Kürşat...
Kürşat’ı tanımam, onunla tanışmadan yıllar önce, 1981’de, yayınladığı “Sivil Toplum ve Devlet” kitabıyla olmuştu. Sivil alanın kendiliğinden özelliklerine, siyasetin özerkliğine vurgu yapan, Gramsci’ye değen, hakim sol anlayışın kabuklarını kırmasına, soru sormaya, alan genişletmeye yönelik bu kitaptan etkilendiğimi, kitabı derinden hissettiğimi gayet iyi hatırlarım. Yeni mezun taze bir asistandım. Bumin benim henüz formüle edilmemiş sorularımı soruyor, içe doğru ışık tutuyordu.
Ali Bayramoğlu
Son dönemlerde uzaklaşmıştık. Aramıza kırgınlıklar, kızgınlıklar girmişti. Dün ölüm haberini alınca içim yandı. Kadim dostum gitmişti.
Son 25 yılda varlık, akıl, tavır olarak hayatımda iz bırakan adamlardan birisiydi Kürşat. Uzunca bir dönem özel anları, mutluluk ve acıyı, ölümü ve yeniden doğuşları, siyaseti, fikirleri, tutumları paylaştığım bir adam.
Değerli bir akıl ve önemli bir entelektüeldi. Bu ülkede kritik düşüncenin ve etik duruşun önde gelen simgelerinden birisi olduğuna hiç şüphe yoktur. Nitekim gözümde önemli özelliklerinden birisi hem bir bağ, hem bir geçiş noktasını temsil etmesiydi. Dünün normatif aydını ile şimdiki zaman etiğini ve içeriden bakışı temsil eden bugünün aydını arasındaki kritik bağ ve kıvamında bir geçiş...
Sorulara en çok yakışan felsefeci
Nitekim Kürşat’ın soru ve sorgu, ilke ve etik mercekleri arasında ‘değişim’ fikrine ve ‘anlama’ çabasına her zaman kuvvetli bir yer vardı. Onu dingin, dinç ve bilge kılan sanırım bu olmuştu.
Kürşat’ı tanımam, onunla tanışmadan yıllar önce, 1981’de, yayınladığı “Sivil Toplum ve Devlet” kitabıyla olmuştu. Sivil alanın kendiliğinden özelliklerine, siyasetin özerkliğine vurgu yapan, Gramsci’ye değen, hakim sol anlayışın kabuklarını kırmasına, soru sormaya, alan genişletmeye yönelik bu kitaptan etkilendiğimi, kitabı derinden hissettiğimi gayet iyi hatırlarım. Yeni mezun taze bir asistandım. Bumin benim henüz formüle edilmemiş sorularımı soruyor, içe doğru ışık tutuyordu.
Onunla tanıştığım, 1990’ların başı, merkez siyasetin örselenmeye başladığı, İslami ve Kürt kimlik hareketlerinin çapı ve belirleme gücüyle Türkiye’yi şaşkına çevirdiği bir dönemdi. Bu şaşkınlık içinde ülke toplumsal olanı yeni bir biçimde hissetmeye, toplumsal ile siyasal arasındaki ilişkiyi yeniden algılamaya, değişimi tartışmaya çalışıyordu.
Kürşat’ın “ilke-etik”, “değişim-anlama” ikilisi yine devreydi. O yıllarda Etyen Mahçupyan, o ve ben 2 yıl süren bir televizyon programı (Açık Görüş) yapmıştık. Dönemin önde gelen düşünce adamlarını, siyasetçilerini sorgu, sual ederken, anlamaya çalışan, demokrasiye dair ipuçlarının peşinde koşan, toplumsal aktör ve hareketleri içinden anlamaya çalışan, kimlikler çokluluğu, çoğulculuğu veri alan bu program o dönemde Kürşat’ın ikili denklemini tam yansıtıyordu.
Yıllar akarken onunla fikir ve siyaset açısından bazen kesiştik, bazen itiştik.
Türkiye önemli bir düşünce insanını kaybetti.
Seni hep hatırlayacağız.