Köstebek Akademi: Sert toprağı kazıyoruz
Köstebek Akademisi, bugün Sevilay Çelenk, Taner Timur ve İbrahim Kaboğlu’nun da katılımıyla akademik yıl açılışını gerçekleştiriyor. Akademinin yürütücüsü olan gençler, Marx’ın köstebek metaforundan aldıkları ismi bir çalışma prensibi olarak da görüyor: “Biz bu çabayı, köstebek gibi zor şartlar altında, belki havasız-susuz ve karanlıkta bırakıldığımız zamanlarda sert ve hiç değişmez görünen toprağı kazmak olarak görüyoruz.”
DUVAR - Başta barış imzacıları olmak üzere, 2016’dan bu yana 6 binin üzerinde akademisyenin ihraç edildiği Türkiye üniversiteleri en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor. Ama bir yandan da dayanışma akademileri, sokak dersleri gibi kolektif faaliyetler, bugün üniversitelerden dışlanan akademik birikimin öğrencilere ve ilgilisine ulaşabileceği alternatif kürsüler yaratıyor. Dünyayı, ülkeyi, doğayı ve toplumu anlayıp dönüştürmenin gösterişsiz çabası buralarda devam ediyor.
Bugün saat 19.00’da, Kadıköy Evlendirme Dairesi A Salonu’nda akademik yıl açılışını gerçekleştirecek olan Köstebek Akademisi de bunlardan biri. Öğrencilerin, gençlerin emeğiyle kurulan Köstebek Akademisi’nin bugünkü açılışında, anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu “Anayasal geleceğimiz ve gençlik”; iletişim bilimci Doç. Dr. Sevilay Çelenk “Kültürel iktidar mücadelesi ve üniversitenin tasfiyesi”; tarihçi Prof. Dr. Taner Timur ise “Üniversite bilim ve demokrasi kavgası” başlıklı sunumlarıyla yer alacak.
Köstebek Akademisi’nin yürütücüleri arasında yer alan Şeriban Alkış ve Doğan Nur ile konuştuk.
Köstebek Akademisi açısından belki ilgi çekecek ilk konulardan biri ismi. Köstebek ismi nereden geliyor, ne anlatıyor bize?
Köstebek, Marksist literatürde çok sık kullanılan bir metafor aslında. Marx’ın, Louis Bonapart’ın 18. Brumaire’inde kullandığı bu metafora bir göndermeydi bizimkisi. Köstebek Akademisi, en nihayetinde okuma, tartışma, söyleşi ve atölye çalışmalarına bağlı bir alternatif akademi yaratma çabası. Biz bu çabayı, köstebek gibi zor şartlar altında, belki havasız-susuz ve karanlıkta bırakıldığımız zamanlarda sert ve hiç değişmez görünen toprağı kazmak olarak görüyoruz. Türkiye’de ve dünyada üniversitelerin, sermaye gruplarının sertifika ve kariyer programlarıyla ‘eleman’ yetiştirme sahasına dönüştürüldüğünü ve yine sermaye gruplarının desteklediği araştırma projeleriyle bilginin metalaştırıldığı alanlar haline geldiğini uzun zamandan beridir biliyoruz. Kampüsler tekno-kentlere dönüştürülmeye başlanalı çok oldu. Eğitim/öğretim sisteminde öğrencilerin, bilginin üretimi sürecinden dışlanması ve üniversitenin nesnesi haline gelmesi ise neredeyse yüzyılı bulacak. Bugün ise Türkiye özelinde, artan otoriterleşme koşullarında ihraçlar ve soruşturmalarla iyice niteliksizleşen üniversiteler birer tabeladan ibaret. Tüm bunlara karşı yapılacak hala çok şey var. Bir kere susmuyoruz. “Biz şimdi yan yana geliyor ve çoğalıyoruz.” Kazmaya devam ediyoruz. Marx “İyi kazmışsın ihtiyar köstebek!” demiş ya, işte biz genç köstebekleriz, yorgun değiliz.
Köstebek Akademisi ne tür faaliyetler yapacak?
Önceleri öğrencilerin kendi aralarında faydalanabileceği alternatif bir ders imkanı olarak kurguladığımız bu akademide, şimdi totaliter rejim koşullarında çoğunluğu ihraç edilen akademisyenlerle açık dersler yapıyoruz. Bugünlerde de akademik yıl açılış konferansımızın hazırlıkları içerisindeyiz. 20 Ekim’de olacak, Kadıköy’de. Bu açılış konferansının tek anlamı dönemi başlatan bir konferans olması değil aslında. Bugüne kadar üniversitelerin resmi akademik yıl açılış törenlerinde sadece rektörler, üniversite yönetimi ve ‘devlet erkanının üst zümresi’ yer alabildi. Bu törenler, üniversitenin en önemli bileşenleri olan öğrencilere hep kapalıydı. Bırakalım törene katılmayı, öğrenciler törenin yapılacağı gün kampüslerine bile alınmıyorlar. Dersler vs. iptal ediliyor. Geçen hafta benzer bir şey İstanbul Üniversitesi’nde yine yaşandı. Arkadaşlarımız tören var denilerek okullarına alınmadılar. Ama bizim akademik yıl açılış konferansımız tüm öğrencilere ve tüm hocalara açık. Bu konferans ve diğer akademilerimizde ihraçlar yoluyla aralarına set çekilen hocalar ve öğrencilerin buluşmasını ve tartışmasını hedefliyoruz.
Öğrenciler, öğretmenler, işçiler ve farklı toplum kesimleri için ne tür etkinlikler planlanıyor?
Köstebek Akademisi’nin derslerini canlı ve cansız yaşama dair tüm konular oluşturuyor. Bu kimi zaman feminizm olur, kimi zaman hukuk olur, kimi zamansa görsel sanatlar, evrim, sosyal bilim tartışmaları, Marksizm... Bu konular yalnızca entelektüel bir grubun çalışmalarıyla sınırlı olmayıp, farklı toplumsal gruplar arasında mutlaka tartışılmalı. Bunun için de geniş buluşma alanlarının yaratılması gerekiyor. Ulaşabildiğimiz her yere dokunmaya ve dayanışmayı güçlendirmeye devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemi planlarken, bu en önem verdiğimiz şey.
Türkiye, başka şeylerin yanında akademik alanda da yoğun bir baskı döneminden geçiyor. Çok sayıda üniversitenin adeta içi boşaltıldı. İhraç edilen akademisyenlerle birlikte gerçekleştirilecek programlarınız var mı?
Evet, zaten ‘DirenÜniversite’li öğrenciler olarak, üniversitelerin getirildiği bu hal karşısında bir itiraz ve alternatif bir akademi yaratma çabası olarak Köstebek Akademisi’ni oluşturduk. İktidarın belirlediği alanlar ve kurallar dışında alternatif akademiyi sürdürme iddiasını taşıyoruz. Temel amacımız, elbette, bir başkaldırı olarak iktidar ve sermaye üniversitelerine karşı başka bir alternatifin mümkün olduğunu göstermek. Bu alternatifi henüz mekansallaştırmadık, daha doğrusu şimdilik öyle bir hedefimiz de yok. Çünkü bize her yer üniversite. Bu konudaki yaklaşımımızı bazen uzun uzun anlatmak yerine bizim kuşağı da çok etkileyen Hababam Sınıfı’ndaki Mahmut Hoca’nın sözlerini hatırlatmak yeterli olabiliyor. “Okul her yanı dört duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir, okul her yerdir.”
Dört duvarlı üniversitelerden uzaklaştırılan hocalarımızla derslerimiz bu dönem de devam edecek. Dönem programı, açılış konferansıyla birlikte duyurulacak. Henüz hepsi netleşmemiş de olsa Tolga Yıldız, Reyda Ergün, Hülya Dinçer, Cem Say, Ayşe Durakbaşa hocalarımızla akademiler gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.
Akademinin çalışmalarından yararlanmak, onunla dayanışma içinde olmak isteyen insanlar neler yapmalı?
Köstebek Akademisi’ni kurduğumuzdan beri, sermayenin bilimi tekeline almasıyla satılabilir bilgi üretmeye zorlanan üniversitelere karşı "Başka bir üniversite mümkün!" diyerek bilgi üretimi ve aktarımı sürecinin ortak öznelerini yaratmak için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu sırada, gerçekten, hiç beklemediğimiz yerlerden beklemediğimiz kadar olumlu tepkiler alıyoruz. Eleştirilere kulak veriyoruz, daha önceki deneyimleri önemsiyoruz, oralardan ders çıkarmaya çalışıyoruz. Tüm bunları Türkiye politik atmosferinde, bütün baskılara rağmen akademinin biat etmeyeceğini göstermek adına yapıyoruz. Akademinin çalışmalarından yararlanmak için yapılması gereken hiçbir şey yok, herkese açık. Dayanışma içinse özgür bilim demokratik üniversite talebimizin büyümesi ve daha geniş kesimlere ulaşması için herkesin elini taşın altına koymasını bekliyoruz. O taş yalnızca öyle inecek çünkü sırtımızdan.