Karaca'nın 'yeni Türkiye trolleri' isyanı

Habertürk yazası Nihal Bengisu Karaca, AK Parti ve çevresinde yaşananlarla ilgili 'Gardiyanlar' başlıklı yazısında dikkat çekici eleştirilerde bulundu. "Sırtını iktidara yaslayan propagandistlerin sesi seçilmiş vekillerden çok çıkıyor" diyen Karaca, AK Parti'nin zor zamanlarında varını yoğunu ortaya koyanlara bugün çamur atıldığını, bir zamanlar laik kesimin yaptığını şimdi 'yeni Türkiye trolleri'nin yaptığını yazdı. Karaca, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na soru sorduğu için tepki görmüştü.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Habertürk yazarı Nihan Bengisu Karaca, seçim sonuçları ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı üzerinden AK Parti içinde ve çevresinde yaşanan tartışmalarla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Karaca 'Gardiyanlar' başlıklı yazısında "Sırtını iktidara yaslayan propagandistlerin sesi seçilmiş vekillerden çok çıkıyor" dedi. AK Parti'nin zor zamanlarında varını yoğunu ortaya koyanlara bugün çamur atıldığını anlatan Karaca, bir zamanlar laik kesimin yaptığını şimdi 'yeni Türkiye trolleri'nin yaptığını yazdı. Karaca şu ifadeleri kullandı:

'ÇÜNKÜ ÇIKARLARI BUNU GEREKTİRİYOR'

"Önce havayı enfekte ediyorlar, sonra enfeksiyona yakalanmış insanlara ihtiyaçlarını temin edermiş gibi yapıp aynı toksik gazları veriyor, havayı yeniden enfekte ediyorlar. Başlatıp devam ettikleri kısır döngünün yarattığı türbülansı, o türbülansta yükselen galeyanı da “halkın talebi”, “milletin hassasiyeti” diye tercüme ediyor, sosyal medyada gaza getirebildikleri 565 yancıyı “millet bizim yanımızda” lâfı güzafının delili olarak gösteriyorlar. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor."

KILIÇDAROĞLU ÖRNEĞİ

Karaca, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırıyı eleştiren AK Parti Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'na gelen ağır tepkilere ve kendisinin de Kılıçdaroğlu'na soru sorduğu için maruz kaldığı yorumlara dikkat çekti. Karaca, Twitter adresinden “Kemal Kılıçdaroğlu’nu aradım ve Kırıkçı’nın cenazesine haber vermeden gittiği iddiasını sordum. Şehidin cenazesine gideceğini haber verdiğini ziyaretin herkes tarafından bilindiğini söyledi. ‘Habersiz gitmiş olsam Kaymakam beni karşılamaya gelmezdi" şeklinde mesaj paylaşmış, Akit'ten Fuat Uğur “Nihal hanım. Siz de inanmış olmalısınız ki bu yalanı paylaştınız. İsterseniz bir de Çubuk Kaymakamının açıklamasına bakın. Kaymakam ‘Haberimiz yoktu. Tamamen spontane bir karşılama oldu’ diyor. Sonuç, Kemal bey sistematik bir şekilde yalan söylüyor. Biraz da siz naiflerin yüzünden” diyerek tepki göstermişti. Nihal Bengisu Karaca özetle şunları yazdı:

"Tüm zamanların en güzel fantastik edebiyat eserlerinden olan “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin yazarı Tolkien’i, kitabını bastığı günlerde eleştiri yağmuruna tutarlar. Derler ki, dünya iki büyük savaş atlatmış sen ise oturmuş fantastik roman yazıyorsun, kaçış edebiyatı yapıyorsun.

Tolkien’in cevabı efsanedir. O sırada önce gözlük camlarını sildiğini purosundan bir nefes alıp gülümsediğini hayal etmişimdir hep.

“Kaçış fikrinden en çok kim rahatsız olur?” diye sorar önce.

Sonra yapıştırır yanıtı: “Tabii ki gardiyanlar.”

Uzatmayacağım, konumuz Türkiye.

Türkiye bir gardiyan enflasyonu yaşıyor.

Sırtını iktidara yaslayan propagandistlerin sesi seçilmiş vekillerden çok çıkıyor. Gardiyanların detone sesleri kendi çıkarından başka her şeyi düşünenlerin, iktidar ve muhalefet cenahının makul efendi iyi insanlarının kısık seslerini bastırıyor. Seçim kanunlarını bastırıyor. Hukuku bastırıyor. Merhameti bastırıyor.

Hafazanallah şimdi Erdoğan ve AK Parti, kızgın demiri soğutmaya kalkarsa cidden, kızmış demiri harlamaktan başka, O PKK’lı öbürü FETÖ’cü demekten başka yol yöntem bilmeyenler, kaliteli çamur atma konusunda bile paslanmış, kolaya alışmış olanlar ne yapacak? Ne ile çıkaracaklar ekmek -pardon- jeep paralarını?

Şimdi bu yüzden, seçim sistemini YSK’dan daha iyi biliyor, AK Parti’yi “kazandığı sürece demokrat” durumuna düşürdüklerine bakmadan gece gündüz İstanbul’da seçimlerin iptal edilmesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Gece gündüz yüzüne yumruk yemiş bir ana muhalefet partisi liderinin “yumruk yemek suretiyle milletin temiz duygularını istismar ettiğinden” dem vurmaktalar. “Yakın bu evi!” diye bağıranların arasından zor kurtarılmış bir kişiye “Geçmiş olsun” demeyi günah, arayıp “dümdüz” bir soru sormayı, cevabı da “dümdüz” aktarmayı fitnecilik, hainlik olarak lanse ediyor, cebine üç beş kuruş kokain parası koydukları amigo kızlara, öğrenci yurdundaki odasından silah çıkmış öğrencilere filan küfrettiriyorlar.

Daha geçen gün başıma gelmiş olmasa “amma abarttınız” derdim. Evet, muhalefet liderine soru sormak suç olmuş. Vay efendim Kılıçdaroğlu yalancıymış, nasıl olur da utanmadan inanırmışım, paylaştığıma göre inanıyormuşum. Sanırsınız tüm zamanların en pis seri katili Charles Manson’la konuşmuşum. Sanırsınız Bahoz Erdal’dan selam filan getirmişim.

Eskiden başörtülü (ya da başörtüsü kadar görünür, somut bir mütedeyyinlik amblemi olan) muhabir, röportör ya da köşe yazarının her kesimle, herkesle, her şeyi konuşabilmesinden rahatsız olanlar laik kesimlerdi. Başörtülü kadın yazar ya da gazeteci sadece kendi mahallesine/ kendisini bağlayan alanla ilgili olarak konuşabilir yazabilirdi. Haddini, yerini, dairesini bilmeli, laik şehirli Kemalist kesimin konularına ve mecralarına ayak basmamalıydı. Aynı şey şimdi yeni statüko sahiplerini, Erdoğan’a, ailesine, güç odağı olarak gördükleri bakanlara yapışmış asalakları rahatsız ediyor.

Aidiyet sorunu, kimlik sorunu olmayan, tam da bu yüzden Cumhur ile Millet ittifakları arasına iki düşman hattını ayırmak istercesine çekilmiş psikolojik sınırları “o kadar da” takmayan, kendi kafası hâlâ kendisine ait kişiler, Türkiye’yi karpuz gibi ortadan ikiye bölme ve iki blok arasında oluşan uçurumdan beslenme hayaliyle örtüşmüyor çünkü.

Oysa bu hayal Türkiye’ye iyi gelmiyor.

'TÜRKİYE İTTİFAKI' SÖZÜNDEN KİM RAHATSIZ OLUR?

Tam da bu nedenle “Türkiye ittifakı” sözü, son günlerin en güzel ifadesiydi. Ve daha dumanı üzerinde tütmekteyken tepkiye maruz kaldı.

Kendime Tolkien’in kendisini eleştirenlere sorduğu soruyu yönelttim.

82 milyonu kapsayacak bir mutabakat noktası bulmaktan, Türkiye’deki gerilimi ve ayrışmayı iyileştirmekten, özetle Türkiye ittifakı sözünden en çok kim rahatsız olur?

Cevap yine ortadaydı: Tabii ki ayrışma, gerilim ve kavga durumundan kârlı çıkanların siyasetteki versiyonu.

AK Parti’den yumuşama, sıkışmışlığı aşma, velhasılı “kızgın demiri soğutma” hamleleri bekleyenlerin, makul ve sessiz çoğunluğun talep ettiği muhasebe gerçekleşirse zarar görecek olanlar.

Gardiyanlar.