TÜDEF Genel Başkanı: Çözüm tanzim değil, tohum

TÜDEF Genel Başkanı Aziz Koçal, Hükümetin tarım politikasını eleştirdi. Koçal; "Çözüm tanzim değil, tohum" dedi.  

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Aziz Koçal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının ardından başlayan tanzim satış noktalarını değerlendirdi. 'Tanzim noktalarının çözüm olmadığını' belirten Koçal, "Çözümü ithalde değil yerelde aramak gerekiyor. O nedenle bu işe tohumdan başlanmalı, tohum özgürleştirilmeli, tohumun bir yaşam olduğunu, kamunun malı olduğunu, ulus ve ulus ötesi şirketlere tescillenmemesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor" dedi.

Koçal Evrensel'de yayınlanan yazısında aynı zamanda, "Tüketicilerin sağlıklı, nitelikli ve ucuz gıda ile beslenebilmesi için; sermaye ve emperyalist kuruluşlar olan uluslararası şirketlerin lehine ama halkımızın aleyhine olan yanlış tarım uygulamalarından vaz geçilerek, tarımımızı güçlendirecek, tüketicilerin yani halkımızın lehine olacak şekilde değiştirilmesi gerekmektedir." önerisinde bulundu.

Koçal'ın yazısı şöyle;

Sebze ve meyvelerdeki fiyat artışlarının nedenlerinin doğru tespiti yapılmadan, doğru önlem alamazsınız. Önce hastalığı doğru tespit edebilirsek tedaviyi doğru yaparız. O nedenle biz ülkemizde yıllardır uygulanan tarım politikalarını sorgulamadan, nedenlerini bulmadan sorun çözülmez. TÜİK istatistiklerine göre, 2005 yılından 2017 yılının sonuna kadar toplam tarım alanı 41 milyon 223 bin hektardan 38 milyon 2 bin hektara, ekilen tarım alanı ise 18 milyon 5 bin hektardan 15 milyon 2 bin hektara -Resmi verilerin düşük tutulduğunu düşünüyorum- düştü.

NUFÜS ARTTI, EKİLİ TARIM ALANI AZALDI

Buna karşılık 2005 yılı ülke nüfusu 67 milyon 743 bin iken 2017 yılı için 80 milyon 810 bine çıkmıştır.

Bu tabloya baktığımızda tarım alanı yüzde 7.3, ekili alan ise yüzde 19.2 azaldı. Ancak buna karşılık nüfus ise yüzde 19.2 arttı. Dünyayı yeniden keşfe gerek yok, bu tablo doğru tahlil edilirse fiyatların neden yükseldiğinin nedenlerinden birincisini buluruz.

MALİYETLER ARTTI

Fiyatların yükselmesinin bir başka nedeni ise, çiftçilerin girdi maliyetlerinin yükselmesi. Hibrit tohum ithal, buna bağlı olarak, gübresi, ilacı da ithal. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçinin maliyetine elektrik su maliyeti de ilave edilince ürünün tarladaki maliyeti de yükseliyor. Etkenlerden diğeri ise; tarladan satış noktasına gelinceye kadar ki süreçte yüklenilen maliyetler, nakliyenin yüksekliği paralı otoyollar, ürünün saklama depolarının fiyatı, bunlara birde aracı ve hal rüsumu konulunca üçüncü bir maliyet yüksekliği doğuyor. Bunlara spekülatörler, büyük market zincirleri ve tekelci kuruluşları ekleyince ortaya günümüzdeki tablo çıkıyor.

Görüldüğü üzere tarımsal ürünler çiftçiden tüketiciye en az 4-5 kat pahalı ulaşıyor. Kazananlar belli ama kaybedenler küçük çiftçiler ve tüketiciler oluyorlar. Ülkemizde ne yazık ki tarımsal ürünlerin pazarını, aracılar spekülatörler, büyük market zincirleri ve tekelci kuruluşlar egemenliği yönlendirmektedir. Bunun karşılığında ise küçük çiftçiler ve tüketiciler örgütlü olamadıklarından söz hakkına sahip değildir.

ÇÖZÜM İTHALDE DEĞİL YERELDE

Sebze ve meyvelerde bir ürünün fiyatı yükselince ithal ürün ile piyasa dengelenmeye çalışılıyor, hatayı hata ile kapatmaya çalışıyoruz. Ürün neden pahalandı? Aceleyle neden ithalata tercih ediliyor? Ürünü ithal edenler kimler hangi şirketler? Bu şirketlerin tarım ile bağları nedir? İthal edilen ürün ile ürünün ülkemizin tarım politikalarında bir etkileri ve bağlantıları var mıdır?

Tanzim satış mağazaları, geçmişte üretici tüketici arasında, imalatçı tüketici arasında kaliteli ve ucuz gıda tüketimi konusunda kooperatiflerden sonra bir ara çözümdü, ama kapatıldı. Şimdi geçici de olsa çözüm gibi seçim sürecince halkın önüne konuldu. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu işin nedenlerini doğru tespit etmemiz gerekiyor. Çözümü ithalde değil yerelde aramak gerekiyor. O nedenle bu işe tohumdan başlanmalı, tohum özgürleştirilmeli, tohumun bir yaşam olduğunu, kamunun malı olduğunu, ulus ve ulus ötesi şirketlere tescillenmemesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor.

Atalık yerel tohumlarımız ile küçük çiftçilik, aile çiftçiliği geliştirilerek teşvik edilmeli, artan nüfusa oranla tarım alanları ve ekili alanlar artırılmalı. Tohum ve ürün girdilerinde dışa bağımlılıktan -ulus ötesi şirketlerin hegemonyası- kurtulmalıyız. Türkiye kendi kendine yeterli gıdayı, yine kendi imkanları ile üretebilmeli. Hatta Türkiye tarım ürünleri ihraç eden ülke haline gelmelidir. Bunun yolu vardır, yeter ki yerele dayalı ithalattan uzak, doğru tarım politikaları uygulansın.

Uluslararası tekelci kuruluşların marketler zincirlerine karşı, yerel küçük marketler ve bakkallar teşvik edilmeli, üretimden tüketime kooperatifçilik geliştirilmelidir. Tarladan sofraya lojistik giderler için ucuz mazot, demiryolları ve deniz yolları taşımacılığı teşvik edilmeli ve geliştirilmeli, ürün saklama alanları maliyetleri düşürülmelidir.

Tüketicinin en temel hakkı olan sağlıklı, nitelikli ve ucuz gıdaya ulaşımı sağlanmalıdır. Özetle çok hızlı bir şekilde üretime dayalı tarım politikaları hayata geçirilmeli, tarım arazileri betonlaştırılmamalı, korunmalıdır. Tarım ürünleri ithal eden ülke olmak yerine ihraç eden ülke olmalıyız.

Tüketicilerin sağlıklı, nitelikli ve ucuz gıda ile beslenebilmesi için; sermaye ve emperyalist kuruluşlar olan uluslararası şirketlerin lehine ama halkımızın aleyhine olan yanlış tarım uygulamalarından vaz geçilerek, tarımımızı güçlendirecek, tüketicilerin yani halkımızın lehine olacak şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Tarımsal üretimin, dağıtım ve tüketimi alanlarında söz yetki ve kararın halkımızda yani küçük çiftçilerde ve tüketicilerde olması için gerekli yasal ve idari düzenleler yapılarak, halkın tarıma sahip çıkmaları sağlanmalıdır. Üreticiler ve tüketiciler üretimden ve tüketimden gelen güçlerini birleştirerek, tarladan çatala, sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşımı örgütlü hale dönüştürmeleri gerekir.