Dokuz Eylül Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyenler: Bir KHK ile geri adım atacak değiliz
701 sayılı KHK ile Dokuz Eylül Üniversitesi'nde görev yapan ve toplumda 'barış imzacıları' olarak bilinen akademisyenlerin hepsi ihraç edildi. Prof. Dr. Ayşen Uysal, "Bundan sonra da bir KHK ile susacak ya da geri adım atacak değiliz. Birer binadan öte anlamı olmayan üniversitelerle var olmadık, onlar olmayınca da yok olacak değiliz" dedi.
İZMİR - OHAL kapsamında yayımlanan 701 sayılı KHK ile ihraç edilen 199 akademisyen arasında "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı barış bildirisine imza atanlar da bulunuyor. Dün yayınlanan KHK ile Dokuz Eylül Üniversitesi’nde aralarında Prof. Dr. Ayşen Uysal, Prof. Dr. İzge Günal ve Araştırma Görevlisi Aydın Arı'nın da bulunduğu tüm imzacı akademisyenler ihraç edildi.
'BİNADAN ÖTE ANLAMI OLMAYAN ÜNİVERSİTELERDE VAR OLMADIK'
"2,5 yıldır söz söylemeye ve sözümüzün arkasında durmaya devam ettik" diyen Prof. Dr Ayşen Uysal dün yayınlanan ihraç kararına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bundan sonra da bir KHK ile susacak ya da geri adım atacak değiliz. Birer binadan öte anlamı olmayan üniversitelerle var olmadık, onlar olmayınca da yok olacak değiliz. O duvarların arasında kendini teslim edip ezilmiş olanlar düşünsün, hala düşünme yetilerine sahiplerse... Türkiye kötülükle yoğrulmuş bir toplum artık, uzunca bir süredir. Bu kötülük sadece icra edenlerle sınırlı değil, aynı zamanda ona aktif ve pasif olarak katılanları da kapsıyor. En önemli meselemiz bence bu. Esas olarak muhalifler tasfiye ediliyor görünse de, aslında çekememe, kıskançlık, bazen koltuk koruma gibi nedenlerle listelerin oluşturulduğunu görüyoruz. Mesela bölüm başkanı kalabilmek için sürekli asılsız şikayetlerde bulunanlar oldu. Tam bir cadı kazanı hali. Biraz Hobbes'un doğa durumu gibi bir haldeyiz sanırım. Muhbir vatandaşla harmanlanmış bir kötülük ve savaş hali..."
'TÜRKİYE’YE BİR ŞEY OLMAZSA BİZE DE BİR ŞEY OLMAZ'
Açığa alınma sürecinde kendilerini zaten atılmış olarak kabul ettiklerini ifade eden Prof. Dr. İzge Günal, ihraç kararlarıyla ilgili olarak "Biz zaten 1 yıl önce atılmıştık. Bu açığa alınma ile atılma arasında gerçekten çok ciddi bir fark yoktu. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki artık idari süreçlerin hiçbir önemi yok. Burada politik bir süreç var. Biraz zaman alacak belki ama muhakkak geri döneceğiz. Ancak geri dönüşümüz asla basit bir mahkeme kararıyla olmayacak. Bu Türkiye’deki demokrasi mücadelesinden bağımsız bir mücadele değil. Ne zaman Türkiye’deki diktatörlük kaybederse biz geri döneriz. Kaybetmezse de dışarıda kalırız. Bizim kaderimizle başka birinin kaderi birbirinden ayrı değil. Zaten bireysel dönüşler olursa küçük şeylerdir onlar. Yani Türkiye politikasında ne olursa bizim hayatlarımızda da onlar olacak. Türkiye’ye bir şey olmazsa bize de bir şey olmaz" diye konuştu.
'NE İÇİN İMZA ATTIĞIMIZI UNUTMADIK'
Araştırma Görevlisi Aydın Arı ise ihraç kararını şu sözlerle değerlendirdi: "Ne için imza attığımızı unutmadık. Talebimizin arkasındayız. Barış hemen şimdi! sözümüze ek olarak demokrasi ve adalet de acil ihtiyaç olarak önümüzde duruyor. Bizim içinde bulunduğumuz üniversite matah bir yer değildi. Uğraştık ama başaramadık özerk, özgür bir üniversite yaratmayı. Derdimiz budur. Bütün bu ihraçlardan sonra geriye kalana üniversite denebileceğine birisinin beni ikna edebilmesi de sanırım neredeyse imkansız. Mücadeleye devam etmekten başka sorumluluk görmüyoruz kendimizde." (DUVAR)