Güler: Görme engellinin kan bağışına engel iç ve uluslararası mevzuata aykırı

Avukat Deman Güler, İzmir'de ilik nakli için kan vermek isteyen görme engelli Yusuf Ak'a ailesinden birinin şahit olmasının istenmesinin mevzuatta yeri olmadığını söyledi. Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Görevlisi Adil Çamur da "Eşitsiz uygulamanın benzerleri neredeyse tüm hizmet alanlarında yaşanıyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Avukat Deman Güler, İzmir’de yaşayan görme engelli Yusuf Ak'ın, lösemi teşhisi konulan ve ilik nakli olmayı bekleyen 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı için yanında şahit olmadan kan veremeyeceği gerekçesiyle geri çevrilmesini ayrımcılık olarak nitelendirdi. Güler, "Mevzuatta kan bağışına dair üç temel belge bulunuyor. Söz konusu bu üç belgede de görme engellilerin şahit göstermeden kan veremeyeceği gibi bir hüküm yok" dedi.

Engelli bireylerin tüm hizmet alanlarında ayrımcılıkla karşılaştığı söyleyen Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Görevlisi Adil Çamur da, "Hak temelli yaklaşımla inşa edilecek Türkiye engellilik politikası, tüm hizmet alanlarında ve yapılacak tüm düzenlemelerde engellilerin eşit yurttaşlar olarak var olmalarını sağlamayı hedeflemelidir" şeklinde konuştu.

İzmir’de yaşayan görme engelli Yusuf Ak geçtiğimiz gün, lösemi teşhisi konulmuş olan ve ilik nakli olmayı bekleyen 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı için kan örneği vermek üzere Konak'ta bulunan Kızılay’a ait kan bağışı aracına gitmiş ancak araçtaki görevli tarafından kendisine ailesinden birisinin şahitlik yapması gerektiği, aksi takdirde kan veremeyeceği söylenmişti.

Görevliler tarafından yanında şahit olacak kişinin anne, baba ya da bir akrabası olduğunu belgelemesinin de istendiğini belirten Ak, kendisine getirilen bu engeli İzmir Barosu’nda serbest kürsüde de anlatarak yaşadığı hak ihlali konusunda destek istedi.

'ENGELLİLERİN NE DENLİ AYRIMCILIĞA UĞRADIĞININ GÖSTERGESİ'

Yusuf Ak'ın Kızılay aracından için geri çevrildiğini serbest kürsü konuşmasında öğrendiklerini ifade eden avukat Deman Güler, "Olay aslında engelli yurttaşlarımızın günlük hayatlarında ayrımcılığa ne denli çok uğradığının bir göstergesi. Yusuf Bey haklarının bilincinde olmayan bir birey olsaydı muhtemelen bu olay da diğerleri gibi kimse duymadan unutulup gidecekti. Bugün bu konuyu konuşabiliyorsak kendisi bu durumu kabullenmediği ve sesini yükselterek en temel insan haklarının peşine düştüğü içindir" dedi.

'GÖRME ENGELLİLERİN ŞAHİT GÖSTERMEDEN KAN VEREMEYECEĞİNE DAİR BİR HÜKÜM YOK'

Hukuken değerlendirildiğinde tamamen keyfi bir işlemle karşı karşıya olunduğunu söyleyen Güler, “Zira mevzuatta kan bağışına dair üç temel belge bulunuyor. Söz konusu bu üç belgede de görme engellilerin şahit göstermeden kan veremeyeceği gibi bir hüküm yok" dedi ve ilgili mevzuata dair açıklamalarına şöyle devam etti:

"5624 Sayılı Kan ve Kan Ürünleri Kanunu ile 2008 tarihli Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliği yalnızca kan bağışının gönüllü olması gereğinden bahsediyorlar. Yönetmeliğin doğrudan gönderme yaptığı ve kan bağışının nasıl yapılacağını detaylıca anlatan 2016 tarihli ‘Ulusal Kan ve Kan Bileşenleri Hazırlama, Kullanım ve Kalite Güvencesi Rehberi’ ise başvurucuyu ret sebepleri içinde -çok da doğru bir biçimde- engelli olmayı göstermiyor."

Ancak aynı belgede "tanımlanmamış durumlar için değerlendirme yapan hekim, karar verme yetkisindedir" denilerek açık kapı da bırakıldığını ekleyen Güler, “Tüm metin birlikte okunduğunda bunun sebebinin daha çok LGBTİ+ bireylere yönelik bir ön alma olduğu görülebilir. Muhakkak bu da ayrımcılığın bir biçimi. Yalnız dediğim gibi engellilere dair net bir ifade yok” diye konuştu.

'PERSONEL FORMU OKUMALI VE ONAY ALMALIYDI'

Onam formu okunduktan sonra görme engellilerin imzalayabileceğini belirten Güler, şunları söyledi:

"Dahası rehberin, ‘Kayıt ve Sorgulama Formlarının Bağışçı Adayı Tarafından Doldurulması’ başlıklı bölümünde açıkça ‘formları okuyamayan bağışçılara formların içeriği konusunda bilgi verecek eğitimli bir personel yardımcı olmalıdır’ da deniyor. Yani orada çalışan personel onam formunu okumalı ve Yusuf Bey'in onayını almalıydı. Kendisinden şahit istemek, hatta bulduğu şahidi kabul etmeyerek ailesinden birini getirmesi için ısrar etmek, personelin hukuki sorumluluğunu doğuracak cinsten bir hatadır. Eğer bu personelin ret işlemine dayanak yaptığı, bizim bilmediğimiz başka bir resmi belge varsa, bu sefer de söz konusu belge geçersiz olacaktır. Çünkü günümüzde görme engellilerden ne sözleşme imzalarken ne de noter işlemlerinde, kendi özel istekleri yoksa, şahit bulmaları istenmemektedir. Borçlar Kanunu ve Noterlik Kanunu bu manada açıktır. Her türlü sözleşme imzalama yetkisi bulunan görme engelliden kendi hür iradesi ile kan bağışında bulunurken şahit istemek akla ve mantığa uygun değildir."

'PERSONEL GÖREVİNİ YAPMAMIŞ, ULUSLARARASI MEVZUATA AYKIRI DAVRANMIŞTIR'

Deman Güler, hem iç mevzuatta yer alan hem de uluslararası sözleşmelerle desteklenen maddeler gereğince, Yusuf Ak'ın yaşadığı ayrımcılığın tamamen kanuna aykırı olduğunu belirtti.

Güler, "Kanunda ‘doğrudan ve dolaylı ayrımcılık dâhil olmak üzere engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık yasaktır’ denilmektedir. Yine aynı kanunun birinci maddesinde belirtildiği gibi ‘engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması’ temel alınmaktadır" dedi.

"Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi"nin 2009'da TBMM'de kabul edildiğini hatırlatan Güler, "Sözleşmenin bireysel başvuruya dair ek protokolü de ülkemiz tarafından 2015 yılında kabul edilmiştir. Dolayısıyla ülkemizde engelli haklarına dair ihlaller iç hukuk mekanizmaları tüketildiğinde doğrudan BM organlarına götürülebilmektedir. Bu bahsi geçen BM sözleşmesi temel hak ve hürriyetlere dair olduğundan Anayasa'nın 90'ncı Maddesi uyarınca kanunlar hiyerarşisinde kanunlarımızdan bile üstün konumdadır" şeklinde konuştu.

"Yusuf Bey'in başına gelen ayrımcılık, hem iç mevzuat hem de tabi olduğumuz uluslararası mevzuat bakımından açıkça yasaklanmıştır" diyen Deman Güler, "Yusuf Bey'den kan ve kök hücre bağışı almayı aileden bir şahit getirmesi şartına bağlayan personel görevini yapmamış, iç ve uluslararası mevzuatımıza aykırı davranmıştır. Bu bakımdan Sayın Yusuf Ak'a biz İzmir Barosu olarak her türlü hukuki desteği vermeye hazırız. İzmir Barosu bundan sonraki süreçte İnsan Hakları Merkezi ve Engelli Hakları Komisyonu ile birlikte kendisinin yanında olacaktır" ifadelerini kullandı.

'GELİŞMELER YETERLİ DEĞİL'

Türkiye’de engellilik politikası üzerine doktora tezi yazan Engelli Öğrenci Danışmanı, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi Adil Çamur ise, engellilerin hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik fiziki uygulama ve hizmetler geliştirildiğini, ancak bunun tek başına yeterli olmadığını söyledi:

"Türkiye’de engellilere yönelik hizmetlerde ve kamu harcamalarında artış olmuştur. Bu artışta engelli ailelerine nakit transferi öne çıkmaktadır. Engelli yardımı olarak bilinen nakit transferinin yanında fiziki erişilebilirlikle ilgili düzenlemeler, engelli istihdamı ve eğitime yönelik çalışmalar da yapılmıştır. Fakat bu gelişmeler engellilerin eşit yurttaşlar haline gelmesini sağlamakta yeterli olamaz."

'ENGELLİLİK KAMU POLİTİKASI ALANI OLARAK TANIMLANMALIDIR'

Hak temelli bir anlayışın temel alınması gerektiğini dile getiren Çamur, "Engellilere yönelik politikaların dezavantajlı bir gruba yönelik koruma hizmetleri şeklinde planlanması hizmetlere eşit erişimi ve engellilerin eşit yurttaşlar haline gelmesinin önünde engeldir. Yardımseverlik ve muhtaç bir kesimin ihtiyaçlarının karşılanması hedefi yerine hak temelli yaklaşım esas alınmalıdır" dedi.

"Engellilik bir kamu politikası alanı olarak tanımlanmalıdır" diyen Çamur, "Hak temelli yaklaşımla inşa edilecek Türkiye engellilik politikası, tüm hizmet alanlarında ve yapılacak tüm düzenlemelerde engellilerin eşit yurttaşlar olarak var olmalarını sağlamayı hedeflemelidir" diye konuştu.

'YUSUF AK’IN YAŞADIĞI TÜM HİZMET ALANLARINDA YAŞANIYOR'

Engelli bireylerin tüm hizmet alanlarında ayrımcılık yaşadığını belirten Çamur, "Engelli mücadelesi bir eşitlik mücadelesidir. Tüm toplumsal kesimler engellilerin eşit yurttaşlık talepleriyle dayanışma içinde olmalıdır. Yusuf Ak’ın karşılaştığı eşitsiz uygulamanın benzerleri banka ve noter işlemleri başta olmak üzere neredeyse tüm hizmet alanlarında yaşanıyor. Bizler sokaklardaki kılavuz çizgilerinin farkındayız. Kılavuz çizgilerinin önüne çıkan engelleri gündeme getiriyoruz. Fakat engellilerin karşılaştıkları güçlükler çok daha fazla" dedi.