'Ortamlarda vicdani retçiyim dersin kimse bilmez bedelli yaptığını'
Artvin'deki tek vicdani retçi Şendoğan Yazıcı haftada birkaç kez jandarma tarafından çağrıldığını söylüyor. Avukat Gökhan Soysal, yurt dışına çıkmak zorunda kalan vicdani retçiler için, “Bu topraklardaki hakim militarist kültürün baskısıyla yurt dışına çıktılar. Bıktırıcı bir süreci var” diyor. Avukat Davut Erkan ise, Avrupa Konseyi’nin 47 ülkesinin 46’sında vicdani ret hakkı olduğunu sadece Türkiye’de olmadığını vurguluyor.
DUVAR - Seçimlerden önce, 29 Nisan’da Erdoğan “Bedelli askerlik şu anda hükümetimizin gündeminde değil. Hele hele bir tarafta Afrin bir tarafta Fırat Kalkanı harekatı olduğu dönemde gündemimize almak şehitlerimize, gazilerimize karşı saygısızlık olur. Seçim bitsin bunlar tekrar masaya yatırılır” demişti ve öyle de oldu.
Gündeme getirilen bedelli askerlik yasasının yaş sınırı 25, ücreti 15 bin lira ve tam olarak 5.5 milyon kişinin bu kapsamda olacağı tahmin ediliyor. Zikredilen rakam diğer bedelli askerlik dönemlerinde istenilen rakamın bir hayli altında. Hatta son 20 yılın en ucuz tutarı. En yakın bedelli ücretleri 2011 yılında 30 bin lira, 2014 yılında ise 18 bin liraydı. Bedelli yasasından yararlanabilecek yaklaşık 5 milyon kişinin tamamı başvuruda bulunursa, Hazine’ye tam 82.5 milyar liralık katkı sağlanacak. Buradan sağlanan gelir ise savunma sanayine aktarılıyor. Vicdani Ret Derneği’nin sayfasında yazan bilgilere göre, 2015 yılında 203 bin 824 kişi, 2013 yılında 67 bin 630 kişi, 2011 yılında 70 bin 413 kişi, 1999 yılında 72 bin 290 kişi, 1992-93 yılları arasında 35 bin 111 kişi, 1987- 89 yılları arasında 18 bin 433 kişi bedelli askerliğe başvurmuş.
VİCDANİ RETÇİLERİN ÇOĞU YURT DIŞINDA
Vicdani ret, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından temel insan hakkı olarak kabul ediliyor. 2011 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9'uncu maddesi olan inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirilen vicdani reddin Türkiye’de de uygulanması yasal olarak zorunlu, ancak pratik pek böyle işlemiyor.
Türkiye’nin ilk vicdani retçileri Tayfun Gönül ve Vedat Zencir. Türkiye’de bu iki ismin 1989 yılında vicdani retlerini ilan etmelerinden beri antimilitarist mücadele bir şekil yürütülmeye çalışılıyor. Yakın zamanda devletle bu nedenle en çok muhatap olan isimler ise şu an Türkiye’de değiller. Halil Savda, Ercan Aktaş, Mehmet Tarhan, Mayıs Aru gibi. Bu da çok şey anlatıyor. Çünkü Türkiye’de vicdani ret hakkını deklare etmek, sıkıntılı bir sürecin sizi bekliyor olduğuna hazır olduğunuz anlamına da geliyor.
'RUM OLDUĞUNUZU BİLİYORUZ, KURCALAMAYIN'
Bir diğer hikaye ise gönüllü olarak askere giden Yannis Vasilis Yaylalı’nın hikayesi. Yaylalı, 1994 yılında Şırnak’ta komando askerken çatışmada yaralanmış, PKK tarafından esir alınmış ve esirliğinin sekizinci ayında savaş karşıtı olmuştu. PKK’nin elinde olduğu süreçte devlet ailesine “Rum olduğunuzu biliyoruz, bu olayı fazla kurcalamayın” demişti. Yaylalı, bırakıldıktan sonra 3,5 ay hapis yattı. Sonraki süreçte ise mahkemeye başvurarak İbrahim adını değiştirdi ve Yannis Vasilis adını seçti. Sonra ne oldu? Roboski katliamının ardından köye yerleşme kararı aldı. 2017 yılında hakkında yakalama kararı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Yaylalı halen Elazığ 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutuklu.
GBT (GEL BAKALIM TOSUNCUK)
GBT’nin açılımı Genel Bilgi Toplama. İlgili cenahlarca ise “Gel Bakalım Tosuncuk” olarak anılıyor. GBT, özellikle vicdani retçiler için konaklanılan hotelden tatil için çıkılan yolculuğa, herhangi polisle göz teması sonrası çağrılışınıza kadar başınızın beladan eksik olmaması demek.
Peki Türkiye’de vicdani reddini açıklayan kişiler ne durumdalar? Neler yaşıyorlar? Bedelliye olan bakışları yaşanan örnekler sonrası biraz olsun yumuşadı mı? Daha da doğru ifadeyle yumuşamak zorunda kaldı mı? Vicdani retçi Şendoğan Yazıcı, aynı zamanda avukat olan Gökhan Soysal ve Davut Erkan’la konuştuk.
'VİCDANİ RET SADECE ANTİMİLİTARİST OLMAK DEĞİLDİR'
Uzun yıllardır konu hakkında çalışan ve vicdani retçilerin davalarına vekillik yapan Av. Davut Erkan, vicdani retçilerin yoklama kaçağı, bakaya gibi muamele gördüklerini ifade ediyor. "Haklarında sürekli yakalama emri bulunuyor. İlk yakalamadan sonra idari para cezası veriliyor. Bu ceza kesinleştikten sonra her yakalamada ceza davası açılıyor. Böylece bir kişiye birden fazla dava açılabiliyor." diyor.
Dünyada nasıl peki? Avrupa Konseyi’nin 47 ülkesinin 46’sında vicdani ret hakkı var. Sadece Türkiye’de yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi’nde (AİHS) vicdani ret diye ayrı bir hak yok. Din ve vicdan özgürlüğü var. Vicdani ret hakkı da bu hakkın kapsamındaki bir hak olarak tanınıyor. “Türk Ceza Kanunu’nda bu hakkını kullanan kimseye ceza verilmez hükmü var ama bunlar pratikte uygulanmıyor” diyor Erkan ve devam ediyor: “AİHS'in bir parçası olduğumuz için mahkemeler hakkın varlığını kabul ediyorlar. Genelde ise yargılanan kişinin vicdani retçi olup olmadığı konusunda tartışmaya giriliyor. Yani mahkemeler kanunda dolanıyorlar.”
Erkan, “Vicdani ret sadece antimilitarist olmak değildir. İnsanlar antimilitarist olmadan da vicdani retçi olabilirler” diyor. Vicdani ret, total retten farklı olarak alternatif kamu hizmetlerini kabul ediyor. Total retçiler ise alternatif hizmeti de kabul etmiyorlar. Bedelli askerliğin ise şu tip sıkıntılı tarafları var: “Bir, nakit istiyor. İkincisi, herkes faydalanamıyor. Yaş sınırı var. Mesela 23 yaşındaki bir vicdani retçi bundan faydalanamaz. Bu düzenlemede 28 gün askerlik yapacaksın, temel eğitimi alacaksın diyor. Bunlar vicdani retçilerin önündeki engeller” diyor Erkan.
'ORTAMLARDA VİCDANİ RETÇİYİM DERSİN, KİMSE BİLMEZ BEDELLİ YAPTIĞINI'
Vicdani retçi Şendoğan Yazıcı, dört yıldır Artvin’de yaşıyor. Bundan önce ise İstanbul’daydı. Borçka Asliye Ceza Mahkemesi, Yazıcı'nın haziran ayında görülen son duruşmasında eşine çok sık rastlanmayan bir gerekçeli karar açıkladı. Mahkeme gerekçeli kararında taraf olunan milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğunu belirterek “vicdani ret hakkını” tanıdı. Fakat 2010 yılında vicdani reddini ilan eden Şendoğan Yazıcı’ya bu eylemi hakkında idareye sözlü veya yazılı beyanda bulunmadığı gerekçesiyle 62 gün hapis cezası verip bu cezayı 640 lira adli para cezasına çevirdi. Emsal oluşturabilecek bu karar ilk değil. Benzer karar Muhammed Serdar Delice’nin yargılandığı Malatya Askeri Mahkemesi'nde de verilmişti. Ancak heyet, Delice’nin basında çıkan beyanlarını öne sürerek, vicdani ret konusunda Delice'yi samimi bulmadığını iddia etmişti.
“Vicdani ret hakkını kullanmak istiyorum diye başvurmam gerekiyormuş ilgili yerlere” diyor Şendoğan Yazıcı. “Böyle bir yol zaten yok. Başvurulsa bile reddediliyor” diye ekliyor.
Yazıcı’ya GBT sorgularından dolayı birkaç defa dava açılmış. ‘Yoklama kaçağı olmak’ ve ‘bakaya kalmak’ iddialarıyla yargılanmış.
Yazıcı, Artvin'deki tek vicdani retçi. Küçük bir yerde vicdani retçi olarak yaşamak nasıl bir şey diye soruyorum. Anlatıyor Yazıcı: “İlk başlarda yok sayıyorlardı. İkinci aşamada yolda kimlik kontrolü ve çevirmeler arttı. Bana özel bir durum var mıydı emin değilim ama bir hafta içinde iki üç kere denk geldim. Hepsinden ayrı dava açıldı. Şehir efsanesi gibi bir şey oldu. "Asker kaçağı" denildi benim için. Genelde nasihat ediliyor. ‘Ya işte iki çocuğun var. Git yap, kurtul. Ortamlarda vicdani retçiyim dersin, kimse bilmez senin bedelli yaptığını’ gibi… Olamaz tabi böyle bir şey.”
Hakkında vatan haini, askerliğini yapmaya korkuyor gibi şeyler söyleniyormuş. “Babamın, eşimin, arkadaşlarımın duyduğu gelip bana söylediği şeyler” diyor Yazıcı ama yine de halkla ilgili ciddi sıkıntılar yaşamadığını esas devletle cebelleştiğini belirtiyor.
“Şunu hissettiriyorlar. Gözümüz üzerinde, her adımını izliyoruz. En son birkaç gün önce bir şey oldu. Jandarmadan aradılar beni, gittim. Yaklaşık 10-15 sosyal medya paylaşımım için soruşturma başlatmışlar. Bir tanesi halkı askerlikten soğutmak, bir tanesi halkın dini değerlerini alenen aşağılamak, bir tanesi polise hakaret etmek.” Bunların hepsini siz mi yaptınız deyince “Ben yaptım” diyor Yazıcı. “Benim yapmadığım bir tane vardı. Onu da katmışlar.”
Günlük hayatını etkileyecek kadar çok çağrıldığını anlatıyor Yazıcı. “Hakkında arama var deniliyor. Jandarmaya gidiyorum. Telsizle soruyor, GBT’ye bakıyor, başka yerlere bakıyor ama arama yok. 'Allah Allah' diyor. Küçük yer olduğu için jandarma seni tanıyor, sen onu tanıyorsun. Telefonlar var. 'Yarın bir uğra' diye diyaloglar da oluyor.”
En son cuma günü jandarmada olduğunu anlatıyor. Pazartesi günü annesi aramış, “eve jandarmalar geldi” demiş. Evdeki jandarma tanıdık. Telefonu vermiş. “Dedim daha üç gün önce birlikteydik, neden eve geliyorsun?” “Savcısı, hakimi, emniyeti, jandarması ayrı bir dert. Bıktırmak için herkes üzerine ne düşüyorsa eksiksiz bir şekilde yapmaya devam ediyor” diyor Yazıcı.
'ZORLA ASKERİ BİRLİĞE GÖTÜREMEZLER'
Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Av. Gökhan Soysal’a vicdani ret ve bedelli askerlik konusundaki tartışmanın nihai halini soruyoruz. Sosyal, 2014 yılında “Orduya ne bir saniye, ne de bir kuruş!” açıklamalarını hatırlatıyor. Vurgularının şu yönde olduğunu ifade ediyor: “Dernek olarak tartışmalı bir konu değil. Vicdani reddin yasalaşması gerektiğini söylüyoruz. Yıllardır beri profesyonel orduya geçileceği konuşuluyor. 5 milyondan fazla askerliğini yapmayan insan var. Bu kadar insanı ilgilendiren bir sorun kişi başı 15 bin lirayla çözülebilecek bir sorun değil. Yapısal bir sorun.”
Soysal, vicdani retçilerin yaşadıklarının kamuoyuna lanse edildiği kadar korkutucu olmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Kişiler şunu düşünüyor. Ben vicdani reddimi açıklarsam hapse atılırım. Böyle bir durum söz konusu değil ama elbette kişi çeşitli yollarla baskı altına alınmak isteniyor. Bunlardan biri de GBT baskısı ve kişilere para cezası verilmesi. Bu yolla insanlar korkutuluyor ve yöntemler işe de yarıyor açıkçası.”
Çalışanların iş yerlerine “bu kişi yoklama kaçağıdır” diye bilgi gönderiliyormuş. Bunun haricinde hotellerde GBT yapacaklar diye bir korkunun da olduğunu söylüyor Soysal ve şöyle anlatıyor: “Bunlar gerçek ama insanlar şunu düşünüyor: Eğer GBT’ye takılırsam beni zorla askeri birliğe götürürler. Öyle bir şey yok. Zorla askeri birliğe götürülme söz konusu değil. Bunu sağlayan da geçmiş yıllardaki vicdani retçilerin direnmeleridir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından sonra zorla askeri birliğe sevk kaldırıldı. Şimdi firarileri yani asker kaçaklarını dahi, kendi tabirlerince ‘yakalayınca’ askerliğe sevk etmiyorlar.”
Şu an emre itaatsizlikten yargılanan bir vicdani retçi olmadığını vurguluyor Sosyal. Nasıl? Şöyle yanıtlıyor Soysal: “Çünkü zorla askeri birliğe götürmedikleri için bu suçun oluşumuna neden olabilecek bir durum yok. Eskiden zorla götürüyor, 'kıyafet giy' diyorlardı. Giymem deyince, emre itaatsizlikten dava açıyorlardı. Şimdi ne yapıyorlar? İdari para cezası kesinleştikten sonra ceza davası açılıyor. 1 yılın altında ceza veriliyor. Sıkıntı şurada: Ceza verdikten sonra bitmiyor. Yeni bir dava açılabilir. Aynı kişinin üç yoklama kaçağından dolayı davası olabilir.” Soysal, bunun da kötü muamele kapsamında olduğunu belirtiyor. “Aynı davayı beş kez açarsan bu kötü muameledir” diyor.
Soysal en son Artvin’deki davada vicdani reddin bir hak olarak tanındığını, ondan önce bir askeri mahkemenin de bu hakkı tanıdığını hatırlatıyor. “Mahkemeler bu karardan sonra ya kişi vicdani retçi değildir, samimi değildir diyor ya da zamanında idareye başvurmamışsın diyor” ve soruyor: “Sen idare yolu açmamışsın ki ben başvurayım.”
Soysal, diğer vicdani retçilerden Halil Savda’nın askerlik problemi kalmadığını, zorla çürük raporu aldığını ancak vicdani retçi ve antimilitarist olduğundan dolayı yaptığı açıklamalarla ilgili ceza kovuşturmalarının devam ettiğini söylüyor. Ercan Aktaş’ın ise hakkında açılan başka davalar var örgüt propagandası, cumhurbaşkanına hakaret gibi. İkisinin de yurt dışında olmasını şöyle yorumluyor Soysal: “Bu topraklardaki hakim militarist kültürün baskısıyla yurt dışına çıktılar. Çünkü bıktırıcı bir süreç var. Ben daha o sınıra gelmedim. Güvercin tedirginliğiyle mücadele etmeye devam ediyoruz.”