O isim... Sık, sık, sık!
Hükümet ölüm orucuna çevrilen eylemler konusunda nasıl davranacak kimse bilmiyor. Sadece şunlar söylenebilir. Yaşlı kadınlara saldırmak büyük ayıp. Hakaret etmek, sövmek, vurmak, temas etmek en zalimde dahi sakil duruyor. Şaşırmış öfke devletin ciddiyetini de yerle yeksan ediyor.
DUVAR - İlk emir “Oku” değil de “Dokunamazsın!” olmalıydı belki de… Bakırköy Cezaevi önünde beyaz tülbentli kadınların hemen hepsinin yaşı 60’ın üzerinde. Bu bilgiye muhtaç olunmamalı. Yine de yazıyorum. Çünkü hiçbir bedene rızası dışında dokunamazsın. Hele kudretinin hayli hayli yeteceği yaşlı kadınlara, çocuklara… Kimseye dokunamazsın.
Cezaevinin karşısındaki kafede Zeliha teyzeyle oturuyoruz. Kızı Felek Gün için orada. Kürtçe konuşuyor. Anlamıyorum. Yanımızdan geçen avukat arkadaş, “Sen dinle, biz çeviririz” diyor. Normal şartlarda mantıklı değil fakat teyzenin hangi mesele üzerine konuştuğuna eminiz. Dinliyorum.
Zeliha teyze arada Türkçe konuşuyor. “Her çocuğum bir yerde” diyor. Sekiz çocuğunun dördü cezaevinde. Sayıyor: Bandırma, Silivri, Bakırköy, Kırıkkale… Üçü ölüm orucunda. “Çocuklarıma söyledim, sizi öldürmek için kurşun alıyorlar, silah alıyorlar. Bu kadar ölüm istemiyoruz.” Zeliha teyze, bildiği Türkçe cümlelerle anlatıyor. Bütün bir ömür için konu bütünlüğü aramak yersiz. Basın açıklamasından sonra vaktimiz kalır, tercüme yardımıyla konuşuruz diye düşünüyorum. Nahif bir beklenti.
ÖCALAN ADI DUYULUNCA…
Halkların Demokratik Kongresi Eş Sözcüsü Gülistan Koçyiğit, “Çocukları açlık grevinde olan anneler seslerini kamuoyuna, Adalet Bakanlığı’na, hükümete duyurmak istiyorlar. Annelerimizin tek bir talebi var. Ölüm orucunda olan çocuklarının hukuki, insani, vicdani, ahlaki olan talebinin yani İmralı’da olan sayın Öcalan’a uygulanan tecridin…”
O isim…
Cümle buraya gelince “Tamam, hadi, bitirdiniz, dağılın…” sesleri yükselmeye başlıyor. Bir taraftan polis anonsu geçiyor: “Yaptığınız yasal değildir. Basın açıklaması yapmak yasal değildir. Aksi takdirde müdahale yapılacaktır.”
Az sonra “Sık, sık, sık, sık…” sesleri. Az evvel kısa konuştuğum Zeliha teyzeyi yerde görüyorum. Polisler avukatlardansa kadınlara, annelere saldırıyor. Yaşlı başlı teyzeler yerlerden kaldırılıyor. Avukatlar darp ediliyor. Öyle bir öfkeyle saldırılıyor ki anlatılacak gibi değil. Kayıt altına almak dışında yapacak bir şey yok. Telefon ekranından bakınca başka, görüntülere gözlerini dikerek izlemek başka. İlkinde algı alışkanlığı. Hep izliyoruz. Görmek başka. Elimdeki görüntüler de sıkıntı var ki, az sonra yanımda polis beliriyor. “Görüntüleri sil” emriyle. Diyalog garip… Basın kartı, o, bu fayda etmiyor. “Silmezsen alırım seni” tehdidi de var. Avukat arkadaşlar, kadınlar uzakta cebelleşiyor. Direnmiyorum.
'15 ANNEYDİK, 15'İMİZE DE VURDULAR'
Sumanteri Akyıldız, Leyla Akyıldız’ın annesi. Leyla 64 gündür açlık grevinde. Sumanteri teyzeyle arbededen sonra konuşuyoruz. Dünü, bugünü anlatıyor. “15 anneydik, 15’imize de vurdular. Yalnız bırakmayacağız çocuklarımızı. Her an ölüm haberleri gelebilir. Tabutlar çıkmasın. Bir ricam var herkesten. Herkes devreye girsin. Bu çocuklar ölmesin” diyor.
Leyla Güven 177 gündür açlık grevinde. 4 ayı aşkın süredir çeşitli cezaevlerinde sürdürülen açlık grevini, ölüm orucuna dönüştüren 15 tutuklunun tutuldukları cezaevleri Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi, Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi, Diyarbakır D Tipi Cezaevi.
Cezaevlerinden bugüne dek yedi ölüm haberi geldi. 17 Mart’ta Zülküf Gezen Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde, 23 Mart’ta Ayten Beçet Gebze Cezaevi’nde, 24 Mart’ta Zehra Sağlam Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde, 25 Mart’ta Medya Çınar Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde, 1 Nisan’da Yonca Akici Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde, 2 Nisan’da Siraç Yüksek Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde, son olarak 5 Nisan’da Mahsun Pamay da Elazığ T Tipi Cezaevi’nde yaşamını sonlandırdı.
Ölüm oruçlarına dönüştürülen eylemin talebi, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması.
Meselenin ideolojik yanı, devletin ezelden bu yana Kürtler konusundaki tutumu, PKK’nin örgüt olarak nasıl yorumlandığı gibi konular bir yana Öcalan’dan herhangi bir tutuklu olarak bahsedersek durumu şöyle: 27 Temmuz 2011’den bu yana avukatları, 11 Eylül 2016’dan beri de ailesiyle ne yüz yüze ne de telefon yoluyla görüştürülmüyor. Ta ki, Leyla Güven’in açlık grevi nedeniyle, 12 Ocak’ta kardeşi Mehmet Öcalan’ın ziyaret ettiği duyurulmuştu.
Hükümet ölüm orucuna çevrilen eylemler konusunda nasıl davranacak kimse bilmiyor. Sadece şunlar söylenebilir. Yaşlı kadınlara saldırmak büyük ayıp. Hakaret etmek, sövmek, vurmak, temas etmek en zalimde dahi sakil duruyor. Şaşırmış öfke devletin ciddiyetini de yerle yeksan ediyor.