15 Temmuz'un sır küpüne takipsizlik!
Darbe girişimini MİT’e bildiren binbaşı O.K. hakkında anayasayı ihlal ve FETÖ üyeliğinden yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Dava 2 yıl sürmüştü.
DUVAR - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Kara Havacılık Komutanlığı’ndan Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) giderek girişimi haber veren Binbaşı O.K. hakkında, “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” ve “FETÖ üyeliği” suçlarından yürüttüğü soruşturmayı 2 yıl sonra tamamladı. Başsavcılık, ihbardan sonra güvenliği için MİT’e alınan Binbaşı O.K. hakkında takipsizlik kararı verdi. Kararda, “şüphelinin darbe girişimine katıldığına ve FETÖ yöneticisi ya da üyesi olduğuna dair delil elde edilemediği” belirtildi. O.K. darbe girişiminden sonra bizzat dönemin başsavcısı Harun Kodalak tarafından yapılan mülakatta, 'örgüt abisi' tarafından Pensilvanya’ya götürülerek Fethullah Gülen ile görüştürüldüğünü itiraf etmişti.
Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, 15 Temmuz darbe girişiminin en sır olaylarının başında Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli Binbaşı O.K.’nin darbe girişiminin önceden kendisine bildirilmesi üzerine MİT’e giderek ihbarda bulunması oldu. 15 Temmuz iddianamelerine yansıyan bilgiye göre, O.K. saat 14:30’da MİT’in merkezine giderek önce Kara Havacılık’tan 15 Temmuz akşamı kalkacak helikopterle Müsteşar Hakan Fidan’ın alınacağını bildirdi. MİT görevlilerinin sorgusu sırasında O.K. bunun bir darbe girişimi olabileceğini bildirdi. Bunun üzerine darbe girişiminden haberdar olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, karargâha giderek durumu Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a aktardı. Ancak Akar’la yapılan toplantılarda 'darbe'den bahsedilmezken, yalnızca Hakan Fidan’a yönelik operasyon gündeme getirildi. Ne Hakan Fidan ne de Hulusi Akar, yaşananları doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’a bildirmedi.
HAVA SAHALARI KAPATILDI
Hakan Fidan’ın karargaha gelmesi ve Hulusi Akar’ın hava sahasını kapatma emri üzerine şüphelenen darbeciler, kalkışmayı gece 3’ten akşam 20.30’a çekti. 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılması üzerine soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Hâkimevi’nde O.K. ile bir görüşme gerçekleştirdi. Dönemin Ankara Başsavcısı Harun Kodalak ve Başsavı Vekili Necip Cem İşçimen, O.K.’nin anlattıklarını bir tutanak haline getirdi.
O.K, resmi ifadesi sayılmayan mülakatında, örgüt içerisinde bulunduğu 1996 yılında, kendisinden sorumlu 'FETÖ abisi' tarafından Fethullah Gülen’in yanına götürüldüğünü anlatmıştı. Kalkışma öncesinde ise, ailesiyle izinde olduğunu, 13 Temmuz günü kendisini arayan Pilot Binbaşı Deniz Aldemir’in, cuma günü birliğinde olmasını istediğini, bunun üzerine 15 Temmuz’da birliğine döndüğünü belirtmişti. Birliğine gittiğinde, Aldemir’in kendisine “Ben senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz olacak. Mesela ben Hakan Fidan’ı alacağım. Çok kan akacak” dediğini aktaran O.K, “Kilitlendim bir şey söyleyemedim. Senin hizmetten olduğunu biliyorum deyince vatan aleyhine bir şey yapacaklarını anladım. Daha sonra izinsiz biçimde birliğimden ayrılarak MİT’e gittim” ifadelerini kullanmıştı. Savcılık, kararın bir örneğini Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderdi ve CMK hükmü uyarınca 15 gün içerisinde itiraz edilebileceği anımsatıldı. Takipsizlik kararında, O.K’nin MİT’e giderek yaptığı ihbara hiç değinilmedi. O.K’nin, daha önce yapılan mülakatında, ortaokul yıllarında örgütle tanıştığını ve 2014 yılına kadar irtibatta olduğunu belirtmesine rağmen, kararda şüphelinin örgütle geçmişte olan bağlantısından da hiç bahsedilmedi.
'MİT'E DARBE OLABİLİR' DEDİM'
İki savcı, mülakat sırasında O.K.’ye “ darbe olabilir” diye söyleyip söylemediğini de ısrarla sordu. O.K. şu yanıtı verdi:
“Aklıma MİT geldi. Saat 13.55 gibi nizamiyeden çıktım. Deniz Binbaşı’ya mesaj attım. ‘Ben uçamam’ dedim. Taksiyle 14.20 gibi MİT’e vardık. Kapıdaki görevliye ‘MİT’e TSK içindeki paralelcilerle alakalı bilgi vermek için geldim’ dedim. Saat 15.00 civarı iki kişi geldi. Anlattım. Tedirgin oldular. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta ‘darbe faaliyeti olabileceğini’ söyledim. ‘Hakan Fidan’ı almaktan kasıt ne’ diye sordular. Ben de ‘çok kan akacak’ dediklerine göre bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını kendilerine söyledim. ‘Darbe olabilir’ kelimesini kullandığımı çok iyi hatırlıyorum.”