'Trump yanıtı'na köşelerde ne dendi?

Trump'ın Türkiye tweet'i ve iktidardan bu tehditkâr mesaja gelen yanıtlar bugünkü köşe yazılarına konu oldu...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - ABD Başkanı Donald Trump'ın önceki gün attığı tweet'e iktidardan öncekilere göre çok daha düşük frekanstan yanıtlar gelmesi köşe yazılarına konu oldu. Türkiye ve ABD'nin durumuna ve yapılan açıklamaların anlamına ilişkin bazı değerlendirmeler şöyle:

Can Ataklı / Sözcü -  Amerika’nın yine canına okuduk! 

“Kürtlere dokunursanız ekonominizi mahvederiz” sözü yenilir yutulur gibi değil.

Tabii bu aynı zamanda iktidar için bir tür can suyu gibi de dün yazdığım gibi.

AKP iktidarı, bir kere daha mağduru oynama şansı yakaladı.

“Dış güçlere” karşı “kahramanca” direndiğini göstermek için de bulunmaz bir fırsat.

Buna verilen cevap ise aslında sade suya tirit gibi.

Öncelikle Trump'a muhatap olarak iki saray danışmanı cevap verdi, onların sözlerinde hiçbir sertlik yok.

Söyledikleri “Biz, Kürtlere hiçbir şey yapmayız, bizim hedefimizde teröristler var.”

Asıl görüşme ise akşam gerçekleşti.

Erdoğan bu çok ağır sözlere karşılık hemen Beyaz Saray'ı aradı.

İki saraydan yapılan açıklamalar da aslında sade suya tirit gibi.

Çünkü “ekonomik olarak Türkiye'yi mahvetme” lafı hiç geçmiyor açıklamalarda.

“İkili” ilişkilerden söz ediliyor.

Suriye konusunun ele alındığı anlatılıyor.

Amerika'nın Suriye'den çekilme planının görüşüldüğü belirtiliyor.

Beyaz Saray açıklamasında Amerika'nın bölgede birlikte çalıştığı “demokratik güçlere!” kötü muamele

yapılmasını istemediği vurgulanıyor.

En önemlisi iki ülke arasındaki bazı resmi görüşmelerin de önümüzdeki günlerde yapılacağı belirtiliyor.

Sonuç şudur; Amerika belki ilk kez çok açıktan Türkiye'yi tehdit etti.

Türkiye'nin buna tepkisi son derece sınırlı ve alttan alarak gerçekleşti.

Elbette Erdoğan bu aşamadan sonra Amerika'ya yine “haddini bildiren” konuşmalar yapabilir, yapacaktır

da.

Ama aslolan resmi dille iletilen mesajdır ki bu mesajda “merak etmeyin dediğinizi yapacağız”

anlamı çıkmaktadır.

Bu aşamadan sonraki sert mesajlar artık Amerika'ya yönelik değil seçmene yönelik olacaktır.

Nitekim dün Erdoğan grup toplantısında Trump ile nasıl bir tarihi uzlaşmaya vardığını anlattıktan

sonra lafı yine getirip CHP'ye dayandırdı ve sertleşti. (Kaynak)

Akif Beki/Karar - 'Savul Amerika liramız şahlanıyor' mu denseydi!

Gerçekler dünyasından kopuk, ayağı yere basmayan siyasi propagandaların millete maliyeti de ortada üstelik.

Buna rağmen hala Trump'a neden meydan okumadı diye iktidarın damarına basılıyor.

Yok Ankara alttan almış da, ağzının payını vermemiş de, yanına kalmamalıymış da, hadsize haddini bildirmek kırk yetime kaftan giydirmekten evlaymış da...

E yani, parası neyse millete ödettirme pahasına ağzına geleni söylese, bitirim ergen ağızlarıyla atışsa mıydı iktidar?

Trump'a küstahlığının bedelini lügat paralayarak ödetmeye değer miydi?

İtilecek kakılacak bir ülke olmadığımızı, lafını bilmez bir eblehle çene yarışına tutuşarak mı ispat edecektik?

Danışman Bolton'un saygısızlığını cezalandıracağız diye, Ankara ziyaretinde muhataplık düzeyini düşürerek istiskal etmek iyi mi oldu?

Karşılığında elimiz güçlendi mi? Bir küçük düşürme fotoğrafı, ne getirdi ne götürdü?

Cevap evetse, iyi oldu, hatta çok süper oldu, istediğimizi aldık diyorsak başka...

Hiç durmayalım öyleyse, 'Sen kimsin ki kalkmış ekonomimizi çökertmekle tehdit ediyorsun, bu ne cüret bre densiz' nidalarıyla inletelim meydanları, Allah ne verdiyse tutuşalım Trump'la ağız dalaşına.

Hazır önümüz de seçim, sandıklar kuruluyor, verelim goygoyu...

Tokat manyağı yapmak, ablak suratında Osmanlıyı patlatmak için oy kullanmaya dolduralım seçmeni.

Feleğini şaşırsın, gününü gösterelim de gücümüzü görsün, aklını başına alsın.

Öyle ya ne bekliyoruz. Çok hayrını gördük madem hamasete dayalı siyasetin, çok ekmeğini yedik madem siyasi popülizmin...Bir kez daha deneyelim.

Bu ucuz kabadayılık şovlarının popülist şarlatanına, bu şımarık kolpacıya  sıkı bir ders vermenin tam sırası.

Trump'ın yüzüne okkalı şamarı patlatır gibi, sandıkları iktidara destek oylarıyla patlatmaya çağıralım milleti.

Ne o, cazip gelmedi mi bu size?

Yoksa zaten eleştiregeldiğiniz şey miydi, ülke takatinin üstünde celallenmek?

İktidardan izlemesini istemediğiniz siyaset, ta kendisi miydi yoksa bunun?

İçimizi rahatlatmak uğruna gaza gelip işleri kötüleştirmek, düşman çoğaltma pahasına yedi düvel belanın üstüne üstüne gitmek, tercih ettiğiniz tarz değil miydi?

Milli gururumuzu okşamak için denk gelene postayı koymak, kalayı basmak şart değil mi illa?

Akılla hareket edip yanlışın hesabını doğru zamanda, vakti saati geldiğinde, fırsatını bulduğunuzda sormayı bilmekten yana mısınız?

O zaman, Trump'ın aşağılayıcı dayılanmasına niye kükreyerek hak ettiği karşılığı vermedik demeyeceksiniz.

'Bize dil uzatılmasını, sükunetimizi bozmayarak sineye mi çekmeliydik' gibi duygu sömürülerini rafa kaldıracaksınız.

Korkmadığımızı göstermeliydik, naralarımız yeri göğü tutmalıydı; milli gururumuz incindi, zorumuza gitti, neden yelelerimizi şişirerek ağzımızı bozmadık diye Ankara'yı efeliğe kışkırtmayacaksınız.

Trump'ı da anlıyoruz, çok baskı altında, ama sosyal medyadan da konuşmayalım, ayıp kaçıyor, hem Suriye'den çekilme kararına her desteği vermeye hazırız demek, alttan almanın dik alasıymış da, yok bilmem ne...

Popülist şovlarla oy devşirmede gözü yok işte iktidarın, iyi ya! İstediğinizin daniskası değil miydi bu? (Kaynak)

İhsan Çaralan/Evrensel - 'Eyy Trump'tan 'Trump'ı da anlıyoruz' kıvamına gelmek

Trump’ı sahiplenen Çavuşoğlu’nun, aslında zevahiri kurtarma anlamına gelen “Hiçbir tehdide pabuç bırakmayacağımızı söyledik. Bir tarafta ekonomik zorluklar, bir tarafta terör tehdidi, bu millete sorsalar, ‘Aç kalırız ama boyun eğmeyiz’ der...” şeklindeki açıklamasının da tamamen “İç kamuoyuna yönelik” olduğu anlaşılıyor. Çavuşoğlu’nun söyledikleri içinde en sert ifade olan, “Bu millete sorsalar, aç kalırız ama boyun eğmeyiz der” sözlerinin “Biz demiyoruz ama millet böyle der” anlamında ifade edilmesi de ayrıca dikkat çekicidir.

ABD HANGİ SONUCU ÇIKARIR?

Bu açıklamaları okuyan Trump ve diplomatları, her halde şöyle diyeceklerdir: “Türkiye kıvama gelmiş. ‘Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz’ dememiz karşısında bile, ‘Eyy Trump’ demekten bizim söylediklerimizi kabul edilecek hale getirmek için bizim adımıza gerekçeler bulacak aşamaya gelmişlerse bu iyidir.” Ve çok da haklı olacaklardır.

Bu “kıvama gelme”nin arkasında ise; en başta kriz ve dolardaki hareketlenme karşısında Türkiye ekonomisinin direncinin olmadığının görülmesi ve seçimden sonra IMF kapısına gidilme ihtimalinin yüksek olması vardır.

Çavuşoğlu, Trump’ın açıklamalarına sıcak yaklaşmanın bir gerekçesini de Trump’ın “tampon bölge” oluşturulması tezine dayandırıyor. Çavuşoğlu bunu, “30 kilometre gibi bir güvenli bölge... Bu ABD’nin de fikri değil. Bu Cumhurbaşkanımızın teklifidir... Biz buna karşı değiliz” diyerek ifade ediyor.

EMPERYALİSTTİR YAPAR!

ABD, bölgede kendi çıkarı peşinde koşan, insan hakları, demokrasi, özgürlükler gibi hiçbir değer tanımayan bir emperyalist devlettir. Ve o böylesi bir emperyalist devlet olarak bazen Türkiye’nin çıkarının savunucusu bazen de Kürtlerin koruyucusu gibi davranmaktadır. Bir gün müttefik gördüğünü ertesi gün satmada bir sakınca görmemesi ise onun açısından bir tutarsızlık değil emperyalist politikanın gereğidir.

Türkiye’nin ilerici demokrat güçleri, aydınları elbette ki ABD’nin bölgedeki çıkarı doğrultusunda aldığı kararları eleştirecek, antiemperyalist mücadeleyi teşvik edeceklerdir. Ama burada atlanmaması gereken bir önemli nokta da Türkiye’nin bölge halklarına rejim dayatan tutumudur. Aynı şekilde ABD ya da Rusya’nın bölge hamlelerine ve onların güçlerine yeniden mevzilenme ve yerleşme meşruiyeti sağlayan Türkiye hükümetinin politikalarıdır.

Bugün ABD’nin Suriye’deki üslenmesini; Rusya’nın Esad rejimini avucunun içinde tutmasında Türkiye’in Suriye politikasının çok önemli dayanak teşkil ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Dahası Suriye politikasını belirleyen “iki kırmızı çizgi”nin artık kendi ayağına dolaşmış olması, Türkiye’yi sıkıştıran bir dayanağa dönüşmüştür. Ki, Trump’ın “Türkiye’yi ekonomik olarak mahvederim” tehdidinin sineyi çekilmesinin arkasında yukarıda belirtildiği gibi, ülkenin ekonomik krize sürüklenmiş olması vardır. Kriz üzerinden ABD ve batılı emperyalistlere mahkum olmanın yanı sıra Türkiye’nin Suriye politikasındaki “iki kırmızı çizgisi” de giderek bir prangaya dönüşmüş bulunmaktadır.

Bugün Trump’ın, egemen bir ülkeye yöneltilebilecek bu en büyük hakareti karşısında bile “Trump’ı da anlıyoruz” noktasına gelinmesi, 17 yıllık AKP iktidarının ekonomide ve siyasette ülkeyi sürüklediği bataklıktan ötürüdür. (Kaynak)

Güneri Civaoğlu/Milliyet - 2. öteletme ‘güvenli bölge’ 

Nasıl bir “güvenli bölge?”

Tanımı önemli.

Erdoğan bu formülü ortaya attığında TSK ve onun güdümündeki ÖSO’nun güvenliğini sağlayacağı bu tampon bölgeden PKK /YPG çıkarılacaktı.

Bölgenin PKK/YPG tarafından zor kullanılarak uzaklaştırılan asli nüfusu -Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Kürt ve Araplar dahil- geri getirilecekti.

Peki...

“Güvenli bölge” için Trump’ın “tanımı” nedir?

“TSK’nın olmayacağı bir güvenli bölgede koalisyon güçlerinin emniyeti sağlayacağı... İleride, önce 6 bin Roj peşmergesi diye anılan, Irak’ta yetiştirilen ve halen orada olan Suriye Kürtleri ile Arap NATO’su etiketli Mısır, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri kuvvetleri” mi?

Türkiye ise “TSK’nın da aktif rol alacağı koalisyon güçlerinin” bu güvenli bölgede emniyeti sağlayabileceği görüşünde.

PKK/YPG/ SDG’nin kesinlikle bu 20 millik güvenli kuşağın güneyine gönderilmesi “ön koşul...”

....................

Türkiye ve ABD teknik ve askeri düzeyde bu konunun görüşülmesi ve ortak formülün oluşturulması iradesini telaffuz ettiler.

Ne sonuç alınır?

Göreceğiz...

Ancak...

Bu son gelişmeyle “TSK’nın Fırat’ın doğusuna harekâtının bir süre askıya alındığını” söyleyebiliriz.

Trump ilk hamlesini “ABD’yi Suriye’den çekiyorum”  diyerek yapmış ve TSK’nın olası askeri harekâtını öteletmişti.

Şimdi...

İkinci öteletme hamlesi “güvenli bölge!” (Kaynak)

Yalçın Akdoğan/Star - Erdoğan mı egemen güçlere teslim olmuş?

Siyasetçi belâgata elbette önem verecek. Ateşli cümleler, hamaset, retorik siyasi hitabette olmadan olmuyor. Ama belâgat hem güzel hem anlamlı söz söylemektir. Açık ve seçik konuşacaksınız, konuştuklarınız da gerçek dünyada karşılık bulacak şekilde hak ve hakikati yansıtacak. Bu yüzden belâgatten bahsedenler olgunlaşmak, akil baliğ olmakla birlikte ilim sahibi olmaya vurgu yaparlar.

Boş konuşanlar sürekli baltayı taşa vururlar. Yalan ve hakaret boş konuşmaya eşlik ederse o zaman da tazminat cezalarıyla karşılaşırlar.

Erdoğan deyince akla gelen ilk özelliklerden biri küresel güçlere meydan okumak ve mazlumlara sahip çıkmak iken kalkıp da egemen güçlere teslimiyet lakırtısı yapmak için ancak Kılıçdaroğlu olmak gerekir.

Eğer bugün CHP zihniyetinin etkili olduğu eski Türkiye’de yaşasaydık, Suriye’de terör koridoru çoktan kurulurdu. ‘Suriye’de ne işimiz var’ diyen Kılıçdaroğlu zihniyeti Türkiye’yi içe kapar, ABD ve küresel güçler de PYD üzerinden istedikleri senaryoyu hayata geçirirdi.

Bu oyunu bozan lider Erdoğan’dır. Erdoğan’ın kararlı ve dirayetli duruşu ABD’nin çekilme kararı almasının da en temel sebebidir.

Türkiye Zeytin Dalı harekatını veya Fırat Kalkanı operasyonunu egemen güçlere teslim olarak mı yapmıştır? El insaf… (Kaynak)

Etiketler Trump ABD emperyalist