Ayşe Gökkan: Özgürlük iddiası kaybetmemiştir

Kürt Kadınları Platformu üyesi Ayşe Gökkan, OHAL’den sonra kadın kurumlarının kapatıldığını ve kadına yönelik şiddetin bu süreçte arttığını dile getirdi. Gökkan, 25 Kasım’da toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, aile içi şiddete, savaşa, militarizme, ırkçılığa karşı örgütlü oldukları her ilde etkinlikler düzenleyeceklerini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - 25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya karşı mücadele eden üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria Mirabel’in cesetleri bir uçurumun dibinde bulundu. Üç kız kardeşin ölümü kaza olarak açıklandı ancak Mirabel kardeşlerin, tecavüz edilerek vahşice öldürüldüğü ortaya çıktı ve onlar diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü oldu.

1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildi. 1999 yılında ise BM tarafından “25 Kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele” günü ilan edildi. 1999’dan bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar, efsaneleşen bu üç kız kardeşten aldıkları ilhamla her türden şiddete karşı mücadele ediyorlar.

Kadın örgütleri “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” nedeniyle her yıl Türkiye’nin birçok ilinde çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. Kürt Kadınları Platformu (Platforma Yekîtiya Jinên Kurd) ise yaklaşık bir yıl önce 8 maddelik bir deklarasyonla kuruluşunu duyurdu ve 25 Kasım etkinlikleri için hazırlıklara başladı. Tevgera Jinên Azad'ın (TJA) insan hakları savunucusu ve Kürt Kadınları Platformu üyesi Ayşe Gökkan ile bu yıl düzenleyecekleri etkinlikler hakkında konuştuk. Ancak bununla yetinmeyerek platform olarak bugüne kadar yaptıkları çalışmalar ile 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki gelişmeler odağında kadınların karşılaştıkları sorunları da ele aldık.

OHAL’DE KÜRT VE KADIN OLMAK

Diyarbakır’da kuruluşunu duyuran platformun üyelerinden Ayşe Gökkan, Kürt ve kadın oldukları için iki kez baskıya maruz kaldıklarını belirterek, “Baskılara ve şiddete karşı kadınların tek başına mücadele etmesinin zor olduğunu biliyoruz. Bunun için her kesimden kadınlar bir araya geldik, toplantılar düzenledik. Geniş katılımlı toplantıların ilkini Diyarbakır’da, ikincisini Hewler’de yaptık. Bütün bu görüşmelerin, toplantıların sonunda Diyarbakır’da Kürt Kadınları Platformu’nu duyurduk” dedi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, aile içi şiddete, savaşa, militarizme, ırkçılığa karşı kadın dayanışmasını öncelediklerini söyleyen Gökkan, “Platform Diyarbakır’da kuruldu ancak ihtiyaç duyulduğunda Güney Kürdistan’da ya da Rojava’da da kadınların karşılaştıkları sorunları çözmek üzere harekete geçmeye hazırız” şeklinde konuştu.

Darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal ile kadınların tüm kazanımlarına el konulduğunu belirten Gökkan, “Mesela Kongra Jinen Azad/Özgür Kadın Kongresi’ni (KJA) kapattılar. AKP-MHP'nin kadına karşı politikaları zaten kadını yok sayan politikalardır. Kürt olunca çok tehlikeli gören bir anlayış var. Bize saldırıların çok daha farklı bir boyutta olduğunu düşünüyorum. Bunu birçok uygulamalarında görebiliyoruz. Mesela belediyelerde kadın müdürlükleri vardı. 96 belediyenin kadın müdürlüklerine erkekler atandı. Kadın eş başkanları tutukladı. OHAL’den sonra ilk işler kadınların kazanımlarına müdahale oldu. Platform olarak tüm şiddetleri reddedip mücadele ediyoruz. Şu anda cinsiyetçi, ırkçı, dinci, erkek egemen zihniyetle mücadele ediyoruz. Bölgede kadın mücadelesinin üzerinde bu kadar ağır bir baskının olması, Kürt olmamızdan kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı.

“DÖKH (Demokrat Özgür Kadın Hareketi) döneminde Meclis’e yürüyorduk, yasaları değiştirebiliyorduk. Şu an nafaka tartışmaları için yine alanlarda olmak istedik ama 69 kadın gözaltına alındı” diyen Gökkan, 25 Kasım’da bütün bunlara karşı olduklarını göstermek için bütün dinamikleriyle mücadele edeceklerini söyledi.

‘TECRİDİ KIRACAĞIZ’

PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto etmek amacıyla cezaevinde açlık grevinde olan DTK Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’i hatırlatan Ayşe Gökkan, şöyle konuştu: “Kürt kadınları olarak cezaevlerini rehine kampları olarak görüyoruz. Mücadelemize el koymak için bizi rehin kamplarına sokuyorlar. Biz kadınlar tecridin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. İlk tecrit kadınlara uygulandı. İktidar sistemi tarihte kadınlar evlere kapatılarak oluşmuş. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin de aynı anlama geldiğini düşünüyoruz. Kürt kadınlarını rehin almak. Devlet Sayın Öcalan'ı lider olarak görmüş ve iki yıl boyunca görüşmeler gerçekleştirmiştir. Mevcut durumu, tüm bu saldırıları İmralı üzerinden toplumsallaştırdıklarını düşünüyoruz. Artık İmralı tecrit sisteminin kalıcılaştığını söylemek mümkün. Bunu kırmak kadınların mücadelesine bağlıdır. Leyla Güven de bu tecride karşı anlamlı bir mücadeleyi hapishane koşullarında başlatmıştır. Biz de 25 Kasım'da 'Tecridi kıracağız, özgürleşeceğiz' şiarımızı sürekli kılacağız.”

KADINLAR EVDEN ÇIKSIN İSTEMİYORLAR

Belediyelere kayyım atandıktan sonra  kadınlara yönelik çalışmalar yürütüldü. Buralarda yürütülen çalışmalara değinen Gökkan, “AKP’nin politikasına uygun çalışmalar yürüttüklerini görüyoruz” dedi. Gökkan, “Her kadın 5 çocuk yapacak. Verdikleri eğitim bu. Kadın 5 çocuk yapacak, kürtajı günah sayacak, erkeğine hizmet edecek. Kayyımların kadınlara hizmeti budur. Erkeğine bağlı, devlete ise asker doğuran kadınlar istiyorlar. Müdürün erkek olduğu bir kadın müdürlüğünde olacak olan budur. Kadınlar evlerden çıkmışlardı, hayatın her alanında rol almaya başlamışlardı. Kadını yeniden eve kapatmaya, kazanılmış tüm haklarını elinden almaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARTTI

Diyarbakır'da kadınların aktif olarak siyasetin, sosyal ve ekonomik içinde olduğunu belirten Gökkan, kadın kurumlarının kapatılmasından sonra kadına yönelik şiddetin arttığına değindi.

Kadın özgürlük mücadelesinin topluma mal edildiğini dile getiren Ayşe Gökkan, şöyle konuştu: “Diyarbakır'da 6 tane kadın dayanışma merkezi vardı. 16 tane mahalle meclis bürosu vardı. Şiddet yangın gibidir. Siz ‘alo şiddet’ deyinceye kadar kadını katlediyorlar. Yangını su taşıyan komşular ilk olarak söndürür. İtfaiye gelinceye kadar biter. Şiddet  de yangın gibi, ilk komşularının müdahalesiyle son bulur. Devlet burada mahalle meclis bürolarının tamamını kapattı. Tüm dayanışma merkezlerini, kadın derneklerini kapattı. Bu bir tesadüf değildir. Mardin'de kayyımdan sonra kadına yönelik şiddet yüzde 60 artmış durumda. Diyarbakır’da şiddetin yüzdesi çıkarılamıyor. Sır gibi saklanıyor. Kadınlar örgütlü mücadele ettiği için kadın kurumlarına müdahale edildi. O yüzden nasıl bir eğitim verdiklerini biliyoruz. Nasıl örgütsüz bıraktıklarını, amaçlarının ne olduğunu da biliyoruz. 30 yıl ya da 40 yıl önce olsaydı onların bu mücadelesi başarılı olurdu. Ama bunun zamanı geçti. Kadınlar bu kadar deneyimden sonra asla onlara yenik düşmeyecektir. Kadın özgürlük mücadelesi topluma mal oldu. Eş başkanlık mücadelesi ile mal oldu. Bağımsız kadın örgütlenmesiyle mal oldu. Bugüne kadar özgürlük iddiası asla kaybetmemiştir. Tankla topla bastırılmış olabilir ama asla kaybetmemiştir.”

25 Kasım’da çeşitli etkinliklerle kadına yönelik şiddete karşı duracaklarını ifade eden Gökkan, son olarak şunları söyledi: “Biz erkek egemen devlet, aile ve toplum zihniyetiyle siyasi, kültür, ekonomik, sağlık ve hukuksal her alanda mücadele edeceğiz. Bu mücadeleyi sokakta yapacağız. Bunun için 25 Kasım'da bütün kadınları alanlarda olmaya davet ediyoruz.”