çocuklarını göndermek istemediğini anlatıyor.
'SAVAŞ CEPHELERİNDEN BİRİ KADINA AÇILDI'
Özgür Kadın Hareketi aktivisti (TJA) Ayşe Gökkan, OHAL’in 87’den itibaren tanık olduğu bir uygulama olduğunu söyleyerek sözlerine başlıyor. “Ondan önce zaten 12 Eylül olmuştu. 70’li yıllarda da sıkıyönetimler vardı. Daha öncesi isyanlar vardı. Kürt illerinde olağan bir durum yaşanmadı” diyor.
Gökkan, bu dönemin ise çok daha katmanlı olduğunu söylüyor. “1999’da da OHAL vardı ama belediyelere bunu yapmamışlardı. Erdoğan 2'nci Kurtuluş Savaşı diyor. Sanki yeniden bir işgale ihtiyaç duyuluyor. Her gelen yönetim, bir önceki yönetim başaramadı ama ben bitireceğim diye yaklaşıyor. Yani coğrafyayı Kürtsüzleştirmek gibi bir politikayı hep OHAL’le yapmaya çalıştılar ama zaten coğrafya Kürdistan ve burada Kürtler yaşıyor” diyor.
Bu dönemin sadece bir iç çatışma olmadığını, 3'üncü Dünya Savaşı olarak değerlendirilebileceğini keza PKK’yle devletin 40 yıldır savaştığını ve ilk kez bu denli kentlerin yıkıldığını söyleyen Gökkan, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Sur, Gever, Yüksekova’da yaşananların bunu gösterdiğini ifade ediyor.
Hiçbir dönem Türkiye’deki kadın cephesinin bu kadar kazanım elde etmediğini ve bu yüzden savaş cephelerinden birinin de özel olarak kadına açıldığını söyleyen Gökkan, sadece Diyarbakır’da 2017’nin Haziran ayından Kasım ayının sonuna kadar altı aylık bir sürede 300 kadının gözaltına alındığını, tutuklandığını ifade ediyor. Gökkan, “Kentleri yıktın diyelim, içine iç çamaşırları sermek neden? Özel bir savaş bu. Defalarca göz altına alındım. Orada duyduğum sözler bile değişti” diyor.
2007’den bu yana cezaevinde olanların, halkın oylarıyla seçilerek çıkartıldığını hatırlatan Gökkan, Demirtaş’ın adaylığı için şunları söylüyor: “Hukuk çok açık. Cezan kesinleşmediği sürece suçsuzsun. Demirtaş’ın adaylığında hukuki olarak teknik bir sorun olduğunu düşünmüyorum. ‘O olmazsa kim olur?’ sorusunu ben uygun bulmuyorum. Bu baştan tüm bu hukuksuzluğu kabul etmek demek.” Son olarak Gökkan, 3'üncü Dünya Savaşı'nda savaş ilan edilmiş bir cephe olarak sonuna kadar bu zihniyet karşısında mücadele edeceklerini ekliyor.
'HDP'SİZ BİR İTTİFAK DÜŞÜNÜLEMEZ'
Eğitimden sorumlu HDP Eş Başkan Yardımcısı Suzan İşbilen, belediyelere kayyum atanmadan önce birçok kadın kurumunun olduğunu fakat OHAL’le birlikte bu kadın kurumlarının tasfiye edildiğini söylüyor. Şiddet gören kadınların başvurabileceği tek yer olarak karakolların kaldığını belirtiyor.
“Geleneksel adıyla kadın sığınma evleri burada da vardı. Sığınma evi değil de, kadın özgürlük yaşam alanı olarak adlandırmıştık bu kurumları. Buralarda hukuki destek de sağlanıyordu” diyor.
İşbilen, CHP’nin İYİ Parti’ye 15 milletvekili ödünç vermesini demokrasi açısından olumlu buluyor. Ancak HDP için aynı yaklaşım olur muydu diye sormak lazım diye ekliyor. İşbilen, hiçbir partinin seçim dışı kalmasının doğru olmadığını, ancak HDP’siz bir ittifakın düşünülemeyeceğini dile getiriyor. Buna ek olarak Meral Akşener’in bakanlığı döneminde, Kürt illerinde birçok faili meçhul yaşandığını ekliyor.
Kadın cinayetlerinin, tecavüzlerinin arttığı bu dönemde, gönlünden geçenin bir kadın cumhurbaşkanı adayı olması olduğunu söyleyen İşbilen, özellikle bu dönem bunun anlamlı olacağını düşündüğünü söylüyor.
8 Mart'ta, Newroz çalışmalarını yürütürken karşılaştıkları kişilerde ve yakın zamanda kongreye katılanlar arasında artık iktidarın ülkeye barış ve huzur getirmeyeceği inancının hakim olduğunu söyleyen İşbilen şöyle devam ediyor: "2015’ten beri Diyarbakır cephesinden bakıldığında, ‘bundan daha kötü ne yaşanabilir’ sorusuna yanıt bir şey bulamıyorum. İş yolum üzerinde, aynı işyerinin her hafta farklı bir iş yerine dönüştüğünü, el değiştirdiğini görüyorum. Bu ekonominin de battığını gösteriyor."
'BİR ARAYA GELMEK, ORTAK BİR İTTİFAK OLUŞTURMAK HERKESİN BEKLENTİSİ'
Jin News’te muhabir olan Kibriye Evren, geçmişteki hükümet politikalarının Kürt illerinde iyi bilindiğini fakat AKP’yi diğer hükümetlerden ayıranın tek adam özelliği olduğunu söylüyor ve bu dönemi diğer dönemlerden şöyle ayırıyor: “Daha önceki dönemlerde de tutuklamalar, işkenceler, faili meçhuller oluyordu ama başta kadınlar olmak üzere toplum açlıkla terbiye edilmiyordu. Burada artık tarım, hayvancılık da yapılamıyor. Daha önce devlet kurumlarında çalışılabiliyordu. İhraçlar sonrası bu da ortadan kalktı. OHAL’le birlikte sokakta ekonomik şiddeti de, psikolojik şiddeti de görebiliyoruz.”
Evren, sahada gördüğü kadarıyla, özellikle son üç yılda yaşananlarla, muhafazakar kesimin de AKP’den çekildiğini ifade ediyor. Evren, CHP’ye karşı olan tutumu ise şöyle anlatıyor: “OHAL’in bu kadar derinleşmesinde, seçilmiş belediyelere kayyımların atanmasında, milletvekillerinin tutuklanmasında çok büyük bir rolü olan bir parti ama şunu da belirtmek lazım: Sokakta gördüğümüz kadarıyla AKP-MHP ittifakına karşı bir araya gelme, ortak bir ittifak oluşturma herkesin beklentisi.”
Evren, Demirtaş’ın, Diyarbakır’da kabul gören bir aday olduğunu ama sadece Diyarbakır’la kalmayıp, özellikle sol sosyalist cephe içerisinde seçilen, sevilen ve makul görülen bir aday olduğunu belirtiyor.
'HALK TEPKİ OLARAK SANDIĞA GİDECEK'
Yine Jin News’te muhabir olan Rojda Korkmaz, Leyla Zana, Ahmet Türk, Osman Baydemir örneğini vererek dokunulmazlıkların kaldırıldığı, vekillerin yaka paça gözaltına alındığı ve yıllarca cezaevinde kaldığı 90’lı yılları hatırlatıyor. Bunlara rağmen, meclisin bir alternatif olarak görülmesinden vazgeçilmediğini ifade ediyor: “Tepki var ama sandığa gitmemek üzerinden gelişen bir tepki değil bu. İktidarın yaptığı, sandık demokrasisinin tüm meşruluğunu anlamsız hale getirmeye çalışmak. Referandumdan sonra bu anlamda bir inançsızlık oldu ama bir yandan en nihayetinde sandığa gitmek bir alternatif. Tepkiyi dile getirmek için insanlar sandığa gidecek.”
Son iki yılda yaşananlara ilişkin halkın öfkeli olduğunu söyleyen Korkmaz; bu öfkenin Cizre, Gever, Nusaybin, Sur’da yaşananlardan ve son sınır ötesi Afrin’e müdahaleden kaynaklı olduğunu vurguluyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “İnsanlar zorla topraklarından sürgün edildi. Kalanlar öldürüldü. Dolayısıyla insanlar, tepki olarak sandığa gideceklerini söylüyor. Sadece oy kullanmaya gideceğiz de demiyorlar, sandığa sahip çıkacağız da diyorlar.”