Yasin Aktay: Kaşıkçının vahşice öldürülmesine mani olamadık
AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki konsolosluğuna girdikten sonra bir daha haber alınamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı için "Vahşi bir şekilde öldürülmesine mani olamadık" dedi. Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı'nın iddiasına göre ise Kaşıkçı'nın cesedi 15 parçaya ayrılarak yok edildi.
DUVAR - Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbetine ilişkin tartışmalar sürerken, iddialara da yenileri ekleniyor. Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, dün konsolosluk önünde yaptığı açıklamada, Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğünü, cesedinin 15 parçaya ayrılarak binadan çıkartıldığını iddia etti. Kışlakçı "Türk polisi ve Ömer Çelik de bu konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Biraz detay zikrettiler. 15 kişinin gelip elçiliğe Cemal Kaşıkçı’dan önce girmeleri ve bir saat sonra çıkmaları... İki ülkeden gelen uçakla birilerinin bu eyleme giriştikleri iddia ediliyor. Yetkiler 'Cenaze hazırlıkları yapın' dediler" açıklamasında bulundu.
AK Parti Genel Başkan Danışmanı ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay da, Kaşıkçı hakkında “Vahşi bir biçimde öldürülmesine mani olamadık” dedi. Aktay’ın "Sorulursa Cemal Kaşıkçı’nın günahı neydi?” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:
"Cemal Kaşıkçı’nın başına gelmiş görünen şeylerin sadece şahsına yönelik bir eylem olmadığını aynı zamanda Türkiye’ye yönelik de bir operasyon olduğunu söylemiştik. Sadece iki gün içinde ortaya çıkan yeni gerçek, bu saldırıyı bütün özgür dünyanın, onurlu dünyanın üstüne almış olduğudur.
...Kaşıkçı, konsolosluğa girerken nişanlısı Hatice Hanım’a uzun süre çıkmazsa bana ve Turan Kışlakçı’ya haber vermesini tembihlemişti. Ne yazık ki şu ana kadar ortaya çıkan verilere göre bize haber iletildiğinde iş işten geçmiş bile. Onu koruma, onun için sağken bir şeyler yapma imkanımız hiç olmamış. Doğrusu bu bize yüklediği emanetin ağırlığını daha da artırıyor. Fikirleri ve duruşunu büyük bir takdirle ve onaylayarak takip etmekte olduğum Kaşıkçı’nın kaçırılmasına veya (halen bir iyimserliği korumaya çalışıyorsak da) vahşi bir biçimde öldürülmesine mani olamadık. Onun birçok açıdan bizi içine soktuğu mahcubiyet tarif edilmez boyutlarda. Ancak onun bıraktığı emanet sadece kendi hayatı değil, kendisinin de hayatından daha fazla önemsediği mücadelesi...
...Kaşıkçı’nın en çok rahatsızlık yaratan eleştirileri, belli ki, kendi ülkesinde son zamanlarda aydınlara, âlimlere ve gazetecilere yönelik keyfi tutuklamalara yönelik olanlarıydı. Kendisi de ülkesinde kalsa tutuklanacağını bildiği için özgürlüğünün bedelini bu haksız ve keyfi biçimde tutuklananların durumunu anlatarak bir nebze ödemeye çalıştığını söylüyordu.
Aslında başına gelenler vesilesiyle, kendisinden bir emanet de olarak, bu konuda daha fazla konuşmamız gerekiyor. Çünkü o bu konuda susmanın caiz olmadığını düşünüyordu.
S. Arabistan’ın bugünkü yönetiminin kendi muhaliflerini susturma tarzı ciddi bir küresel sorun haline gelmiş durumda. Konu artık bir ülkenin iç sorunu olmaktan çıkmıştır.
...Kaşıkçı bir yerlerde saklanırken bulunup, sessiz sedasız paketlenip bir yere nakledilmemiş. Tam tersine her tarafından dökülen, her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştıran bir ekibin saçma sapan acemice bir işiyle karşı karşıyayız.
Bütün bunların neticesinde sorulursa ki “Cemal Kaşıkçı’nın günahı neydi” diye, söyleyelim: Günahı güvenmekti.
Başta kendi ülkesinin insanlarının kendisine bu işi yapamayacaklarına güvendi.
Gelişmesine çok büyük emek sarf ettiği Suudi Arabistan ve Türkiye ilişkilerinin düzeyine güvendi.
Bu ilişkileri bozmayı Suudi Arabistan tarafının göze alamayacağına güvendi.
Her yerde böyle bir şey olsa bile Türkiye’de böyle bir şeyin yapılamayacağı inancına güvendi.
Daha önemlisi kendi ülkesinin topraklarına korumasız bir misafir olarak girdiğinde kendisine bir zarar verilmeyeceğine güvendi.
...Güvenmek bir günah mıdır?