Manastır arazi anlaşmazlığının ortasında kaldı
Midyat’ın Bağlarbaşı köyündeki manastırı define avcıları talan etti. Bilirkişi heyeti tescillenip koruma altına alınmasını talep etmiş olsa da manastır kendi kaderine terk edilmiş durumda. Mor Aho manastırı, şimdi de bir arazi anlaşmazlığının ortasında kaldı.
DİYARBAKIR - Mardin’de ve aslında neredeyse bütün bölgede arazi tartışmalarının sonu gelmiyor. Toprak nedeniyle zaman zaman kan döküldüğü de oluyor. Üstelik bu arazi anlaşmazlıklarının mazisi eskilere dayanıyor. Para, hayvan ya da başka bir şey karşılığında başkasının ekip biçmesine verilen tarla, zamanla unutulup gitmiştir mesela. Takası yapan dedeler ölmüş, çocukları olayı çözmek için vaktinde müdahale etmemiştir. Ancak torunları, hayat koşullarının da ağırlaşması nedeniyle, dedelerinin toprağına sahip çıkmaya, karşı tarafın kapısına dayanmaya başladılar. Ancak karşı taraf da yıllardır bu tarladan geçinmiş, sahiplenmiş ve geleceğini bu tarla üzerinden tasarlamaya başlamıştır.
Tahmin edilebileceği gibi mesele kolay çözülmüyor elbette. Sonuçta dedelerin zamanında yaşamıyor torunlar. Araya giren akil adamlar da meseleyi çözemeyince olay mahkemeye taşınıyor. En kötüsü ise silahların çekilmesine bile neden oluyor.
Çözümü kolay bir mesele gibi görünebilir ama hiç de öyle değil. Dedesinin ferasetini kaybetmiş torunlardaki hırs, açgözlülük, güçlü tarafın ayak diremesi gibi etkenler araya girince bitmeyen mahkemeler ile kimi zaman kan davalarına neden olabiliyor.
Benzer olaylara Mardin’de rastlamak hiç şaşırtmasın. Örneğin, Kızıltepe’nin neredeyse her köyünde benzer bir sorun vardır.
GİTMEK Mİ ZOR, DÖNMEK Mİ?
Mardin Midyat’ta ise Süryani ve Müslümanlar arasında bitmeyen bir arazi anlaşmazlığı vardır. Süryaniler, 1915 ve sonrasında kaybettikleri toprakları haklı olarak geri istiyorlar. Ama aradan o kadar çok zaman geçmiş, tapular o kadar çok el değiştirmiştir ki, her defasında arazi sorunu yılan hikayesine dönüyor.
Mardin’in Midyat ilçesi Süryanilerin yoğun yaşadığı bir yer. Süryaniler en çok 1915’te göç ettiler buradan. Daha sonra 1990’lı yıllardaki çatışmalı ortam, bir kez daha yoğun bir göçe neden oldu.
Geride bıraktıkları arazileri, evleri ve ibadet yerleri çevre köyler tarafından bir çeşit işgale uğradı. Korucular, bu işgalin başını çektiler.
2013’te siyaset arenasında görece bir rahatlama olunca gidenler geri dönmeye başladılar. Zaten hem hükümet hem de bölgenin güçlü partisi HDP’den de geri dönüş için çağrılar yapılıyordu. Ancak geri dönenler evlerinde başkalarını buldular. Tarlaları paylaşılmış, ibadet yerleri kiliseler özellikle definecilerin yağmasına uğramıştı. Hak arayışları genellikle tehditle karşılık buldu ve kimileri yerleştikleri ülkelere geri dönmek zorunda kaldı. Çünkü çoğunun ne mahkemeler için enerjisi ne de tehditlerin hedefinde olmaya niyeti vardı.
ORADA BİR MANASTIR VAR
Ama geride kalanlar hak mücadelesine devam ettiler. Zaman zaman Süryanilere ait arazilerin, kiliselerin geri alınması, kiliselerin onarılması medyaya haber konusu oldu.
Midyat’taki Süryani cemaati şimdi bir başka manastır için mücadele ediyor. Bu kilise Midyat’ın Bağlarbaşı (Arnas) köyündeki, Mor Aho adıyla da bilinen Deyr Hadad manastırıdır. Manastırda kaçak kazı çalışmaları yapıldığı ihbarı üzerine 2014 yılında aralarında arkeolog, mimar ve sanat tarihçilerinin bulunduğu bir bilirkişi heyeti inceleme yapıyor.
BİLİRKİŞİ RAPORU
İncelemenin ardından bilirkişi, hazırladığı raporda şu tespitlere yer veriyor:
“Köyün yaklaşık olarak 2 km. güneybatısında bulunan manastırın bulunduğu alanda, bir adet kilise yapısı ve çevresinde büyük bir kısmı yıkılmış manastır müştemilatı, iki adet su sarnıcının yer aldığı,
Manastırın bulunduğu alanda yapılan kaçak kazılarda kültür toprağının olduğu,
Açılan çukurlarda çok sayıda seramik parçalarının bulunduğu,
İyi durumda olan kilise yapısının iç mekânında çok sayıda kazı çukurunun açıldığı ve duvarların tahrip edildiği,
Kilisenin avlusunda bulunan sarnıcın kaçak kazılar neticesinde tahrip edildiği görülmüştür.”
Bu tespitlerin ardından bilirkişi heyeti raporun sonuna görüşlerini de ekliyor. Şöyle: “Söz konusu kiliseye ilişkin yaptığımız incelemelerde alınmış bir tescil kararının olmadığı, ancak söz konusu kilise ve alanının 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu’nun tespit ve tescil başlıklı 7. maddesi doğrultusunda kilise ve alanın tescilinin uygun olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca alanın kaçak define kazılarına maruz kalmasından dolayı ilgili jandarma tarafından denetiminin yapılması ve konunun 05.11.1999 gün ve 658 ilke kararı doğrultusunda Koruma Bölge Kurulu’nda değerlendirilmesi hususunda gerekenler yapılmalıdır.”
MANASTIRA KOMŞU GELİYOR
Manastır ve çevresinin tescilinin uygun olacağını belirten heyet, bu alanın define avcılarının yaptığı kazılara karşı korunması gerektiğini de vurguluyor.
Midyat’taki Süryani cemaati ise 2014 yılında hazırlanan rapora rağmen kilise için herhangi bir girişimin olmadığını iddia ediyor ve kilisenin geleceğinden endişe duyuyor. Asıl endişeyi ise kilisenin yan tarafındaki arazinin Şahabettin Hedekoğlu’na satılmış olmasından duyuyorlar.
Cemaatin verdiği bilgiye göre, defineciler tarafından 2014 yılından bu yana kaçak kazılar devam ediyor ve manastırın durumunda pozitif anlamda hiçbir şey değişmemiş.
Manastırın yanındaki arazinin satılması ile ilgili ise şu bilgi paylaşılıyor: Manastır daha önce köy tüzel kişiliğine ait idi. Daha sonra köy muhtarı ve heyeti Şahabettin Hedekoğlu adlı şahsa burayı satmış. Oysa herkes tarafından vakıf malı olduğu biliniyorken Hedekoğlu manastır ve çevresini duvarla çevirmiş. Aynı zamanda içinde oturmak maksadıyla olmayan bir tane bina inşa etmiş. Amaç yeri ve manastırı işgal etmek veya Süryanilerden para koparmak. Yani ‘Bana yüklü para verin, ben size ait olan malı satayım’ demek istiyor. Sözde arazisinin etrafına duvar ördü ama kilise de bu duvarın içinde kalmış durumda.”
‘İSTERLERSE KENDİLERİNE SATARIM’
Şahabettin Hedekoğlu ise iddiaları ret ediyor. Söz konusu araziyi, artık hayatta olmayan bir köylüden satın aldığını söyleyen Hedekoğlu, “Araziyi almadan önce Süryani komşularımıza da sordum, eğer almak isterseniz ben vazgeçerim almaktan, dedim. Ama o zaman kimse yanaşmadı, ben de aldım” diyor.
Satın aldığı arazinin manastıra komşu olduğunu doğrulayan Hedekoğlu, kendi arazisine iki katlı bir bağ evi yaptırdığını da söylüyor. Kilisenin ortak tarih ve kültürel miras olduğunu belirten Hedekoğlu, bu nedenle bağ evini manastıra en uzak yere inşa ettiğini söylüyor.
Bağ evi inşa edildikten sonra Süryani cemaati manastır elden gidebilir diye endişe duymaya başlıyor. Hedekoğlu, “Beni valiliğe şikayet ettiler. Elimde tapu var, askerlerle araziyi ölçtük. Bir şey çıkmadı” diyor.
Süryani cemaati isterse araziyi kendilerine satabileceğini söyleyen Hedekoğlu, “İnşaattan anlayan birileri gelsin, benim buraya yaptığım masrafı tespit etsin. Bugünkü kur üzerinden masraflarımı karşılasınlar, araziyi kendilerine satayım” diyor.
'BİRAZ SAYGI İSTİYORUZ'
Süryani halkın talepleri ise evvela kültürel mirasın korunması. Midyat ve Mardin’de, dünya mirası olarak kabul edilen yapıların olduğu ifade ediliyor. Çünkü milattan öncesine kadar gidiyor bazı yapılar. Koruma altına alınan bu yapıların daha sonra güzel bir restorasyon işleminden geçmesini, ardından sonra turizme kazandırılmasını bekliyorlar. En önemli beklentilerini ise şöyle tarif ediyorlar: “Süryanilere karşı yürütülen işgal olaylarının son bulması. Yazıktır, günahtır, ayıptır. Süryaniler bu bölgenin en kadim halkıdır. Biraz saygı istiyoruz.”
Midyat’ın Bağlarbaşı köyünde yaşanan arazi sorununun tam ortasında kaderine terk edilmiş tarihi bir manastır var. Herhangi bir restorasyon yapılmayan, harap ve define avcılarının hedefinde olan manastır, bütün bu arazi anlaşmazlıklarının dışında bir ilgi bekliyor.