'Kayyım tayin ederiz' Diyarbakır'ı şaşırttı mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Belediyelere kayyım tayin ederiz” sözleri Diyarbakır’da hayretle karşılanmadı. HDP seçmeni, bu sözlerin seçimi boykot etmek için bir gerekçe olmadığını da belirterek, “Belediye başkanları 2 saat durup belediyeyi teslim etsin hükümete. Maksat, biz buradayız, haklarımız, taleplerimiz var, bunu gösterelim dünyaya” düşüncesini paylaşıyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Elini direksiyona vurarak güldü taksi şoförü. “Abê” dedi, “Sen rojnamevansın (gazetecisin), bilmisen Amed halkı politiktir? Hem iradesine hakaret edeceksin hem oy isteyeceksen. Bu nerde görülmiş?”

İtiraf etmeliyim ki şoförün bu kadar kendinden emin gülmesine biraz şaşırmış biraz da bozulmuştum. Böyle kendinden emin gülünecek bir şey sormamıştım. “Çok rahatsın hemşerim” dedim, biraz alaylı. Şoförün karşılığı, “Mücadele devam ediyor abê” oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam’da gerçekleştirdiği kampın ardından yaptığı konuşmada, “Şunu da açık söylüyorum. Şimdi mart seçimleri geliyor. Bu seçimlerde de bu tür teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkacak olurlarsa öyle bekleyelim, şu olsun bu olsun yok… Anında gereğini yapıp kayyım tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz. Beklemek yok” demişti.

Erdoğan’ın bu sözleri, kendisini destekleyenlerin cenahında, “Nasıl olur böyle bir şey” şeklinde bir infiale neden olmadı. Diğer cephede ise HDP’nin ne yapması gerektiği ile ilgili fikirler dillendirildi.

‘MÜCADELE DEVAM EDİYOR’

Ben de konu sokakta nasıl tartışılıyor, yorumlanıyor, bunu öğrenmeye çalışıyordum ve taksi şoförüne, “Madem kayyım atanacak, AK Parti'li adayı destekleyelim diye düşünür müsün?” diye sormuştum. Adam bu soruyu komik bulmuş, gülmüş ve HDP’nin hiç oy kaybı yaşamadan belediye başkanlığı seçimini kazanacağını söylemişti.

Diyarbakır’da hiçbir yol uzun değildir taksi için ve bu nedenle takside başlayan muhabbetin yarım kalma ihtimali yüksektir. Ama taksi şoförü konuşkandı. Kısa yolda ihraç edildiğini, taksiyi kiralamak için köydeki tarlasını gözden çıkardığını, yakın zamanda sosyal medya paylaşımından dolayı üniversiteye gitmeye hazırlanan oğlunun gözaltına alındığını anlattı.

Ben arabadan inerken, “Beni ihraç ettiler, ekmeğe muhtaç olayım istediler ama bak, taksici oldum, mücadele her yerde devam ediyor” diyordu.

‘KAPIMI KIRDILAR, BENİ YERE YATIRDILAR’

Büfeci yolumun üzerinde olduğu için sık sık bir şeyler alırım ondan. Çok şey biliyormuşum gibi arada sorar, “Abê ne olacak bu durum” diye. Bir şey söylerim ya da, zaman gösterecek, der geçerim. Yine sordu. Ama bu sefer benim de kafam karışık olduğu için olacak, “Hangi durumlar?” diye karşılık verdim. “Dün gece evimi bastılar, kapımı kırdılar, beni 20 dakika yerde yatırdılar” dedi.

Sesi öfkeli ve yüksekti, bu uygulama nedeniyle haksız da değildi. Ama yan tarafta bir grup motorlu polis vardı. Adamın sesini duyarlar, başımıza iş açılır diye korktum. Gece, aralarında gazetecilerin de olduğu yüze yakın insanın evine operasyon düzenlenmiş, çok sayıda insan gözaltına alınmıştı. Büfeci de bu operasyondan nasibini almıştı anlaşılan.

Polisler fazla oyalanmadı, motorlarına binip gittiler. Ben de rahatladım ve “Buradaysan sorun yok, olan kapıya olsun” dedim gülümseyerek. “Annem kapıyı açıyordu” diyerek gece olanları anlatmaya başladı adam. “Sürgüyü açıyordu annem, bir taraftan diyor, ‘Açıyorum kapıyı’. Ama bunlar beklemediler, kırdılar kapıyı. Beni yere yatırdılar, 20 dakika yerde yattım. Kadınlar var evde, çocuklar var. Her yeri dağıttılar, ne aradıklarını da söylemiyorlar. Böyle vahşet olur mu?”

Ağabeyi HDP’de çalışıyormuş, evi bu nedenle kapısı kırılarak açılmış, aranmış. Polisin amirlerinden biri demiş bunu. “Abini aldık zaten” diye de eklemiş. Büfeci, “Benden ne istediniz” sorusuna cevap alamamış.

Büfeci, “Sonra gittiler” dedi. “Sonra gittiler” cümlesi söyleyince kolay ve bir rahatlama da ifade ediyor. Ama insanın gözünün önüne gece yarısı evleri basılmış insanların yaşadığı korku geliyor. Kırık kapı, dağılmış eşyalar, dokunulmuş mahrem her şey geliyor.

Ayaküstü sohbet, kendiliğinden yerel seçimlere geliyor. Büfeci, yine kayyım atanacaksa HDP’nin seçimi boykot etmesinden yana. Üstelik ona göre belediyelere yeniden kayyım atanması ihtimali yüksek “Ama” diye ekliyor, “HDP seçime girerse oyumuz belli. Kazanacağız.”

‘2 SAAT DURALIM BELEDİYEDE, YETER’

Kafede genç bir garson vardı. Çayı beceriksizce masaya koymasından belliydi, daha önce garsonluk yapmadığı. Epey heyecanlı göründüğü için insan kalkıp yardım etmek istiyor.

Biraz sohbet edince, ailevi nedenlerden dolayı bu yıl devam ettiği üniversiteye gidememiş. Ama kaydı duruyormuş, önümüzdeki yıl bir aksilik olmazsa devam edecek okula.

Garson, HDP’den belediye başkanı adayı olacak insanlarla ilgili düşüncelerini babasının sözleriyle anlatıyor. Babası, “Belediye başkanı olacaklar ama ya hapse girecekler ya da sürgüne. Yazık olacak onlara” demiş. Genç garson da böyle düşünüyor. “Demokrasi hikayedir abê” diyor, “Belediye başkanlarını seçtik, şimdi herkes bir yerde. Sürgünde, hapiste… böyle demokrasi mi olur?”

Kayyımların belediyelerin içini boşalttığını, her yere kendi adamlarını yerleştirdiğini, HDP’li belediye başkanlarını hükümetin çalıştırmayacağını ve daha bir sürü olumsuz şey söylüyor genç garson. Çizdiği tablo iç açıcı değil ama HDP’nin seçimlere girmesinden yana. Şöyle diyor: “HDP seçime girsin, belediyeleri kazansın, belediye başkanları 2 saat durup belediyeyi teslim etsin hükümete. Maksat, biz buradayız, haklarımız, taleplerimiz var, bunu gösterelim dünyaya. Sonra onlar ne yaparsa yapsın belediyeyi.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kayyım tayin ederiz” sözleri hakkında yapılan siyasi değerlendirmeler bir yana, Diyarbakırlılar yerel seçimlerle ilgili böyle düşünüyor. Aslında bu düşünce yeni de değil. HDP’ye oy veren seçmen, genel seçimler için de benzer şeyleri düşünüyordu: “Milletvekili seçeceğiz ama hapse atacaklar onları.” Bunu bilerek, yani seçtikleri milletvekillerinin siyaset yapmasının önüne geçileceğini de hesaplayarak oy kullandılar ve tahmin edildiği gibi 9 milletvekilini meclise gönderdiler.

Dolayısıyla Erdoğan’ın “kayyım tayin ederiz” sözleri Diyarbakır’da hayretle veya benzer başka bir duyguyla karşılanmadı. Sokakta, içinde bulunulan siyasi atmosferin farkında olarak yapılıyor değerlendirmeler.

Genç garsonun söylediklerini saatler sonra HDK Eş Başkanı Onur Hamzaoğlu da şunu cümleyi paylaştı: “Bırakın bir yılı, bir ayı, bir haftayı, bir günü, bir saatliğine bile olsa 102 tane belediyeyi hatta daha fazlasını almak durumundayız.”