Katliam davasında büyüyen çocuk!
10 Ekim katliamında eşi Vahdettin Özhan’ı kaybeden Nabile Özhan, 53 celseye de çocuğuyla katıldı. Katliamın gerçekleştiği tarihte Özhan çiftinin 16 aylık olan çocukları, mahkeme salonlarında büyüdü. Yürümeye yeni başladığı tarihlerde adliye koridorlarında adım atan küçük çocuğun ‘Babam ne zaman gelecek?’ sorusu burada da yankılandı.
ANKARA - Ankara Katliamı Davası’nda sona gelindi. Ben, mesleğe başladığım ilk günlerde gözyaşları içinde davayı takip ederken, ilk adımlarını mahkeme koridorlarında atan çocuk ise her celse ‘Babam ne zaman gelecek’ diyerek büyüdü! Bugüne dek 53 celsenin görüldüğü davada takip ettiğimiz 30’un üzerindeki duruşmada ve son günde yaşananları derledik.
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından 10 Ekim 2015 tarihinde düzenlenmesi planlanan “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” öncesinde tarihi Ankara Garı önünde IŞİD’in gerçekleştirdiği ve 103 kişinin yaşamını yitirdiği katliam davasının son tur duruşmaları 31 Temmuz’da Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye başlandı. Mahkeme heyetinin 2 Ağustos’ta kararını açıklaması beklenen dava, sanıkların mütaalaya dair son sözlerinin tamamlanmaması nedeniyle bugüne ( 3 Ağustos) ertelendi.
Katliamın 21 aydır süren davasının takip ettiğimiz 30’dan fazla duruşmasında hafızalarda kalanlar ve son günün satır başları ise şöyle oldu:
21 AY SÜREN 53 + 1 CELSELİK DAVA
Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Kasım 2016 tarihinde başlayan katliam davasında 21 ayda, 10 grup duruşması ve 53 celse görüldü. Bugün karar duruşması görülecek olan 36 sanıklı davanın 19 sanığı tutuklu yargılanırken 17 sanığı ise hâlâ yakalanamadı. Katliam davasının dokuz grup duruşması ve 50 celsesi Ankara Adliyesi’nde görülürken mahkeme heyeti davayı, karar duruşması öncesinde kent merkezinden kilometrelerce uzaktaki Sincan Cezaevi Kampüsündeki mahkeme salonuna nakletti.
Yoğun güvenlik önlemlerinden geçerek izleyebildiğimiz karar duruşmasındaki gözlemlerimizi aktarmadan önce takip edebildiğimiz celselerde yaşananları hatırlayalım:
GÖZYAŞLARI İÇERİSİNDE YAZILAN HABER
İki yıla yakın bir süredir muhabir olarak Gazete Duvar’da çalışıyorum. Lisans eğitimimin son döneminde başladığım “gazetecilik çabasının” ilk haftasında beş gün boyunca katliam davasını izledim. Şubat 2017’de katıldığım 3’üncü tur duruşmasında, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralılar olay günü ve sonrasında yaşadıklarını mahkeme heyetine anlattı. Yüzlerce kişinin ifadesi sırasında katliam anı yeniden yaşandı. Eğlenerek, türküler eşliğinde barış talebi için Ankara’ya geldiklerini söyleyen acılı ailelerin hepsinin ifadeleri, alanda kolluk kuvvetinin olmadığı ve güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu üzerineydi. Patlamanın ardından polisin kullandığı biber gazı nedeniyle birçok insanın yaşamını yitirdiğine yönelik ifadeler, salondakilerin fenalaşmalarına neden oldu. Bu beyanlara karşın bir kamu görevlisi dahi dosyaya eklenmedi, yargılanmadı. Hayatında ilk kez bir mahkeme salonuna giren ben ise gözyaşları içerisinde haber yazdım. O salonun içerisinde bir yerde otursaydınız, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarına baktığınızda kendi ailenizin yüzünü görürdünüz. “Gazetecilik yapacaksan derinin kalınlaşması gerekir” telkinlerinin başladığı bu sürecin ardından toplam 53 celsenin 30’undan fazlasını izledim.
AİLELERİN VE AVUKATLARIN ADALET ÇABALARI
Katliam davasının ilk duruşmasından son gününe kadar aileler mahkeme salonlarını doldurdu. Cumhuriyet tarihinin en büyük bombalı saldırısının ardından görülen duruşmalarda ailelerin adalet talepleri hep yüksek sesle duyuldu. Olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanması ve sanıklar arasındaki bağlantıların tüm açıklığıyla ortaya çıkarılması ailelerin başlıca talepleri arasındaydı. Ailelere bu süreçte en büyük destek avukatlardan geldi. Katliamın ardından oluşturulan “avukat komisyonu”, deyim yerindeyse, iğne ile kuyu kazdı. İstanbul, Gaziantep, Adıyaman gibi illerde görülen farklı IŞİD dava dosyalarına ulaşıp inceleyen avukatlar mahkemeye onlarca delil sundu. Avukatlar, birbirlerini tanımadıklarını iddia eden sanıkların beraber yaptıkları pikniklerin ve katıldıkları düğünlerin fotoğraflarına ulaşarak mahkeme heyetiyle paylaştı. Bu sayede kimi tanıklar sanık oldu.
DURUŞMA SALONUNDA KATLİAM ALANINDAKİNDEN DAHA YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMİ VARDI
Katliam davasının görülen hemen hemen tüm celselerinde ortak talep katliamda sorumluluğu olan kamu görevlilerinin de davaya dahil ederek yargılanmasıydı. Katliamı gerçekleştirenlere yardım eden ve katliamı engellemeyen kamu görevlilerinin olduğunu iddia eden avukatların bu yöndeki tüm talepleri reddedildi. Katliam günü polisin tutumunu eleştiren aileler birçok duruşmada, “Katliam alanında bu kadar önlem ve bu kadar polis yoktu” diye mahkeme heyetine seslendi. Ankara Adliyesi’nden Sincan Cezaevi’ne alınan son duruşmada 4 farklı polis arama noktası oluşturuldu. 900 kişilik duruşma salonunda görevli kolluk, katliam günü görevli olan kolluk kuvveti sayısından daha fazlaydı. Ailelerin kolluk kuvvetlerine dönük tepkileri Sincan’da da yinelendi.
SANIKLAR BİRBİRİYLE TARTIŞTI
Katliamda yargılanan 19 tutuklu sanık ilk duruşmadan son duruşmaya kadar IŞİD ile ilgilerinin olmadığını belirterek tüm suçlamaları reddettiler. Görülen celselerde zaman zaman gerilimler de yaşandı. Sanıkların ailelere dönük hakaretlerinin ardından duruşmalara ara verildi.
Görülen son duruşmada ise katliamın planlayıcısı olduğu iddia edilen ve yakalanmak üzereyken ölen Halil İbrahim Durgun’un eşi sanık Esin Durgun ile bir diğer sanık Yakup Karaoğlu arasında gergin bir diyalog yaşandı. Karaoğlu mütaalaya karşı verdiği ifadesinde İbrahim Durgun ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını belirtti. Karaoğlu’nun sözlerini bölen Esin Durgun, “Burada yalan söylüyorsun. Suriye’den cihatçıları getirip evlerinde ağırladı. Toplantılar düzenledi. Benim eşimi de bu işlerin içine sen dahil ettin” dedi. Mahkeme heyeti bu sözlerin ardından Durgun’a sorular yöneltti. İlk kez sanıklar arasında bu denli bir gerilim ve karşılıklı suçlama yaşandı.
KATLİAM DURUŞMALARINDA BÜYÜYEN ÇOCUK
Katliam davasının planlanan son gününde dava sürecinde yaşananlara ilişkin ailelerle de konuştuk. Katliamda eşi Vahdettin Özhan’ı kaybeden Nabile Özhan, 53 celseye de çocuğuyla katıldı. Katliamın gerçekleştiği tarihte Özhan çiftinin 16 aylık olan çocukları, mahkeme salonlarında büyüdü. Yürümeye yeni başladığı tarihlerde adliye koridorlarında adım atan küçük çocuğun ‘Babam ne zaman gelecek?’ sorusu burada da yankılandı. Karar duruşmasının olduğu gün konuştuğumuz Nabile Özhan, “İçeride sanıklar biz mağduruz diyorlar. Çocuğum etrafta babasını arıyor, ne zaman gelecek diye soruyor. Kim mağdur olan? Ben çocuğumu bu pisliğin içerisinde büyüttüm. Uykusuz, aç kalsak da adalet talebimizi her zaman yineledik” diye konuştu.
'BİZ NASIL YARIM KALDIYSAK BU DAVA DA YARIM KALDI'
Gar katliamında kızı Elif Kanlıoğlu’nu kaybeden Öznur Kanlıoğlu, iki yıllık dava sürecine ilişkin şunları söyledi: “Biz 10 Ekim günü bir can verdik ama şu an bin can vermiş gibi hissediyoruz. Bu dava bir tiyatroydu ve verilecek kararla perde kapanıyor. Biz nasıl yarım kaldıysak bu dava da yarım kaldı. İçimizin rahatlamasını istiyorlarsa devletin içerisinden bu katillere kim yardım ettiyse onlar da yargılansın.”
'ANNEM DAVANIN SONUNU GÖREMEDEN ÖLDÜ'
Adem Kızılçay, 10 Ekim katliamında kardeşi İsmail Kızılçay’ı kaybetti. Katliam davası devam ederken anneleri üzüntüden görme yetisini yitirdi ve geçtiğimiz ay da dava sonucunu öğrenemeden hayatını kaybetti. Annesinin davadaki ifadesini aktaran Adem Kızılçay, “Annem duruşmada ‘Ağlaya ağlaya gözlerim soldu. Bu katil sürüsü, oğlumu ve o kadar insanı yediler’ dedi. 10 Ekim davasının sonunu annem göremedi. Süreçte sadece IŞİD’liler yargılandı. Dava böyle sonuçlanacak. Asıl amacımız, katliamla bağlantılı devlet içindeki kişilerin yargılanmasıdır.”
KARAR NE OLURSA OLSUN AİLELER VE AVUKATLAR ADALET MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEK
Bügünkü duruşmayla tamamlanacak olan katliam davasında savcılık makamı tutuklu 19 sanıktan 9’u hakkında 101 kez ağırlaştırılmış müebbet talep etmişti. Diğer sanıklar hakkında da farklı cezalar isteniyor. Mağdur avukatlarının delillerin toplanmadan kararın verilmek istendiği itirazlarına karşın verilecek kararın ardından dava dosya aşamasında devam edecek. Konuştuğumuz avukatlar adalet mücadelesinin bitmeyeceğini, iç hukuk yollarının tükenmesi durumunda dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar taşınacağını aktardılar.