Ankara Barosu Başkan adayı Erinç Sağkan: İktidar hukuku sopa olarak kullanıyor
Ankara Barosu seçimine kısa süre kala Demokratik Sol Avukatlar grubunun adayı Erinç Sağkan’la konuştuk. Genç bir listeyle seçime girdiklerini belirten Sağkan, 'hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmek için cesur ve etkin bir tavır ortaya koyacaklarını' söyledi.
ANKARA - Ankara Barosu'nun yeni yönetimi 6-7 Ekim tarihlerinde, gerekli çoğunluk sağlanamaması halinde ise 20-21 Ekim'de düzenlenecek 65'nci Olağan Genel Kurulu'nda belli olacak. Demokratik Sol Avukatlar grubundan Erinç Sağkan, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar grubundan Murat Kemal Gündüz ve Baroda Birlik ile Milliyetçi Avukatlar grubunun ortak adayı Gencer Özdemir, Başkent barosunun yeni yönetimi için aday olan isimler.
Ankara Barosu'nun 64'üncü döneminde başkanlık görevini yürüten Hakan Canduran'ın da katıldığı Demokratik Sol Avukatlar grubunun ön seçiminde ilk sırada Erinç Sağkan yer aldı. Avukatlık mesleğinin itibarını geri kazanmak adına çalışacaklarını söyleyen Sağkan, basın açıklaması yapılmasına dahi izin verilmediğini hatırlatarak gelecek dönem sokaklarda olacaklarını belirtiyor.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Sağkan, Ankara Barosu Demokratik Sol Avukatlar grubunun listesinden 2010 yılında yönetim kurulu üyesi seçildi. 2014 yılında genel sekreterlik, 2016 yılından bu yana da genel başkan yardımcılığı görevini yürüten Erinç Sağkan, Türk Hukukçular Derneği yönetim kurulu üyesi ve TOBB Üniversitesi'nde ders veriyor.
'HUKUKSUZLUK ORTAMI İÇERİSİNDE CESUR VE ETKİN TAVIR ORTAYA KOYACAĞIZ'
Sizin dışınızda iki farklı aday daha var başkanlık için yarışan. Sizi diğer adaylardan farklı kılan nedir?
Bir tecrübenin gerektiği inancındayız. Baroda liyakatla görevlendirilen isimlerin görev alması gerektiğini düşünüyoruz ve listelerimizi buna göre belirledik. Bu baronun yapısını iyi bilen, iki yıllık kısa görev süresinde zaman kaybetmeden pozisyon alabilecek, korkusuz ve cesur arkadaşlarımızdan oluşan bir listeyle yola çıktık. Ankara Barosu Türkiye'nin en etkili baskı grubudur. Bu baskı grubu niteliğini çok net eylemsel tavırla ortaya koyabilecek bir yapı oluşturmak istiyoruz. Biz Başkent'in barosu olarak, ülkenin içinde bulunduğu hukuksuzluk ortamında yargı bağımsızlığını, temel hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmek noktasında korkusuz, cesur ve etkin bir tavır ortaya koyacağımızı net olarak taahhüt ediyoruz. Ankara Barosu sadece söylemde değil eylemsel olarak da bu dönem görevini hakkıyla yerine getirecektir.
'TÜRKİYE'NİN İHTİYACI OLAN ŞEY BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGININ KURULMASIDIR'
Toplumun çok farklı kesimlerinde insanlar adalet duygularının derinden sarsıldığını ifade ediyorlar. Baro başkanı seçilirseniz bu konuda ne yapacaksınız?
Şu an ekonomik kriz de dahil olmak üzere ülkemizin içerisinde bulunduğu olumsuz koşulların tamamı bu ülkede hukuki güvenliğin olmamasından kaynaklanıyor. Yabancı yatırımların Türkiye'den ellerini çekmesinin nedenlerinin başında da Türkiye'de hukuki güvenliğin kalmaması yer alıyor. Ankara Barosu olarak uyarı görevimizi uzun yıllarıdır yerine getirmeye çalıştık. İktidarlara, yargı üzerinden hesaplaşma yapılmaması gerektiğini, HSK'nın şu anki sistemde yargının yapısını zedelediğini, baskı altındaki hakim ve savcıların hukuka uygun kararlar vermekten kaçındıklarını izah ettik. Bu uyarılarımız 15 Temmuz sürecinden önce dinlenmediği gibi 15 Temmuz sonrasında da dikkate alınmadı. Türkiye'nin en çok ihtiyacı olan, bağımsız ve tarafsız yargının kurulmasıdır. Ekonomik krizden çıkmanın ana formülü de budur. Ankara Barosu olarak tarafsız ve bağımsız bir yargının tesisi noktasında bürokratik kanallara uyarılarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu uyarıların dikkate alınmadığı noktada artık eylemsel bir tavır içerisinde bulunacağız. Bu eylemsel tavır yasalara, hukuka ve hukukun temel prensiplerine uygun şekilde gerçekleşecek. Umarım bu uyarılarımız birileri tarafından yanlış yorumlanmaz, ülkede bağımsız bir yargı sisteminin kurulması için çabaladığımız anlaşılır. Biz bu ülkede hukuka katkı yapmak istiyoruz. Avukatlar yargının üç sac ayağından vatandaşın yanında olan tek kısımdır. Vatandaşın haklarının korunması noktasında tamamen eylemsel bir tavırla sokakta olacağız. Temel hak ve özgürlüklerin anayasanın dışında kararnamelerle sınırlandırılmasının karşısında olacağız. Emniyette, karakolda, sokakta, duruşma salonlarında sıkıntı yaşadıklarında vatandaşlar yanlarında Ankara Barosu'nu ve avukatları bulmalarını sağlayacağız.
'BAŞIMIZA GELECEK OLUMSUZLUKLARDAN ÇEKİNCEMİZ YOK'
24 Haziran seçimlerinin ardından yeni geçilen sistemle birçok kurumun ve yapının işlevsizleştiği yorumları yapılıyor. Barolar yeni dönemde neler yapabilir?
Öyle bir baskı süreci var ki, Ankara'da bir basın açıklaması yaptığınızda dahi çok sert tepkiyle karşılaşıyorsunuz. Tarih bu dönemde kurumların nasıl bir tavır içerisinde olduğunu yazacak. Ankara Barosu olarak buhran süreçlerinin geçicici olduğunu biliyoruz. Bu süreç geçtikten sonra Ankara Barosu diz çökmemiş, eğilmemiş bir baro olarak anılacaktır. Bu da bizim verdiğimiz taahhütlerin başında geliyor. Eğer korksaydık bu görevlere soyunmamamız gerekiyordu. Hukuki güvenlik olmadığı için tedirginliklerimiz yok mu? Tabii ki var. Bizim sırtımızı dayayacağımız yer hukuktur. Yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu bilsek en ufak bir tedirginliğimiz olmaz. Hukukun üstünlüğünün geçerli olmadığı ve talimatla hareket eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Bu baskıya rağmen Ankara Barosu tarihinde görülmemiş bir direniş grubu olarak bu dönemde de ortaya çıkacak. Biz bunu vatandaşımıza, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Atatürk devrimlerine ve cumhuriyet kazanımlarına olan borcumuzdan dolayı yerine getireceğiz. Çocuklarımızın geleceği için bunu yapmak zorundayız ve korkmuyoruz. Başımıza gelecek olumsuzluklardan da çekincemiz yok. Bir bedel ödenmesi gerekiyorsa biz Ankara Barosu yönetimi olarak bu bedeli ödemeye hazırız.
'HAKİM, SAVCI VE AVUKATIN NİTELİKLİ OLMASIYLA YARGIYI HIZLANDIRABİLİRSİNİZ'
Vatandaşların şikayetlerinden birisi de yargının yavaş işlemesi. FETÖ davalarında ise bu tablonun daha farklı seyrettiğini, bu yıl sonuna kadar davaların bitirileceği açıklamalarını duyuyoruz. 15 Temmuz öncesi ve sonrası ne fark var yargıda?
Yargı yavaş işliyor ve bu da ciddi mağduriyetlere sebep veriyor. Bu anlamda Sayın Adalet Bakanı'nın açıkladığı bir plan program var. Ortalama davaların bitme süresini hesaplayarak vatandaşın bilgilendirilmesini öngören bir program. Ancak bu sistemlerle yargıyı hızlandırmak mümkün değil. Bu öyle bir problem ki, Türkiye'de olması gerekenden çok fazla hukuk fakültesi ve mezunu var. Özellikle bu üniversitelerin büyük bir kısmı yeterli derecede iyi eğitim vermeden binlerce hukuk mezununu ellerine bir diploma vererek gönderiyor. Biz Ankara Barosu olarak bir yıldaki staj sürecinde meslektaşlarımıza avukatlık mesleğinin onuruna yakışır bilgi ve donanımı kazandırmaya çalışıyoruz ama bunun yeterli olmadığı açık. Hukuk fakülteleri açısından eğitimin baştan değiştirilmesi, yetersiz fakültelerinin kapatılması ve avukatlık sınavının gelmesi gerekiyor. Hakimlik ve savcılık sınavlarında 70 olan barajın düşürülmesiyle yaşanan sıkıntının ortadan kaldırılıp tekrar baraj getirilmesiyle liyakatın esas alınmasıyla nitelikli hukukçular yaratılabilir. Hakim, savcı ve avukatın nitelikli olmasıyla yargıyı hızlandırabilirsiniz.
'İKTİDARA YAKIN İSİMLER HAKİM VE SAVCI OLARAK ALINDI'
Avukatlık Kanunu'nun avukatlara sağladığı yetkiler kamu kurum ve kuruluşları tarafından tanınmıyor. Bizlerin delil toplama yetkisi varken direnişle karşılaşıyoruz. Savunma makamına tanınan yetkilerin kullanılabilir hale getirilmesiyle hızlandırmayı sağlarsınız. Önemli olan hızlı ve doğru kararların çıkmasıdır. Bu önerileri her zaman getirdik ama gerçekleşmedi. Süre sınırı koymak da yargıyı hızlandırmayacaktır. Yanlış karar çıkması, hızlı bir kararı doğru hale getirmez. 15 Temmuz sürecinde 4 bin hakim görevinden uzaklaştırıldı. Yerlerine yapılan atamalarda 70 barajının da kaldırılmasıyla iktidara yakın, iktidarın il/ilçe teşkilatında yer alan kişilerin hakim ve savcı adayı olarak alındıklarını biliyoruz. Bu adaylar yeterli bir hakim, savcılık stajı dahi görmeden apar topar atanarak bir şekilde 4 bin hakimin boşluğu kapatılmaya çalışıldı. Bunun sonuçları maalesef milyonlarca vatandaşımızın haksız kararlarla mağdur edilmesine sebebiyet verecek. Nitelikli hukukçu yetiştirirsek yargı da hızlanır, kararlar da doğru çıkar.
'GÜÇLÜ AVUKAT İSTEMİYORLAR'
Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran adliye koridorunda bir hakim tarafından tartaklanmıştı. Savunma hakkı her geçen gün daralıyor mu? Böyle bir ortamda neler yapılabilir?
Baskı gören toplumlarda avukatlar her zaman vatandaşların önüne günah keçisi olarak atılıyor. Çünkü baskı iktidarları cahil bir toplum istiyor. Vatandaşın yanında olan grup, savunma makamıdır. Dokunan, onun derdini dert edinen meslek grubuyuz biz. Haliyle güçlü avukat da istemiyorlar. Güçlü avukat güçlü vatandaş demektir. Vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin korunması, adalete erişiminin sağlanması için donanımlı bir avukat grubu ortaya çıkaracağız. Ayrıca meslektaşlarımızı mesleğini icra ettiği ortamlarda, adliyede, sokakta, karakolda bir dakika dahi yalnız bırakmayacağız. Ankara Barosu 7/24 meslektaşının yanında olacak. Baro'nun örgütlü gücünün yanında olduğunu, omuz omuza bu mücadeleyi birlikte verdiğini görecekler. Avukatın mesleğinin itibarsızlaştırıldığı noktada tepkimiz sert olacak. Eylemsel tavrı görevlendirmeleri durdurma noktasına kadar da taşıyacağız. Meslektaşımıza bir saldırı olduğu takdirde bu saldırının karşılığı gerekli makamlarca verilmezse, Ankara Barosu eylemsel bir tavır sergileyecek.
'MEVCUT İKTİDAR HUKUKU SOPA OLARAK KULLANIYOR'
Halkın Hukuk Bürosu ve kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar yargılandıkları davada önce serbest bırakıldılar, ardından yeniden gözaltına alınıp tutuklandılar. Avukatların kendi savunma haklarına dair ne söylemek istersiniz?
Mevcut iktidar hukuku şu an sopa olarak kullanıyor. Toplumun tüm kesimleri gibi avukatlar da bundan zarar görüyor. Daha çok korkan, baskı altında olan bir toplum istiyorlar. Vatandaşa haklarını hatırlatan avukat istemiyorlar. Vatandaşa işkence yapamazsınız diyecek, kamu görevlileriyle ilgili gerekli savcılık suç duyurusunu yapacak avukat istemiyorlar. İstedikleri düzenin kurulmasında bağımsız ve özgür avukatlar en büyük tehdit onlar için.
'BİR GÜNDE NE DEĞİŞTİ?'
Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının duruşmasını da izledik baro olarak. Meslektaşlarımızın savunma haklarının sınırlandırılıp sınırlandırılmaması bizim için çok önemliydi ve yanlarında olduk. Tutuklu tüm sanıklar tahliye edildi fakat ertesi gün aynı mahkemenin savcılığın itirazı üzerinde 12 avukat hakkında tutuklama kararı verdiğini gördük. Bir günde ne değişti? Bunun cevabının da tutuklamaya matuf yakalama kararının gerekçesinde görmek istiyoruz. Ancak gerekçede hiçbir şey yok. Bir baskı olduğu ve baskı altında o heyetin bağımsız karar vermekten ayrılarak inanmadığı bir karara imza attıklarını görüyoruz. O heyetin başkanı ve bir üyesi HSK tarafından alınıp bir asliye ve bir ticaret mahkemesine atandı. Bu da aslında baskının fotoğrafını önümüze koyuyor.
Bu bir ödüllendirme mi cezalandırma mı?
Bu bir ödüllendirme değil. Ağır ceza mahkemesi başkanının alınıp asliye ceza mahkemesine gönderilmesi tenzili rütbedir. Diğer hakimlere de bu sayede sopa göstermektir.
'AVUKATLIK EKONOMİK OLARAK ÇÖKMÜŞ DURUMDA'
Avukatların çalışma koşullarının her geçen gün daraldığını gözlemliyoruz. Sigortasız ya da asgari ücret karşılığında çalışan avukatlar var. Mesleğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Artık avukatlık mesleği ekonomik olarak çökmüş durumda. Ben ısrarla söylüyorum, bir “işçi avukatlık” statüsü oluştu. ‘Avukatlık bağımsız bir meslektir, bunun işçiliği olmaz’ demek, buna sırtımızı dönmek gibi bir lüksümüz yok. Şu an Ankara'da asgari ücretli, bazı bürolarda asgari ücretin altında çalışan meslektaşlarımızın sorununu çözmemiz gerekiyor. Bu bizim boynumuzun borcu. Bu dönem işçi avukatların hem ekonomik sıkıntılarının giderilmesi hem de bir büroda kendilerini bir avukat gibi hissetmelerinin engellenmesine ilişkin bir kısım programlarımız var ve bunları hayata geçirmek istiyoruz. Bunun için de ciddi anlamda bir avukatlık kanuna ihtiyacımız var. İşçi avukatların statülerinin avukatlık kanununda düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Buna göre asgari ücretlerinin barolar tarafından belirlenmesi gerektiğini, birçok temel haklarının da burada tanımlanması gerektiğini düşünüyoruz.
'KARARLI BİR İRADE GÖREMEZSEK SOKAĞA ÇIKACAĞIZ'
Meslektaşlarımızın hem ekonomik hem de bu mesleğin bağımsızlığından menkul değerlerden uzaklaştırılması yönünde uğradıkları mobinglerle ilgili olarak Türkiye Barolar Birliği (TBB) meslek kurallarında ciddi anlamda değişiklikler yapılması gerekmektedir. Biz bu dönem bu hususta da çalışma yaparak TBB'nin genel kurulunda bu konuyu tartışmaya açacağız. Genç avukatların başta ekonomik olmak üzere ciddi sıkıntıları var. 0-5 yıl deneyimi olanların yönetim kurulu üyesi seçilmesi Avukatlık Kanunu uyarınca yasal olarak mümkün değil. Biz bu grubun kendi içerisinde yapacağı seçimle belirlenecek 5 meslektaşımızı yönetim kurulu toplantımızda üye olarak alacağız. Onların avukatların disiplin yargılaması dışında tüm konularda oy ve söz haklarına sahip olmalarını sağlayacağız.
Ankara'nın bir diğer sorunu da parçalanmış adliye sorunu. Bakanlığın iyi niyetli çalışmaları var ancak Başkente tek bir adliye yapılamamasının izahı olamaz. Bu sadece avukatın değil vatandaşın da adalete erişim problemi. Bunu bizimle vatandaş da yaşıyor. Bakanlık ve Büyükşehir Belediyesi ile görüşmelerimize devam edeceğiz. Tek bir adliye yapılması konusunda kararlı bir irade göremezsek Ankara Barosu olarak sokağa çıkacağız.
'GENÇ VE SAMİMİ BİR EKİP KURDUK'
Oy kullanacak meslektaşlarınıza son mesajınız nedir?
Ankara Barosu'nun avukatları bireysel olarak birçoğu beni tanıyorlar. Bizim mesleğin, meslektaşın ve vatandaşın yanında olmak için bu göreve talip olduğumuzu biliyorlar. Biz genç ve samimi bir ekip kurduk. Liyakatla bir liste oluşturduk ve bu listeye güvenen meslektaşlarımın bizi destekleyeceğinden kuşkumuz yok. Demokratik Sol Avukatlar grubunun ilkelerini hayata geçirecek çok daha eylemsel ve aktif bir baronun yeni dönemde de çalışacağını tekrar ifade etmek istiyorum.