'Ekonomi ilk kez Kürt sorununun önüne geçti'
Kürt illerinde yapılan araştırmalar 'yoksulluğun' ciddi boyutlara ulaştığına işaret ediyor. Araştırma sonuçlarında 'yoksulluğun', 'Kürt sorununa' göre daha yakıcı olduğunu belirten Evrensel gazetesi yazarı Yusuf Karataş, "Kürt sorunu ve çözümü yönünde sürdürülen mücadelenin ulusal taleplerin yanı sıra emek eksenli/insanca yaşam taleplerini de kapsayacak bir hatta ilerletilmesi gerekliliğini yakıcı bir şekilde ortaya koyuyor" yorumunda bulundu.
DUVAR - Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin (SAMER) ve Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi'nin, Kürt illerinde politik gündem ve seçmen eğilimlerini incelediği araştırmaların sonuçları yayınlandı. Her iki araştırmanın sonucunu köşesinde taşıyan Evrensel gazetesi yazarı Yusuf Karataş, "araştırmalarda Kürt bölgelerinde yoksulluğun ciddi boyutlara ulaştığını" yazdı. SAMER Koordinatörü Yüksel Genç'in açıklamalarına da yer veren Karataş, "Genç'e göre ilk kez ekonomi ve işsizlik Kürt sorununun önüne geçti" diye yazdı.
SAMER'in 16 Kürt ilinde yaptığı araştırmaya değinen Karataş, araştırmada “Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu nedir? sorusuna, katılımcıların yüzde 46.3’nün 'ekonomi ve işsizlik', yüzde 16.4’ünün ise 'Kürt sorunu' cevabını verdiğini" belirtti.
Köşesinde "Kürt sorununun görülmeyen/görülmek istenmeyen yüzünü bir kez daha çarpıcı bir şekilde gösterdi: Kürt coğrafyasının aynı zamanda bu ülkenin yoksulluk coğrafyası olduğu gerçeğini!" ifadelerini kullanan Karataş, "Kürt sorunu ve çözümü yönünde sürdürülen mücadelenin ulusal taleplerin yanı sıra emek eksenli/insanca yaşam taleplerini de kapsayacak bir hatta ilerletilmesi gerekliliğini yakıcı bir şekilde ortaya koyuyor" yorumunda bulundu.
Karataş'ın, 'Kürt sorununun görülmeyen yüzü: Yoksulluk!' başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:
Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezinin (SAMER) 2-6 Kasım 2018 tarihleri arasında 16 Kürt ilinde yaptığı araştırmada “Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” sorusuna, katılımcıların yüzde 46.3’ü “ekonomi ve işsizlik”, yüzde 16.4’ü “Kürt sorunu”, yüzde 10.4’ü “demokrasi”, yüzde 10.3’ü “çatışma ve şiddet ortamı” yanıtını veriyor. SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, kendisiyle yaptığımız bir sohbette Kürt illerinde yapılan bir saha araştırmasında ilk kez ekonomi ve işsizliğin Kürt sorununun önüne geçtiğini gördüklerini söylüyor ve bunda ekonomik krizin de belirleyici bir etkisi olduğuna dikkat çekiyordu. Burada elbette SAMER’in sorusuna verilen yanıtta “Kürt sorunu”, “demokrasi” ve “çatışma ortamı” yanıtlarının aslında iç içe geçmiş tek bir sorun olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.
SAMER’in araştırmasından sonra basına yansıyan diğer bir önemli araştırma da Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezinin 20-23 Aralık 2018 tarihleri arasında Diyarbakır, Van, Urfa ve Mardin’de yaptığı saha araştırması. Bu araştırmaya katılanların da yüzde 93.9’u ekonomik krizin günlük yaşamlarını ciddi biçimde etkilediğini belirtiyor. Katılımcıların yüzde 72.2’si “Temel gıda malzemelerini almakta zorlandığını”, yüzde 83.9’u “Giyim ihtiyaçlarını karşılamakta” zorlandığını, yüzde 84.1’i “Faturalarını ödemekte” zorlandığını, yüzde 56.8’i “Çocukların okul masraflarını karşılamakta” zorlandığını, yüzde 55.8’i “Kira ödemekte” zorlandığını ve yüzde 48.8’i ise “Sağlık hizmetlerine erişmekte” zorlandığını belirtiyor. Yine “Son bir yılda hanenizde işsiz kalan oldu mu?” sorusuna katılımcıların yüzde 52.3’ü “evet” yanıtı veriyor. Ayrıca araştırmaya katılanların yüzde 17.8’i işsiz olup iş aradığını belirtiyor.
Bu veriler halkın büyük kesiminin en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldiğini çok açık bir şekilde gösteriyor. Bu verileri görünce insanın aklına AKP’nin iktidara gelirken verdiği “Gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırma”, “bölgedeki işsizlik ve yoksulluğu sona erdirme” vaatleri geliyor. Bir de Erdoğan’ın ‘GAP Eylem Planı’ gibi şatafatlı törenlerle açıklayıp milyonlarca kişiye iş, köylünün 1.8 milyon hektar toprağına sulama vadettiği ama yıllardır bir türlü gerçekleşmeyen plan-projeleri elbette!
Peki, ekonomik-sosyal talep ve ihtiyaçların böylesine belirgin hale geldiği bu tabloyu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Devletin, cumhuriyet tarihi boyunca gelip giden iktidarların bu konudaki yaklaşımı biliniyor. Devlet, Kürt coğrafyasının ekonomik olarak geri bıraktırılmışlığını Kürt sorununu inkarın bir biçimi/dayanağı olarak kullanageldi. Bu geleneksel yaklaşıma göre aslında Kürt sorunu diye bir sorun yoktur, bölgenin ekonomik olarak geri kalmışlığı sorunu vardır. Öncesi bir tarafa sadece son 30-35 yılda “ekonomik geri kalmışlık”, “terör ve işsizlik” gibi tarifleri yapılan bu sorunun çözümü adına yüzlerle plan-paket-proje açıklandı. Ancak bu plan-paket-projelerin hiç biri devletin Kürt coğrafyasındaki iş birlikçileri olan korucular ve sermaye çevrelerine kaynak aktarmanın ötesine geçmedi/geçemedi.
Devletin bu yaklaşımı karşısında ana akım Kürt siyasetinde de halkın iş, toprak, insanca yaşam talepleri karşısında belirleyici yaklaşım emek eksenli sorunların çözümünün Kürt sorununun çözümünden sonraya ertelenmesi yaklaşımı oldu. Bu yaklaşımın temelinde sınıfsal taleplerin ulusal mücadeleyi bölüp zayıflatacağı kaygısı vardı. Ancak bu kaygılar gelinen yerde ulusal-demokratik mücadeleyi destekleyen/sürdüren halk kesimleri içindeki sınıfsal ayrışmanın görünür olmasının ve bu temelde son dönemlerde özellikle HDP merkezli (Orta sınıflaşma ve emekçi halk kesimlerinin taleplerinden uzaklaşma) tartışmaların yaşanmasının önüne geçemedi.*
Sonuç olarak, bu son araştırmalar Kürt sorunu ve çözümü yönünde sürdürülen mücadelenin ulusal taleplerin yanı sıra emek eksenli/insanca yaşam taleplerini de kapsayacak bir hatta ilerletilmesi gerekliliğini yakıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü Kürt coğrafyasında eşitsizliğin bu iki biçimi (ulusal ve sınıfsal) önemli oranda iç içe geçmiş bulunuyor.
(*) Ana Akım Kürt hareketi ve bileşeni olan HDP ile ilgili sınıfsal ayrışma ve tartışmalar konusunda Kürt Kültür-Sanat-Politika Dergisi Dilop’un 4. sayısında Bülent Küçük’ün “Eşitlik ve Farklılık Arasında Kürt siyaseti” ve derginin 5. sayısında ise, Cuma Çiçek’in “Çözüm Sürecinden Sonra Kürt Meselesini Yeniden Düşünmek” yazılarına bakılabilir. (Yazının tamamı)