Hüseyin Mat: Amacımız yarayı kaşımak değil, Sivas gibi katliamların olmasını engellemek

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Hüseyin Mat, Sivas Katliamı'nın yıl dönümünde yapılacak anmaya katılacaklarını söyledi. Madımak Oteli'nin müze yapılmasını istediklerini belirten Mat, "Amacımız yarayı kaşımak değil, amacımız bu tür katliamların olmasını engellemek. Bunun içinde bu katliamları unutturmamaya çalışıyoruz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - 24 Haziran seçimlerini geride bıraktık ama tüm toplumsal kesimlerin için seçim sonuçlarının farklı mesajları var. Tüm siyasi partiler Alevilerin seçimlerdeki tutumlarını oy potansiyeli nedeniyle önemsiyor. Hem Avrupa'da hem Almanya'da hem de Türkiye'de oldukça önemli görülüyor. Hemen hepsinin Alevilerin sorunlarına yönelik vaatleri var.

Bu seçimlerin ve vaatlerin Alevi toplumu için anlamını ve 25'inci yıl dönümü nedeniyle Sivas Katliamı'nı Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Başkanı Hüseyin Mat'la konuştuk:

24 Haziran seçimleri sizce nasıl geçti, sonuçları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herkesin bildiği gibi adil olmayan bir yarışın şimdi sonucunu konuşuyoruz. Adayın biri sarayda, devletin bütün yetki ve imkanlarını kullandı. Diğer adaylar sarayla kıyasladığınızda kısıtlı imkanlarla seçim çalışmaları yürüttüler. Bir diğer aday ise tutsak, eli kolu bağlı bir biçimde bu yarışa dahil oldu. Ancak önceki seçimlere kıyasla 24 Haziran insanlara umut oldu. 7 Haziran seçimlerinin vurgusu, Erdoğan'ı durdurmaktı. Özellikle HDP'nin bu nedenle barajı aşması isteniyordu. Oysa 24 Haziran seçimlerinde çok daha önemli bir şey ortaya çıktı o da, "iktidar olmak!" AKP'nin 16 yıllık iktidarı boyunca ilk defa muhalefet 'Evet yıkabiliriz' hissine kapıldı ki bu çarpıcıydı. İkinci tura çıkacak orada da tüm muhalefet ikinci tura kalan muhalefet liderini destekleyecek ve böylece iktidar yıllar sonra değişecekti. Tüm muhalefette hem meclis çoğunluğunu alacağız hem de Cumhurbaşkanlığını alacağız algısı vardı. Bu sokaklara da yansıdı bu açıdan umut vericiydi. Belki şu anda alınan sonuç beklentilerin yüksekliğinden dolayı hüsran gibi görünse de, sağlıklı düşünülüp tartışıldığında ortaya çıkan sonuç aslında umutsuzluğun umuda dönüşmüş olduğudur.

Bir önemli hususta bir araya gelmeyecek kesimlerin bu beceriyi göstermiş olmalarıdır. Eksikleri vardı elbette ama yine de değerliydi. Eğer demokratik, laik, eşitlikçi bir sistem yaratılacaksa bu ancak herkesin birbirine saygı gösterdiği bir atmosferin yaratılmasıyla mümkündür. Bu nedenle vicdan sahibi muhafazakar ve milliyetçilere dokunabilmek onlarla aynı noktada durup mevcut iktidara karşı itiraz edebilmek sosyal demokratlar, Kürtler, Aleviler, devrimciler açısında da önemli bir gelişmeydi.

'YEREL SEÇİMLER GENEL SEÇİME DÖNÜŞECEK'

Sizce bu birliktelik kalıcı olur mu?

Bunu geliştirmek lazım tabi. Ancak o zaman başarılı olur. Muhalefette yetersiz de olsa bir ışık vardı. Ne olursa olsun bunu kaybetmemek lazım. Belki insanlar 'Sen neden bahsediyorsun ne umudu' da diyebilirler çok normal. Ama 16 yıldır ilk defa muhalefet kendine güvendi. Uzun vadeli bir süreç var. Önümüzde yerel seçimler var. Yerel seçimler genel seçimlere dönüşecek. Umudu kırmamak lazım.

Bir erken seçim mi olur diyorsunuz?

Ben Erdoğan'ın ve bu hükümetin Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullara baktığımızda bir 5 yıl tamamlayabileceğini düşünmüyorum.

'AVRUPA'DA SAĞIN YÜKSELİŞİNİN BİR BAŞKA VERSİYONU TÜRKİYE'DE YAŞANIYOR'

Bahsettiğiniz olumlu tablonun içerisinde bir de iktidar ortağı olan MHP var. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Devlet Bahçeli'nin ipiyle kim kuyuya indiyse çıkamadı. Ecevit hükümetini de biliyoruz, Ekmeleddin operasyonunu da biliyoruz. Kime el attıysa kendisiyle birlikte ötekini de yaktı. Umut ediyorum bu seferde öyle olur. MHP'nin yüzde 11 oranında oy alması kimsenin beklemediği bir sonuçtu. Aldığı oyun nereden geldiğine bakılması gerekiyor. Ama şunu da unutmamak lazım: Nasıl ki mültecilerin Avrupa'ya göç etmeleriyle Avrupa'da milliyetçi dalganın güçlendiğini görüyorsak, burada da "Türkiye'nin bekasına yönelik saldırılar var. Döviz lobisi dahil herkes, ülkemizi bölüyor, parçalıyor" gibi şovenist, milliyetçi söylemlerle Türkiye'deki milliyetçiliği daha da güçlendiriyorlar. Avrupa'daki sağın yükselmesinin başka bir versiyonunu da Türkiye'de yaşatıyorlar.

Seçim akşamı size göre, umut vaat eden muhalefet liderlerinin tepkisizliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Seçim günü yapılan tartışmalar, muhalefet parti liderlerinin aynı gün ortaya çıkıp bir beyanatta bulunmayışları, meydanları coşturan "Bu sefer bu adamla tamam galiba" dedirten Muharrem İnce'nin bile WhatsApp'tan "Adam kazandı" demesi çok şaibeli, kuşkulu, soru işaretlerinin çok olduğu bir seçim akşamı yaşattı. Sonra daha oyların tamamı sayılmamışken, Erdoğan'ın kendi zaferini ilan etmesi, balkon konuşması yapmayacağım deyip yapması, verilerle ilgili CHP yetkilerinin ikinci tura kaldı deyip bir-iki saat sonra çıkıp onları söylememiş gibi davranmaları gerçekten kafaları çok karıştırdı. Bunu görmek lazım. 24 Haziran'ın karanlık bir momenti var. Bu soruların ne kadarı netliğe kavuşur ne kadarını kamuoyuyla paylaşırlar bilemem. Ama o derin devlet dediğimiz algı herhalde yine bir şeylere dizayn verdi. Düşünün Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı ülkenin bir dönem Cumhurbaşkanlığı yapmış birinin tepesine helikopterle inip, tam da adaylığının görüşüldüğü günlerde aday olmaması için talimat verebiliyorsa, bu iş bu hale gelmişse bu akıl seçim gecesi neler yapmaz.

Dizayn eden eller varsa o zaman bahsettiğiniz umudun nasıl bir fonksiyonu olacak?

Tabi derin devlet kendisi açısından ne yapabilecekse onu yapacak. O yüzden 24 Haziran öncesi yaşanılan heyecanın daha da büyütülerek yoluna devam etmesi lazım. Bu kararlı bir şekilde yapılırsa başarılı olacağını düşünüyorum. Şimdiden muhalif olan bütün partilerin örgütlenme ağını güçlendirmeleri lazım. Şartlar zor Türkiye'yi daha zor günler bekliyor. Dayanışmak gerekiyor.

'HÜKÜMET İSTESE ALEVİLERİN SORUNLARI BİR GÜNDE DÜZELTİLİR'

Hem iktidar partileri hem de muhalefet açısından baktığınızda Alevilere yönelik seçim vaatleri nasıldı?

Erdoğan, daha önce hayata geçirmediği vaatleri tekrarladı. Alevilerin, Türkiye siyasetinin şu anki yapılanması içerisinde nereden bakarsanız bakın, sadece kendi hak ve taleplerini dile getiren bir yapılanması olmamıştır. Bir takım talepleri var tabi. Aleviliğin kendine özgü inanç sistemi olarak tanınması, zorunlu din dersinin kaldırılması, Diyanet'in kaldırılması, Alevi köylerine cami yapılma politikalarından vazgeçilmesi gibi temel ortak paydalarda buluşulan 3-5 tane medde var. Bunlar da öyle yasayla düzeltilecek konular değil, hükümet istese bir günde düzeltilebilecek sorunlar.

Aleviler olarak biliyoruz ki, Türkiye demokratikleşmeden, özgürleşmeden, Kürt sorunu çözülmeden, azınlık sorunları çözülmeden bizim elde edeceğimiz bir kaç kazanımın çok anlamı olmaz. Ancak herkesin özgürlüğünün garanti altına alındığı bir coğrafyada Alevilerin elde edeceği kazanımların değeri olur. Bizim bir araya gelme ve kuruluş amacımız zaten bu sorun ve talepleri dile getirmek. Bizler Türkiye'nin tam demokratikleşmesinden yanayız. Dil, din, cinsiyet ayrımının olmadığı, hangi siyasi görüşten olursa olsun insanların ortak bir paydada buluşabileceği, herkesin geleceğe güvenle bakabildiği bir Türkiye istiyoruz. Bu bağlamda siyasetçilerin söylemlerini 90 yıldır dinlediğimiz için alışığız. Erdoğan, "Alevilere resmi statü vereceğiz" dedi ama hangi resmi statüyü vereceksiniz? Bir inanç toplumu olarak tanıyacak mısınız? Cemevleri ibadet yeri olarak kabul görecek mi? Daha dün ortak ibadet yerleri camidir mescittir, gidin cemevlerinizde, kültür merkezlerinizde ne yapıyorsanız yapın diyerek bize camiyi adres olarak gösterdi. Yine o mantıkla bakacaklar. Ancak bazı muhafazakar ve milliyetçiler de artık Alevileri anlamaya başladı. Dünden kalma despot düşüncelerini kırarak bugün Alevilerle yan yana gelebilecek noktaya gelmişlerse bu önemli bunu geliştirmek gerekiyor. Farklı olan yıllardır CHP'ye oy veren Aleviler ilk defa CHP içinden bir adaydan cemevlerinin ibadet yeri statüsü olarak tanınacağını duydu. Muharrem İnce bunu çok net dile getirdi. Zorunlu din dersine de getirdiği isteyen istediği dersi alsın çözüm önerisi oldukça olumluydu.

'TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ SORUNU ERDOĞAN'LA BAŞLAMADI'

Aleviler için tek başına iktidardayken bile Erdoğan'ın dile getirip de yerine getirmediği vaatler, MHP'yle iktidar ortağıyken yerine getirebilir mi?

Türkiye'nin kuruluş kodlarına bakacak olursak orada her şeyi görüyoruz zaten. Devlet resmi ideolojisinin dayattığı Türk, Müslüman profili var. Bunu kabul edenin yaşam hakkı var, etmeyenin yok. Dersim'e baktığınız zaman onu görürsünüz. Çorum'a, Maraş'a, Gezi direnişine bakarsanız aynı. Türkiye'de demokrasi sorunu Erdoğan'ın iktidara gelmesiyle başlamadı. Türkiye'nin kurulduğu günden itibaren sorunlarımız var. Devlet kurulduğu günden bugüne kendi varlık gerekçesine tehdit gördüğü kendisinin ortaya koyduğu "resmi vatandaş" dayatmasını kabul etmeyen tüm unsurları düşman ilan etti ve acımasızca saldırdı. Bu bağlamda bu yeni koalisyondan demokrasi adına olumlu bir adım beklemek hayalciliğin de ötesinde bir tutum olur.

Resmi kurucu kodlara CHP'de dahil mi?

Yani bu işin içerisinde CHP'nin de ciddi yanlışlarının olduğunu söyleyebiliriz. Ama bugün CHP içerisinde demokrasi mücadelesi veren herkesi CHP'nin hatalarına ortak etmek de orada mücadele verenlere haksızlık olur. Fakat CHP'nin yıllardır bu toplumlara karşı sorumluluğunu yerine getirmediğini söylemek yanlış olmaz. CHP'yi en çok eleştiren kurumlardan biriyiz. Bugün ülkede gericilik, milliyetçilik, kafatasçılık bu kadar ilerlemişse bunda sosyal demokratların, Atatürkçülerin, Kemalistlerin büyük bir suçu vardır. CHP'nin bunu görmesi lazım.

'BAĞ KURAMADIĞINIZ SÜRECE SONUÇ HEP MUHALEFET OLUR'

Yurt dışında CHP'nin de HDP'nin de aldığı oy oranı hemen hemen tüm seçimlerde aynı. Neden bir türlü arttırılamıyor bu oylar?

Çünkü herkes birbirine anlatıyor. Herkes kendi içinde bir araya geliyor. Diğerlerine dokunulmuyor. Örneğin Alevilerden kolay kolay kimse AKP'ye veya MHP'ye oy vermez. Alevilerin cemevlerinde paneller yapmanın çok bir getirisi olmuyor. Alevilerin HDP'nin barajı aşma konusundaki refleksi zaten belliydi. Uzun uzun oralarda uğraşmanın bir anlamı yoktu. Ben hep söylüyorum Sünni devrimcinin, Sünni Kürdün kendi akrabasına, çevresine dokunması lazım. Bu dokunma olmadığı sürece sadece gelip Alevilere anlatmalarıyla, devrimcilerin birbirlerine anlatmalarıyla bu sorun çözülmez.

Ama yurt dışında CHP oylarında da çok büyük bir artış olmadı. Saadet Partisi'yle ve İYİ Parti ile ittifakı olmasına rağmen.

Olmaz çünkü dokunmak lazım. Saadet Partisi veya İYİ Parti gibi partilerin Erdoğan'a karşı duruş sergilemeleri değerlidir. Bence Avrupa daha konsile olmuş durumda. Asıl Türkiye'deki büyük çoğunluğa dokunmak lazım. Onlarla bağ kuramadığınız müddetçe ne yaparsanız yapın sonuç hep muhalefet olur. Amaç iktidar olmaksa onların elindeki kozları almak lazım. Hırsızlığın, yoksulluğun, acının yoğun olduğu yerlerde sol düşüncelerin iktidarda olması gerekir. Ama bizde böyle olmuyor. Demek ki bizde başka gerçekler var. Bu gerçekleri bulup onları yenmek gerekiyor. Seçimler realiteler üzerinden yapılmıyor. Almanya'da iki başbakan adayı karşı karşıya geldiğinde emeklilik, vergi, sosyal politikalar üzerinden ne yapacaklarını tartışır. Bizde iki seçim vaadi dışında hiçbir entelektüel tartışma yapılmıyor. Memleketçilik, soy-sop, dini inanç vs. gibi gerekçeler üzerinden ülkemizde büyük bir potansiyel tercih yapıyor. Bu şekilde oy tercihi yapmanın doğru olmadığını anlatmamız lazım. Bugün AKP dediğimiz anlayış muazzam zenginleşti ve güçlendi. Kendilerine bu dünyada cenneti kuruyorlar. Geleceğe dair umudu olmayan, çaresiz, mazlum, fakir gariban çocuklarına, insanlara da cenneti vaat ediyorlar. Bu iki tür cenneti onlara iyi anlatmak lazım. Köylerde, mahallelerde iyi örgütlenmek şart. Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü yaptı en popüler olduğu dönemdeydi. Niye aday olamadı tek bir sebebi var: Alevi olduğu için. Bu şu anlama geliyor ben Alevi olduğum için bu kimliğimle başbakan olamam, cumhurbaşkanı olamam, vali olamam.

'HİÇBİR İNANÇ KURUMUNUN İTTİFAK KURMA LÜKSÜ OLMAMALI'

Konu buraya gelmişken Alevi kimliği ile milletvekili adayı gösterilen ve seçilen milletvekilleri bir tek HDP'de var. Ali Kenanoğlu, Kemal Bülbül ve Zeynel Özen. Ama AABF direk HDP'ye oy çağrısında bulunmadı. Seçmenleri özgür bıraktınız.

Hayır, orada bir yanılgı var. Sonuçta biz bağımsız bir kurumuz. Herhangi bir partinin kuruluşu değiliz. Bizim içimizde HDP'li, CHP'li, ÖDP'li, TKP'li var. Fraksiyonlara girmiyorum ki onların sayısını ben bile bilmiyorum. Her türlü siyasi görüşten üyemiz var. Biz her siyasi görüşe sahip insanımıza saygı duyarak hiçbir parti ile ittifak kurmayacağımızı söyledik. Ama çok açıkça da içinde bulunduğumuz süreçten kurtulmanın iki alternatifi vardı. Birincisi HDP'nin barajı aşmasıydı üyelerimize bu konuda destek vermelerini söyledik. HDP'nin barajı aşması için her türlü demokratik dayanışmayı yapacağımızı da söyledik. İkincisi de ikinci tura kalan adayı desteklemekti. Biri istatistiklerde en yüksek şansa sahip olarak görünen Muharrem İnce'ydi. Bir diğeri de Selahattin Demirtaş'tı. Demirtaş'ın böyle bir imkanı olmayacağını hepimiz biliyorduk ama gönlümüzdeki adaylardan biriydi. Bugün HDP'ye batıdan en çok oy çıkan yerlere bakın Alevilerin yoğun yaşadığı yerlerdir. Aleviler bu konuda daha bilinçli hareket ettiler. Bunu yapmak için illaki ittifak kurmak zorunda değilsiniz. Hiçbir inanç kurumunun ittifak kurma lüksünün olmaması gerekir. 7 Haziran'da bunu yaptık ama bizim gerçeğimizle çok bağdaşmadığını gördük o nedenle bu sefer ittifak yapmadık.'

Nasıl bir tablo görüyorsunuz bir iki ay sonra Türkiye'de?

Bu sadece Türkiye'nin kendi sınırları içerisinde bir mesele değil. Ben seçimleri biraz da ABD ve Rusya arasında yapılmış bir seçim olarak da görüyorum. Kim daha çok pay verirse ona daha çok hizmet ederim pozisyonunda olan bir Türkiye vardı. AB'nin, ABD'nin, Rusya'nın amaçları doğrultusunda denge değişebilir diye düşünüyorum. Ülkenin ekonomik sorunları da göz önünde bulundurulduğunda pek iç açıcı bir süreç görmüyorum Özellikle AKP'nin kendi tabanından bir rahatsızlık olacağını düşünüyorum. Bazıları aç kalmadıkça meseleyi anlamıyor maalesef.

'MADIMAK OTELİ UTANÇ MÜZESİ OLMALI'

Önümüzde 2 Temmuz Madımak Katliamı'nın yıldönümü var. Siz de o gün Sivas'ta olacaksınız. Nasıl bir anma olacak? Yine OHAL'de anma yapmaya çalışacaksınız izin verilecek mi?

Biz daha ne Maraş, ne Çorum ne Sivas anma etkinliklerinde doğru dürüst izin alabilmiş değiliz. Zorlayarak gidiyoruz. Onlarda mecburen önlem alıyor gibi görünüyorlar. Sivas Katliamı'nın üstünden 25 yıl geçti, hala katiller aklanmaya devam ediliyor. Bundan 2 gün önce Sivas davası görüldü. Nedense hep katliamdan bir iki gün veya bir hafta önce Sivas davası gündeme gelir. Bu yılda Sivas davası topu topu 2 dakika sürmüş. 25 yıldır oradayız. Amacımız yarayı kaşımak değil, amacımız bu tür katliamların olmasını engellemek. Bunun içinde bu katliamları unutturmamaya çalışıyoruz. Ayrıca Madımak Oteli'nin utanç müzesi olmasını istiyoruz. Orası şu anda bir eğitim merkezi. Katliamda kaybettiğimiz canların resimlerinin yanına katliama katılan ve orada hayatını kaybeden iki kişinin de utanmadan, alay edercesine resimlerini asmışlar. Bu davanın zaman aşımına uğramaması için uğraşıyoruz.

Oradan da Çorum'a gidip Çorum anma etkinliğimizi yapacağız. Daha sonra da işgal edilen Hacı Bektaş Dergahı'mıza gideceğiz. Derdimiz çok dergahlarımız bile işgal edilmiş. Oralara bile para verip bilet alarak mesai saatleri içinde girer hale geldik. Gerçi biz fiili olarak bunu kabul etmiyoruz. Para vermeden girip ve orada iznimiz olmadığı halde cem yapıyoruz. Hem katliama uğruyoruz, hem asimile ediliyoruz hem dergahlarımız işgal altında. Hem kendi mücadelemizi veriyoruz hem de Türkiye'nin genel meseleleriyle ilgili demokrasi, barış adına üzerimize düşen sorumluluk neyse Alevi toplumu olarak bunu yapmaya çalışıyoruz.