Tahran'da ne oldu? Uzgel, Özuğurlu ve Taştekin değerlendirdi...
Tahran'da bugün gerçekleşen üçlü zirvede yaşananları Gazete Duvar yazarları İlhan Uzgel, Musa Özuğurlu ve Fehim Taştekin değerlendirdi.
DUVAR - Tahran'da bugün gerçekleştirilen İdlib Zirvesi özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran lideri Ruhani ve Rusya lideri Putin arasında canlı yayın sırasında yaşanan 'ateşkes' tartışması ile dikkat çekti. Erdoğan'ın sonuç bildirgesine 'ateşkes' ifadesinin eklenmesi gerektiği şeklindeki açıklaması, Putin'in itirazı ile karşılandı. Konu Ruhani'nin 'zaten bildirgenin ateşkes çağrısı' yaptığı şeklindeki açıklaması ile kapandı.
Zirve ile ilgili Gazete Duvar yazarları İlhan Uzgel, Musa Özuğurlu ve Fehim Taştekin'in değerlendirmeleri şöyle:
'KIRILMA NOKTASI OLABİLİR'
İlhan Uzgel: İdlib krizi, yalnızca Suriye değil, Türkiye’nin dış politikadaki yönüne dair bir kırılma noktasını teşkil edebilir. Suriye’de rejim ülke üzerindeki otoritesini yerleştirmeye başladıkça Türkiye üzerindeki baskı giderek artacak. İdlib’deki statünün şu andaki haliyle Suriye rejimi ve Rusya açısından devam etmesi mümkün değil. Türkiye’nin bunu önlemeye çalışması kendi hareket alanını daha da daraltıyor. İdlib meselesi Türkiye’nin radikal militanları koruduğu görüntüsünü veriyor. Tahran bildirisi siyasal çözümden de bahsediyor ama bu daha genel ve muğlak bir ifade. Sonuçta Esad yönetimi İdlib’i almak zorunda ve Rusya da buna destek olacak. Yakında Esad yönetimi ve Rusya ortak operasyona başlarsa bu durum Suriye’de Türkiye ile Rusya’nın yollarının ayrışmasının başlangıç noktasını oluşturacak.
Tahran'da canlı yayında 'ateşkes' tartışması
'İDLİB ARTIK ZAMAN İŞİ...'
Musa Özuğurlu: Açıklamalardan anlaşılması gereken şudur: Genel olarak Rusya artı İran ile Türkiye arasındaki ihtilafın devam ettiği görülüyor. Erdoğan’ın ateşkes anlaşmalarının diğer bölgelerde “bahanelerle” bozulmuş olduğunu belirtmesi Rusya’ya karşı bir suçlama. Diğer yandan Erdoğan “hiç olmazsa İdlib’te çatışmasızlığa uyulsun” vurgusu yapıyor ve bunun için 'ateşkes' öneriyor. Bu, Erdoğan’ın Suriye’deki son kozu için çabasıdır. Ancak buna rağmen Putin ve Ruhani, Erdoğan’ın bu isteğini kabul etmiyorlar. Bu durumda İdlib operasyonunun yapılmasına artık kesin gözü ile bakmalıyız. Bu üç ülke arasındaki son toplantıydı. Bundan sonra adı Astana ya da başka bir süreç olsun Türkiye’nin söz hakkının daha da azalacağı bir sürece giriliyor gibi. Çünkü Rusya ve İran Astana sürecini Türkiye’den farklı anladıklarını vurgulamış oldu ve bu da Türkiye’nin en baştan aslında Astana’da “olmadığını” gösterdi. Bunu destekleyen iki ifade var: Ruhani meseleyi sadece Türkiye meselesi olarak görmediğini ve aslında hesaplarının ABD ile olduğunu, “İdlib sonrası ikinci aşama Fırat’ın doğusudur. ABD’nin Suriye’deki mevcudiyeti meşru değildir ve çıkmalıdır” sözü ile vurgulamış oldu. Yine Putin de “ateşkes” diyen Erdoğan’a “Erdoğan genel olarak ateşkeste haklı. Ancak orada silahlı muhalifler yok. IŞİD ve Nusra adına nasıl ateşkesten söz edebiliriz” dedi. Bu ifadeler İran açısından asıl meselenin ABD olduğunu, Rusya’nın ise Astana sürecini Türkiye gibi yorumlamadığını gösteriyor. Bundan sonrasında İdlib operasyonunun kararlılıkla sürdürüleceği ve Erdoğan’ın da bu operasyona ve Rusya ve İran’ın Suriye politikalarına yönelik daha sert açıklamalarda bulunacağı tahmininde bulunabiliriz. Türkiye bu zirve ile birlikte Suriye’deki son kozu olan “kendi muhaliflerini de” kaybedecek gibi görünüyor. İdlib artık bitmiştir, zaman işidir. Asıl bundan sonra Fırat’ın doğusuna bakmak lazım. Çünkü İdlib Türkiye için bir anlamda Fırat’ın doğusu için de ön cepheydi ve ileride Kürtler ile Şam-Kürtler ile ABD arasında Türkiye’nin hiç de olumlamayacağı gelişmeler yaşanabilir. Tabii eğer Kürtler ile Şam anlaşma yoluna giderlerse.
'ORTAK ÇALIŞMA TAAHHÜDÜ OPERASYONUN RÖTAR YAPACAĞINI GÖSTERİYOR'
Fehim Taştekin: Astana üçlüsü Rusya, Türkiye ve İran’ın bugünkü Tahran buluşması Suriye krizinin daha çok su kaldıracağını bir kez daha hatırlattı. Belli yakınlaşmalara rağmen askeri operasyon konusunda anlaşamayan taraflar, Astana masasını devirmeyi göze alamadı. Rusya kendi yol haritasına göre cerrahi operasyonlara devam ederken Türkiye de sızlana sızlana Astana’nın açtığı kanallarda etkisini korumaya çalışacak. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ateşkes önerisini reddederek El Kaide ve IŞİD bağlantılı örgütlere karşı operasyonları sürdürme kararlılığını sergiledi. Ortak bildiride BM Güvenlik Konseyi’nin 'terörist' olarak tanımladığı IŞİD ve Nusra Cephesi (Heyet Tahrir el Şam) ile IŞİD ve El Kaide bağlantılı birey, grup ve teşebbüsleri ortadan kaldırmaktan bahsedilmesi kısmi bir yakınlaşmaya delalet ediyor. Bu kısmi mutabakat üzerinden Rusya, bu grupların ağırlıklı olduğu Cisr el Şuğur gibi yerlerde operasyonları sürdürürken Astana ilkelerinden sapmadığını söyleyecektir. Beri tarafta 'ateşkese katılan gruplarla teröristleri ayırma' gibi bir misyonla da Türkiye’nin çözüm planına fırsat tanınıyor. Bu şekilde Astana çemberinde kalan Ankara’nın olası olumlu katkısına yatırım yapılıyor. Ortak çalışma taahhüdü Rusya ve İran’ın Suriye ordusuyla birlikte geliştireceği büyük operasyonun biraz rötar yapacağı anlamına da geliyor. Türkiye’nin İdlib’de işbirliğini kolaylaştırmak için Fırat’ın doğusunda Kürtlerle işbirliği yapan Amerikan askeri varlığına karşı ortak vurgu daha belirginleşiyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "ABD'yi Fırat'ın doğusundan çıkmaya zorlayalım" derken bu tartışma bildiride şöyle karşılık buldu:
“Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddedildi. Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılığı ifade edildi.”
Erdoğan’ın “Türkiye, özellikle Suriye'nin siyasi, coğrafi gerçek bütünlüğü sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır” sözü, İdlib’in ötesinde pazarlık çıtasını hayli yükseğe koyduğunu ve Suriye ile ilgili heveslerinden kolayca vazgeçmediğini gösteriyor.