10 Ekim davası avukatları: Sanıklar insanlığa karşı suçtan hüküm almalı!
IŞİD'in, Ankara Gar'ı önünde düzenlediği katliama ilişkin 10'uncu tur duruşmasına başlandı. Duruşmalar 2 Ağustos'ta sonlanacak. Savcının mütalaasını geçtiğimiz duruşma açıkladığı davada kararın verilmesi bekleniyor. Avukatlar, sanıkların insanlığa karşı suçtan hüküm almalarını isterken, duruşmaya yarın devam edilecek.
ANKARA - "Emek, Barış ve Demokrasi" talebiyle 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara'da bir araya gelenlere yönelik IŞİD'in düzenlediği katliamın 10'uncu tur duruşmaları Sincan Cezaevi Kampüsü içerisindeki mahkeme salonunda görülmeye başlandı. 103 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı katliamın karar duruşması olması beklenen duruşmalar öncesi birçok ilden mahkeme salonuna otobüslerle katılım sağlandı. Katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları mahkeme salona alınırken 6 farklı noktada kimlik kontrolünden geçirilerek salona alındı. Cezaevi kampüsü çevresinde kolluk kuvvetlerine ait TOMA ve akrep araçları konumlandırılırken duruşma salonuna sarı basın kartı olmayan basın çalışanları alınmadı.
SAVCI MÜTALAASI DOĞRULTUSUNDA KARAR VERİLMESİNİ BİR KEZ DAHA YİNELEDİ
Katliam davasında yargılanan sanıkların etrafına yaklaşık 100 polis ve 200 jandarma ile yoğun güvenlik önlemi alındı. Duruşmaya izleyici olarak CHP’li ve HDP’li milletvekillerinin yanı sıra DİSK, KESK, TMMOB, TTB yöneticileri de katıldı. Katliam mağduru ailelere ait telefon, anahtar, çakma vb. eşyaların duruşma salonuna sokulmasına izin verilmedi. Mahkeme başkanının salondaki uyarılarıyla başlayan duruşmada savcı, 12 Haziran tarihinde verdiği mütaalasını tekrarladı ve bu mütalaa doğrultusunda karar verilmesini istedi.
DAVANIN SİNCAN'A TAŞINMASINA MAĞDUR AVUKATLARINDAN TEPKİ
Mağdur avukatlarından Mustafa Kemal Gündüz, söz aldı. Gündüz, davanın Sincan’a taşınmasına tepki göstererek, “Başkan yargılamanın 50 celsesinde olay olmamasına karşın bu kararı verdiniz. Duruşma resmen şehir merkezinden kaçırıldı. Biz müvekkilerimizi, sanıkları göremiyoruz. Sizi dahi zor görüyoruz” dedi. Duruşma salonunu giriş sırasında mağdur ailelerin birçok zorlukla karşılaştığını belirten Gündüz, “Çocuğu olan bir anne bile alınmak istenmedi” dedi.
Mağdur avukatlarından İlke Işık, IŞİD'in düzenlediği katliam sırasında 103 kişinin hayatını kaybettiğini bir kez daha hatırlatarak, “Şuan yakınları buradalar. Hayatlarında en sevdiklerini kaybetmiş insanlar bu davanın peşindeler. Bizim çıkara bildiğimiz 500’den fazla yaralı var. Fiziksel ve ruhsal yaralanmanın kaç kişi olduğunu tahmin edemediğimiz bir katliam. Müvekkilerimizin söylemek istedikleri var” diye konuştu.
‘KURGUSAL GERÇEĞİ KABUL ETMEMİZİ BEKLİYORLAR’
Mağdur avukatlarından Ziynet Özçelik, katılanların iddianameye ilişkin sözlü oturum bitirilmeden sözlerinin alınmamasının adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu belirterek, “Bu dosyada başından itibaren devletin sorumluluğu tartışılmakta. Ancak devlet gerçeğin peşinde olmamakta. Bizim kurgusal bir geçeğin kabul edilmesi beklenmekte. Bizim burada haklarımızı kullanmamız bakımında yüz yüzelik ve kendimizi ifade etme hakkımızı talep ediyoruz” dedi.
MÜŞTEKİLERİN MÜTALAA HAKKINDA BEYAN VERMESİ TALEP EDİLDİ
Mahkeme Başkanı, mağdur avukatların müştekilerin konuşmaları yönündeki taleplerini daha sonra değerlendireceğini söyleyerek, müştekilerin sözlerini daha sonra alacağını ekledi. Katliamda hayatını kaybeden avukat Uygar Çoşgun’un eşi avukat Mehtap Sakinci Coşgun, herkesin müşteki olarak söz hakkını kullanamadığını hatırlatarak, 6 müştekinin beyanlarının hemen alınmasını istedi. Mağdur avukatlarından Sevinç Hocaoğulları, müştekilerin beyanlarını sunduktan sonra avukatların konuşmasını isteyerek, “Müştekilerin mütalaa hakkında beyanlarının alınmasını istiyoruz” dedi. Mahkeme Başkanı Giray, konuşmak isteyen 6 mağdur ailesinin beyanlarının alınmasını kabul etti.
‘TAHRANA YAPARKEN ANNE SENSİZ OLMAZ DEDİ’
Katliamda hayatını kaybeden EMEP GYK üyesi Korkmaz Tedik’in annesi müşteki Zöhre Tedik, 10 Ekim katliamında barış için alanda olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: “Tek talebimiz bu ülkede ne asker ne polis 103 tane insan ölmesin diye alana çıktık. Benim ‘oğlum tahrana yaparken anne sensiz olmaz’ dedi. ‘Anne barış herkes için gelecek’ dedi. Güle oynaya 81 ilden insanlar Ankara’ya geldi. O gün otobüsler aranmadı. Demek dedim insanlar barış içinde eylemini yapacak diye mutluyduk. Benim eşim ‘Neden aranmıyoruz’ dedi. Bende bu tedirginlik yoktu. Yüz binlerin aktığı alanda barış olacağını, kimsenin ölmemesi için alanlarda olacağımı düşündüm. Orada tanıklarımızla, barış için gelenlerle öpüştük. Benim oğlum ‘Anne ben Emek Partisi altında yürüyeceğim’ dedi. Bombalar patladı. İnsanlar cesetler üzerinden atlarken üzerimiz gaz bombası atıldı. Benim oğlum oraya yere düşünce görmedim. Arkadaşları bulmuş, vatandaşlar bulmuş. Benim oğlumun atılan gazdan nefesi daraldı da öldü. Çocuklarımızın üzerine IŞİD’liler bomba atmasına göz yumanlar, çocuklarımızın hastaneye yetiştirilmesine engel olanlar neden yargılanmıyor.”
10 Ekim avukatları: Bu dava böyle bitemez
“Sayın hakim kaç aramadan geçtik. Ancak çocuklarımızın üzerine bomba atanlar neden aranmadı. Benim üzerime bomba atıldı. Üzerimde et parçaları vardı. Siz bu çocuklarımızın katillerini yargılamıyorsunuz. IŞİD’lilere ise basit cezalar veriyorsunuz. Biz gerçek sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Şu salona girerken üzerimizde aranmadık tek nokta bırakmadınız. Keşke o zaman bu arama yapılsaydı da bizim çocuklarımız ölmeseydi. Aynı katiller gibi mağdur aileleri de yargılanmak isteniyor.”
‘ADALETSİZLİĞİ GÖRÜYORUZ'
Mağdur ailelerinden Kemal Kılıç, katliam günü mahkeme salonunda olan güvenlik önlemlerinin olmadığının altını çizerek, “Bu önlemi alan kolluk kuvvetleri o gün neredeydi. O gün 81 ilden buraya gelirken, emniyet neredeydi. Biz adalet için buradayız ancak adaletsizliğin en büyüğünü görüyoruz. Çünkü bizim çocuklarımızın katillerini burada koruyor ve kolluyorsunuz. Maddi gerçek eksik iddianamelerle ortaya çıkmaz. Sunduğumuz tüm delillere itibar göstermiyorsunuz” diye konuştu.
‘ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM’
Katliamda yaralanan Ayşegül Duman, 10 Ekim’de ölenleri anarak başladığı konuşmasında “Zalimler için yaşasın cehennem. Siz davayı Sincan’a kaçırdınız ama bu dava Fizan'a da gitse daha fazla katılımcıyla geleceğiz. 66 istihbarat raporu gerekli yerlere ulaşmış olsaydı, ilgili birimler görevlerini yerine getirseydi ne Suruç, ne Ankara ne de sonraki katliamlar yaşanmazdı” ifadelerini kullandı.
‘HALKA ATEŞ EDENLE GAZ SIKANLAR ARASINDA NE FARK VAR’
Katliamda yaralanan Muhammed Bahadır Kılıç, davaya ilk defa katıldığını belirterek, “Duruşmalara katılmıyorum ama sosyal medya ve basın üzerinden takip ediyoruz. Devletin yönlendirdiği mülkiye müfettişlerinin raporu reddediliyor. 15 Temmuz gecesi halka ateş açan askerleri yargılayan mahkeme ile katliam günü üzerimize gaz sıkanlar arasında ne fark var. Bizim vergimizle maaşını alan polis, bizim vergimizle aldığı gaz bombalarını IŞİD’in yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere üzerimize sıktı. Bugün yaptığınız yargılama göstermelik demek istemiyorum.(Mahkeme Başkanına) Ama arkanızda yazan 'Adalet mülkün temelidir' yazısı artık 'adalet iktidarın özel mülküdür.' Siz mahkemeyi hangi sonuçla sonlandırırsanız sonlandırın barış talebinin yanında adalet talebini de görmeye devam edeceksiniz” dedi.
'GAZ SIKILDIĞI İÇİN YARALILAR ÖLMÜŞTÜ'
Verilen aranın ardından 10 Ekim katliamı davasının duruşmasına devam ediliyor. Katliam mağdurlarından Elif Özdoğan’ın beyanlarıyla duruşmaya devam ediliyor. Özdoğan Türkçe bilmediği için konuşması tercüman aracılığıyla çevrildi. Özdoğan, Kürtçe yaptığı konuşmasında şunları söyledi: “Eyleme geldiğimiz gün etrafta polis yoktu. Neden arama yok dedik. Bize ‘barışa geldik, savaşa değil. O yüzden arama olmaz merak etme.’ dediler. Arabada ben, gelinim, torunum ve eltim vardı. Patlama olduktan sonra kendimi hastanede buldum. Üstümüzde et parçaları vardı. Polisler gaz sıkıyorlardı. Yaralıları gördük. Gaz sıkıldığı için yarılılar ölmüştü. Polisler ambulansların gelmesini engellediler. Alanın ortasında TOMA’lar vardı. Ambulans gelmediği için taksiyle gitmek zorunda kaldık. Taksi bizi almak istemedi. Ben gelinim, torunum, gelinim psikolojik tedavi görüyoruz. Şikayetçiyiz.”
YAKALANAMAYAN SANIKLARA ZAMAN AŞIMI UYGULANABİLECEK
Avukat Senem Doğanoğlu, insanlığa karşı suçla ilgili savcılık ve mahkemeye yaptıkları talepleri hatırlatarak, TCK’nın ilgili kanun maddelerini saydı ve sanıkların insanlığa karşı suçtan hüküm alması gerektiğini ekledi. Doğanoğlu, TCK Madde 77’nin uygulanması gerektiğini belirterek, “Yarın öbür gün Nusret Yılmaz, Edremit Türe, Ahmet Güneş gelse. Bombacı yeleklerinde parmak izleri bulanan sanıklar gelse zaman aşımını mı tartışacağız” dedi. Doğanoğlu’nun bahsettiği konu sanıklar hakkında TCK’da yer alan insanlığa karşı suçlarla ilgili cezanın istenmemesiydi. Sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet istendiği için yakalanamayan sanıklar hakkında zaman aşımı uygulanabilecek. Eğer 10 Ekim katliamı insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilseydi, yakalanamayan sanıklara zaman aşımı işlemeyecekti.
'BU DOSYADA BAŞINDAN BERİ KORUNANLAR VAR'
Avukat İlke Işık, katliamda kamu görevlilerinin sorumluğunu hatırlatan konuşmasında şunları söyledi: “Devlet yetkililerinin içinde olduğu bir katliamın delili başka bir ülkede olsa yer yerinden oynardı. Ancak 10 Ekim katliamında tek bir kamu görevlisi hakkında devam eden bir soruşturma yok. Tek bir kamu görevlisi hakkında devam eden bir soruşturma nasıl olmaz böylesi bir katliamda? O mitinge Valilik, Emniyet Genel Müdürlüğü izin verdiyse, can güvenliğini almak onların görevidir. ‘Tek bir kamu görevlisi bile yargılanmayacak, ben bu dosyayı burada bitireceğim’ diye bilmek. Gerçek bir adaletten nasıl söz edebiliriz. Bu dosyada başından beri korunanlar var."
'KOMİSYON KURULSAYDI BU DOSYANIN ALTINDA EZİLİYOR OLMAZDINIZ'
HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, katılan olarak söz aldı. Davanın medya ve toplumdan kaçırıldığını söyleyen Başaran, "Sürece bakmak gerekiyor. Var olan çözüm süreci sonlandırıldı. İktidar yanlıları 'ya istikrar ya kaos' dedi. Bu kaosun ilk sesi 5 Haziran’da patlayan bomba oldu. Sonra Suruç geldi. Sonra 103 kişinin öldüğü süreç. Bu olayların arkasındaki benzerlik neydi. İktidarın aymazlığıydı" dedi.
Saldırıda güvenlik zafiyeti olduğunu ifade eden Başaran, "Bizlerin attığı her adım izlenirken, yaptığımız etkinlikler polis gücüyle kuşatılırken, nasıl oluyor da Ankara’nın merkezinde bir katliam gerçekleştiriliyor ve güvenlik zafiyeti kabul edilmiyor. Nasıl oluyor da böyle bir katliamda tek bir sorumlu istifa etmiyor. Politik sorumluluğunu kabul etmiyor" diye konuştu.
"Hangi ülkede böyle büyük bir katliamdan sonra siyasi iktidar hesap vermez" diyen Başaran, şöyle devam etti:
"Ailelerin bile gelip doğru düzgün izleyemediği, ulusal basının olmadığı bir salonda davayı takip ediyoruz. Biz Ankara , Suruç, Diyarbakır katliamlarıyla ilgili araştırma önergesi verdik. Meclis’te araştırma komisyonu niye kurulmadı? Kurulsaydı şu anda siz bu dosyanın ağırlığı altında eziliyor olmazdınız. Burada bir karar verildi. Göstermelik cezalar verilecek ama asıl sorumlulara dokunulmayacak. Konjonktür müsait olduğunda şu anda sanık sandalyesinde oturanlar ‘öfkeli çocuklardı’, tıpkı bu sandalyelerde oturan FETÖ'cüler gibi. Bunların siyası ayağı ortaya konulmuyor."
Başaran'ın sözlerinin ardından 10'uncu tur duruşmalarının ilk günü tamamlandı. Duruşmaların ikinci günü Sincan Cezaevi Kampüsü içerisindeki mahkeme salonunda 9.30'da başlayacak.