İmamoğlu: Benim için seçim süreci bitmiştir!
31 Mart yerel seçimlerinin en çok tartışılan konularından birisi de Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın istifa etmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olması oldu. Yıldırım'ın 1 Nisan'da istifa etmediği koltuğu ile başbaşa kalacağını belirten CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, "Rakibim kendini TBMM Başkanı olarak adlandırdıktan sonra benim için seçim süreci bitmiştir. Artık kazandım diye bakıyorum" dedi.
DUVAR - CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı aday olduktan sonra istifa etmemesini değerlendirdi. "Binali Bey Meclis Başkanı olarak yarışmayı uygun görmüş" diyen İmamoğlu, "Rakibim kendini TBMM Başkanı olarak adlandırdıktan sonra benim için seçim süreci bitmiştir. Artık kazandım diye bakıyorum. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı denilmesi çok değerlidir" değerlendirmesinde bulundu.
Kamuoyunda eleştirilen Cumhurbaşkanı Erdoğan ziyaretine de değinen İmamoğlu, "Diyalogdan kim zarar görmüş ki? İrtibat kurmaktan, yanlışı veya doğruyu görmekten, eksiğiyle fazlasıyla süreci anlamaktan kim zarar görmüş? Biz değil miyiz kutuplaşmadan şikâyet eden? En çok da biz sosyal demokrasiye inanan insanlar konuşmak zorunda olduğumuzu sıklıkla dile getiren kesim değil miyiz?" diye sordu.
İmamoğlu'nun, Birgün Ankara Temsilci Yaşar Aydın’a verdiği yanıtların bir kısmı şu şekilde;
Meclis Başkanı ile yarışacaksınız? Bu durum artı bir zorluk yaratır mı?
Rakibim kendini TBMM Başkanı olarak adlandırdıktan sonra benim için seçim süreci bitmiştir. Artık kazandım diye bakıyorum. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı denilmesi çok değerlidir. Önemli bir kimliktir. Binali Bey Meclis Başkanı olarak yarışmayı uygun görmüş. Partimiz yasal, anayasal açıdan inceledi ve uygun olmadığını söyledi. Birçok hukukçu da aynı fikirde. Ama ben sadece şunu demekle yetineceğim 1 Nisan itibari ile çok sevdiği ve bırakmak istemediği koltukla baş başa kalacak. Bizim inancımız bu yönde.
Ziyaretlere gelirsek, tepki de aldınız. Sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Diyalogdan kim zarar görmüş ki? İrtibat kurmaktan, yanlışı veya doğruyu görmekten, eksiğiyle fazlasıyla süreci anlamaktan kim zarar görmüş? Biz değil miyiz kutuplaşmadan şikâyet eden? En çok da biz sosyal demokrasiye inanan insanlar konuşmak zorunda olduğumuzu sıklıkla dile getiren kesim değil miyiz? Burada neyi aykırı buluyorlar anlamış değilim. Rakibimiz olan TBMM Başkanı’nın da aynı tarzı benimsemesi gerekirdi. Toplum birbirinden çok uzaklaştığı için bu davranışlar yadırganıyor ama ben bunu bu saate kadar yaptım ve hiçbir zaman da zararını görmedim, tam aksine faydasını gördüm. Beylikdüzü bu ve benzeri çabalarla İstanbul’un en huzurlu ilçesi haline geldi. Bunu tüm İstanbul’da yapmamızın önünde hiçbir engel yok. Bir belediye başkanının çalamayacağı hiçbir kapı olamaz. Benim felsefem budur ve ziyaretlerin alt yapısı da burada yatıyor.
Birkaç seçimdir İstanbul’da oy oranları çok değişmiyor. Bu sefer seçmen tercihini neden değiştirecek?
Tepkili bir genç grup var. Hiç oy kullanmamış, oy kullanmayı düşünmeyen bir gençlik. Biz onlara umut olacağız. 18-25 arasında okumayan mesleği olmayan ve çalışmayan genç sayısı İstanbul’da 350 bin oldu. Bu istatistiği duyup, tüyleri diken diken olmayan ve ‘buna çare bulacağım’ demeyen yönetici, bu kente yöneticilik yapmamalı. İşte bunlar bizim asıl konumuz olacak. O insanlar meslek edinmeli, edindiği meslek sayesinde iş bulmalı. Yerel yönetimler buna köprü olmalıdır. Bir başka örnek; İstanbul’da 1 milyon 200 bine yakın 0-4 yaş arası çocuk var. İstatistikler üzerinden ihtiyaçları matematik üzerinden belirlemediğiniz zaman büyük projeler kavramı da değişiyor. Şimdi büyük proje ne? Bu çocuklarla mı ilgilenmek ya da kanal mı yapmak? Şimdi benim için en büyük proje bu 1 milyon 200 bin çocukla ilgilenmek.