'Şeffaflık' çağrısına sadece 38 aday karşılık verdi

Uluslararası Şeffaflık  Derneği'nin, yerel seçimlerde yarışan adaylara 'Şeffaflık Taahhütnamesi'ni imzalamaları yönündeki çağrısı sürüyor. Bugüne dek 13 büyükşehir ve 25 il/ilçe adayı taahhütnameyi imzaladı. Derneğin başkanı Oya Özarslan'la, taahhütnamenin gerekleri ve kampanya sürecinde yaşanan ihlalleri konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International)'nün Türkiye'deki temsilcisi Uluslararası Şeffaflık Derneği, 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimleri yakından takip ediyor.

Yolsuzlukla mücadele etmeyi amaçlayan, dürüstlük, hesap verilebilirlik, katılım ve denetim gibi ilkelerin savunuculuğunu yapan dernek, yerel yönetici adaylarına “Şeffaflık Taahhütnamesi”ni imzalamaları için her gün çağrıda bulunuyor.

Oya Özarslan: Taahhütnamede öncelikle bir belediye başkanının akrabalarını da içerecek şekilde mal varlığı bildirimlerinin yıllık olarak halka açıklanmasını, kamuoyuna ilan edilmesini istiyoruz.

Seçime sayılı günler kala derneğin çağrısına yanıt vererek “Yerel Yönetim Şeffaflık Taahhütnamesi”ni imzalayan 13 büyükşehir ve 25 il/ilçe belediye başkan adayı oldu. Siyasi partilerin büyükşehir belediye başkan adayları arasında, CHP'nin Ankara adayı Mansur Yavaş, İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, İzmir adayı Tunç Soyer, Bursa adayı Mustafa Bozbey ve Ordu adayı Mustafa Adıgüzel Şeffaflık Taahhütnamesi’ni imzalarken AK Parti'den yalnızca Van adayı Necdet Takva taahhütnameyi imzaladı.

'NASIL YÖNETİLMEK İSTİYORUZ'UN TEMEL İLKELERİ

Seçim kampanyalarını da yakından izleyen Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin Başkanı Oya Özarslan ile konuştuk. Özarslan, Cumhurbaşkanlığı resmi sitesinde seçim duyurularının yapıldığını belirterek, "ihlal" sayısını da paylaştı.

31 Mart yerel seçimlerinde yarışacak adaylara 'Yerel Yönetim Şeffaflık Taahhütnamesi'ni imzalama çağrısında bulunuyorsunuz. Taahhütnamenin  içeriği ve amaçları neleri kapsıyor?

Bu taahhütname, 'Nasıl bir kent istiyoruz' ve 'Nasıl yönetilmek istiyoruz'un temel ilkelerini kapsıyor. Bu süreçte Yerel Yönetim Şeffaflık Rehberi'ni hazırladık. Seçim dönemlerinde adaylardan şeffaflık, temiz siyaset, dürüst siyaset gibi kavramları çokça duyuyoruz ama bu söylemlerin altının boş olduğunu düşünüyorum. Taahhütnamede öncelikle bir belediye başkanının akrabalarını da içerecek şekilde mal varlığı bildirimlerinin yıllık olarak halka açıklanmasını, kamuoyuna ilan edilmesini istiyoruz. İkinci olarak belediye çalışanlarının işe alım ve  terfi süreçlerinin liyakat ilkesi doğrultusunda, kayırmacılıktan uzak bir anlayışla yapılmasını talep ediyoruz. Biz belediyelerimize baktığımızda birçoğunun kadrosunun şişkin olduğunu görüyoruz. Partizan duygularla, eş, dost, akraba ve tanıdıklar üzerinden kadroların olması gerekenden çok fazla sayıya denk düştüğünü görüyoruz. Bu hem partizanlığı arttırıyor hem  de kaynakların yanlış yerlere gitmesine sebep oluyor.

'KAYNAKLARIMIZIN NEREYE GİTTİĞİ YAKINDAN TAKİP EDİLEBİLSİN'

Üçüncü olarak belediye meclisi kararları, toplantı tutanakları, komisyon raporları, yıllık bütçe ve performans programı, denetim faaliyet raporlarının belediyenin internet sitesinden yayınlanmasını istiyoruz.

Dördüncü ilkemiz de ihaleler. Belediye ihalelerinin büyük bölümünün açık ihale usulü yapılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Pazarlık, doğrudan temin yöntemi gibi ihaleler istisna olmalıdır. Kazanan şirket, teklif miktarı ve şirket performansıyla birlikte açık hale gelmeli. Bu sayede kaynaklarımızın nereye gittiği halk tarafından yakından takip edilebilsin.

'MAHALLELİNİN KARARLARA KATILMASI GEREKİYOR'

Beşinci olarak belediye çalışanlarına yönelik etik  kod ve davranış kurallarıyla çıkar çatışmaları konusunda taahhüt bekliyoruz. Bunun dışında hesap verebilirliği sağlamak amacıyla görevİ ihmal, kötüye kullanmakla karşılaşan vatandaşların şikâyetlerini  iletebilecekleri, kimliklerinin gizli tutulduğu bir mekanizmanın kurulmasını talep ediyoruz. Kent konseylerinin ayrımcılık yapmadan toplumun tüm kesimlerini içerecek şekilde oluşturulmasını ve çalışmasının sağlanmasını istiyoruz. Belediye meclis komisyon toplantılarının  gündeminin, ilgili olduğu mahalleleri, STK'ları bilgilendirerek işliyor olabilmesi gerekiyor. İmar değişikliği, kritik ihaleler gibi konularda mahallelilerin kararlara katılması gerekiyor.

'ÜTOPİK KALDIĞI DOĞRU'

Bu maddelerle bir bakıma olması gereken bir belediye yönetim anlayışını tek tek sıralıyorsunuz. Bugünden baktığınızda bu maddeler ütopik kalıyor mu? Bu maddeleri uygulayan belediye başkanları oldu mu?

Ütopik kaldığı doğru. Olması gereken şeyler bunlar. Uluslararası kaynaklardan yola çıkarak, Türkiye'de bu alanda çalışan başka örgütlerden yararlanarak bunları sıraladık. Nasıl bir yönetim sorusunun içerisini doldurmaya çalıştık. Bugüne kadar Türkiye'de iki tane çalışma yaptık. İlki Ovacık Belediyesi'yle ilgiliydi. Medyaya en çok yansıyan belediye binasının üzerine bütçenin pankartının asılmasıydı. Simgesel bir hareketti bütçeyi göstermek. O bütçeyi borçlu halden alıp bugün kârlı hale getirebilmek ve bunu olduğu açıklığıyla halkla paylaşmak çok önemli bir şeydi. Çok iyi katılımcılık ilkelerini hayata geçirdiği uygulamaları vardı. O yüzden Ovacık'a 2016 yılında şeffaflık ödülü verdik.

Seferihisar Belediyesi'yle de çalıştık ve Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün raporunu uyarlayıp belediyeyi inceledik. Nerelerinin güçlü, zayıf olduğunu ortaya çıkardık. Zayıf olan yönleri arttırarak o belediyeyi de şeffaf belediye statüsüne getirdik. Bu konuda belediyelerimizle çalışmaya devam edeceğiz. Özellikle de taahhütnameyi imzalayan adaylardan kazanan belediyeler olduğu takdirde bire bir ilk ay onları ziyaret ederek onlarla çalışma arzumuzu dile getireceğiz. Onların ne yaptıklarını 6 ay sonradan devam ederek raporlaştıracağız.

'SEÇİM KAMPANYALARI ÖZGÜR, ADİL, EŞİT, TARAFSIZ YAPILMALI’

Uluslararası Şeffaflık Derneği, şeffaflık için olmazsa olmaz iki mekanizmadan sıklıkla söz ediyor. Bunlar adalet ve medya olarak sıralanıyor.  Bazı yargı mensuplarının rüşvet aldığı iddiaları geçtiğimiz günlerde haberlere konu oldu. Öte yandan medya alanında ise sizin de çalışmalarınız arasında yer alan kamu yayıncısı TRT'nin iktidar partisi dışındaki siyasi partilere karşı tutumu çok tartışılıyor. Türkiye'deki bu iki mekanizmanın işleyişini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçimler sadece seçim gününden ibaret değil. Demokratik seçimlerin olmazsa olmaz en önemli hususu kampanya dönemidir. Kampanya döneminin özgür, eşit, adil ve tarafsız bir şekilde yapılması gerekiyor. Tüm adayların, partilerin istedikleri gibi propaganda yapabilmeleri, bunların baskılarla engellenmemesi gerekiyor. Kamu kaynaklarının bütün parti adaylarına eşit şekilde  kullanılması da elzem. Medyanın  da özellikle kamu medyasının tarafsız ve eşit davrandığının görülebilmesi lazım. Ancak bu koşullar sağlandığında uluslararası standartlarda demokratik seçim yapılmış oluyor.

'TRT'NİN GÖREVİ HERHANGİ BİR SİYASİ PARTİ İÇİN ÇALIŞMAK OLMAMALI'

TRT'yi hem TRT 1 hem de TRT Haber olarak iki boyutta izliyoruz. En son çalışmamız 1 Mart ve 13 Mart arasını kapsadı. Bu tarihler arasında TRT 1'de AKP'ye 49 dakika, CHP'ye 24  dakika (yüzde 24)  yer ayrıldı. CHP'ye ayrılan yüzde 24'ün yüzde 10'u da olumsuz içeriklerdi. 'Yer ayırdım' diyebilir TRT ama tarafsız olması gereken kurumun ayırdığı yerde karalama, küçültme ve olduğundan daha zayıf  gösterme olmamalı. Bu tarihler arasında MHP'ye 10 dakika, İYİ Parti'ye 5, DSP'ye 3 dakika yer ayrılıyor. Diğer partilere baktığımızda HDP, SAADET, TKP gibi partilere hiç yer ayrılmadığını görüyoruz.

Aynı tarihler arasında TRT Haber'e baktığımızda 127 dakikalık izlemeden bahsediyoruz. Bunun yüzde 59'u AKP'ye, yüzde 28'i CHP'ye, yüzde 7'si  MHP'ye yüzde 4'ü İYİ Parti'ye ayrılmış. Yine diğer partilere baktığımızda hiç yer ayrılmadığını görüyoruz. TRT kamu yayıncılığı yapıyor ve diğer kanallardan en büyük farkı bu. Vatandaşların vergileriyle finanse edilen bir TRT'den bahsediyoruz. Diğer siyasi partilere de eşitlikçi bir yerden kapsaması gerekiyor. TRT'nin görevi herhangi bir güç odağı, siyasi parti için çalışmak olmamalı. Bizim buradaki amacımız bunları söyleyebilir olmak. Herkes bunu olağan görmeye  alıştı.

'YARGI, GÜVENİLİRLİĞİ EN ÇOK EROZYONA UĞRAYAN KURUMLAR ARASINDA'

Peki ikinci mekanizma olan adalete dair görüşleriniz neler?

Yargı, dürüstlüğü ve güvenilirliği en çok erozyona uğrayan kurumlar arasında oldu Türkiye'de. Bunun absürt örneklerini her gün görüyoruz. 15 Temmuz darbesinden sonra  yargı mensuplarının alındığı sınavlarda puanlar indirildi. Mülakat da liyakate uygun atamaların yapılamamasına neden oluyor. En şaşırtıcı unsur da çok açık partili olan kimselerin hakim ve savcı olarak atanması. Çok yakın geçmişinde AKP il başkanlığı, gençlik kolu başkanlığı çalışmaları yapan kişilerin hakim olduklarını görüyoruz. Bunun sonunda da talimatlı yargı iddialarına çok rahat tanık olabiliyoruz.

'CUMHURBAŞKANI TARAF GİBİ KENDİSİNE TAHSİS EDİLMİŞ KAMU MECRASINI KULLANIYOR'

Öte yandan beş yıl öncesine kadar YSK'nın güvenilirliği ve seçim konularındaki tavrı daha tarafsız bir yerdeydi. Geçen beş yılda bu da erozyona uğradı. Referandum sürecinde en temel ilkelerden olan mühürsüz oyların sonradan değiştirildiğine tanık olduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tarafsız olması gerektiğine dönük başvurular oldu siyasi partiler tarafından fakat YSK, kapsamı içerisinde olmadığını belirterek reddetti.

Biz tarafsızlık çalışmamızda Cumhurbaşkanlığı makamını da inceliyoruz. Seçim kampanya sürecinde Cumhurbaşkanlığının internet sayfasının da kullanıldığını görüyoruz. Cumhurbaşkanlığının resmi sitesinde 1 Ocak - 28 Şubat tarihleri arasında 52 tane seçim kampanyası duyurusu var. Bu mart ayında ise 24 tane tarafsızlık ihlali var. Seçim dönemindeyiz ve Cumhurbaşkanı Anayasa'ya göre tarafsız olması gerekirken bire bir taraf gibi kendisine tahsis edilmiş kamu mecrasını kullanıyor.

'KAMU KAYNAKLARININ TEK YANLI KULLANILDIĞINA İLİŞKİN BİRÇOK ÖRNEK GÖRÜYORUZ'

Kampanya sürecinde yapılan ihlallere dönük de çalışmalar yürütüyor Uluslararası Şeffaflık Derneği.  Hükümetin devlet imkanlarını seçim çalışmalarında kullandığına, devlet kurumlarında adayların seçim çalışması yaptığına dönük haberler gündeme geliyor. Derneğin buna dair tespitleri nelerdir?

Bu bir belediye seçimi ama belediye seçimine hayat memat meselesi, dünyanın sonu gibi bakıldığını görüyoruz. Belediye başkanları, muhtarlar seçilecek ve kentin nasıl yönetileceğine bakacağız. Burada demokratik ilkeleri ihlal eden, kamu kaynaklarının tek yanlı ve partizan şekilde kullanıldığına ilişkin birçok örnek görüyoruz. Mitingler için otobüslerin, tramvayların ücretsiz çalıştırıldığını görüyoruz. Öğrenciler bile alınıp seçim mitinglerine götürülüyor. İl Seçim Kurulu müdürü bir mitinge katılıp siyasilerle fotoğraf çektirebiliyor. Bunlar akıl alır gibi değil ve tüm demokratik ilkeleri alt üst ediyor. Bunlar yaşanırken demokratik seçim ortadan kalkıyor. Sonrasında AGİT ya da Avrupa Parlamentosu seçime dair olumsuz tespitlerini sıraladığında çok alınıyoruz ama bunları yaşıyoruz. Bunları ne takip eden ne de bunlara ceza veren bir kurumumuz var. Biz bunları medyadan görüyoruz, YSK üyeleri de görüyordur. Resen neden harekete geçmezler bilmiyorum. Görevleri seçimin bu şekilde yapılmasını sağlamak.

ŞEFFAFLIK TAAHHÜTNAMESİNİ İMZALAYAN İSİMLER

Siyasi partilerin büyükşehir belediye başkan adayları arasında, CHP'nin Ankara adayı Mansur Yavaş, İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, İzmir adayı Tunç Soyer, Bursa adayı Mustafa Bozbey ve Ordu adayı Mustafa Adıgüzel şeffaflık taahhütnamesini imzalayan isimler oldu. AK Parti'nin Van adayı Necdet Takva'nın yanı sıra taahhütnameyi imzalayan diğer isimler şu şekilde sıralandı, DSP'nin Adana adayı Çağrı Bağatur, İYİ Parti Manisa adayı Orkun Şıktaşlı, Saadet Partisi Antalya adayı Ali Aktaş, Kayseri adayı Mahmut Arıkan, HDP Kocaeli adayı Züleyha Gülüm, Manisa Eş Başkan adayları Hatice Aslan, Naci Sönmez ve Balıkesir Eş Başkan adayları Yurdanur Güven ve Ali Kenanoğlu.

İMZALAYAN İL VE İLÇE ADAYLARI 

Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin taahhütnamesini imzalayan diğer il adayları: TKP'nin Tunceli adayı Fatih Maçoğlu, BTP'nin Edirne adayı Hamdi Sedefçi, HDP Kars Eş Başkan adayları Şevin Alaca ve Ayhan Bilgen ve CHP Bartın adayı Mehmet Arslan...

'Şeffaflık Taahhütnamesi'ni imzalayan ilçe adayları ise şu şekilde: CHP'de İstanbul Beyoğlu adayı Alper Taş, İstanbul Şişli adayı  Muammer Keskin, İstanbul Avcılar adayı  Turan Hançerli, İstanbul Gaziosmanpaşa adayı Erkan Kaya,Tokat Kınık adayı Güven Arslan, Çanakkale Eceabat adayı Metin Övün, İzmir Seferihisar adayı İsmail Yetişkin, Kocaeli Karatepe adayı Cumhur Karakadılar, Muğla Bodrum adayı  Ahmet Aras, Bartın Ulus adayı Çetin Selçuk Arslan, Bartın Amasra adayı Recai Çakır ve  İzmir Urla adayı Burak Oğuz.

İYİ Parti'nin İstanbul Kadıköy adayı Emre Kınay, Muğla Bodrum adayı Mehmet Tosun, İstanbul Bağcılar adayı Muhammet Bayram, Kırıkkale Karaçeli adayı  İsmail Hacıbaloğlu,

HDP Ankara Çankaya adayı Filiz Kerestecioğlu,

DSP Antalya İbradı adayı Mustafa Kozanoğlu ve bağımsız adaylar İzmir Karşıyaka'da Hüsnü Aşıkoğlu,  Gaziantep Şehitkamil'de İsmail Ercan ve İstanbul Ataşehir'de Memduh Dağ tahhütnameyi imzalayan diğer isimler arasında yer aldı.